Suriye'nin tehlikeli kimyasal cephaneliði

Suriye'nin tehlikeli kimyasal cephaneliði

Şam’ın kimyasal silahlara sahip olduklarını ilk kez resmi olarak ifade etmesi ardından, bu stoklar dünyanın gündemini daha fazla işgal etmeye başladı. Suriye, Amerika Birleşik devletleri ve Rusya’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü gizli nükleer cephaneliðine sahip ülke olarak görülüyor. Batı destekli silahlı gruplar ile Şam rejimi arasında yaşanan ve bölgesel bir karakter kazanmasından endişe edilen savaş, kimyasal silahlara ilişkin endişeleri arttırıyor.

Birleşik Devlet Başkanı Obama Ýngiltere'nin yeni Başbakanı David Cameron Suriye yönetimini uyarmasından sonra bu ülkenin elindeki kimyasal silah stokları yeniden tartışmaya açıldı. Elbette ki bu uyarılar Batı müdahaleciliðinin klasik gerekçeleri olarak şüpheyle karşılanabilir. Ancak bu çok düz okuma olur. Çünkü Suriye iktidarının insani suçlar listesi her türlü müdahale için ihtiyaç duyulacak gerekçelerden fazlasını sunuyor. Ayrıca Şam’ın zehir potansiyeli gizlenip inkâr edilebilecek kotanın üstünde olduðu sanılıyor, nitekim geçtiðimiz haftalarda kullanım koşullarını açıklayarak kendisinden şüphe duyulabileceðini ortaya koydu.

Rusya, kimyasal silahların üretiminin yasaklanmasının ve imha edilmesine ilişkin uluslar arası anlaşmaları imzaladı. Ama pratik olarak elindekileri yok etmek yerine dış yardımlarla üreterek büyüttü. Uluslararası kaynaklar bu ülkenin 70 ayrı askeri noktasında (bazılarına göre bu sayı 50) deriye temas halinde sinir sistemlerini tahrip eden birkaç ton güçlü ve etkili zehirli madde bulunuyor. Bunların Hardal Gazı, Sarin, soman ve VX gazları olduðu sanılıyor.

SURÝYE’NÝN ELÝNDE HANGÝ SÝLAHLAR VARE

Suriye ordusunun en önemli gücünün kimyasal askeri güçleri olarak deðerlendiriliyor. Şam’ın elinde sadece sözü edilen gazlar deðil aynı zamanda hedeflerine ulaştıracak yeterli taşıyıcının da mevcut olduðu belirtiliyor. Baðımsız güvenlik uzmanlarından ve Novayagazeta köşe yazarlarından Pavel Felgenhauer’e göre Suriye’nin elinde Ýsrail’e karşı savaş için hazırlanmış büyük bir potansiyel var.

20'den fazla R-178K14 füze hazır tutulurken, Sovyet yapımı 70 kilometre menzili Luna-M “ 9M21” roketlerinden 18 kompleks, 70 kilometre menzilli isabet gücü daha yüksek olan Toçka 9M79 taktik roketlerden de 18 kompleks var. Bunların yanı sıra Korelilerin Sovyet roketlerini taklit ederek yaptıkları ve sonra bu ülkeye sattıkları 550 kilometre menzilli P-17 8K14 (Scud-B) roketlerinden 20 Kompleks bulunuyor. Şam’ın elinde kendi yapımı roketlerin yanında “Grad” ve “Urgan” kompleksleri var, ki bunlar kimyasal başlıkları taşıyabiliyor.

Örneðin Scut B “R 17” çok güvenilir bir silah olarak deðerlendiriliyor ve yaklaşık 1 ton aðırlık taşıyabiliyor ama hedef isabeti zayıf (ki bu kimyasal taşıyıcılar için çok önemsenen bir konu deðil). Bunlar Ruslarda da kimyasal silah taşıyıcı olarak kullanılmıyor ama Suriye bunları Çin ve Ýran’ın yardımıyla dönüştürüyor .

Şimdi bu roketlerin menzilleri düşünüldüðünde Kürtler gibi daha çok sivil savunma ile direniş durumundaki halklar birinci derecede tehdit altında bulunuyor, ki Halepçe katliamı bunun en trajik örneklerinden biri. Yine karşı cephe olsa da objektif deðerlendirme ile Türkiye, Ýsrail, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerde bu cephaneliðin menziline giriyor. Ama kendi hesabını yapan sadece bu ülkeler deðil. Washington da, Ýncirlik ve Doðu Akdeniz’deki üslerinin de bu kapsama girdiðini biliyor.

Pavel Felgenhauer’e göre incirlik de kimyasal karşıtı taktik bombalarda var. Bunlar aðırlıkları 0,3 ile 170 kiloton arasında deðişen 70 tane B 61 termonükleer roket ve bunlardan 50 tanesi Amerikan uçakları için, 20 tanesi Türk F 16’lar için hazırlanmış.

KONTROLE ALINACAÐINA ÝLÝŞKÝN HÝÇ BÝR GARANTÝ YOK

Bu senaryolar Suriye’ye ait hükümet güçlerinin inisiyatifindeki bir savaş için söylenebilir ancak tüm uluslar arası yorumcular bu nükleer silahların El Kaide veya diðer radikal Ýslami örgütlerin eline geçmesi halinde yaşanabileceklere dikkat çekiyor. Diðer bir ifadeyle, bu silahlar sadece Ortadoðu ülkeleriyle sınırlı kalmayabilir. Tam bu noktada ne yapılacaðı sorusu gündeme geliyor.

Bu konuya dikkat çeken Nizavisimaya gazetesinin analizine göre ABD ve Rusya yönetimi her biri kendi tarafından muhalefete ve ülke yönetimine baskı uygulayıp bu silahın kullanılmasını önlemeye çalışıyor.

Ama bu sadece baskı ve uyarılarla sonuç alınacak bir durum olarak görülmüyor, kimyasal stokların baðımsız barış güçlerinin kontrolüne verilmesi gerektiði üzerinde duruluyor. Yakın zamanda Ýsrail bu konuda Rusya’ya çaðrı yaparak Moskova’nın bu cephaneliði kontrol altına alabileceðini söylemişti.

Diðer bir görüş ise BM ve çatışma bölgesinden baðlantısız olan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin askeri güçlerinin de kullanılması gerektiðini düşünüyor. Ancak tüm bunlar sadece yorumcuların önerilerinden ibaret kalıyor.

Suriye’deki iç savaş doðal olarak yerleşim yerlerinde ve sivil nüfusla iç içe yaşanıyor. Yoðun bir dezenformasyon kampanyası yürüten Batı kaynaklarına bakılırsa Halep bir enkaza dönüşmüş durumda. Yine Şam’ın önemli oranda tahrip olduðu belirtiliyor. Her halükarda Batı destekli silahlı gruplar ile Şam rejimi arasında yaşanan bu savaşın sonucu olarak tam bir insani felaket yaşanıyor.

Ayrıca Kaddafi ve Mübarek’in uðradıðı sonu izleyen Şam yönetimini nasıl bir son bekliyor bilinmez ancak bu savaşın bölgesel bir karaktere dönüşmesi halinde kimyasal silahların kimin eline geçeceði veya nerede patlayacaðını kestirmek güç.