12 Mart darbesi ne başlangıç ne de son oldu…

12 Mart 1971 darbesinden sonraki yıllarda, askeri mahkemelerce yargılanan devrimci hareket önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilirken Mahir Çayan, Sinan Cemgil, İbrahim Kaypakkaya ve birçok devrimci çatışmalarda hayatını kaybetti.

Türkiye’de askerin hükümete el koyduğu ikinci darbe olarak tarihe geçen 12 Mart 1971 askeri darbesinin üzerinden tam 50 yıl geçti. Her ne kadar 27 Mayıs 1960’taki darbe bir kesim tarafından ‘ihtilal’ olarak adlandırılsa da Türkiye’de her 10 yılda bir asker yönetime el koydu. Bu süreç 12 Eylül 1980, sonrasında e-muhtıra diye adlandırılan 28 Şubat ve 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişimine kadar devam etti. AKP ise son girişimi “Allah’ın bir lütfu olarak” değerlendirdi ve 3 yıla yakın süren OHAL yönetim ile “sivil darbe”ye çevirdi.

12 MART DARBESİ’NE GİDEN SÜREÇ

12 Mart 1971’de başlayan ve 1973 genel seçimlerine kadar yaklaşık 2,5 yıl süren darbe öncesi süreci ele alırken birçok etmeden bahsedilebilir. 1965’te Adalet Partisi’nin (AP) %52 ile hükümeti kurduğu o dönemden 1969 seçiminde yeniden tek başına iktidara gelip Süleyman Demirel’in de başbakan olduğu süreçte Türkiye, büyük işçi eylemlerine sahne oldu. Her ne kadar dünyada yükselen 68 gençlik hareketi bu süreçte oldukça etkili olsa da bunu yanı sıra Türkiye ekonomik ve sosyal koşulları gün geçtikçe daha da kötüye gidiyordu. Ekonomik hayatın ilk vurduğu kesim ise işçi sınıfıydı. Sadece gençlik hareketi değil, sınıf hareketin de yükseldiği bir dönemdi. Örneğin sadece 1971’de Türkiye’de 97 grev yaşandı.

Öte yandan Türkiye tarihideki en büyük işçi direnişlerinden biri olan 15-16 Haziran bu dönemdeydi. 1970 yılında CHP ve AP’li milletvekilleri 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu’nda değişiklik yapılması için ayrı ayrı hazırladıkları taslak komisyonda birleştirildi ve meclise sunuldu. Daha sonra tasarı 11 Haziran 1970’te Meclis’te kabul edildi. Tasarının kabulünden sonra 15 Haziran 1970’te protesto eylemleri başladı. İlk gün 70 bin işçi fabrikalarda çalışmayı durdurdu. 16 Haziran günü işçiler yürüyüşe geçti. Bazı fabrikalar işgal edildi, bunlar arasında Başbakan Süleyman Demirel’in kardeşi Şevket Demirel’in ortağı olduğu Haymak fabrikası da vardı. Eylemlere 150 bin işçi katıldı. 16 Haziran’da Gebze, İzmit, İzmir ve Ankara’da da kitlesel eylemler yapıldı. Bu eylemlerde polis ve işçiler çatıştı. Çatışmalarda iki işçi hayatını kaybetti. Daha sonra yasa CHP ve TİP’in Anayasa Mahkemesi’ne başvurması ile iptal edildi.

ÖĞRENCİLER EYLEMLERİ YÜKSELİR

İşçi eylemlerinin yükseldiği bu dönemde öğrenci hareketi de buna paralel olarak artıyordu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara ve İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci boykotları ve eylemleri daha da görünür bir hale gelmişti. Öğrencilerin 15-16 Haziran’da işçiler ile eylemlere katılması, üniversitelerden çıkıp daha çok eylem yapması, ülkenin gündemine, iktidarın ise hedefine oturdu. Fakat 68 öğrenci hareketi daha çok anti- emperyalizm söylemi üzerinde gelişti. Öğrencilerin hükümetin hedefine girdiği ilk eylem ise 1968’de, Süleyman Demirel’in konuşma yapacağı fakat son anda yerine bakan Seyfi Öztürk’ün katıldığı, İstanbul Üniversitesi’ndeki uluslararası AIESEC konferansı protestoları oldu. Bu protestolarda 12 öğrenci tutuklandı aralarında Deniz Gezmiş de vardı. Bu olay, Türkiye’deki 68 öğrenci hareketinin miladı sayılır. En büyük ikinci olay ise Amerikan 6. Filosu’nun 15 Temmuz 1968’de İstanbul Limanı’na demir atmasıyla başladı. 8 gün kalacak filo hem günlerce süren eylemler hem de 20 Temmuz’da Beyazıt Meydanı’nda yapılan “Bağımsız Türkiye” mitingi sonrası limandan ayrıldı. Protestolar sırasından polis tarafından pencereden atılarak yaralan Vedat Demircioğlu 24 Temmuz’da hayatını kaybetti. Öğrenciler Demircioğlu için kitlesel katılımlı sembolik bir cenaze düzenledi.

ÖĞRENCİLER SOKAĞA SONRA DAĞA GİDER

Öğrencilerin okullardan çıkıp sokağa işçi ve toprak eylemlerine katılması öğrenci hareketini başka bir boyuta taşımaya başladı. Deniz Gezmiş ve arkadaşları üniversitelerden koparak bir dizi eylem yaptı. Banka soygunu, Amerikalı 4 askerin kaçırılması gibi. Daha sonra Deniz Gezmiş’in de aralarında bulunduğu bir kısım genç Filistin kamplarında silahlı eğitim aldı. Filistin sonrası Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu 1969’da silahlı mücadeleyi başlatma kararı aldı. O dönem Mahir Çayan öncülüğündeki THKP-C ise daha çok şehir gerillası modelini benimsedi. Fakat THKO 1969’da karara alsa da bazı üyelerinin tutuklanmasından sonra kır gerillası olarak silahlı mücadeleyi ancak 1971’de başlattı. 12 Mart darbesinden üç gün sonra bir motosiklette Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan, diğer motosiklette ise Sinan Cemgil yola çıktı. Plan gereği Cemgil buradan Nurhak'a doğru ayrıldı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile birlikte Sivas’a giderken motosikletleri bozulması ile yolları ayrıldı. Gezmiş geceyi geçirdiği köyde ihbar edilmesi sonucunda ertesi gün yakalandı. Daha sonra Yusuf Aslan yaralı olarak tutuklandı.

Sonrasında Denizlerden ayrılan Sinan Cemgil komutasındaki gerilla birliği de Kürecik Radar Üssü’ne baskın yapmak üzere İnekli Köyü’ne gitti. Muhtarının ihbarı üzerine gerilla birliği kuşatıldı ve Sinan Cemgil, Kadir Manga ile Alpaslan Özdoğan 31 Mayıs 1971’de, Nurhak dağlarında çıkan çatışmada hayatı kaybetti.

DENİZLERİN İDAMI…

Gezmiş ve arkadaşları, 16 Temmuz 1971’de başlayan THKO-1 Davası’nda TCK’nin 146. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle 9 Ekim 1971’de 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı. Denizlerin idama mahkum edilmesiyle Mahir Çayan’ın grubu olan THKP-C kuruluş eylemi olarak İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırdı ve hapisteki devrimcilerin salınmasını istedi; ama İstekleri kabul edilmedi, bunun üzerine THKP-C Elrom’u öldürdü. Daha sonra THKP-C, THKO ve Dev-Genç’liler Mart 1972’de Kürecik’teki NATO üssünden teknisyenleri kaçırarak Denizlerin idamını durdurmaya çalıştı. Kızıldere’de çıkan çatışmada teknisyenler de dahil Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp öldürüldü. Kızıldere’den sadece babasının cenazesini morgda bulamadığı için tekrar ev aramasında yakalanan Ertuğrul Kürkçü sağ çıktı.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi. Gezmiş’in son sözleri “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm!” oldu.

SİLAHLI MÜCADELEYE DEVAM EDEN KAYPAKKAYA

1972’de Denizlerin idam edilmesinden bir süre sonra Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist kuruldu ve ilk eylemini Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ı jandarmaya ihbar eden Muhtar Mustafa Mordeniz’in İbrahim Kaypakkaya tarafından öldürülmesiyle başladı. Bir süre Dersim bölgesinde eylemler yapan TKP/ML’ye 24 Ocak 1973’te Vartinik Köyü’ne yapılan bir baskını ile Ali Haydar Yıldız öldürüldü, Kaypakkaya ise yaralı olarak kurtulur. Kısa bir süre sonra yakalanan İbrahim Kaypakkaya daha sonra Amed’de işkence ile katledildi.