Amed 78’liler Derneği üyelerinden Gani Alkan, Diyarbakır zindanını anlatırken mağduriyet dilini kullanmanın yetmediğini belirterek, bu mağduriyet dilinin orada bir direnişin olduğunu, tutsakların kabullenmedikleri uygulamalar olduğunu anlatamadığını söyledi.
12 Eylül’ün Diyarbakır zindanı günlerine tanıklık eden Amed 78’liler Derneği’nden Gani Alkan, 12 Eylül karanlığını ve 14 Temmuz’un Kürdistan Özgürlük Mücadelesi için ne anlama geldiğini ANF’ye anlattı. Alkan, Mazlum Doğan’ın teslimiyete karşı eyleminden sonra zindanda bir direniş ruhunun açığa çıktığını söyledi. Dörtler’in Mazlum Doğan’ın eyleminden güç alarak bedenlerini ateşe verdiğini belirten Alkan, 14 Temmuz’un da bu iki eylemin birleştiği zirve olduğunu kaydetti.
‘MEZAR’ TERSİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Alkan, 14 Temmuz’un teslimiyet koşullarında direnişi örgütlemek olduğu için kendisinde büyük bir heyecan yarattığını vurgulayarak, şöyle devam etti: “14 Temmuz, 12 Eylül darbesinin önüne koyduğu planı altüst etmektir. 5 No’lunun inşa edilmesinin altında yatan amaç, tüm Kürt siyasetlerini oraya gömmekti. Orası, gelişmekte olan Kürdistan Özgürlük Mücadelesini ret ve inkar politikalarıyla tarihe gömülmek istendiği yerdi. Herkesi orada Türkleştirmek istiyorlardı. Orada yapılmak istenen, tutsakları kendilerinden utanacak duruma getirmekti. 14 Temmuz’da ölüm orucuna yatan arkadaşlar, sistemin bizi gömmek istediği mezarı tersine dönüşürdü.”
ÖLÜMDEN KORKULMADIĞI BEYAN EDİLDİ
Kürtleri mezara gömmeye çalışan sistemin 14 Temmuz direnişi ile mağlubiyete uğradığının altını çizen Alkan, “Teslimiyetin dayatıldığı bir ortamda, direniş örgütlenmesi çıkmaya başladı. 14 Temmuz ruhu, Kürtler açısından artık geri atılmayacak bir miras yarattı. Bize dayatılanları belki ilk başlarda fark etmiyorduk ama sonrasında Mazlumlar, Dörtler ve Kemaller bunu fark edip müdahale etti. Ölümle tehdit ediliyorsak ölümden korkmadığımızı orada beyan ettik. O yüzden de 14 Temmuz bana göre zindandaki direnişin zirveleştirilmesidir” şeklinde konuştu.
MAĞDURİYET DİLİ TAM ANLATAMIYOR
Direnişin çalışmaları ve örgütlenmesinin genelde 35. koğuşta gerçekleştiğini ifade eden Alkan, o günleri şu sözlerle anlattı: “O koğuşta Mazlum, Kemal, Hayri, Akif ve diğer üst düzey kadrolar vardı. Bu koğuş öncülüğünde yapılan zulme karşı bir duruş vardı. Herkes Diyarbakır zindanını anlatırken mağduriyet dilini kullanıyor ama bir direnişin olduğunu, oradaki tutsakların kabullenmedikleri uygulamalar olduğunu anlatmıyorlar. Orayı anlatırken karşı duruş düşüncesini de biraz bilince çıkarmak gerekiyor. Bu duruşun en önemli noktası, bize istediğinizi yapabilirsiniz ama beynimizi ve düşüncemizi ele geçiremezsiniz noktasıydı. İşte yapılanlara karşı örgütlenen direniş ruhu, böyle bir ortamda filizlendi.”
ONLARINKİ FEDAKARLIK KÜLTÜRÜDÜR
14 Temmuz ruhunun etkilerinin diriliğine dikkat çeken Alkan, şunları söyledi: “Bugün Rojava’da mücadele edenler 14 Temmuz ruhu ile direndiklerini söylüyorsa Kemaller, Hayriler, Mazlumlar ve Dörtler’in yarattığı fedakarlık kültürüdür. Öyle kolay bir eylem tarzı değil. Örneğin Ali Çiçek arkadaşın ölüm orucu 67 gün sürdü. Bu eylem tarzında her gün beynini direnişe ve zafere yoğunlaştırıyorsun. Her gün canından bir parçayı kaybediyorsun. O yüzden Amed’deki zindan direnişi, bizim referansımız ve mirasımızdır. 14 Temmuz direniş ruhu, bugünün Kürt’ünü yarattı. Koca bir mücadele de bu miras üzerinden şekillendi. İnsanca yaşamak isteyen bireylerin borçlarını nasıl ödeyecekleri düşünceleri vardır. Canını feda eden Hayri Durmuş arkadaşın, mezar taşına ‘Bu halka borçlu gitti’ yazmasını istemesi, bizim nazarımızda ‘Biz bu arkadaşların borcunu nasıl ödeyeceğiz?’ düşüncesini doğuruyor.”
DİRENİŞ TÜM ÖRGÜTLERİ BİRLEŞTİRDİ
Amed’deki zindanın aynı zamanda Kürtlerin birlikteliğinin oluştuğu bir yer olduğunu da belirten Alkan, şunları ekledi: “Oradaki direniş ruhu, tüm örgütleri birbirlerine yakınlaştırdı. Oradaki fedakarlık ruhu, bugünün Kürtlerini yaratmıştır. O yüzden de bugün herkesin oradaki mesajı iyi algılaması gerekiyor. Buna göre de hareket edip mücadeleyi yükseltmeleri lazım. Orada sadece ölüm orucu ve diğer eylemlerde 11-12 arkadaşımız şehadete ulaştı. Bu öyle kolay bir şey değil. Bunu Kürtlerin bugün daha iyi kavraması gerekiyor.”