Amed'deki STK'ler: Kayyum gasbına alışmayacağız!

Amed'de bulunan STK'ler, belediye gasplarına tepki göstererek, bunun irade gasbı ve darbe olduğunu belirtti. STK'ler, kayyum zihniyetine alışmayacaklarını söyledi.

AKP-MHP rejiminin 19 Ağustos günü Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Amed, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerini gasp etmesinin üzerinden 40 gün geçti. Kürt halkı Kürdistan, Türkiye ve Avrupa kentlerinde iradelerini yok sayan bu uygulamaya karşı eylemlerini sürdürüyor. Özellikle kayyum atanan kentlerde direnişler devam ediyor.

Amed'deki Sivil Toplum Kuruluşları (STK) siyasi iktidarın kayyum politikasının hukuksuzluklarını ve kurumsal görüşlerini ANF'ye anlattılar.

ALEVİ KURUMLARINDAN DİRENİŞE DESTEK

Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) Amed Şube Başkanı Av. Cafer Koluman, kayyumlara karşı gerek uluslararası gerekse ulusal medyada her zaman tepkilerini ifade ettiklerini söyledi. HDP'lilerin demokrasi nöbetlerine kurumsal olarak destek ziyaretlerinde bulunduklarını belirten Av. Koluman, bundan sonra da desteklerinin süreceğini kaydetti. 19 Ağustos darbesinin önceden planlandığını ama ani gelişen bir darbe olduğuna dikkat çeken Av. Koluman, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sonuçta halkın iradesi gasp edildi. 4 ay gibi kısa bir sürede ne yaşanmış olabilir ki böyle bir yönteme başvuruldu? Bölgemiz, özelde de Diyarbakır kayyumlara yabancı değildi. Yaklaşık 3 yıllık bir süreci kayyumlarla geçirdik. Ama 31 Mart yerel seçimlerinde halk, sandıkta iyi bir ders verdi. İlk kayyum dönemde, siyasetten ve halka hizmetten ziyade kişisel çıkarlar gözeten bir anlayış ile hareket ettiklerini gördük. Kürtleri siyaset dışına iten bir yaklaşım var. Ama bu kayyumların hukuksal hiçbir dayanağı yoktur. Biz Alevi kurumları olarak başından beri HDP'lilerin direnişine destek verdik, vermeye de devam edeceğiz."

'TOPLUM, BASKI ALTINA ALINDI'

Amed Tabipler Odası Sekreteri Dr. Orhan İlim ise, şimdiki kayyum gasplarını anlamak için 2015 yılının ikinci yarısına bakmak gerektiğini ifade eden Dr. İlim, "2015 yılı ülke tarihi açısından tam bir kırılma noktasıydı. O dönem, bugün yaşanan kayyum atamalarının, gözaltı ve tutuklamaların bir zeminiydi aslında. Aslında 'kayyum' da, o dönemde lugatımıza girmiş bir kelimedir. Ama genel olarak bugünkü kayyumların yapı taşları o dönemde döşenmeye başladı. Çünkü o dönemde basın, yargı ve toplum baskı altına alınmaya başlandı. Giderek süreç bugünlere kadar geldi" diye konuştu.

'ALIŞMAYACAĞIZ, KABUL ETMEYECEĞİZ'

Meslekdaşları olan Dr. Selçuk Mızraklı'nın Amed Büyükşehir Belediyesi adaylığının kentte bir heyecan yarattığının altını çizerek konuşmasına devam eden Dr. İlim, şunları ekledi: "Kendisinin rekor oy ile seçildiğini söylemeye, bugün görevden alınmasının Diyarbakır'da yaşayan tüm kesimler tarafından ciddi bir tepki yarattığını söylemeye gerek yok. Çünkü burada sorunun Selçuk Mızraklı ya da diğer belediye eşbaşkanları olmadığını aslında hepimiz biliyoruz. Bugün kim olursa olsun aynı sorun yaşanacaktı. Burada asıl mesele, sandıkta yenemedikleri belli bir grubun ya da halkın legal siyaset yapma hakkını ellerinden almaktır. Yine halkın seçme ve seçilme hakkına engel olmaktır. Demokrasinin en temel ilkesini de çiğnemektir. Burada esas önemli nokta da buna alışmamaktır. Yakın tarihteki pratik, her şeyi alıştıra alıştıra yaptıklarını bize gösteriyor. Ama biz alışmayacağız ve kabul etmeyeceğiz."

'YARGI, YÜRÜTMENİN KONTROLÜNDE'

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkanı Av. Abdullah Zeytun da, dernek olarak hem bir önceki dönem atanan kayyumları hem de son kayyum atamalarını bir irade gasbı olarak gördüklerini vurguladı. Av. Zeytun, kayyum politikasının seçme-seçilme hakkının ağır ihlali olarak nitelenmesi gerektiğini belirterek, şunları ifade etti:

"19 Ağustos günü atanan kayyumlara karşı halkın barışçıl protestolarının çok haklı ve meşru olduğunu ilk günden beri ifade ettik. Zaten belirli aralıklarla da halkın protesto eylemlerini sürdürdüğü Amed Lise Caddesi'nde seçilmişleri ve halkı ziyaret ederek dayanışma da bulunduk. Kuşkusuz ki İçişleri Bakanlığı'nın bu tasarrufu bir idari işlemdir. Hatta siyasi ve yargısal faaliyetin bile sınırlarını aşan bir işlemdir. Bu durum aynı zamanda kişilerin masumiyet karinesi de ihlal edilerek geliştirilmiştir. Bugün hiç kimsenin beğenmediği '82 darbe anayasasından bile daha beter bir uygulama ile karşı karşıyayız. Zaten bu fiiller müdahale etmeyen ve soruşturmayan, tamamen yürütmenin kontrolünde olan bir yargı söz konusudur."