‘Türkiye tecritle tüm kuralları ihlal ediyor’

ELDH Eş Genel Sekreteri Thomas Schmidt, Türk hükümetinin İmralı’da uyguladığı özel ve ayrımcı tecritle hem uluslararası kuralları hem de kendi yasalarını ihlal ettiğini söyledi.

İMRALI TECRİDİ

Avrupa Konseyi ve kurumlarını, Türkiye’ye karşı yasaların ve uluslararası anlaşmaların kendilerine sağladığı imkânları kullanması gerektiğini vurgulayan ELDH Eş Genel Sekreteri Thomas Schmidt, çünkü Türkiye’nin ihlal işlemlerinin başlatılması için yeterli gerekçeler sunduğunu belirtti. 

Uluslararası alanda bin 500’ü aşkın avukat ve hukuk kurumu, 16 Eylül'de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için Türk Adalet Bakanlığına bir mektup gönderdi. Mektupta, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tecrit altında rehin tutulan ve 43 aydır hiçbir haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'ın avukatlarıyla görüştürülmemesinin hukuka aykırı olduğuna dikkat çekildi. Mektupta, başvurucu avukatların İmralı'ya gitmesi ve Abdullah Öcalan'ın avukat görüşünün sağlanması talep edildi. Başvurucular arasında yer alan Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları İçin Avrupa Avukatlar Birliği (ELDH) Eş Genel Sekreteri Thomas Schmidt, ANF’ye konuştu. Avukat görüşmelerinin hukuksuz bir şekilde engellendiğini belirten Schmidt, “Abdullah Öcalan, 7 Ağustos 2019’dan; Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar ise İmralı Adası'na nakledildikleri 2015’ten beri avukatlarıyla görüştürülmedi” hatırlatmasında bulundu. 

ÖZEL VE AYRIMCI TECRİT

İmralı Cezaevi’ndeki durumun, dünya çapındaki avukatlar tarafından özel ve ayrımcı bir tecrit biçimi olarak tanımlandığını belirten Schmidt, CPT’nin de bu konudaki uyarısına işaret ederek, “Bu nedenle tek başına hücre hapsinin işkence ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza yasağı bakımından potansiyel olarak sorun teşkil ettiği açıktır. Bu durum, BM'nin işkence konusundaki eski özel raportörü Nils Melzer tarafından da teyit edilmiştir” dedi. 

TÜM KURAL VE YASALARIN İHLALİDİR

ELDH Eş Genel Sekreteri Schmidt, 2015'te güncellenen Mandela Kuralları’nın, hücre hapsini "mahkumların anlamlı bir insan teması olmaksızın günde 22 saat veya daha fazla süreyle hapsedilmesi" olarak tanımladığını ve bunun, asgari BM kuralları standartı olduğunu vurguladı. Hücre hapsinin yalnızca istisnai durumlarda uygulanabileceğini ve art arda 15 günden fazla süren "uzun süreli" hücre hapsinin bir işkence biçimi olarak kabul edildiğini kaydeden Thomas Schmidt, şöyle devam etti: “İmralı Cezaevi'ne avukat ziyareti yasağı, BM Mahpuslara Uygulanacak Muameleye İlişkin Asgari Standart Kuralları (Nelson Mandela Kuralları), CPT'nin tavsiyeleri ve Türkiye'nin İnfaz Kanunu'nu (5275 sayılı Kanun) açıkça ihlal etmektedir. Devletler, tutuklu ve hükümlülerin kimliklerine ve aldıkları cezanın niteliğine bakılmaksızın haklarını kullanabilmelerini sağlamakla yükümlüdür. Bu, aynı zamanda BM Avukatların Rolüne Dair Temel İlkeler, özellikle de Temel İlkeler 8 ve 16'da belirtilen avukatların hak ve ayrıcalıklarının da ihlalidir.”

TÜRKİYE AVRUPA KURUMLARINI İSTİSMAR EDİYOR

Devam eden “Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm" kampanyasında dile getirilen hukuki taleplerin artık karşılanması gerektiğini söyleyen ELDH Eş Genel Sekreteri Thomas Schmidt, şunları ifade etti: “Özellikle Avrupa Konseyi, üye devletler ve CPT, yasaların ve uluslararası anlaşmaların kendilerine sağladığı imkânları kullanmalıdır. Türkiye, ihlal işlemlerinin başlatılması için yeterli gerekçeler sunmaktadır. Mesele sadece Sayın Öcalan ve avukatlarının görüşme hakkı değildir. Bu, Türkiye'deki Kürt halkının barışçıl siyasi hareketlerinin kriminalize edilmesiyle de ilgilidir. Bu, tüm Türkiye nüfusunun bu çatışmayı barışçıl bir şekilde sona erdirme hakkıyla ilgilidir. Sayın Öcalan'ın bu konuda önemli bir rol oynayabileceği gerçeği, daha sonra Türk hükümeti tarafından kesilen barış görüşmeleriyle kanıtlanmıştır.”