Avukat Arta: Abdullah Öcalan konuşursa, sıkıntılar aşılır

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın konuştuğu bir ortamda gerginliğin daha kolay geçtiğini söyleyen Hukukçu Burhan Arta, hükümetin mevcut yasaları uygulaması halinde birçok sıkıntının sona ereceğini belirtti.

İmralı Adası’nda özel olarak inşa edilen Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan ağır tecrit koşulları ülke geneline yayılırken, tecridin sona erdirilmesi ve tüm cezaevlerinde artan hak ihlallerine karşı binlerce tutuklunun başlatmış olduğu açlık grevi eylemi 108. gününde.

Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Burhan Arta, AKP hükümetinin mevcut politikaları, İmralı tecridi ve buna karşılık devam eden açlık grevi eylemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Arta, ülkede demokratik alanın daraltılmasının hayatın her alanına yansıdığını söyledi. Arta, çözümün ise yeni bir barış süreci olduğunu belirterek, hükümeti mevcut yasaları uygulamaya çağırdı.

Demokratik alanın daraltılmasının en büyük yansımasının cezaevlerine olduğunu kaydeden Arta, "Bu genel bir uygulamadır ve toplumun tüm kesimleri anti-demokratik uygulamalardan nasibini alıyor. Mevcut durumda demokratik ortamın kısıtlandığı bir süreç yaşıyoruz. Siyasi kesime, toplumsal kesime, hukuksal kesime yansımalarını görüyoruz. Hukuksal alanda çok büyük anti-demokratik uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz. 4-5 yıllık bir süreçte hukuksal alan ciddi alanda daraltıldı, anti-demokratik uygulamalar söz konusu. Evrensel hukuk ilkelerinin kırıntıları bile uygulanamaz durumda. Çoğu yerde yerel kararlarla basın açıklaması yapılması dahi engelliyor. Hukuksal tüm haklar askıya alınmıştır durumda" diye konuştu.

ABDULLAH ÖCALAN HAKLARINI KULLANABİLMELİDİR

Kürdistan’da hukukun tamamen askıya alındığını vurgulayan Arta, "Anayasada tüm yurttaşlar eşittir ve cezaevindeki insanlar için de bu geçerlidir. Mevcut kanunlar var ve kanunlar herkese eşit uygulanmalıdır. Cezaevlerinde 2019’dan bu yana çok ciddi kısıtlamalar var. İşte basın yansıyan açlık grevleri sürüyor. Şu şekilde değerlendirmek gerekiyor: Bir anayasa var ve infaz rejiminde dahi insanların eşit muameleye tabi tutulmaları gerekiyor.

Cezaevindeki kişi kim olursa olsun hakları kanun önünde belirtilmiştir. Cezaevinde kişinin kendini geliştirme, korunma hakkı devletin yükümlülüğü altındadır. Devlet mutlak suretle bunu sağlamak zorundadır. Sağlık koşulları, beslenme gibi durumlar devletin garantörlüğü altındadır. Bu haklar kanun çerçevesinde belirtilmiştir ve Abdullah Öcalan da bu haklarını kullanmalıdır" ifadelerini kullandı.

MEVCUT YASALAR UYGULANSIN

2019’da yapılan birkaç görüşmenin dışında artık Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme yapılamadığını hatırlatan Arta, devamla şunları belirtti: "Bu anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Çok kısıtlı olsa dahi kanunlar uygulansa bu sıkıntılar yaşanmayacak. Mevcut kanunlar dahi uygulanmıyor. 2019 yılından beri ölüm oruçları ve açlık grevleri yaşanıyor ve bu sıkıntıların giderilmesi mevcut yasaların uygulanması ile mümkün.

Çok açık olarak söylemek lazım, bu sıkıntılar çözülmeyecek şeyler değil. Mevcut kanunlar uygulansa dahi tecrit ortadan kalkar. Vatandaşlar içeride olsun, dışarı da olsun hukuk önünde eşittir. Meseleye insan hakları ve özgürlükler kapsamında bakmak lazım. Kişi nerede olursa olsun ailesiyle görüşme hakkı var."

CPT’nin İmralı tecridine dair hazırladığı raporlara da dikkat çeken Arta, "İnsanların manevi kişiliğini geliştirme hakkı var, bu da toplumun diğer kesimleriyle ilişkilenmesi ile mümkün. Kimse sadece cezaevinde kaldığı alanla sınırlandırılamaz. Her ne kadar ceza infaz kanununda sınırlandırmalar var ise bu asla mutlak tecrit anlamına gelmiyor. Abdullah Öcalan ve herhangi bir tutuklu başka tutuklularla, ailesiyle, avukatlarıyla görüşme hakkında sahiptir. Bir insanın, bir tutuklunun, bir hükümlünün avukatlarıyla görüşmesinin önünde bir hukuki engel yoktur. Ancak bu durum tamamen keyfiyetçi, süreçle alakalı bir duruma dönüştürüldü. Hükümetin yaklaşımı budur. Anti-demokratik bu sonuçlara yol açıyor ve Türkiye’de bu uygulamalar Abdullah Öcalan üzerinde daha fazla baskıya dönüşüyor" diye belirtti.

ÇÖZÜMÜN YOLU DEMOKRASİ VE DİYALOGDUR

Abdullah Öcalan’ın konuştuğu bir ortamda gerginliğin daha kolay geçtiğini, toplumsal huzurun daha kolay sağlandığını geçmişteki örnekleriyle gördüklerini söyleyen Arta, "Gerçek olan budur. 40 yıllık bir süreç yaşadık. Ekonomi, siyaset, toplum ciddi manada etkilendi. Artık bir yorgunluk söz konusudur ve bunu aşmak için topyekün bir barış sürecinin başlatılması gerekiyor. Bu gerginliği ortadan kaldırmamız gerekiyor. Evrensel hukukun gerektirdikleri belli, buna paralel olarak asgari demokrasi, hukuk uygulanırsa bile bazı şeyler çözüm yoluna giriyor. 21. yüzyıldayız ama hala 3. dünya ülkelerinin konuştuğu şeyleri konuşuyoruz.

Geleceğimizi demokrasi ve hukuk çerçevesinde inşa edebiliriz. Mevcut hükümet kişisel duygularından arınırsa bunlar olacak şeyler. STK’ler sürekli açıklamalarda bulunuyor. Sorunun kaynağını çok açık şekilde belirttik. Mevcut kanunlar uygulanırsa cezaevinde on binlerce kişiyi ilgilendiren bu gerginlik son bulur. Bu mevcut durumun kimseye faydasının olmadığı ortadadır" değerlendirmesinde bulundu.

"Çözümün yolu demokrasidir, yasaların uygulanmasıdır" diyen Arta konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Mevcut dünya düzeninde kişilerin temel hak ve hürriyetleri ciddi manada gözetilmelidir. Biraz daha dikkat edilirse, çözümün çok rahat olabileceğini söylüyoruz. Umuyoruz ki; yapılan çağrılara kulak verilir, mevcut yasalar uygulanır, cezaevlerinde bütün insanların maddi ve manevi kişiliklerini engelleyecek uygulamalar kaldırılır. Bu saatten sonra hukukçular olarak kimsenin huzursuz bir biçimde yaşamasını istemiyoruz. Sorunların diyalogla tartışarak çözüldüğünü geçmişte gördük ve bugün de denenirse neden olmasın?"