Beştaş: Herkes Şenyaşar Ailesi'nin çığlığını duymalı

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, AKP-MHP iktidarında toplumun yoksullaştığını, kadınların katledildiğini belirtirken, "Bu tablodan ortak mücadeleyle çıkabiliriz" dedi. Beştaş, "Şenyaşar Ailesi'nin çığlığını herkes duymalı" diye belirtti.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

 Beştaş'ın konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:

"Dünkü ortak araştırma önergesi ile başlamak istiyorum. 8 Mart haftasındayız. Biz HDP olarak esas olarak alanlarda, illerde, köylerde, sokaklarda, her yerde bulunarak “İsyanımız Özgürlük İçin” sloganı ile 8 Mart’ı karşıladık. Ama maalesef 8 Mart’ta da öncesinde de kadınlar öldürülmeye, canice katledilmeye, şiddet görmeye, tecavüze maruz kalmaya devam etti. Dün buna dair 5 partinin ortaklaşması ile Meclis'te bir araştırma komisyonu kuruldu. Öncelikle bu komisyonun diğer komisyonlar gibi atıl kalmaması ve gerçekten bir cins kırımına dönüşen kadına yönelik şiddette etkili olmasını ve hayırlı olmasını diliyorum. Fakat bu komisyon kuruldu diye kadınlar ne çok seviniyor ne de umutlanıyor.
Kadına yönelik şiddetin ihlal olduğunu kabul etmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Biz son bir yıl içinde HDP olarak 422 defa soru önergesi verdik, cevapsız kaldı. Toplam 104 araştırma önergesi verdik. Bunlardan 27’nci dönemde 21’inde etkili muhalefet etmemize rağmen yine eller hayır için kalktı. 2 defa acil kodu ile genel görüşme talebinde bulunduk ama maalesef AKP-MHP elleri yine ret olarak kalktı.

 '3 YAŞINDAN 92 YAŞINA KADAR ŞİDDET VAR'

8 Mart haftasında ise kadına yönelik şiddet iktidarın artık görmezden gelemeyeceği vahşi bir boyuta evrildi. Komisyonu aslında kabul etmek zorunda kaldılar. Çok istedikleri için bunu kabul etmediler. Çünkü kadına yönelik şiddet 3 yaşındaki çocuktan 92 yaşındaki kadına kadar hiçbir sınır tanımadığını ortaya koydu. Kadına yönelik şiddetin son bulması için öncelikle zihniyetin değişmesi, kadın erkek eşitliğinin kabul edilmesi gerekiyor. Bunun içselleştirilmesi gerekiyor. Buna dair bir duruş ve siyasi irade ortaya konması gerekiyor. Bunun yolu da Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerinin yani başta CEDAW ve İstanbul sözleşmesi ile 6284 Sayılı yasanın çok acil ve etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor. Kadına yönelik şiddeti tartışırken daha ağır cezaları, idamı tartışmakla kadına yönelik şiddet önlenmiyor. Önemli olan bu konuda önleyici politikaların yaşama geçirilmesidir. Umarız ve dileriz -ki bu konuda yoğun bir çabamız da olacak, bu komisyonda bunları birlikte başarabiliriz. Sokakta da Meclis'te de her yerde bu konudaki ısrarımızı sürdüreceğiz.  

SALGIN VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Ne oldu? Ekonomik yaşam, krizden çöküşe doğru hızla yol almaya devam ediyor. Bu çöküşün maliyeti tabii ki yoksullara çıkarılıyor. AKP Genel Başkanı tarafından milli dayanışma kampanyası başlatılarak aslında iktidarın ne kadar aciz olduğunun resmi çizilmiş oldu. Toplam ekonomik desteklerde vatandaşa dönük harcama ve desteklerin en düşük olduğu ülke Türkiye maalesef. Türkiye’de Kovid 19 kapsamında 2020 yılında yapılan toplam nakit desteği 42.8 milyar TL. Bu 42.8 milyar nakit transferinin 35 milyar lirası işsizlik sigortası fonundan, yaklaşık 6.4 milyarı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan, 2 milyar TL’si ise bağış kampanyasından karşılanmıştır.
Vatandaş canının derdindeyken iktidar IBAN peşine düştü.
Pandemide 5 milyon kişi işsizler ordusuna katıldı.
TÜİK işsizlik yok demek için, istihdam çok yüksek demek için dar tanımlı işsizlik, geniş tanımlı mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik gibi tanımlardan sonra açıklamakta çok zorlandıkları kavramlar ile işsizliğin düştüğünü yana yakıla açıklamaya çalışıyor. Utanmasalar 9’u ters çevirip 6 diye gösterecekler. Ama hangi yöntemi, tanımı kullanırlarsa kullansınlar Türkiye’de gençler, kadınlar ve yurttaşlar işsiz ve umutsuz. AKP iktidarının da hiçbir kurumuna güvenmiyor. AKP bir yıllık süreçte çözüm üretemeyeceğini de ortaya koydu.
Pandemi sürecinde dezavantajlı öğrenciler uzaktan eğitimi de uzaktan izledi!
Gıda fiyatlarında hızla artış yaşanıyor; yağlı tohumlar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatlarında aylık bazda dünya gıda fiyatları endeksi 2020 yılı Mart ayında Şubat ayına göre yüzde 4.3 düştü ve 172.2 puana geriledi. Fakat Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 1,95 oranında arttı.
Pandemi ve AKP felaketi birleşince ortaya kapkaranlık bir tablo çıktı.

'BU TABLODAN ORTAK MÜCADELE İLE ÇIKABİLİRİZ'

Bu tablodan hep birlikte çıkabiliriz. Bunun için toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe, Kod-29 uygulanmasının son bulması, sığınma evlerinin gerekli işlevlerine kavuşturulması, kadın ve çocuk ürünlerinden alınan vergilerin düşürülmesi gerekiyor.  KHK mağduru kadınlar bu dönemde işlerine iade edilmeli, kadın emekliliğinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Bir yılın sonunda ne gördük çöken bir ekonomi gördük, çöken bir sağlık sistemi gördük, çöken hukuk sistemi gördük ve çözülen bir iktidar gördük, görmeye devam ediyoruz. Her gece açıklanan turkuaz tablo bu çöküşün resmini yansıtıyor.

'EMİNE ŞENYAŞAR'IN ÇIĞLIĞINI TÜM DÜNYA DUYMALI'

Diğer önemli bir mesele Türkiye kamuoyunda hak ettiği tartışmayı maalesef göremiyor. Şenyaşar ailesinin yaşadıkları. Aslında dünyanın neresinde olsaydı hakikaten iktidarı bin kere düşürecek bir meseleydi. Neden? Çünkü bir AKP Milletvekili, Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınları Şenyaşar ailesinin işyerine saldırdı ve Şenyaşar ailesinden 3 kişi yaşamını yitirdi. Adli Tıp raporuna göre - bu arada bir baba iki oğlu katledildi - yakın mesafeden 23 adet farklı çaplarda silah mermisi ve kesici delici aletlerle öldürüldükleri ortaya çıktı. Baba Esvet Şenyaşar’ın hastanede öldürüldüğü ve 30’un üzerinde kesici delici aletle yara aldığı raporlarda yer aldı. Ama hastane raporları hala gizleniyor ya da yok edildi. Çünkü katiller aklanmak isteniyor. Uzun bir süre geçti üzerinden ama katiller serbest. İşte eşini ve iki çocuğunu kaybeden Emine Şenyaşar'ın adalet talebi ve çığlığı tüm Türkiye ve dünyaya ulaşması gereken bir çığlık.
Şenyaşar Ailesi'nin yaşadığı katliamın davası bir hukuk ve adalet sınavıdır.
12 Mart’ta Malatya Adliyesinde dava yeniden görülecek. Babası ve iki kardeşi katledilen Şenyaşar ailesinin bir ferdi de orada tutuklu. Ama diğerlerinden arananlar ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Biz bu davayı baştan beri takip ediyoruz, bundan sonra da takip etmeye devam edeceğiz. Gerçeklerin ortaya çıkması için bütün demokrasi güçlerinin, hukuk kurumlarının bu davaya sahip çıkması çağrımızı buradan tekrar ediyoruz.

10 EKİM DAVASI

Bugün 10 Ekim davası görülüyor şu an Ankara Adliyesinde ve çocuğunu kaybeden bir babanın konuşması üzerine mahkeme heyeti onu salondan dışarı çıkarmak istedi. Baba çıkmadığı için mahkeme heyeti salonu terk etti. 4 vekilimiz davayı izliyor, bu bilgileri aldık. 10 Ekim davası da Türkiye’nin en kanlı sayfalarından biri olma niteliğindedir. Başkentin göbeğinde IŞİD çetesi tarafından işlenen bir katliamdan söz ediyoruz. 103 canın toprağa düştüğü bir katliamdan söz ediyoruz. Bugün karar duruşması. Türkiye’de hukuk ve adalet isteyen herkes bu davada adalet istiyor. Aslında hepimiz nefeslerimizi tuttuk ilk günden itibaren bu dava da cezasızlıkla sonuçlanmasın diye. Yargı maalesef IŞİD sanıklarını korumaya, iktidar ile paralel davranmaya devam ediyor. İfadeleri alıp bırakıyor, sabit ikametgah sahibi diye tahliye ediyor, sınırı geçmelerine yardımcı olunuyor IŞİD’çilerin. Suruç’ta Amed’de eli kolu kıpırdamıyor yargının. Burada bildiğini okumak istiyor. Bildiği de nedir biliyor musunuz? Sadece iktidarın talimatları. Yargı kendi görevini yapmıyor.
AKP’nin IŞİD ile olan tüm ilişkileri ortada olmasına rağmen bugüne kadar hesap vermedi."

SORULARI YANITLADI

Beştaş, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Beştaş, "8 Mart’ta atılan tweet tartışması sonrası Pervin Hanım’ın açıklaması oldu, “Yan yana gelmemizden korkuyorlar, kadın ittifakından korkuyorlar” dedi. CHP’nin de biraz sessiz kaldığı ifadesi var. Hatta Mithat Sancar’ın CHP ziyareti sonrası yalnız açıklama yapması örnek olarak gösteriliyor. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz" şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
"İlk önce erkekler sussun. Türkiye’de kadınlara yönelik tartışmalarda erkekler geri dursun. Bir kadın olarak, bir kadın hakları savunucusu olarak susmalarını öneriyorum.
Bu tweet etrafında kopartılan tartışmanın ne amaçla olduğunu tahmin etmek zor değil. İktidarın büyük ve küçük ortağı; Millet İttifakının, demokrasi güçlerinin, Türkiye’de adaletten, haktan, özgürlükten yana olan herkesin arasına nifak koymak, tartıştırmak, çatıştırmak için her türlü fırsatı kolluyor. Bunu tartışmaya çeviriyor. CHP hiç de sessiz değil. Ben de basını izliyorum. Onlar da gerekli yanıtları veriyorlar. Bu konuda demokratik bir ortam olsa herkes düşüncesini özgürce söyleyecek.
Ayrıca kadın paydası dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de en önemli paydalardan bir tanesidir. Hatta bana göre en önemlisidir. “Akşener’le de Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’la da ortak noktanız nedir” diye sorsanız ilk vereceğim cevap düşünce ve ideoloji olmaz. Kadınlık paydası olur. Ayrı partilerde olabiliriz, ayrı siyaset yürütüyor olabiliriz. Ama neticede kadın - erkek eşitliğini önemseyen, kadın özgürlüğünü ve adil yaşamını savunan bir partinin temsilcileriyiz. Aynı zamanda kendimize ‘kadın partisi’ diyoruz. Bu yönüyle bizim adımızın hiçbir kadının yanında anılmasından rahatsızlık duymayız. Çünkü kadın mücadelesine inanıyoruz. Siyasi dizayn çalışmalarının kadınların alet edilerek yapılmasını doğru bulmuyoruz."
Beştaş, sorular üzerine sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz 2007’den beri parlamentodayız. O günden bu yana baraja karşıyız. Türkiye’de kim oy alıyorsa gelsin temsil edilsin. Biz demokratik çoğulculuğa inanan bir partiyiz. Yüzde 10 barajını biz girmeyelim diye koydular. Yüzde 10 barajının bizi engellemediği ortada. Bu sefer yüzde 7 ile başka amaçları önlerine koymuşlar. Tek cümleyle; bir iktidar seçim yasalarıyla, siyasi parti yasalarıyla ilgili çalışmaya başlamışsa o iktidar gidicidir. Abbas yolcu, onlara güle güle."