DEM Parti Tarım Komisyonu: Her yerde örgütleneceğiz

DEM Parti Tarım Komisyonu, AKP-MHP iktidarının tarımı yok ettiğine dikkat çekerek, "Türkiye’nin dört bir tarafında örgütlenmek temel hedefimizdir" dedi.

DEM Parti Tarım Komisyonu Eş Sözcüleri Melis Tantan ve İbrahim Akın, genel merkez binasında basın toplantısı düzenleyerek Tarım Sempozyumu Sonuç Bildirgesini açıkladı.

Melis Tantan, "Binlerce yıllık kadim bilgilerin yeni nesillere ulaştırılacağı yeni bir tarım politikasının acilen inşa edilmesi gerekiyor" dedi.

Melis Tantan, şunları belirtti:

"Sempozyumumuz yeniyi, geleceği, daha sağlıklı bir tarımı nasıl kuracağımıza dair bir dizi öneriyle sonuçlandı. Tarım ve gıdada eskiden kopuş, yeniden kuruluş zaruridir. Bu zarureti ilan ediyoruz ve bu konuda sorumluluk alıyoruz. Bu süreci başlatmak için kollarımızı sıvıyoruz. Geldiğimiz noktada kapitalizmin çoklu krizleri tarımda ve gıdada yeniden yaratılıyor. Bunun nedenleri de iklim değişikliği, pandemiler, savaşlar, sermayenin ve piyasalaşmanın üretim bütünlüğü üzerindeki etkileri, ithalatçı tarım politikalarının yaygınlaşması ve bir dizi toplumsal gerçekliktir. Endüstriyel tarımın bugünümüzü karşılayamadığı, yarını kuramadığı ve bütün ekolojik düzeni bir yıkıma ve krize doğru sürüklediği gerçekliği karşımızda duruyor. Bu açıdan baktığımızda da yoksullar ve ezilenler başta olmak üzere öncelikli olarak gıdaya erişim, ikinci olarak da yaşam alanlarının tahribatı söz konusu. Bu konuda gıda tekelleri ve pazarının şartlarının belirleyici olması bir gerçeklik. AKP’nin de son 20 yıldaki rolü ve 80’den sonra darbeyle birlikte uygulanan neoliberal politikaların getirisiyle tarımda borçlanmanın artışı, çiftçinin ne ekip biçtiğini bilemez hale gelmesi ve tarımdan uzaklaşması bir gerçeklik. Tarım kurumlarının kendilerini tasfiye etmesi başka bir gerçekliğimiz. Tarım alanlarımızın yok edilmesi başka bir gerçeklik. Bu açıdan söyleyebiliriz ki küçük ölçekli çiftçiler, topraksız yoksul köylüler piyasa ve tarım tekelleri karşısında örgütsüz bir halde kalmış durumda. Kürdistan coğrafyası açısından durum daha da vahim. Çünkü 80’li yıllar başta olmak üzere Kürt coğrafyası üzerinde insansızlaştırma politikası, yayla ve mera yasakları uygulanıyor. Kürtlerin Türk coğrafyasında mevsimlik tarım işçisi, inşaat ve hizmet sektörlerinde ucuz işçi olarak kullanılması da bir gerçeklik. Mayınlı araziler ve köy yakmalarla yaşam alanlarının yok edilmesi, ormansızlaştırma ve güvenlik barajları, madencilik projelerinin artırılması, Kürdistan coğrafyasının tüm kırsal bölgelerini insansızlaştırmak ve Kürtleri tarım ekonomisinin dışına atmak için yürütülmüş politikalarının devamı niteliğindedir. Burada mülksüzleştirilen bir halktan bahsediyoruz ve aynı zamanda doğduğu yerde doymaktan uzaklaştırılmış bir toplum yaratma pratiğini görüyoruz. Sempozyumumuz tüm bu analizler doğrultusunda yeniyi, geleceği, daha sağlıklı bir tarımı nasıl kuracağımıza dair bir dizi tartışma ve öneriyle sonuçlanmıştır."

'TARIM TASFİYE EDİLİYOR'

İbrahim Akın da şunları aktardı:

"1980 yılı sonrası neoliberal politikaların yarattığı tahribatla tarım tasfiye edilmeye çalışıldı; küçük çiftçi yok edilmek istendi. Sempozyumda, buna karşı belediyeler ve bütün yurttaşlarımızla beraber alternatif politikaların üretilmesi ve kooperatifçiliğin geliştirilmesi bakımından somut öneriler sunuldu.

Sempozyumda her yere stratejik planlama yapılması konusu gündeme geldi.

DEDAŞ gibi bölgede devlet eliyle tekelleştirilen bir yapı karşısında seçenek üretilmesi konusu gündeme geldi.

Yine köylülerimizin tarihten gelen bilgisine bağlı olarak 'bilge köylülük' anlayışının geliştirilmesi, tarımın daha organik hale getirilmesi ve GDO’lu gıdaların ortadan kaldırılması için ciddi bir faaliyet yürütülmesi önerildi. Tapu devri meselesi de önemli konulardan bir tanesiydi. Ayrıca hayvan hastalıkları karşısında koruyucu veterinerlik tedbirlerinin alınması önerisi yapıldı. Yerel yönetimlerin destek vermesiyle ilgili öneriler vardı. Ancak yerel yönetimler Türkiye ve Kürdistan’da sıkıntılar yaşadığı için “belediyesiz belediyecilik” kavramıyla kooperatiflerin mümkün olduğu kadar bağımsız örgütlenmesi yapılan öneriler arasındaydı. Yine orijinal önerilerden biri de şuydu. Türkiye’deki tarımcılığın tarihsel birikimini sağlayacak bir tohum kütüphanesi önerildi. Tohum için bir kütüphanenin gündeme getirilmesi ve tohum üretiminin devamlılığı ve tarihsel birikiminin değerlendirilmesi bakımından ilginç önerilerden biri oldu.

Kooperatifçilik yapılamazsa önümüzdeki dönemde mevcut tarım ilişkileri sermayenin planlı hedefleri çerçevesinde seyredecek.

'HER YERDE ÖRGÜTLENMEK TEMEL HEDEFİMİZ'

Mersin’den biraz bilgi vermek istiyorum. Mevsimlik tarım işçileri ve oradaki tarım koşulları Türkiye’nin en vahşi emek ilişkisinin olduğu bir yer. 18 kişilik dolmuşlara 30 kişinin doldurulduğu, insanların günlük 560 lira ücretle 12 saat çalıştırıldığı bir yapıdan bahsediyoruz. İnsanlar vahşice orada sömürülüyor. Hiçbir sosyal güvenceleri yok, sigortaları yok. Ulaşım konusunda korkunç bir vahşi politika uygulanıyor. Bizzat devletin valisi tarafından imzalanarak yürütülen bir süreçle karşı karşıyayız. Bunu dün gecenin saat 4’ünde gördük. Buradan sesleniyoruz: Bu ülkede emek alanı her açıdan bitmiş durumda. Bunun karşısında birlikte mücadele etmediğimiz, örgütlenmediğimiz sürece ve kendi geleceğimizi inşa etmediğimiz sürece sonuç almamız mümkün değildir. Bu ülkedeki sistem tamamen sermayenin yanındadır, sermayenin dostudur. Bu sistem emekçinin karşısındadır, emekçiye düşman hale gelmiştir. DEM Parti olarak, bu sempozyumun çıktılarını Türkiye’nin dört bir tarafında örgütlemekte kararlıyız. Emekçilerle, çalışanlarla, güvencesiz çalışanlarla birlikte olmak bizim temel siyasal hedefimizdir."