Demokrasinin farkını göstermek lazım

HDP’nin Demokrasi Bloğu dışındaki diğer ittifaklar çağ dışıdır; tarihin gerisinde, 18. Ve 19. yüzyıllarda kalmıştır.

Türkiye iyi-kötü yeni bir seçim sürecine girmiş bulunuyor. Peki bu yeni seçim sürecinin en önemli ve ayırt edici yanı nedir? Bizce mevcut ittifaklar temelinde tüm gerçek eğilimlerin açığa çıkmış ve herkesin renginin açıkça belli olmuş olmasıdır. Dahası bu durumun mevcut Türkiye gerçeğini yansıtması ve artık hiç kimsenin yüzünü maskeleme imkânının kalmamasıdır. “Cumhur İttifakı”, “Millet İttifakı” ve “Demokratik İttifak” olarak Türkiye’deki tüm ideolojik-siyasi eğilimlerin somutlaşması ve netleşmesidir.

Kuşkusuz seçime ilişkin diğer şeyler de önemlidir. Örneğin gerçekte bir seçim yapılıp yapılamayacağı bile henüz tam net değildir. İktidarı kaybedeceğini anlarsa, Tayyip Erdoğan’ın seçimi iptal ettirebileceği söylenmektedir. Seçime OHAL darbesinin yarattığı ağır faşist baskı ve terör ortamında gidilmektedir. Bir taraf, yani AKP-MHP faşist ittifakı devletin tüm imkânlarını oy için kullanırken; başka bir taraf, yani HDP Bloğu her imkândan mahrum, her türlü baskı ve engelleme altında, cumhurbaşkanı adayı dahil binlerce kadrosunun hapse konulmuş olduğu bir konumda bulunmaktadır. Bu durumda adil, eşit ve demokratik bir yarışın olamayacağı açıktır. 

Elbette bunlar ve seçime dair başka hususlar da önemlidir. Fakat bizce en önemli olan, mevcut ittifaklar temelinde her eğilimin net olarak açığa çıkması ve herkesin gerçek yüzünün netçe görülür olmasıdır. Bu durum en çok da devrimci-demokratik hareket ve HDP Bloğu açısından önemlidir. Mevcut haliyle devrimci-demokratik hareket ve HDP Bloğu kendisini halk kitlelerine daha etkin ve yaygın bir biçimde götürebilir ve anlatabilir. Örneğin HDP Bloğu demokrasinin farkını halka daha açık bir biçimde gösterebilir ve diğerlerini teşhir ederek toplumun daha geniş ve aktif desteğini alabilir. 

Peki neden? Çünkü, HDP’nin Demokrasi Bloğu dışındaki diğer ittifaklar çağ dışıdır; tarihin gerisinde, 18. Ve 19. yüzyıllarda kalmıştır. Örneğin BBP ve Hüda-Par desteğindeki AKP-MHP açık faşist ittifakının kendisini “Cumhur” ile tanımlaması böyledir. “Cumhur”, yani “Cumhuriyet” çağımızın yükselen bir eğilimi değildir; tersine 19. Ve 20. yüzyıllarda kalmış çağ dışı bir eğilimdir. Daha doğrusu, yalnız başına, demokrasi ile birleşmediği durumlarda böyledir. Yine CHP-Saadet-İyi Parti ve DP’nin gizli faşist ittifakının kendisini “Millet” ile tanımlaması da böyledir. “Millet”, yani “Milliyetçilik” çağımızın yükselen bir eğilimi olmadığı gibi, 18, 19 ve 20’inci yüzyıllarda kalmış çağdışı ve gerici bir eğilimdir. Dahası ırkçı-şoven yaklaşımlarla birleştiğinde içerde ve dışarda tehlikeli de olmaktadır. İki ittifakın birliği “Milliyetçi Cumhuriyeti” ortaya çıkarmaktadır ki, Hitler devletine benzeyen bu durumun düşünce ve siyaset olarak Türkiye toplumuna zarardan başka verebileceği bir şey yoktur. Verebileceği olumlu şeyleri geçen yüzyıllarda zaten vermiş ve artık sıfırı tüketmiş eski ve zararlı bir konuma gelmiştir. Dolayısıyla bu eğilimleri canlandırmanın Türkiye toplumuna kazandıracağı yeni hiçbir şey yoktur.

Bunların tersine, HDP-HDK’de somutlaşan Demokrasi Hareketi, çağımızın yükselen ve toplumsal sorunlara çözüm üreten tek hareketidir. Özellikle devrimci-demokrasi, yani radikal demokrasi kesinlikle böyledir. Bunu yerel demokrasi, taban demokrasisi, örgütlü toplum demokrasisi, öz yönetim demokrasisi olarak tanımlamak da mümkündür. Başka bir deyişle, bunu demokratik özerklik ve demokratik konfederalizm olarak da tanımlayabiliriz. Bunu da tüm farklılıkların kendini özgürce örgütleyerek demokratik birliğe katılması biçiminde ifade edebiliriz. 

Dikkat edilirse, milliyetçi-faşist diktatörlük altında sorunları iyice ağırlaşmış bulunan Türkiye’de, başta Kürt sorunu ve kadın özgürlük sorunu olmak üzere tüm toplumsal sorunlara çözüm öneren ve çözüm getirebilecek olan tek eğilim HDP’nin yürüttüğü Demokrasi Hareketidir. Örneğin Kürt sorununun çözümüne ve barışa ilişkin Cumhur İttifakının görüşü nedir? Çok açık ki, içerde ve dışarda tam bir Kürt düşmanlığıdır. Kürdü “Terörist” sayarak tam bir soykırım uygulamaktır. TC sınırları içinde olduğu gibi, Suriye ve Irak sınırları içindeki Kürtlere karşı da düşmanlık ve savaştır. AKP-MHP açık faşist ittifakının literatüründe artık “Barış” kelimesi bile bulunmamaktadır. Peki CHP’nin öncülük ettiği gizli faşist ittifakın bundan farklı bir görüşü ve önerisi var mıdır? Olmadığı açıktır. Kürt sorununun demokratik çözümüne ve barışa dair politika oluşturan ve çözüm öneren tek güç HDP’nin Demokrasi Hareketidir. 

Benzer durumu kadın özgürlük sorununda, ekonomik sorunların çözümünde, gençliğin eğitimi ve örgütlenmesi sorununda, işçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik sorunlarında, hukuk ve adalet sorununda ve diğer tüm toplumsal sorunlarda görmek mümkündür. AKP-MHP faşist ittifakının sorun üreten ve toplumu bastıran karakterde olduğu açıktır. CHP’nin milliyetçi ittifakının da, iktidar olduğunda bundan farklı yapabileceği bir şey yoktur. Oysa HDP’nin Demokrasi Bloğu, öne çıkan tüm sorunlar için en azından şimdilik geçerli olabilecek somut çözüm projelerine sahiptir. İşte bu farkın açık ve yaygın bir biçimde tüm toplumsal kesimlere götürülmesi ve gösterilmesi gerekir. Eğer bu yapılırsa, o zaman HDP’nin oy oranı kimsenin tahmin edemeyeceği düzeyde artacaktır.

Dikkat edilirse, ne Cumhur İttifakının ve ne de Millet İttifakının toplum karşısında temel sorunların çözümüne dair söyleyebildikleri somut ve fazla bir şey yoktur. Bunun için tutturmuşlar bir ağız dalaşı, bu temelde gündemi saptırmaya ve toplumu aldatmaya çalışıyorlar. Tayyip Erdoğan, sanki Muharrem İnce ile mücadele etmekten korkuyor gibi, milletin karşısına çıkıp “Ey Kemal!” demekten başka bir şey yapmıyor. Ağız dalaşı biçiminde danışıklı bir döğüş karşılıklı olarak sürdürülüyor. Bol bol demagoji yapılıyor ve yalan söyleniyor. İncir çekirdeğini doldurmayan laf kalabalığı içinde toplumsal gerçekler boğuntuya getirilmeye çalışılıyor.

Bir Demokrasi Bloğu olarak HDP’nin, işte bu gerçekleri görmesi ve toplum nezdinde etkin bir biçimde teşhir etmesi gerekiyor. Yine çağımızın yükselen ve çözüm üreten eğilimi olan radikal demokrasinin toplumsal sorunlara dair çözüm projelerini tüm topluma anlaşılır bir dille götürmesi önem taşıyor. Yalnız başına cumhuriyetçiliğin ve milliyetçiliğin günümüzde faşist baskı ve terör dışında toplumsal sorunlar için hiçbir çözüm üretemeyeceğini açıkça ortaya koyması ve bunları çürütmesi gerekiyor. Milliyetçi cumhuriyetin günümüzde faşizm ürettiğini, toplumsal sorunları ise ancak Demokratik Cumhuriyetin çözdüğünü herkese anlatması önemli oluyor. 

Bu noktada bir uyarı olarak şu hususları belirtmek bizce önem arz ediyor. Birincisi, HDP’nin Demokratik Cumhuriyet çizgisini toplumsal kesimler yeterince bilmiyor ve anlamıyor. Bu nedenle daha çok topluma gitmek ve daha iyi anlatmak gerekiyor. İkincisi, HDP’nin demokratik çözüm programının diğerlerinden farkını değişik toplumsal kesimler yeterince bilmiyor. Özellikle ortadaki kararsız kesimlere bu farkın açık ve somut bir biçimde götürülmesi önem taşıyor. Üçüncüsü, mevcut baskı uygulamalarını ve eşitsizliği topluma götürmek, ancak bu konuda fazla yakınmacı bir konuma düşmemek gerekiyor. Dördüncüsü, çalışmaları milletvekili çıkartılabilecek illerde yoğunlaştırmak, ancak her yerden oy alabilmek için tüm illerde çalışmak gerekiyor. Sonuncusu, Kürdistan’ın il ve ilçelerini ihmal etmemek, ancak özellikle Türkiye kentlerinde çalışmak önem taşıyor. 

Çağımızın yükselen ve çözüm üreten eğilimi öz yönetim demokrasisidir. Türkiye’nin adeta kangrenleşmiş olan sorunlarının ise adeta tek çözüm gücü budur. Ne cumhur, ne de millet gibi eski çağda kalmış kavramlara sarılarak toplumdan oy almak mümkün değildir. Yeter ki topluma gerçekler iyi ve yeterli bir biçimde anlatılabilsin! HDP şimdi işte bunu yapabilmelidir. Hem de kendine güvenli, açık, umutlu, anlaşılır ve çekici bir temelde yapabilmelidir. O zaman bütün öngörüler bozulur ve zafer HDP’nin olur.

Kaynak: Yeni Özgür Politika