Gazeteci Bağdat: Taliban, DAİŞ gibiler

Kürtlere yönelik ırkçı saldırılara ilişkin konuşan gazeteci Hayko Bağdat, "Taliban, DAİŞ gibiler" diyerek saldırıların daha da artacağını, Kürtlerin öz savunma hazırlıkları yapmaları gerektiğini söyledi.

Zülfikar Ali Aydın'ın İkinci Susurluk/Bir Kasaba Cinneti adlı kitabının bir bölümünde, ‘Susurluk aslında Türkiye'nin küçültülmüş bir profili. Türkler, Kürtler, vs... aklınıza gelecek her etnik kökenden insanın bir arada olduğu... şiddetle gelen önyargıların sembolü’ sözleri yer alıyor. 6 Nisan 2001 günü, Balıkesir'e bağlı Susurluk ilçesinde, 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran öldürüldü. Olay, "Türkiye'de zaman zaman yaşanan etnik ve kültürel öfke patlamalarının yeni bir örneği" olarak kayıtlara geçti.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı ‘Türkler’ dışındaki her etnik gruba karşı saldırıların başlangıcı. Güncel olanı da Konya'nın Meram ilçesinde bir aileyi hedef alan silahlı saldırıda üçü kadın 7 kişinin katledilmesi. Dedeoğulları ailesi, 12 Mayıs'ta onlarca faşistin taşlı sopalı saldırısına uğramış, aile bireylerinin bazıları ağır yaralanmıştı. Aile olayın ardından basına yaptığı açıklamalarda "Kürt oldukları için 15 yıldır komşularının ırkçı saldırılarına maruz kaldıklarını" söylemişlerdi.

Kutuplaştırma politikasını sürdüren AKP-MHP iktidarındaki Türkiye’de, sık sık tekrar eden ırkçı saldırıları gazeteci Hayko Bağdat ANF’ye değerlendirdi. Bağdat, “Taliban, DAİŞ gibiler” diyerek saldırıların başlangıcının inkar süreçlerine dayandığını söyledi ve sağduyunun yanında Kürtlerin öz savunma hazırlıkları yapmaları gerektiğine dikkat çekti: "Dikkat etmeli ve gerekirse öz savunma tedbirleri almalı, ben demiyorum sokaklara çıkılsın, insanlar birbirleriyle çatışsın fakat kapımıza gelebilirler."

‘ERMENİLERE YAPTIKLARI GİBİ GÖSTERE GÖSTERE YAPIYORLAR’

Konya’da Dedeoğulları ailesinin katledilmesine ilişkin Bağdat, “Çoluk çocuk insanları evlerinde öldürdüler, katlettiler. Yakın dönemin en büyük acılarından biri. Ben buradan herkese baş sağlığı diliyorum. Kürt halkına başsağlığı diliyorum. Bu münferit bir vaka değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi ideolojisi ile katlediliyor insanlar. Kimse inkar etmeden, alenen, göstere göstere yapıyorlar, Ermenilere yaptıkları gibi.

Yedi Ermeni’yi öldürene cennet vadi gibi Kürt öldürmenin de mubah olduğu, Kürtçe konuşanın darp edilmesinin anlaşılır olduğu, halkların inkarının zirveye çıkarıldığı bir dönem yaşıyoruz. Sadece bu dönem değil Cumhuriyet'in kuruluşundan beri bir halkın varlığı inkar edildiği için ‘hayır biz halkız’ diyenlere yapılan zulmü izliyoruz ve bu da bunun son halkası oldu" diye konuştu.

‘TÜRKİYE’NİN BİR KATLİAM SORUNU VAR’

Türkiye'nin temelde bir katliam sorunu olduğu kaydeden Bağdat, son süreçte Kürtlere yönelik saldırıların da öngörülebildiğini söyledi. Deniz Poyraz’ın HDP İzmir il binasından öldürülmesini hatırlatan Bağdat, katilin 25-30 kişiyi de öldürmeyi planladığına dikkat çekerek şöyle devam etti: "Mafyalar bile ifşa ediyor ki bugünlerde tekrar provokasyon sürecine giren rejim, bunun içinde yine gözüne Kürt halkını kestirdi. Kürt halkının siyasi yapısını kestirdi gözüne. Dolayısıyla çok tehlikeli. Yine ucu karanlık bir tünele girdik gibi."

‘KATİLE KATİL DENİLMELİ, YÜZLEŞİLMELİ…’

‘Kutuplaştırıcı dilden söz ediliyor. Bunun yanında halklara düşen misyon nedir?’ sorusuna ise Bağdat şöyle yanıt verdi: "Bununla mücadele edilebilmesi, katille mücadele edilebilmesi, katliamlarla yüzleşilebilmesi için katile katil diyebilecek bir iklimin olması gerekiyor. Ben de bunun üzerine bir mücadele veriyorum. Anadolu’da İslam ülkeleri içerisinde en az Hıristiyan’ın yaşadığı coğrafya. Biz bundan 100 yıl önce üçte biri Hıristiyan olan en büyük Hıristiyan soykırımının en büyük İslamlaştırma, asimile politikasının olduğu coğrafyada yaşıyoruz. Maalesef ve yüzleşme iyi fikir.

Katillerin kahraman diye anılan bir coğrafyada katil kahraman kaldıkça cinayet işlemeye devam eder. Dolayısıyla bizim coğrafyamızda yüzleşme, katile katil deme ve onun önerdiği dünyanın dışında bir hayat hayal etme çabamız var. 100 yıldır var. Bugün Kürt halkı bunun acılarını çekiyor. Daha önce biz Ermeniler yapılmıştı. Genelde bu öncülüğü çekenlerin başına çok kötü şeyler geliyor. Bugün de bunu yaşıyoruz maalesef."

‘HERKES ÖZ SAVUNMA TEDBİRLERİNİ ALMALI’

Sağduyu çağrısının insan hakları savunucusu ve barışı savunan bir gazeteci olarak cepte bir çağrı olduğunu ancak buna rağmen saldırıların her geçen gün arttığı AKP Türkiyesi'nde öz savunmanın bir hak olduğunu vurgulayan Bağdat, devamında da, “Hepimiz için geçerli, benim için de geçerli Almanya’da bile geçerli. Dolayısıyla bugünlerde bütün arkadaşlarımız dikkat etmeli, tedbir almalı, uyanık olmalı. Çünkü belli ki bu tırmanarak artacak bu sağduyu çağrısı üstünde bir çare olmaya çalışıyorum. Hayatı on yıldır koruma tedbirleri ile geçmiş bir insan olarak önümüzdeki günler sıkıntılı günler diyebilirim" dedi.