Gazi katliamı 26. yılında adalet bekliyor

Gazi katliamı üzerinden 26 yıl geçti. Geçen bunca zamanda asıl sorumlular hala yargılanmadı.

İstanbul’da, Alevilerin yoğunlukla yaşadığı Gazi Mahallesi’ne 12 Mart 1995 akşam saatlerinde kimliği belirsiz kişilerce çalıntı bir taksiyle silahlı saldırıda bulunuldu. Bundan 26 yıl önce gerçekleşen saldırıda mahallenin en işlek caddesinde bulunan Öntaş, Yavuz ve Dostlar kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi silahla tarandı. Saldırıda ilk olarak 76 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya öldürülürken, 5’i ağır 25 kişi yaralandı. Olayın ardından saldırıyı protesto eden halk, karakola doğru yürüyüşe geçti. Polisin halkın üzerine ateş açmasıyla Mehmet Gündüz adlı kişi başından yaralanarak hayatını kaybetti birçok kişi de yaralandı.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN EDİLDİ

Ertesi gün 13 Mart’ta, 15 bine yakın kişi yaşananları protesto etmek için Gazi Mahallesi’ne geldi. Polisin kuşattığı mahallede çatışmalar çıktı. Mahallede barikatlar kuran halk polisle çatıştı. 14 Mart’ta ise Gazi Mahallesi’nde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Fakat halk hem polisin hem de kimliği belirsiz kişilerin saldırılarına karşı öfkeliydi ve direnişi sürdürdü. Halkın öfkesinin dinmemesi üzerine bölgeye asker sevk edildi. Gazi’de başlayan protestolar Ankara’da da destek gördü. Buradaki yürüyüşe de polisin saldırması sonucu 36 kişi yaralandı. Öte yandan Gazi mahallesi sakinleri, yaşananlar üzerine mahallede bir komite kurdu. Komitenin talepleri dört ana maddenden oluşuyordu: Cenazelerin verilmesi, sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi. Gözaltındakilerin salınması. Asker ve polisin mahalleden çekilmesi.  Ancak bu istekler reddedildi ve aynı gün 15 kişi yaşamını yitirdi.

5 KİŞİ DE ÜMRANİYE’DE KATLEDİLDİ

Gazi Mahallesi’nde çıkan olaylar şimdi adı Mustafa Kemal Mahallesi olan, Ümraniye’ye bağlı eski 1 Mayıs Mahallesi’ne yayıldı. Gazi’deki katliamın buradaki protestosunda da polisin saldırısı sonucu 5 kişi yaşamını yitirdi. Böylelikle 12 Mart’ta başlayan ve kimliği belirsiz kişilerin ve sonrasında polisin saldırısı sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı 22’ye yükseldi. Bu olaylar sonucundan 150’den fazla kişi yaralanırken binlerle ifade edilen sayıda insan da gözaltına alındı.

HASAN OCAK KİMSESİZLER MEZARLIĞINDA BULUNDU

Gazi katliamı ve sonrasındaki olaylarda gözaltına alınan isimlerden biri de Hasan Ocak’tı. 21 Mart’ta gözaltına alınan Hasan Ocak’tan bir daha haber alınamadı. 55 gün boyunca oğullarını arayan ailesi, 15 Mayıs 1995’te Hasan Ocak’ın İstanbul Beykoz ormanlarında işkenceyle öldürülmüş halde bulunup kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü öğrendi. Hasan Ocak’ın ailesi bütün hukuki yolları denedi. Aile oğulları için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı’na başvursa da kendilerine “Gözaltına alınmamıştır” cevabı verildi. Fatih Cumhuriyet Savcılığı, TEM şube polisleri hakkında soruşturma açsa da daha sonra “Şikâyetler somut bir veriye dayanmıyor” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. İç hukuktan sonuç alamayan Ocak ailesi, 26 Temmuz 1995 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit etti. Mahkeme Türkiye’yi yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle Temmuz 2004'te Ocak ailesine 25 bin Euro manevi tazminata mahkûm etti.

YARGITAY KARARI BOZDU, AİLELER DAVADAN ÇEKİLDİ

Aynı yargılama garabeti ölen 22 kişi için de aynı şekilde işledi. Katliamda öldürülen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. 20 polis hakkında dava açıldı. Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon’a gönderildi. 11 Eylül 1995’te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılama 8 yıl sürdü.

20 polisten sadece Adem Albayrak dört kişiyi öldürmekten 6 yıl 8 ay, Mehmet Gündoğan ise iki kişiyi öldürmekten 3 yıl 9 ay hapse mahkum edildi. Geriye kalan 18 sanık polis ise beraat etti. Ancak Yargıtay, Albayrak ve Gündoğan hakkında verilen kararı bozdu. Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar görülmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay’ın bu kararı üzerine davadan çekildi.

Yargıtay 11 Temmuz 2002’de kararı onadı.  22 kişinin ailesi de AİHM’e başvurdu. AİHM 27 Temmuz 2005’te açıklanan kararda Türkiye'nin AİHS’in “yaşama hakkı” ve “makamlara başvuru yollarının kapatılması” hükümlerine aykırı davrandığı sonucuna vardı. Mahkeme Türkiye’yi toplam 510 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti.

KARA KUTU HANEFİ AVCI

Yargılama sürecinde dönemin hiçbir üst düzey yetkilisi olaylardan sorumlu tutulmadı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu değil hesap vermek yerine yapılan devlet saldırısını sahiplendi. Hatta Çiller aksine yapılan asker- polis saldırısını savundu: “Açıkça söylüyorum; devlet bu kadar sağduyulu ve olaya bu kadar hakim olmasaydı, bugün kontrol altına alınmış olan bu olay çok daha vahim bir hale gelebilirdi.”

Olayların ilk çıktığı günlerde kamuoyu PKK’yi hedef gösterse de dönemin istihbarat daire başkanı Hanefi Avcı bu iddiayı reddetti. Olayların devlet içerisindeki illegal yapılar tarafından ateşlendiğini söyleyen Avcı, davanın avukatları tarafından bildiklerini anlatması yönünde mahkemeye çağrıldı. Katliamın 20. yılı anmasında davanın avukatlarından Remzi Kazmaz, “Hanefi Avcı o dönemin istihbarat daire başkanı, neden konuşmuyor, neden davalara tanık olarak gelmiyor? Vicdanı mı yok, korkuyor mu? Korkmasın onu biz korumasını biliriz. Hanefi Avcı konuşursa kesinlikle bu dava yeniden açılır. Bu dava yeniden açılmalıdır ki, insanların vicdanlarında açılan bu yara ancak o zaman kapanır” diye konuştu.