KESK'liler: Polisler oruçluyuz deyip işkence ettiler

İşlerine geri dönmek için eylem yaparken polisler tarafından darp edilerek gözaltına alınan KESK'liler, polislerin gözaltında oruçluyuz deyip kendilerine işkence ettiklerini belirtti.

AKP hükümeti döneminde gözaltında işkence vakaları artarak devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Yufkalı (Nêrduşe) köyü Binahare Mezrası'nda çobanlar Nasır Taş, Ramazan, İsmail Arap ve Muhsin Çavşi'ye askerlerce işkence edilmesinin ardından, polis saldırısına uğrayan KESK üyelerinin de gözaltında işkenceye uğradığı ortaya çıktı.

İşlerine geri dönmek için Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda nöbet tutarken polis saldırısına uğrayan Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) üyeleri, gözaltında darp edilip hakarete uğradıklarını belirtti. ANF’ye konuşan kamu emekçileri, AKP seçim çadırından yapılan ihbar sonucunu gözaltına alındıklarına işaret etti. KESK üyeleri, ters kelepçelenerek götürüldükleri çevik kuvvet otobüsünde polislerin oruçlu olduklarını söyleyerek, kendilerine işkence ettiklerini aktardılar.

Kanun Hükmündeki Kararnamelerle (KHK) ihraç edildikleri işlerine geri dönmek için Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda tuttukları 67’inci nöbet sırasında gözaltına alınan KESK 27 üyesinin, çevik kuvvet otobüsünde işkence gördükleri ortaya çıktı. Sorgusuz sualsiz işlerinden edilmeleri yetmiyormuş gibi haklarını talep ettikleri için darp edilip hakarete uğrayan emekçiler yaşadıklarını anlattı.

AKP'LİLER İHBAR ETTİ, POLİS SALDIRDI

Gözaltına alınan ilk 15 kişilik grupta yer alan felsefe öğretmeni Nursel Tanrıverdi’nin darptan sağ kolunun üst tarafı mosmor olmuş. Partilerin seçim çadırlarının kurulduğu Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda, özellikle AKP çadırı geldikten sonra polislerin yoğun baskı uyguladıklarını başladığını Tanrıverdi, "Pazartesiden itibaren polis sürekli uyarı yapmaya, bizi taciz etmeye başladı. Müzik yayınınızı kısın, dershaneler şikayetçi dediler. Halbuki şikayetçi olan AKP’lilerdi. 2 Haziran’da tacize bir de saldırı eklendi. AKP çadırındakilerin telefonla ihbarı üzerine peş peşe polis otobüsleri geldi. Biz pankartımızı açıp slogan atmaya başlayınca da saldırdılar" dedi. Ters kelepçelenerek ve yerde sürüklenerek gözaltına alındıklarını aktaran Tanrıverdi, götürüldükleri çevik kuvvet otobüsünde bu işkencenin devam ettiğini belirtti.

İHBAR EDEN DE İHRAÇ EDEN DE AYNI ZİHNİYET

Şubat ayında yine polis tarafından kırılan kolunun özellikle çevrilip ters kelepçelendiğine dikkat çeken Tanrıverdi, kendilerini desteklemek için eyleme gelen Wernicke-Korsakoff hastası Yaşar isimli belediye işçisi ve Nimet adlı bir gencin de otobüste darp edildiklerini aktardı. Yaşananların kim tarafından ihraç edildiklerini de gözler önüne serdiğini vurgulayan Tanrıverdi şöyle devam etti: "Dün bizi ihbar edip gözaltına aldıran zihniyet aynı zamanda bizi ihraç eden zihniyettir. Biz AKP’nin memuru olmadığımız için işten atıldık, şimdi de AKP çadırından ihbar edildik, AKP polisi tarafından da işkenceye uğradık. Ne olursa olsun işimizi geri almak için mücadele edeceğiz. Yüksel Caddesi’nde süren direniş gibi İstanbul’da da Bakırköy, Kadıköy ve Kartal’da direnmeye devam edeceğiz."

DİRENME HAKKIMIZI SONUNA KADAR KULLANACAĞIZ

Gözaltına alınıp darp edilenler arasında Vergi Dairesi’nde çalışırken ihraç edilen KESK Büro Emekçileri Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı Dursun Doğan da vardı. Memur iken ihraç edilen eşi Filiz Doğan ile direnen ve gözaltına alınan Doğan, meydanlarda iktidarı teşhir ettikleri için AKP’nin varlıklarından çok rahatsız olduğunu vurguladı.

2 Haziran Cumartesi günü bu rahatsızlığın geri dönüşü olarak polis saldırısının yaşandığını belirten Doğan, "Bakırköy Kaymakamlığı’nın eyleme izin vermediğini gerekçe gösteren emniyet bizi engellemeye çalıştı. Alanı terk etmeyeceğimizi söyleyince hemen üzerimize saldırdılar. 10 arkadaşımızla birlikte hepimizi işkenceyle gözaltına aldılar, araçlarda darp ettiler. AKP polisi rutin ne yapıyorsa onu yaptılar. Götürüldüğümüz hastanedeki doktorun tavrı da aynıydı. Uzaktan bakıp rapor yazdı. Yani Adli Tıp’tan polisine kadar karşımızda organize bir şebeke gibi davrandılar" dedi.

Demokrasi için bu mücadeleyi devam ettireceklerini ifade eden Doğan, bugün yine nöbette olacaklarını ve direnme haklarını sonuna kadar kullanacaklarını kaydetti.

'ÇOK ÇİRKİN HAKARETLERE MARUZ KALDIK'

Dursun Doğan’ın eşi Filiz Doğan, 67 gündür kendilerine bir şey yapmayan polisin AKP’lilerin telefon ihbarı sonucunda kendilerine saldırdığını söyledi. Ters kelepçelenerek ve saçından sürüklenerek gözaltına alındığını anlatan Doğan, kendilerine vuran polislerin oruçlu olduklarını söylerken bir yandan da kendilerini darp ettiklerine dikkat çekti.

Özellikle kadın polisler tarafından darp edilip, çok çirkin hakaretlere maruz kaldıklarına dikkat çeken Doğan, yaşananları şöyle anlattı: "Hem bizi darp ediyorlardı hem de biz oruçluyuz diye haykırıyorlardı. Herkese hakaretler yağdıran bir kadın polis sürekli ‘Biz oruçluyuz, oruçluyuz’ diye bağırıyordu. Karşı çıktığımda bana tokat attı. Çok dengesiz ve insanlık dışı bir şekilde saldırıyorlardı. Ve en kötüsü bunu çok büyük bir zevkle yapıyorlardı."

'HAYATIMDA İLK KEZ BÖYLE ÇİRKİN BİR SALDIRIYA UĞRADIM'

Kamu emekçilerine destek vermek için 1.5 yıldır her Pazartesi ve Cumartesi meydana gelen 60 yaşındaki Ayla Özkan Mamati de polisin saldırısına ve hakaretine maruz kaldı. "Alandaki emekçilerin ablası ve annesi olarak gözaltına alındım" diyen Mamati, çok kez gözaltına alındığını ancak hayatında ilk kez bu kadar kötü bir muameleye tabi tutulduğunu vurguladı.

Mamati yaşadıklarını şöyle anlattı: "Gelen geçen vuruyordu. Çok kötüydü. Başörtülü bir kadın polis vardı, bize çok hakaretler etti, hem oruçluyum diyordu, hem de bize küfür ediyordu. Bana, "Çirkinsin bir ayağın zaten çukurda burada ne işin var" dedi . Çok ağrıma gitti. İlk defa böyle çirkin bir saldırıya uğradım.Hem kişiliğimize hem bedenimize saldırdılar. Bunun adı işkenceydi başka bir şey değil."

'DARPTAN DOLAYI BAYILDIM'

KESK’lilere destek vermeye gelen Devrimci Gençliği Birliği üyesi üniversite öğrencisi Nimet Erben ise polisten gördüğü darptan dolayı otobüste bayıldığını anlattı. Polislerin üzerine çullanıp, boynunu sıkıp darp ettiklerini belirten Erben, "Öyle vahşice saldırdılar ki bayılmışım. Baygın halde iken bile bana yardım edilmesini engellediler. Emekçilerin yoğun tepkisi üzerine ancak sağlıkçı olanlar benim tekrar kendime gelmemi sağladı" dedi.

Haseki Hastanesi dönüşü de aynı işkencenin sürdüğünü belirten Erben, hastane muayenesinden sonra ters kelepçeyi kabul etmedikleri için yine saldırıya uğradıklarını söyledi. Bu saldırı esnasında polislerin kafasını defalarca duvarlara vurduğunu anlatan Erben, öğrenciler olarak hangi saldırı olursa olsun ihraç edilen hocaların ve kamu emekçilerin yanında olmaya devam edeceklerini vurguladı.