‘Kürtleri asit kuyularında yakan Hizbulkontralar daha fazla teşhir edilmeli’

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Mîrxan Karker, özellikle melelere çağrıda bulunarak HÜDA PAR olarak tekrar devreye konmasına karşı daha fazla tepki gösterilmesini ve bu güçlerin teşhir edilmesini istedi.

MÎRXAN KARKER

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Mîrxan Karker, Türk devletinin 1990’larda Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı kullandığı Hizbulkontra’nın AKP döneminde HÜDA PAR olarak tekrar devreye konulmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kurdistan’da binlerce insanın Hizbulkontra tarafından katledildiğini hatırlatan KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Mîrxan Karker, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik Uluslararası Komplo’nun ardından Kürt Özgürlük Hareketi’nin biteceğini düşünen devletin Hizbulkontrayı devre dışı bıraktığını ama daha sonra tüm katillerin Erdoğan tarafından affedildiğini vurguladı. 2023 seçimlerinde AKP-MHP iktidarı tarafından tekrar HÜDA Par adıyla devreye konulan bu kontraların, toplumdan, toplumun değerlerinden, kültüründen kopuk, ihanetçi, işbirlikçi, Ergenekoncu, bir dönem JİTEM’in yardımcıları olduğunun altını çizen Mîrxan Karker, özellikle melelerin bu katilleri toplumda daha fazla teşhir etmeleri gerektiğini ifade etti.


KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Mîrxan Karker’in değerlendirmeleri şöyle:

“İhanet bir toplumda kanser gibidir. Kanser nasıl ki tüm vücudu sarıyor ve hasta ediyorsa ihanet de toplum tedbir almadığı taktirde, o ihanetçileri deşifre edip, tanımadığı taktirde kısa bir sürede topluma yayılır ve toplumu ortadan kaldırır. İktidarlar din, para, makam, mevki üzerinden toplumu etki altına alıp ihanet için kullanıyorlar. Bu ihanette kullandıklarından biri de Hizbulkontradır, ajan-kontra Hüseyin Velioğlu’dur.

Hizbulkontra Hüseyin Velioğlu tarafından kuruldu ama öncesine baktığımızda hangi gelenekten geldiğini görürüz. Hüseyin Velioğlu 1970-80 yıllarında Milli Türk Talebe Birliği üyesidir. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) 1946 yılında o dönemin MİT’i Teşkilat-ı Mahsusa tarafından kuruldu. Temel görevi; ilk önce Ermenilere karşı kullanıldı, mallarını, mülklerini ellerinden aldılar, katlettiler, tecavüz ettiler. 1925 yılında Şêx Saîd isyanı başladığında Şark Islahat planını devreye koyacaklar. MTTB de o dönem harekete geçti. Şêx Saîd’e karşı, Kürtlere katliama yapmaya başladılar. Daha sonra Rum halkına karşı şehirlerde harekete geçiyorlar. O dönem sloganları ‘Vatandaş Türkçe konuş’tu.

1950-1980 yılları arasında demokratlara, sol hareketlere karşı kullandılar. Mesela solcuların Türkiye’ye gelen ABD'nin 6. Filo'suna karşı eylem gerçekleştirmesinin ardından Milli Türk Talebe Birliği katliam yapıyor. Gençleri katlediyor. Toplumu bastırmak için devlet tarafından harekete geçiriliyorlar.  Maraş Katliamı’ndan, Sivas Katliamı’na kadar birçok katliam yapıyorlar. 1980 yılında üyeleri Hüseyin Velioğlu, Kurdistan için görevlendiriliyor. Onu Batman’da ilk önce Petrol-İş’in sendika başkanı yapmak istiyorlar. O dönem Batman sıkıyönetim komutanı Temel Cingöz var, ‘Bu seçimi Velioğlu’na kazandıracağım. Onu helikopterle Batman’da gezdireceğim’ diyor. Seçimde Velioğlu kaybedince toplumda güçlerinin zayıf olduğunu görüyorlar, tanınmıyorlar. Çünkü o dönem din konusunda radikal İslamcılar, siyasal İslamcılar pek tanınmıyorlar. Toplumda örgütlü olmadıklarını görünce 1980-90 yılları arasında Amed, Batman, Bingöl ve Van’da İlim Kitapevi dedikleri kütüphaneler açıyorlar. Bu şekilde hem kütüphanelerde, hem öğrenci evlerinde hem de camilerde örgütleniyorlar.

1990’lı yıllarda ise hareketimiz topluma yayıldı, serhildanlar başladı. Zaten 1980’lerde korucuları devreye koymuşlardı. 1990’larda ise Hüseyin Velioğlu’nun Hizbulkontra ekibini devreye koymuşlardı. Sokaklarda sivil insanları, yurtsever insanları katlettiler, gazeteciler, öğrencileri, siyasetçileri katlettiler. Kurdistan’da büyük katliamlar yaptılar. Fakat bu yetmeyince JİTEM devreye girdi. Batman’da Arif Doğan, Cizre’de Cem Ersever, korucubaşı Kamil Atak, Van’da Veli Küçük, Hasan Kundakçı, Teoman Koman, Hizbulkontra'yı ve korucuları örgütlediler. Hem yasal olarak silah kullanmalarını sağladılar hem de şehirlerde katliamlar yapmalarını emrettiler.

DOMUZ BAĞI İLE İNSANLARI KATLEDEN İNFAZCILAR ERDOĞAN TARAFINDAN AFFEDİLDİ

JİTEM bu güçlerin de yeterli olmadığını görünce harekete karşı diğer cemaatleri de yanlarına almak istedi. O dönem bunu kabul etmeyen cemaatlerin liderlerini öldürdüler. Mesela; Fidan Güngör’ü ateşe atarak yaktılar, hala cenazesi bulunamadı. Molla Mansur Güzelsoy var, Molla Ubeydullah Dalar’ı camide vahşice katledildi. Kürt Alim İzzettin Yıldırım'ı kaçırarak domuz bağıyla katlettiler, feminist-yazar Konca Kuriş’i katlettiler. O kadar ahlaksız bir örgüt ki, katlettikleri insanları kazdıkları evlerin altına gömüyorlardı. Ve o evde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Böyle ahlaksız bir örgüttü. Yer yer PKK’ye karşı savaştık diyorlar ama yalan söylüyorlar. Gelip dağlarda mı savaştılar hayır, şehirlerde sivil, yurtsever insanları, gazetecileri satırlarla katlettiler. Hizbulkontralar o dönem Batma’da, Amed’de çevik kuvvet karargahlarında eğitim alıyorlardı. Polis insanların bilgilerini alıp kontralara veriyordu, kontralar da insanları kaçırıp katlediyorlardı.

Bahsettiğim gibi dindar insanları da katlediyorlardı. O dönem ya onların dediğini yapacaktınız, ya da katledilecektiniz. Bir yandan JİTEM, bir yanda da İran bunlara destek verdi. Kürt halkı ise bunları Hizbulkontra olarak tanımladı. Çünkü bunların yaptıkları Kürt halkının ahlakında yoktur. Arif Doğan itiraflarında da insanların nasıl domuz bağları ile öldürüldüğü vardı. Bingöl’den tutun, Batman’a, Amed’den Van’a kadar nerede koruculuk geliştirilmişse, nerede JİTEM geliştirilmişse orada Hizbulkontralar artmıştır. Uluslararası komplonun ardından devlet hareketin yok olacağını düşündü ve Hizbulkontrayı da bitirmeye karar verdiler. 1999-2000 yıllarında kontraların üzerine gitti. Ajan-provokatör liderleri Hüseyin Velioğlu’nu İstanbul’da öldürdüler. 3 kişilerdi, Hüseyin Velioğlu, Cemal Tutar ve Edip Gümüş. Fakat çok ilginç bir şey yaşanmıştı, Hüseyin Velioğlu’nun vücuduna 50 kurşun isabet etmişti ama yanındakilere bir kurşun isabet etmemişti. Arif Doğan, ‘Büyük ihtimalle başka yerde öldürüp buraya getirdiler’ demişti.

O dönem insanları infaz eden, asit kuyularında yakan, yurtseverleri şehit eden katillerin hepsinin isimleri devletin arşivinde vardı ve hepsini tutuklayıp hapse attılar. Hizbullah ana davasına ilişkin 20 bin sayfa var demişlerdi. Ama 1 Haziran 2004 hamlesinin başlamasının ardından, devlet kontralar deşifre olduğu için bu sefer siyasi kanatları dedikleri, deşifre olmayanlarla Mustazaf-Der’i kurdular. Kürtler arasında yardım dağıtıyorlardı. Domuz bağı ile insanları katleden katilleri bu şekilde toplumda unutturmak istiyorlardı. Fakat bir süre sonra bu da devlet için yeterli olmadı bu yüzden 2011 yılında yüzlerce insanı katleden eski infazcılar olan Edip Gümüş, Cemal Tutar Erdoğan hükümeti tarafından affedildi. Toplumda Kürt siyasi hareketi güçlenince devlet Hizbulkontraya yeni görev verdi. Partilerinin ismi de ilginç, HÜDA-PAR. Sanki Allah’ın partiye ihtiyacı var da böyle bir parti kurdular. Öyle ahlaksız insanlar ki hiçbir değerleri yok, Allah, Peygamber ne olursa kullanıyorlar. Bin bir oy bile almıyorlar ama utanmıyorlar da.

TOPLUM HÜDA PAR’IN KİM OLDUĞUNU, KİMLER TARAFINDAN KURULDUĞUNU BİLİYOR

Toplum onların kim olduğunu, kimler tarafından kurulduğunu biliyor, Cem Ersever’i de tanıyor, Arif Doğan’ı da tanıyor, Hüseyin Velioğlu’nu da tanıyor, katlettikleri cemaat liderlerini de tanıyor. Toplumun bir hafızası var. Bundan dolayı Kürtler arasında deşifre olmuş durumdalar. 2023 yılındaki seçimlerde kurulan Ergenekon ittifakında bu Hizbulkontralar da içinde yer aldı. Bu durum çok tartışıldı ama zaten onların üyeleridir. Süleyman Soylu, ‘bu stratejiyi 10 sene sonra anlayacaksınız’ demişti. İsmet Sezgin’in İçişleri Bakanı olduğu dönemde itiraf ediyorlar, OHAL Valisi Ünal Erkan döneminde itiraf ediyorlar, Teoman Koman itiraf etti, yine en son Süleyman Soylu bu kontralara ne görevi verildiğini itiraf etti. Ama maalesef bağnaz bir kitle var; böyle ajan, kontra, provokatörlerin peşinden giden. Çok azlar ama bu kontraların kim olduğunu tanıtmamız lazım. Az da olsalar kanser gibi toplumda yer almamalı. Bunlar toplumda deşifre edilmeli, ne yaptıkları, geçmişleri nedir, gelecekleri ne olacak gösterilmeli.

1980-90 yılları arasında deşifre olan kontraları kullanamıyorlar. Çünkü Kürt halkı değerlerine sahip çıkıyor. Kontralar, mesela Said Nursi’yi kullanıyorlar, Şêx Saîd’i kullanıyorlar. Şêx Saîd Kürtlerin alimidir, isyancıdır, bunlar gibi hain değildir. Yine mevlidi kullanıyorlar. Mevlid Kürtler arasında hem edebiyat yönünden güzel hem de Kürt halkı tarafından kutsal görünür. Peygamberin doğum günü olarak tanımlanıyor. Peygamber Sevdalıları dedikleri vakıf Nisan’da mevlid okuyorlar ama bağnazlar, doğum gününü kutlamıyorlar, Hıristiyanların adetleri olarak görüyorlar. Mesela hiçbiri çocuklarının doğum gününü kutlamıyorlar ama Kürtlere karşı mevlidi de kullanıyorlar. Yine Selahaddin Eyyubi’yi kullanıyorlar, Batman’da, Amed’de mizansen şeyler yapıyorlar, birini ata bindirip sokağın ortasında gezdiriyorlar. Güya Selahaddin Eyyubi’nin kıyafetlerini giydirip gezdiriyorlar.

Selahaddin Eyyubi Batman’da asfalt üzerinde gezmemiş ki, Kudüs’te savaşmış, adil bir insandır. Bunlar gibi vahşi değildir ki. Filistin’e sözde sahip çıkıyorlar ama bir tanesi de gidip Filistin’de savaşıp ölmemiştir. Onlardan biri Filistin’de ölmüş olsaydı toplumda kendilerini çok büyük gösterirlerdi. Bunlar sadece camilerden çıkıp kahrolsun İsrail sloganları atıyorlar. Filistin’i haritadan bile gösteremezler. Zaten hepsi mal-mülk sahibi olmuş, kapitalist olmuş, dernek sahibi, AVM sahibi olmuşlar. Bunların Filistin gibi bir amaçları yok yalan söylüyorlar. Hareketi eleştiriyorlar ama Filistin davası uğruna yaşamını yitiren şehitlerimiz var. Hareket Lübnan’da Filistin halkının yanında savaşarak şehit vermiştir. Sözde İsrail mallarını satmıyoruz, boykot ediyoruz diyorlar ama AVM’lerine gidin bakın sembolik olarak Cola satmıyorlar ama diğer mallarını satıyorlar. Bu malları İran’dan mı geliyor, Arabistan’dan mı geliyor? Hepsi İsrail’den, Avrupa’dan, Amerika’dan geliyor.

KADINLARI TOPLUMDAN UZAKLAŞTIRIYORLAR

Bunlar ikiyüzlü, münafık insanlar. Hem güçlü devletler üzerinden zengin oluyorlar hem de toplumda sanki bu devletlere karşılarmış gibi propaganda yapıyorlar. Bunların yaşamını izlemek lazım. Örneğin şehirlerde AVM’leri var, gidip baksınlar o AVM’lerde kimin malları var. Hepsi İsrail, Amerika ve Avrupa mallarıdır. Yalancılar, ikiyüzlüler, toplumu kandırmak istiyorlar. Diğer yandan bunların kurduğu Alimler ve Medreseler Birliği, kendilerinden olmayanları kafir, münafık diye ilan ediyorlar. Böyle utanmazlar. Halbuki söyledikleri şeyler başka, yaptıkları şeyler başka. Bu ikiyüzlülüğün adı İslamiyet’te münafıklıktır. En büyük münafık da bunlar. Parayla satın aldıkları imamlarla Alimler Birliği diye bir şey kurmuşlar ve bunun üzerinden topluma düşmanlık yapıyorlar. Kürtler arasında kendilerini yaşatamıyorlar bu yüzden Kürtlerin ne kadar değeri varsa bunun üzerinden kendilerini yaşatma niyetleri var.

Batman’da, Amed’de gidip kafeleri basıyorlar, işte siz İsrail mallarını satıyorsunuz diyorlar. Niye İsrail, Amerika, Avrupa mallarını satıyorsunuz diyerek kafe basıyorlar ama görüntülere bakıldığında ne kadar bilinçsiz oldukları görünüyor. Ayaklarında Nike, Adidas ayakkabıları, elbiseleri yine Adidas falan, bunların hepsi Avrupa, Amerika, İsrail malları. Kafede yemek yemeye giden bir insanın verdiği para onların ayakkabılarının fiyatı arasında dünya kadar fark var. Amerika, İsrail mallarını sözde protesto etmek için yine onların mallarıyla gidiyorlar. Savundukları şeyler ile yaşamları aynı değil. Bunun dindeki adı münafıklıktır. Kurdistan’da Kobanê için serhildanlar oldu devlet bunları harekete geçirdi. İnsanları birbirine kırdırma niyetleri vardı. Şêx Saîd adını kullanarak insanları katlediyorlar. Bu demokrat, bu sosyalist, bu dindar diye ayırım yapmıyorlar kim bunları kullananlar kimin öldürülmeyi hak ettiğini söylüyorsa gidip infaz ediyorlar.

Dernekleri var, partileri var, bir tanesinde kadın yönetici, kadın öncü bulamazsınız mesela. Bu onlara göre ahlaksızlıktır. Tüm ahlakı kadın üzerinden tanımlıyorlar, erkekler ne yaparsa yapsın serbest ama kadını toplumdan uzaklaştırmışlar. Kadının görev almasının toplumun bozulması olarak algılıyorlar, bunlara göre kadın sadece eve bakmalı, çocuk büyütmeli. Öyle bir sistem yaratmışlar ki partileri kongrelerini yaptıklarında kim önde, kim arkada oturuyor hepsini görüyorsunuz. Kadınları toplumdan uzaklaştırıyorlar. Sembolik olarak birkaç kadını getiriyorlar ama ne derneklerinde, ne partilerinde, ne ticaretlerinde kadınlar yok. Kadınlara düşmanlar. Toplumdan, toplumun değerlerinden, kültüründen kopuklar, ihanetçiler, hainler, işbirlikçiler, Ergenekoncular, bir dönem JİTEM’in yardımcılarıydılar, bir dönem AKP’nin yardımcılarıydılar, şimdi AKP-MHP’nin yardımcılarılar. Toplumda daha fazla teşhir edilmeleri lazım. Sanki geçmişte hiçbir şey yapmamışlar da HÜDA PAR diye yeni bir parti kurmuşlar. Özellikle Melelerimizin bu konu üzerinde durmalı ve bunları deşifre etmelidir. İhanet nereden gelirse gelsin toplum tarafından kabul edilmemelidir. Toplumun bunları aralarına almaması lazım.”