Almanya: Türkiye BM’nin 51. Maddesi’ni ihlal etti

Almanya’da Federal Meclis uzmanlarının hazırladığı bilirkişi raporunda Türk devletinin Güney Kürdistan’a yönelik saldırılarıyla BM Şartı’nın 51. Maddesi’ni ihlal ettiği belirtildi. Raporu hazırlayan daire Berlin'i BM ve NATO’yu harekete geçirmeye çağırdı.

Geçtiğimiz günlerde Sol Parti millevetkili Gökay Akbulut, Türk ordusunun Güney Kürdistan’a yönelik gerçekleştirdiği hava ve kara saldırılarının uluslararası hukuk açısından incelenmesini isteyerek Federal Meclis Bilimsel Hizmetler Dairesi’ne başvurmuştu. Farklı alanlarda uzmanlardan oluşan ekibin çalıştığı daire milletvekillerini uzmanlık gerektiren belli konularda bilgilendiriyor.

Sol Partili’nin daireden araştırılmasını istediği ana konu Türk devletinin Güney Kürdistan’a yönelik geçtiğimiz Haziran ayında başlattığı ve adını “Kartal-pençe” koyduğu işgal saldırısıydı. Daire saldırılara ilişkin görüşlerini bir raporda topladı. Henüz kamouyuna açıklanmayan “Uluslarası hukuk açısından Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ye karşı yaptığı askeri operasyonlar” başlıklı raporda AKP-MHP iktidarının işgal planlarını ciddi ifadelerle eleştiren çarpıcı görüşler yer aldı.

“TÜRKİYE’NİN YAPTIĞI ‘MEŞRU SAVUNMA’ DEĞİL”

ANF’nin elindeki 12 sayfalık raporda açıkça Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğünü ihlal ederek gerçekliştirdiği saldırılarla Birleşmiş Milletler’in kurucu anlaşması niteliğindeki BM Şartı’nın 51. Maddesi’ni ihlal ettiği ifade edildi.

Türk devletinin öne sürdüğü “meşru savunma” tezini haklı çıkartacak “PKK’nin saldırılarının ise bu süre zarfında yaşanmadığına” dikkat çekilen raporda “Meşru savunma için saldırıların (PKK’nin) aralıksız bir şekilde sürmesi gerekiyor” görüşü yer aldı.

“Hali hazırda Türkiye’nin ‘meşru savunma’ çerçevesinde Irak topraklarında saldırılar yapmasını gerektirecek PKK’nin hiç bir saldırısı yoktur” ifadesinin yer aldığı raporda uluslararası hukukta önemli bir yer tutan “Saldırıların birikimi” anlamına gelen “accumulation of events-Doktrin” teorisine de dikkat çekildi.

“Orantılık ilkesi” anlamına gerlen bu teoriye göre çok sayıda saldırıya uğrayan bir devlet bu saldırılara karşı toplu olarak cevap vermesi uluslararası hukuka uygun.

Örneğin daha önceki yıllarda Hizbullah’ın İsrail’e yönelik kapsamlı roket saldırıları karşısında İsrail’in gerçekleştirdiği hava saldırılarını BM “accumulation of events-Doktrin” teorisi çerçevesinde ele almıştı. Ancak Federal Meclis Bilimsel Hizmetler Dairesi raporda Türk ordusunun Güney Kürdistan topraklarına havadan ve karadan saldırılarının “accumulation of events-Doktrin” teorisine uygun olmadığının altını çizdi.

“TÜRKİYE BM’Yİ BİLGİLENDİRMESİ GEREKİYORDU”

Raporda ayrıca uluslararası hukuk gereği saldırılar öncesinde Türkiye’nin BM’yi bilgilendirmesi gerektiğine dair görüşler de dikkat çekti. BM Milletler Anlaşması’nın 51. Maddesi’nin ikinci bendine göre “meşru savunma hakkı”nın doğması için bir devletin bir başka ülkenin topraklarında askeri harekat gerçekleştirmeden önce BM’ye haber vermesi gerektiği hatırlatılarak “Türkiye ‘pençe-kartal’ adını verdiği askeri operasyon için henüz BM’ye herhangi bir bilgi vermiş değil. Bu açından da 51. Madde ihlal edilmiştir” denildi.

Raporda Türk ordusunun saldırılarında yaşanan sivil kayıplara da dikkat çekilerek şunlar ifade edildi: “Kürt basınında çıkan haberlere göre Türkiye'den göç ettirilen ve yaklaşık 12.000 Kürt barındıran Erbil'in güneyindeki Maxmur mülteci kampında da Türk saldırılarında siviller öldürüldü. Aynı şekilde Şengal Dağları'ndaki bir tıp merkezine ve Ezidilere ait geri dönüş kampına saldırı düzenlendi. Bu haberler doğruysa ve Türk ordusunun hedeflediği saldırıların sonucu olarak siviller öldürülmüş veya ağır yaralanmışsa veya askeri olmayan sivil hedefler yok edilmişse, bu uluslararası hukuk kurallarının ihlali anlamına gelir.”

‘ALMANYA BM VE NATO’YU HAREKETE GEÇİREBİLİR”

Raporda devamla Türkiye’nin saldırıları karşısında Almanya’nın BM Güvenlik Konseyi'nin geçici üyesi ve dönem başkanı olarak acil durum toplantısını talep edebileceği bilgisine de yer verilerek şöyle denildi:

“BM Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki harekatını, en azından uygun bir karar veya açıklama sağlamak açısından uluslararası insancıl hukukun ihlali olarak kınayabilir. Bu konuda başarı oranı büyük ölçüde Güvenlik Konseyi'ndeki veto hakkına sahip ülkelerin tavrına bağlıdır. BM Güvenlik Konseyi'nin resmi bir ortak açıklaması çıkmazsa bile, en azından Türkiye'yi Kuzey Irak'taki aktiviteleri konusunda Birleşmiş Milletler'e karşı resmi bir tutum almaya zorlayabilir. Böyle bir beyandan sonra bile, Türkiye meşru müdafaa hakları çerçevesinde hareket ettiğini kanıtlayamaz ise birçok devlet tarafından bu saldırıların uluslararası hukuk kurallarının ihlali olarak tanımlanması, kendi başına önemli bir husus olacaktır.”

Fransa'nın, Türk ordusunun Ocak 2018'de Efrîn’e yönelik başlattığı işgal saldırısı sonrası BM Güvenlik Konseyi’ne yaptığı başvuruyu da hatırlatan Federal Meclis Bilimsel Hizmetler Dairesi, Merkel’in başbakanlığındaki Federal Hükümet’e şu çağrıda bulundu:

“Almanya, uluslararası hukuk kurallarının ihlali olarak tanımlanması için Fransa’nın Türkyiye’nin Ocak 2018'de Kuzey Suriye'de başlattığı ‘Zeytin Dalı’ operasyonu sonrasındaki davranışını örnek olarak gösterilebilir. Fransa o sıralar BM Güvenlik Konseyi'nde acil bir toplantı talep etmiş, kapsamlı bir ateşkes ve koşulsuz insani yardıma erişim çağrısında bulunmuştu.”

Federal Meclis Bilimsel Hizmetler Dairesi, raporda son olarak BM Sözlemesi ile uluslararası hukukun ihlali anlamına gelen saldırıların Almanya tarafından NATO’nun gündemine de taşınabileceğine dikkat çekti. Türkiye’nin Güney Kürdistan’da PKK’ye karşı gerçekleştirdiği askeri oparasyonlar konusunda kınanması için NATO üyeleri arasındaki danışma mekanizmasına vurgu yapılan raporda şunlar belirtildi: “Almanya, Türkiye’nin bu operasyonları hakkında resmi beyanların yapılması için uluslararası arenayı kullanabilir.”

BM’NİN 51. MADDESİ NE DİYOR?

Raporda sık sık Türkiye’nin ihlal ettiği belirtilen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51. Maddesi ise şöyle:

“Bu Antlaşma'nın (BM Şartı'nın) hiçbir hükmü, BM üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirilir ve Konsey'in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.”

Geçtiğimiz hafta yine Sol Parti’nin bir soru önerisine yanıt veren Federal Alman Hükümeti, ilk kez açık bir şekilde Türk devletinin Rojava işgaline karşı olduğunu açıklamıştı.