"Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm' hamlesi kapsamında Avrupa Kürt Kadın Hareketi'nin (TJK-E) 2 Eylül'de başlattığı 'Tîrêjên Rojê’ kampanyası çerçevesinde Fransa’nın Strasbourg kentinde bir yürüyüş düzenlendi.
Zîn Kadın Komünü’nün düzenlendiği yürüyüş, Place Republique’de başladı. “Tîrêjên Rojê” , “Libertê pour Öcalan; Solution à question Kurde” yazılı ve üzerinde TJK-E ambleminin olduğu pankartın yanı sıra, üzerinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının bulunduğu flamalar, Fransızca Kürt sorununa ve İmralı tecrit sistemine değinen dövizler taşındı.
Place Kléber’e kadar devam eden yürüyüşte sık sık “Bijî Serok Apo” , “Bê Serok Jiyan Nabe” , “Solution poltique pour le Kurdistan” , “Jin, Jiyan, Azadî” sloganları atıldı.
Yürüyüş sonrasında ise Place Kléber’de Zîn Kadın Komünü ve DKTM Strasbourg adına konuşmalar yapıldı.
Kurdistan Özgürlük Şehitleri adına bir dakikalık saygı duruşu sonrasında başlayan konuşmaların ilkini Zîn Kadın Komünü Üyesi Helena Dersim Fransızca, Zîn Kadın Komünü Sözcüzü Roşna Çewlîg Türkçe, DKTM Strasbourg Eşbaşkanı Sîdar Amedî ise Kürtçe yaptı.
Helena Dersim, Uluslararası Komplo’nun tarihçesi ve gelişim sürecini ele aldığı konuşmasında, komplonun emperyalist güçlerin işbirliğiyle geliştiğine dikkat çekerek, Türk devletinin komplodaki rolünün ise gardiyanlık olduğunu belirtti.
“Tutsaklığının başladığı günden bu yana Abdullah Öcalan, saygı gören bir figür olmuştur” diyen Dersim, bu tutukluluk durumunun dünya çapında eşi benzeri görülmemiş bir işkence sistemine dönüştüğünün altını çizdi.
Helena Dersim konuşmasının devamında şunları dile getirdi: “Bu işkence sistemini bunu bir utanç olarak görüyoruz. Son 3 yıldır avukatlarının veya ailesinin Önderimizi ziyareti yasaklanmıştır. Abdullah Öcalan, başta Kürt halkı olmak üzere ezilen halklar için bir kılavuz olarak kabul edilmektedir.”
Kürt sorununun politik ve demokratik çözümünün gelişmemesinin temel nedeninin ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin tutumlarından kaynaklandığını vurgulayan Dersim, “Çözüm eksikliği ve statüko, Üçüncü Dünya Savaşını doğurmuştur. Bu savaş, dünya üzerindeki ezilen halklara, özellikle de Orta Doğu'daki halklara ekonomik, politik, sosyal ve kültürel bir kriz yaşatmaktadır”dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yaşam umuduna aykırı olduğuna karar verdiğini hatırlatan Helena Dersim, AİHM’in konuyla ilgili Türk devletini uyardığını da ifade etti. Dersim devamında, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye için bir denetim süreci başlatma kararı almasına rağmen buna uygun olarak hareket etmemiş ve Abdullah Öcalan'a dayatılan mutlak izolasyon rejiminin ortağı olmuştur” dedi.
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması'ndan bu yana Kürdistan’ın dört parçaya bölündüğünü, 50 milyon Kürt halkının devletsiz ve statüsüz bir yaşam sürdürdüğünü, dilinin, kültürünün, kimliğinin, sanatının ve siyaset sürdürmesinin yasaklanıp engellendiğini ifade eden Helena Dersim, şöyle devam etti: “Yarım yüzyıldan fazla bir süredir Abdullah Öcalan, PKK aracılığıyla Kürt halkının temel hakları için mücadele etmektedir. Kürt Özgürlük hareketi ve Kürtlerin dört parçası, demokratik ve barışçıl yollarla siyasi ve hukuki tanınma talep etmektedir.”
“PDK lideri Barzani ailesinin Türk askeri güçleriyle iş birliğini şiddetle kınıyoruz” diyen Helena Dersim, bu işbirliğinin gerilla güçlerini zayıflatmayı hedeflediğini, Irak yönetimiyle imzalanan savaş anlaşmasının Kürt halkının kazanımlarını da tehlikeye soktuğunu, Irak yönetiminin bu anlaşmayı iptal etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Dersim, “Bu bağlamda, Kürt sorununa siyasi çözüm, Kürdistan'a statü ve Abdullah Öcalan'a özgürlük için demokratik girişimlerimizi sürdüreceğimizi hatırlatıyoruz. Demokrasi ve özgürlükleri savunan herkesi bu uluslararası mücadeleye destek olmaya çağırıyoruz. Tüm ezilenleri, işçileri ve demokrasi ve özgürlük arayanları kapitalist sömürüye karşı mücadeleye katılmaya davet ediyoruz. Tüm demokratik çevreler, örgütler ve partilerle işbirliği yapmaya büyük önem veriyoruz” dedi.
Zîn Kadın Komünü Sözcüsü Roşna Çewlîg ise, 10 Ekim 2023 tarihinde başlayan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlesinin Kürt kadınları öncülüğünde ikinci aşamaya taşıdıklarını ifade etti.
Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) olarak hamle boyunca yapacakları tüm eylem ve etkinlikleri “Tîrêjên Rojê” kampanyası temelinde sürdüreceklerini ifade eden Çewlîg, “Önderliğimizin fiziki özgürlüğü sağlanıncaya dek durmadan, dinlenmeden meydanlarda olacağız ve Önder Apo’nun özgürlüğünü haykıracağız” dedi.
Konuşmasında işgalci ve sömürgeci Türk devletinin saldırılarını ele alan Çewlîg, “Sömürgeci, soykırımcı ve faşist Türk devleti halkımıza karşı eşi benzeri görülmemiş kirli ve yokedici bir savaş sürdürüyor. Gün boyu özgürlüğümüzün sembolü dağlarımızı, köylerimizi bombalıyor. Termobarik bombalar ve kimyasal silah kullanıyor. Özgür geleceğimizin teminatı gerillamızı tasfiye etmeye çalışıyor. Kurdistan halkını özsavunmasından mahrum bırakarak statüsüz ve geleceksiz bırakmayı hedefliyor” diye konuştu.
Uluslararası Komplo’ya karşı ortak bir bilinçle hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Roşna Çewlig “Yeni bir halk ve ulus olarak bizi yeniden tarih sahnesine çıkaran, bizi özgür ve onurlu bir kimlikle tanıştıran, bütün yaşamını özgürlük, demokrasi ve sosyalizme adayan; başta Kürt kadınları olmak üzere dünya kadınlarına rehberlik eden, Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin mütevazi yaratıcısı Önder Apo bugün Türk devletinin acımasız zulmü altında esir tutulmaktadır. Yirmibeş yılı aşkın bir süredir tecrit altındadır” ifadelerini kullandı.
“Önderliğimizin özgürlüğü başta kadınlar olmak üzere halkımızın, ezilenlerin özgürlüğüdür” diyen Roşna Çewlig, sözlerini; “25 yıldır Önderliğimize sahip çıktık. Bedeli ne olursa olsun sahip çıkıp, özgürleştirinceye kadar mücadelemize devam edeceğiz. Tîrêjên Rojê kampanyasıyla da hedefimiz esaret zincirlerini kırmaktır. Faşist Türk devletinin inkâr ve imha politikalarına karşı yaşamın her alanında zorlu bir mücadele yürüteceğiz. Ant olsun ki Rêber Apo’ya özgürlük, Kürt sorununa çözüm ve Kurdistan’a statü amacımızı mutlaka gerçekleştireceğiz” diyerek sonlandırdı.
Çewlîg’in ardından konuşan Strasbourg DKTM Eşbaşkanı Sîdar Amedî ise, Avrupa kurumlarının İmralı İşkence Sistemi’ne ortaklığını kınadı. Türk devletinin Kürt halkı ve Önderliğine karşı sürdürdüğü savaşta her tür insan haklarını ayak altına aldığını ifade eden Amedî, bu saldırıların aynı zamanda Avrupa’nın savunduğunu iddia ettiği demokrasiye ve insan haklarına yönelik saldırılar olduğunun altını çizdi.
Amedî, “Biz Kürt halkı olarak yine tekrarlıyoruz: Önderliğimiz, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözüm iradesidir. Önderliğimiz üzerindeki her türden işkence bizlere dönüktür. Yaptırım gücü olan Avrupa kurumlarının Türk devletinin suçlarına karşı suskunluğu, suça ortak olmaktır. Sorunun çözümü için CPT başta olmak üzere Avrupa kurumlarının bir an önce İmralıya giderek görevlerini yerine getirmesi gerekmektedir” dedi.
Konuşmaların ardından miting, sloganlar eşliğinde sona erdi.