Hasankeyf, 'Europa Nostra' tehlikede olan 7 Kültür Miras Listesi’ne seçildi

Tarihi 12 bin yıllık antik kent Hasankeyf’in sular altında kalma tehlikesine karşı ‘Europa Nostra’ tarafından en çok tehlikede olan 7 kültür mirası listesine alındı.

Tarihi 12 bin yıllık antik kent Hasankeyf’in sular altında kalma tehlikesine karşı ‘Europa Nostra’ tarafından en çok tehlikede olan 7 kültür mirası listesine alındı. 2 yılda bir yapılan seçimin bu yıl Hasankeyf’i alınması ile ilgili Venedik’te basın toplantısı ile deklare edilecek.

Konu ile ilgili bilgi veren Hasankeyf Yaşatma Girişimi Üyesi Ercan Ayboğa, ‘Europa Nostra’ tarafından tehlike altında bulunan 7 kültürel mirasından birisini Hasankeyf olarak seçtiğini dile getirerek, “Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Dicle Nehri üzerinde bulunan tarihi Hasankeyf kenti, 2016 yılı için Avrupa’nın ‘En çok tehlikede olan 7’ kültür mirası listesine seçildi. Liste bugün Avrupa’nın önde gelen kültür mirası kuruluşu Europa Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü tarafından Venedik’te ilan edilirken, Hasankeyf Avrupa’nın en önemli arkeolojik sitleri arasında gösterildi. Hasankeyf, Hasankeyf Matters ve Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi’nin de desteğiyle Kültür Bilinci Vakfı tarafından listeye aday gösterilmişti. Hasankeyf’in aday gösterilmesinde güdülen amaç, şehrin korunması yönünde bir adım daha atmak ve kültür ve doğa miraslarının korunması ve sürdürülebilirliklerinin sağlanması yönünde sürekli bir diyaloga katkıda bulunmaktı. Hasankeyf, Ilısu Baraj ve Hidroelektrik Santralı Projesi’nin doğrudan tehdidi altındadır. İnşaatı süren projenin tamamlanması halinde, tarihi kent sular altında kalacak ve arkeolojik kalıntılarının çoğu da tahrip olacaktır” dedi.

‘TARİHİ BAĞLAMDA HASANKEYF’
 
Tarihi kent Hasankeyf’in inançlar mozaiği konumu da olduğunu dile getiren Ayboğa, “Hasankeyf, 12.000 yıllık tarihiyle şimdiye kadar gün ışığına çıkarılmış en eski organize yerleşik yaşam kalıntılarından bazılarını barındırmaktadır. Aramice’de ‘Kifas’ diye anılan şehir, Süryani Hristiyanların merkezlerinden biri idi ve MS 5’inci yüzyılda bir Asuri piskoposluğunun da makamı oldu. İslam devletinin genişlemesinin ilk yıllarından itibaren, Arapça adıyla ‘Hisn Kayfa’ bölgede idari başkent işlevi gördü.

En parlak dönemini 12 – 15’inci yüzyıllarda yaşayan Hasankeyf, mimari ve teknolojik yenilikleri ile meşhurdu ve bugün bile Selçuklu dönemi şehir altyapısından kalmış, yollar, su dağıtım şebekeleri ve imalat tesisleri gibi geniş alanlara yayılan örnekler barındırmaktadır. Şehrin siluetine hakim olan 12’inci yüzyıla ait köprünün ayakları (zamanının en büyük köprüsüydü) ve 15’inci yüzyıla ait iki caminin minareleri, Hasankeyf’in, aynı zamanda, – Türkmen Artuklular ve Kürt Eyyubiler de dahil olmak üzere - birçok kültür ve uygarlığın ürünü olduğunu hatırlatır. Bir dizi anıtta hem Sünni hem Şii etkileri gözlemlenir. Ayrıca, şehirde bulunan çok sayıda cami ve kilisenin yanı sıra, Osmanlılara ait nüfus kayıtları da, Hasankeyf’te yüzyıllar boyunca Müslümanlarla Hristiyanların birlikte ikamet etmeye devam ettiklerini göstermektedir” diye konuştu.
 
Hasankeyf’in UNESCO Dünya Kültür Miras Listesinin 10 kriterinden 9’uzunu temsil ettiğini dile getiren Ayboğa şöyle konuştu: “Hasankeyf ve etrafındaki Dicle vadisi, bütün insanlık için olağanüstü önem arz etmektedir. Bu alan, 1978 yılında Türkiye’nin Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından Birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmiştir ve 1981’den bu yana Kültür Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünün koruması altındadır. Ne var ki, Türkiye bu siti Dünya Kültür Mirası statüsü için aday göstermemiştir. Halbuki Prof. Zeynep Ahunbay ile Dr. Özge Balkız tarafından gerçekleştirilen Stanford Üniversitesi/Doğa Derneği çalışmasına göre, Hasankeyf, muhtemelen, UNESCO’nun 10 kriterinden 9’unu yerine getirmektedir.”

Kültür ve doğa miraslarının korunması ve sürdürülebilirliğine alternatif yaklaşımların araştırılmasına katkı sunacak olan ‘Europa Nostra’ ilgili taraflarla işbirliği içerisinde olacağını dile getiren Ayboğa, “En Tehlikede Olan 7 Kültür Mirası programı çerçevesinde, Europa Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü’nden kültür mirası ve finans konularında uzman kişilerden oluşan bir ekip siti ziyaret ederek, Hasankeyf’in ve onun paha biçilmez evrensel değerdeki kültür mirasının korunması için uygulanabilir bir eylem planının hazırlanmasında yardımcı olacaklardır. Bu çalışma, Türkiye’deki özel ve resmi ilgili taraflarla yakın işbirliği içinde yürütülecek ve yörenin kalkınması için daha önce yapılmış olan yatırımlar da dikkate alınacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Hasankeyf’teki bazı seçili anıtların kurtarılması ve sitin turizme açılması konusunda kendine göre bir vizyon geliştirmiş durumdadır. Ne var ki, henüz halka açıklanmış olan ayrıntılı bir kurtarma planı yoktur ve Hasankeyflilerin ve bölge halkının ekonomik kalkınma özlemleri ve kültür mirasının korunması hususunda onların temsilcilerinin görüşlerine çok az başvurulmuştur. Hasankeyf’in anıtlarının korunmasına yönelik gerçekçi bir planın bulunmaması da, Almanya, Avusturya ve İsviçre’nin 2009 yılında Ilısu Projesine ihracat kredisi desteklerini geri çekmelerinde etkili olmuştur” dedi.

Hasankeyf’in yılda 500 milyon dolar turizm gelir kapasitesine sahip olduğunu da belirten Ayboğa, kültürel dokusu nedeniyle son yıllarda yüz binlerce ziyaretçinin uğradığını da sözlerine ekledi.

“Hasankeyf ve onun çevresindeki köyleri kapsayan geniş anlamda bir şehir eko-sistemi çerçevesinde kültür ve doğa mirasının korunması ile ekonomik büyüme arasında dengeyi sağlamak üzere yerel temellere dayanan bir yönetim stratejisinin geliştirilebileceği umulmaktadır. Dicle Kalkınma Ajansı’nın (DİKA) desteği ile Hasankeyf’in yakınındaki Üç Yol köyünde Hasankeyf kaymakamı tarafından başlatılan ekolojik köyler projesinde, daha şimdiden, sürdürülebilir büyümeyi tetikleyecek ilk adımlar gözlemlenebilmektedir” diyen Ayboğa, son yıllarda yüzbinlerce ziyaretçi çekmiş olan Hasankeyf ile onun artalanı, Hasankeyf’in tarihi önemi ve bulunduğu ortamın çekiciliği düşünülürse 2 milyon turisti kaldırabilecek ve yılda 500 milyon dolar turizm geliri üretebilecek kapasite olduğunu vurguladı.

Ayboğa sözlerini şöyle sürdürdü: “Europa Nostra’nın En Tehlikede Olan 7 Kültür Mirası programı, Türkiye hükümeti için kültür ve doğa mirasının korunması ve sürdürülebilir ekonomik büyüme konularında en iyi uygulamalarını paylaşmak için (örneğin, Hasankeyf için düşündüğü vizyonu gerçekleştirmeye yönelik ayrıntılı eylem planını yayınlamak gibi) bir fırsat niteliğindedir. İdeal olarak, bütün ilgili taraflar arasında bir konsensüs oluşmasına zaman tanımak maksadıyla, Ilısu Barajı ve bağlantılı projelerin inşaatları askıya alınarak toplumun bütün düzeylerinde tam katılımlı bir tartışma için imkan yaratılması iyi olacaktır. Hasankeyf, Birleşmiş Milletler’in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin uygulanması için bir örnek haline gelebilir (BM’nin söz konusu hedefleri ile şehirlerin ‘kucaklayıcı, güvenli, afetlere karşı dayanıklı ve sürdürülebilir’ olmaları amaçlanmakta, ‘dünyanın doğa ve kültür mirasının korunması’ ihtiyacı vurgulanmaktadır.”

...