12 Eylül faşist cuntasından sonra 1983 yılında ülkesini terk ederek İsveç’e yerleşen Qoseri, kitabı İsveçce yazmasının bir kaç nedeni olduğunu belirtiyor.
Diasporada doğan Kürt gençlerinin eğitim dillerinin Kürtçe veya Türkçe değil İsveçce olduğunu, Kürt Özgürlük Hareketi’ne sempati duymalarına rağmen bunun hissiyatta kaldığını, kendisinin Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihini romanlaştırarak diasporada doğan ve yetişen gençlerin beyin ve kalplerini birleştirmek ve bilinçi olarak özgürlük mücadelesinde yer almalarına katkıda bulunmayı amaçladığını söylüyor.
Kitabını İsveçce yazmasının diğer nedeninin de, İsveçliler ve diasporada yaşayan diğer göçmenlere Kürt Özgürlük Mücadelesini, geçirdiği badireleri ve Kürt Halkının uğradığı katliamları roman biçiminde ancak akademik bir dille aktarmayı ve ilk elden bilgi edinmelerini sağlamayı amaçladığını dile getiriyor.
Romanında 12 Eylül’ü başlangıç olarak aldığını ve 1998 yılına kadar Kuzey Kürdistan’da yaşananları anlattığını ancak o yılları anlatırken yüzlerce yıl gerilere de gittiğini, geçmişteki katliamları, bölünmeleri de ele aldığını ifade ediyor.
Romanın kahramanlarının Kürt Özgürlük Hareketi içinde aktif olarak çalışan kişiler olduğunu, yaşanmış olayları anlattığını ancak kişilerin isimlerini değiştirdiğini söylüyor.
Kitabının romandan ziyade gerçekleri anlatan bir tarih kitabı olduğunu söyleyen Qoseri, Kürdistan’da 90’lı yıllarda yaşanan katliam, meydanlarda infazları, gözaltında kayıpları ele aldığını belirtiyor..
Romanının Kuzey Kürdistan’da yaşananları esas almasına rağmen diğer parçalardaki gelişmeleri ve özgürlük mücadelelerini de irdelediğini söyleyen Qoseri, “Kan ve katliamlar Kürtlerin kaderiymiş gibi görünüyor. Ardındaki sebebler görülmüyor. Ben bunun nedenlerini ele alıp anlatmaya çalışıyorum” diyor.
Ortadoğu’nun ekonomik olarak önemli bir bölge olmasının yanı sıra büyük devletlerin güçlerini bir birlerine karşı sınavdan geçirdiği bir alan olduğu değerlendirmesini yapan Qoseri, bu güçler arasındaki pastadan pay kapma savaşlarının Kürt Halkının parçalanmasına ve ülkesini terk ederek diasporada yaşamasına neden olduğunu söylüyor.
Qoseri, İsveçlilerin kitabı nasıl karşıladığı sorumuzu “İsveç halkı okuyan ve dünyadaki gelişmeleri izleyen bir halk. Ama hep ikinci veya üçüncü elden izliyor. Kitabım birinci elden olduğu ve yaşananları olduğu gibi aktardığı için okuyanların çoğunu etkiledi. Bir İsveçli kitabı okuduktan sonra gece saatlerinde beni telefonla aradı. Ağlayarak ‘Ben Kürtlerin Türkiye’yi bölmek istediklerini sanıyordum. Kürtlerin bu kadar humanist, doğacı olduğunu bilmiyordum’ dedi. Ben bu kitabın çok kısa sürede en çok satılan kitaplar arasında yer alacağına inanıyorum” şeklinde yanıtlıyor.
Kitabtan elde ettiği tüm gelirleri Rojava’ya gönderdiğini, 2 bin civarındaki kitabı da geliri Kobanê’nin inşasına katkıda bulunmak amacıyla İsveç Demoktratik Kürt Merkezi yöneticilerine teslim ettiğini söylüyor.
Qoseri, 1998’den günümüze kadarki gelişmeleri ele alan kitabın ikinci cildini hazırladığını ve yıl başından önce yayımlamayı umut ettiğini belirtiyor.
...