Êzîdîxan’ın özerklik zamanı

Şengal’in özerkliği sadece Başurê Kurdîstan’ı ya da Irak'ı ilgilendiren bir durum değildir. Şengal’in özerkliği konusu en fazla da uluslararası toplum ve siyasetin gündemi olursa gerçek bir özerklik haline gelebilir.

Êzîdîler 3 Ağustos 2014 fermanıyla yüzyıllar içinde edindikleri tecrübenin toplamı kadar bir deneyim yaşadılar. 74. Fermanın acıları büyük olduğu gibi, deneyimleri de büyük oldu. Êzîdîler şunu gördüler; kendi özyönetimleri ve kendi öz savunmaları olmazsa sürekli fermanlarla karşılaşırlar ve soykırımdan kurtulamazlar. Êzîdîxan’ın kendi özyönetimi olsaydı böyle rahatça Êzîdîxan’ı bırakmazdı. Êzîdîler, Êzîdîlerin özyönetimine bağlı bir öz savunma olsaydı Irak askerleri ve KDP’liler gibi direnmeden Êzîdîxan’ı bırakırlar mıydı? Êzîdî gençler kahramanca direnir, 12 PKK gerillası gibi Şengal’i korurlardı. Êzîdî gençler bırakalım dağları, şehirleri bile bırakmazlardı. Şengal’i ölümüne korurlardı. Herhalde bu gerçekliğe kimse itiraz edemez. 

Artık Êzîdîlerin öz savunması hiçbir gücün insafına bırakılamaz. Êzîdîler kendi askeri güçlerini kuracaklar ve herhangi bir saldırıda da kendilerini koruyacaklardır. Kuşkusuz bu öz savunma güçleri de Êzîdîlerin siyasi iradesine bağlı olacaktır. Zaten Êzîdîlerin siyasi iradesine bağlı olmayan bir öz savunma Êzîdîlerin öz savunması olamaz. Hepsi Êzîdî olsa da o askeri birlik Êzîdîlere ait öz savunma gücü olamaz. Dolayısıyla öz savunma mutlaka Êzîdîlerin meclisine bağlı olmalıdır. Meclis, Êzîdîlerin siyasi iradesidir. 

Şu anda YBŞ başta olmak üzere Êzîdîler adına birkaç askeri güç bulunmaktadır. Eğer bunlar birleşip Êzîdîlerin birliğinin ve siyasi iradesinin temsilcisi olan bir Êzîdî meclisine bağlı olurlarsa, o zaman gerçek anlamda tüm Êzîdîlerin öz savunması olacak bir askeri güç ortaya çıkmış olur. Bu açıdan Êzîdîlerin KDP ya da Irak baskısına boyun eğmeden siyasi iradelerini ve askeri güçlerini birleştirmeleri önemli hale gelmiştir. Êzîdîler birlik olmazsa ne öz savunma oluşturabilirler, ne de demokratik özerk yaşama kavuşabilirler. 

Irak ve Ortadoğu'da yaşananlar ortaya koymaktadır ki, Êzîdîxan özerk olmalıdır. Êzîdîxan özerk olmadan Üçüncü Dünya Savaşının sürdüğü Ortadoğu'da Êzîdîler kendilerini rahat hissedemezler ve özgür ve demokratik yaşama kavuşamazlar. Êzîdîler özerk olmazsa şu ya da bu politikanın parçası olurlar, kendi iradeleri dışındaki siyasal bir durumun kurbanı olabilirler. Halbuki Êzîdîlerin Êzîdîxan’da kendi inançları ve kimlikleriyle özgür yaşama dışında bir talepleri yoktur. Hiç kimseye ne karşıdırlar, ne de düşmandırlar. Kendi inançlarıyla özgür yaşama dışında amaçları yoktur. Ancak şimdi Irak ya da Başurê Kurdîstan’daki yanlış politikaların ya da yaratılmış düşmanlıkların hedefi olmaktadırlar. Kendi iradeleri dışında farklı politikaların tarafı ya da parçası haline gelmektedirler. Êzîdîlerin bu durumdan çıkmaları gerekir. Bunun için de kendi meclisleri, özyönetim ve öz savunmalarıyla özerk bir yaşama kavuşmaları şarttır. Yoksa Ortadoğu'da kirli biçimde süren savaşın bir parçası ve tarafı olmaktan kurtulamazlar. 

Êzîdîxan, demokratik temelde demokratik özerk bir yaşama kavuşursa hem Başurê Kurdîstan’ın hem de Irak’ın demokratikleşmesinde önemli rol oynayabilir. Êzîdîlerin özerkliği bir model olur. Musul ve çevresi açısından halkların ortak yaşama modeli haline gelir. Telafer Türkmenleri de, Asuriler de böyle bir modelle Irak’ın demokratik özerk bir parçası haline gelirler. Bu demokratik model, Musul’da Sünnilerin ve diğer toplumsal kesimlerin demokratik ulus çerçevesinde barış içinde yaşamalarına örnek olur. Böylece Musul istikrarsızlık etkenleriyle değil, demokratikleşme karakteriyle öne çıkar ve Irak geneli açısından tarihi bir demokratikleşme rolü oynar. 

Şengal’in özerkliği sadece Başurê Kurdîstan’ı ya da Irak'ı ilgilendiren bir durum değildir. Şengal’in özerkliği konusu en fazla da uluslararası toplum ve siyasetin gündemi olursa gerçek bir özerklik haline gelebilir. Çünkü azınlık bir topluluk olarak her zaman tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu açıdan bu özerkliğin uluslararası güvenceye kavuşması çok önemlidir. Birleşmiş Milletlerin bu konuda sorumluluk alması gerekir. Avrupa Birliği de Êzîdîlerin özerkliği konusunda sorumluluk üstlenebilir. 

Êzîdîxan halkı bir diplomatik heyet oluşturarak tüm dünya ile bu konuyu konuşabilir. Bu konuda uzman kişilerin ve demokratik kuruluşların desteğini alabilir. Şu anda dünyada Êzîdîxan’ın özerkliği kadar haklı ve meşru bir talep olamaz. Bu talebe itiraz edecek hiçbir siyasi güç, kurum ve kişi olamaz. Sadece Êzîdîxan’ın üzerinde merkezi hegemonik egemenlik kurmak isteyenler böyle bir özerkliğe karşı çıkarlar. Nitekim Başurê Kurdîstan bölgesel yönetimi ve Irak, özerk bir Êzîdîxan’a karşılar. Mutlaka Êzîdîxan üzerinde egemenlik kurmak istemektedirler. Bir de Türkiye bu özerkliğe karşıdır. Çünkü bu özerkliği en başta da Kürt Halk Önderi ve PKK gündeme getirmiştir. Bu nedenle Türkiye özerkliğin kendi sınırları içindeki Kürtlere örnek olacağından korkmaktadır. 

Avrupa’da Êzîdîler çok pasiftir. Halbuki onların böyle bir özerkliğin en fazla savunucusu olması ve dünya gündemine koyması gerekmektedir. Londra, Paris ve Berlin’de gündeme konan bir özerklik, tüm dünya halklarına ve kamuoyuna mal olur. 

Êzîdîler hala bir toplum ya da cemaattirler. Kapitalist modernite etkisiyle özellikle Avrupa’da bireycilik ve Êzîdîlikten uzaklaşma yaşansa da toplum bilinci hala vardır. Bu nedenle Êzîdîler örgütlü toplum olarak Êzîdî demokrasisine dayalı demokratik özerkliği inşa edebilirler. Daha bugünden bu özerkliği fiili olarak pratikleştirebilirler. Êzîdîler için hem Irak'ta, hem Başurê Kurdîstan'da, hem Ortadoğu'da, hem de dünyada demokratik özerk yaşamı kurmanın imkanları artmıştır. Êzîdîler bu tarihi fırsatı kaçırmamalıdırlar. 


Kaynak: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA