GÖRÜNTÜLÜ

Acun: Nejat’ın gözünde PKK çok kıymetli bir hareketti

Paramaz Kızılbaş’ın babası Hikmet Acun, “Nejat’ın Miştenur tepesinde şehit düşmesinin önemi var. Miştenur hem Kobanê’de yıkılışın hem de çıkışın sembolü" dedi.

 

DAİŞ çetelerine karşı verilen mücadelede 5 Eylül 2014’te Miştenur tepesinde hayatını kaybeden Paramaz Kızılbaş’ın (Suphi Nejat Ağırnaslı) babası Hikmet Acun, “Nejat’ın Miştenur tepesinde şehit düşmesinin önemi var. Miştenur hem Kobanê’de yıkılışın hem de çıkışın sembolü. DAİŞ çeteleri oradan gelip yıktı kovulurken Kobanê özgürleşirken de oradan çekilip gitti” dedi.

Baba Hikmet Acun’la Paramaz’ı konuştuk.

Bize Paramaz’ı anlatabilir misiniz nasıl bir ortamda büyüdü. Hayatına yön veren dönüm noktaları nelerdi. Devrimciliği seçmesinde neler etkili oldu?

Hannah Arendt’bir sözü vardır ‘İnsanın dünyaya gelmesiyle beraber bir durum meydana gelmiştir’ der. Önü sonu belli olmayan bir durum. Nejat bu sözü daha sonra kendisine göre şöyle yorumlamıştır “İnsan kendi hikayesini bilmez kim olduğuna ancak ölüm cevap verebilir” dedi. Biz bir insanın ömrüne bakarken ölümünden geriye doğru bakarız ve buradan bir hayat hikayesi buluruz. Bir insanın kim olduğunun tanımlayan göstergesi tek şey hayatın akışı değil bizatihi ölümün kendisidir. Ancak ölümle bir insanın kim olduğu ortaya çıkabilir.

Biz anne ve baba olarak 1980 darbeli yıllarda kaçaktık. Nejat bu yıllara da doğdu. Gece saat üçte dünyaya geldi. Beş buçukta hemşireye para yedirerek kaçırmak zorunda kaldık. Çünkü biz kaçaktık üzerimizde sahte kimlikler vardı, sabaha kalsaydık kayıt yaptırmak zorunda kalacaktık. Bu anlamda Nejat daha doğumuyla beraber bir maceranın içine doğmuş oldu. Daha sonra biz yurtdışına çıkmak zorunda kaldık ilkokulu ve liseyi Almanya’da okudu. 16 yaşında kimlik sahibi oldu. Nejat lise dönemlerinde devrimciliğe sempati duymaya başladı uzun yıllar Almanya Komünist Partisi ile çalıştı. Daha sonraları onların sağcı bir çizgiye girdiğini düşünerek eleştirilerine başladı. Almanya Komünist Partisi tarihsel geçmişi olan bir parti. Roza Lüksemburgların, Karl Leibnectlerin partisi. Ama küçüle küçüle bambaşka bir yere geldi, Nejat bu partiden ayrıldı. Bu dönemlerde RAF örgütünü anlamaya çalışıyordu. Bu örgüt Almanya tarihine İkinci Dünya Savaşı sonrasında girmiş önemli bir hareketti. Ulrike Mainhoff’u ve Almanya’nın kurulu tarihini nasıl yıkıma uğratmaya çalıştıklarını anlamaya çalıştı. RAF Almanya’da bir yarılmaydı. Hiçbir örgüt hareket Alman burjuvazisi üzerinde etkili olmadı. Buna yüz yılın başında yenilmiş Alman devrimi de dahidir.

Nejat, Marksizm’i Almanca ile tanıdı. Yani Marksizm’i orijinal dilinden Marks’ı Engels’i o külliyatı orijinal dilinden öğrendi. Kafasındaki sorular farklılaşmaya başladı. Bu klasik Marksist hareketlerin yanında yirminci yüzyıl içerisinde tarih yapmış başka yapılar eğilim ve akımlar var bunları da anlamaya çalıştı. Çok Leninist yaklaşmadı bunun üzerinden otonom gruplara ilgi duymaya başladı. Onlarla çalışmaya başladı. Bir süre onlarla kaldı. Daha sonra Nejat yüzünü ülkeye döndü Almanya’da kalmak istemedi, Türkiye’ye geldi.

Paramaz’ı mücadeleye çeken neydi?

Türkiye’ye geldikten sonra üniversiteye başladı Boğaziçi üniversitesine kaydını yaptırdı. Bu okulun diğer üniversitelerden farklılığı var bu okul sadece zenginlik anlamında belirtmiyorum elit bir okul. Toplumun hangi kesiminden gelirse gelsin gelen kişiyi liberal anlamda değiştiren bir okuldur. En hızlı en tutucu bir solcuyu bile dönüştüren bir okul. Nejat orada da siyasal yapısına görüşüne devam etti. Bu anlamda oranın siyasal ortamına etki edip değişime uğrattılar. O dönemde olan bazı katliam ve saldırıları protesto ettiler bunun üzerine devlet ‘ideolojik halay çekiyorlar’ dedi. Nejatlarda bunun üzerine ideolojik halay çekiyoruz diye tekrar halay çekip alay ettiler. Okul bitip yüksek lisans yapmaya başladı. Yüksek lisan yaparken KCK davalarından alındı.

Amed’deki mahkemelerde yargılandı. KCK davasında Türk kökenli tek kişi Nejat olduğu ve Kürtçe savunma yapamadığı için Türkçe savunma yaptı belki ondandır belki başka bir sebepten aslında içerde savcıyla çok kavga etmesine rağmen mahkeme Nejat’ı serbest bıraktı. Daha sonra serbest bırakıldığında açıklamalarda yaptı. ‘Beyaz Türk olmamdan kaynaklımı beni bıraktınız marifet beyaz Türk olduğum için beni bırakmak değil benimle aynı okuldan ve aynı davadan olan Kürt arkadaşımı bırakmak olmalıydı’ dedi.

Paramaz Kızılbaş’ın sizin verdiğiniz kimlikte var olan ismi oldukça ilgi çekici. Bize bunu anlatabilir misiniz?

Suphi Nejat meselesiyle yani isimle ilgili konu ise şu; dedesi yani annesinin babası Niyazi Ağrnaslı eski bir TKP geleneğinden geliyor. Aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi’nin de kurucularından. Sonra TİP’in sağsapma yaşamasından dolayı onlardan ayrılan ve Deniz Gezmişlerin avukatlığını yapan bir kimse. Yine isme anlam veren Mustafa Suphi ve Ethem Nejat Türkiye devrim hareketi açısından önemli olan insanlar ilk öncülerden. Bu köklere bir gönderme oldu. Bu anlamda Suphi Nejat ismini uygun bulduk. Aslında çocuğa böyle bir isim vermek riskli bir şey aslında bir vebal altına sokmuşta oluyorsun bu anlamda onun geleceğini şimdiden sen vermiş oluyorsun. Biz özel olarak ne Nejat’a ne de ablasına siz solcu olun demedik. Bu konuda özel bir çabamız olmadı.

Devrimci bir anne ve babadan olan bir çocuğun önünde şöyle bir sıkıntı var aslında bu anne ve baba içinde geçerli. Devrimci bir anne ve babanın çocuğu olarak doğmuşsan ve senin gözünde bu anne ve baba devrimci mücadelede ısrar ediyorsa iddiaları varsa çekilmemişseler bir köşeye çocuğun önünde onları aşmak gibi bir psikoloji sarıyor. Bu aslında sıkıntılı bir durum. Bu anlamda Nejat bizi arayı çok açarak aştı. Miştenur’da aştı ve bizim tüm devrimci hayatımızı toplayıp elimize vererek ‘buyurun devrimcilik yapacaksanız böyle yapacaksınız’ dedi. ‘Sizin yaptığınız devrimcilik değildi devrimcilik böyle yapılır’ dedi.

Türkiye’nin iç Anadolusu’ndan Almanya’ya oradan Kobanê Miştenur Tepesine uzanan bir hikaye ve burada son bulan bir hayat var bu anlamda Paramaz’ın bu şehadetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nejat’ın Miştenur tepesinde şehit düşmesinin önemi var. Miştenur hem Kobanê’nin yıkılışın hem de çıkışın sembolü. DAİŞ çeteleri oradan gelip yıktı kovulurken Kobanê özgürleşirken de oradan çekilip gitti. Arin Mirkan orada sembolleşti. Şehitler arasında en şehitler seçemeyiz. Bütün şehitler eşittir ve birilerinin çocuklarıdır. Ben Nejat’ın şehadetini kolektif bir şehadet arasında anlıyorum ve görüyorum. Rojava’da binlerce anaların çocukları şehit düştü. Bu bir bellek geleceği inşa etmenin bir belleği. PKK‘de şehitler en üst mertebe en dokunulmaz alandır. Çünkü orası PKK’nin belleğidir. PKK geleceğini oradan kuruyor üretiyor.

Adına bir kültür merkezi açıldı hem de evleri yıkılmış insanların bulunduğu Miştenur çadır kentinin yanında bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Bu kültür merkezinin sembolik bir anlamı var. Burasıda kolektif şehitlerin bir sembolü. Ben aslında o açılış kurdelesini kesmek istemedim. Başka bir şehit ailesinin bunu yapmasını istedim. Buranın bu kültür merkezinin işlevselleşmesi anlamını daha da büyütecektir. Bu anlamda burası tüm şehitlerindir ve buranın tüm şehit resimleriyle daha da donatılması gerekiyor. Bura işlevselleştiği oranda şehitlere vefa borcumuzu yerine getirmiş oluruz.

Rojava’da kalıyorsunuz neden kalıyorsunuz?

Bu soruyu kendime çok sordum. Acaba kendimi mi kandırıyorum. Farkında olmadan bazen insan krizleri aşmak için insan kendi kendine yalanlar söyler. Bu insanın bir tür kendi kendini iyileştirme biçimidir. Burada bir devrim var buranın inşasında imkanlarım ölçüsünde katkıda bulunmak istiyorum. Ama bazen kendi kendime soruyorum acaba Nejat’ımı yalnız bırakmak istemiyorum. Belki Nejat’a bir vefa borcumdur. Gerçekten asıl tutan nedir bir cevap bulamadım. Buradayım bir devrim var bu devrimin içinde olmaktan mutluyum insanın kendisini verimli görmesi önemli.

Son olarak çağrınız var mı?

Çağrım şu insan malzemesine insan kaynağına bu devrimin çok ihtiyacı var. Burada bir devrim var oryantalist bakanlar küçümseye bilirler. Yirminci yüzyılın devrimleri ne kadar gerçekse Rojava devrimi de o kadar gerçek. Yirminci yüzyılın devrimleri ne kadar sorunluysa burada da sorunlar var. Buna rağmen burada bir devrim var ve bu devrim inşa edilip korunmak zorunda. Bu devrimi yirminci yüzyılın devrimleri hanesine yirmi birinci yüzyılın başında yazdırmamalıyız. Bu devrimin yenilmesi Türkiye’yi, Ortadoğu’yu da etkiler. Bu devirme Türk devletinin saldırısını sadece PKK düşmanlığı olarak okumamalıyız. Devlet burada ki devrimin Türkiye’de yaratacağı artçılarını görüyor devlet. Bunu İran görüyor. Rojava devrimini önemsemek lazım yeteneği emeği aklı fikri yeten her insan buraya emek vermeli. Hayatlarını bir bölümü buraya değmeli benimde bir katkım oldu diye bilmeli. Buradaki bir çocuğun parmağını sarmak bile çok kıymetli. Hiç birimiz buraya bir şeyler bahşetmeye gelmedik tam tersine devrim bize bir şeyler bahşetti. 

...