AKP’nin Guernica’sı: Şırnak

Kolonyalizm en yıkıcı yüzünü Şırnak’ta bir kez daha gösterdi. Asimile edilemeyen toplumlar katliam ve sürgünle terbiye edilmeye çalışılır. Yıkık bir kent olsa da Şırnak, Cudi, Gabar ve Besta gibi heybetli ve umut dolu.

Eviniz gözünüzün önünde yıkılıyor. İçinde yıllardır biriktirdiğiniz; mutluluk, hüzün ve acıyla birlikte. Anıların yanında, geleceğinizi de taşıyor kamyonlar bilinmeyene doğru. Siz sadece bu yaşananları izleyebiliyorsunuz. Bütün çaresizliğinizi kollarınızın arasına alıp, bunların bir rüya olması temennisiyle. İşte Şırnak’ta bunlar yaşanıyor.

Kimisi evini, kimisi de çocuğunun cenazesini arıyor bu yıkık ama umutlu ve dimdik ayakta olan kentte. Kamyonlar ve iş makinaları yıkıma devam ediyor. 5 mahallede yıkım tamamen bitmiş. Sokak lambaları ve yol tabelaları da dahil her şey taşınmış. Sanki bu mahallerde çocuklar hiç top oynanamamış gibi. Depremde yıkılan kentleri andırıyor Şırnak.

Alman Hava Kuvvetleri’ne bağlı bombardıman uçakları 1937 yılında Diktatör Franco’ya karşı muhaliflerin elinde bulunan Guernica’yı bombalayarak yerle bir eder. Yıkılan kentteki yıkımı ve vahşeti aynı yıl resmeden Pablo Picasso, “Bunu siz mi yaptınız?” sorusuna “Hayır, siz yaptınız” yanıtını verir.

Henüz Şırnak’taki yıkım ve talanı resmeden birileri ortaya çıkmasa da bu yaşananlara şahit olan herkes, hafızasına çizdiği bu tablonun AKP’nin eseri olduğunu bilir. Evet, Şırnak’ta ortaya çıkan bu manzara AKP rejiminin bir tablosudur! Tuvale işlenmese de bu resmin hafızalardaki yeri sabit ve berraktır.

Günlerce toplarla dövülen kentler. Kepçe ve dozerlerle yıkılan sokak ve mahalleler. Geçmişe ait ne varsa silinmeye, asimile edilip kimliksizleştirilmeye çalışılan bu tablo, AKP’nin en büyük eserlerinden biri olarak tarihte yerini aldı bile... AKP’liler yarattıkları bu eser için ne kadar övünseler azdır!

Kolonyalizm en yıkıcı yüzünü Şırnak’ta bir kez daha gösterdi. Asimile edilemeyen toplumlar katliam ve sürgünle terbiye edilmeye çalışılır. Yıkık bir kent olsa da Şırnak, Cudi, Gabar ve Besta gibi heybetli ve umut dolu.

Kentte yaralar sarılmaya çalışılıyor. Esnaf, kırılan camlarını taktırıp hummalı bir temizliğe başladı bile. Sağlam bırakılan mahallelerdeki altyapı ve elektrik hattı çekimi devam ediyor. Evlerini yıkık bir şekilde bulanlar onarım çalışmalarıyla meşgul.
Alp Ailesi de evlerini onarmak için yediden yetmişe seferber olmuş. Ailenin en küçük üyesi 4 yaşındaki Renas, eline aldığı küçük kürek ve kovası ile moloz yığınları arasında ayağından çıkan terliğine aldırış etmeden evine harç taşıyor.
Evlerini harabe halde bulduklarında, umutlarını yitirmediklerini anlatıyorlar. Aile '90’lı yıllardan yakılan köylerinden alışık devlet terörüne. Yıkılan duvarlar yeniden onarılmış. En büyük ihtiyaçları ise ev eşyası. Onu da zamanla temin edeceklerini anlatıyor, Baba Arif Alp ve ekliyor:

“Gördük ama böyle insafsızlık görmedik. Sağlam binaları bile yıkıyorlar. Hiç mi Allah’tan korkmazlar bunlar? Biz bu toprağı hiçbir şekilde terk etmeyeceğiz. Aylarca çadırda yaşadık, yine yaşarız. Köye gideriz ama burayı onlara bırakmayız."

Beş büyük mahallesinin tamamen yıkıldığı Şırnak’ın, üç mahallesinde de yıkım devam ediyor. Kent, koca bir şantiye alanına dönmüş. Demir ve hafriyat taşıyan farklı kent plakalı kamyonlar; onlarca kepçe ve iş makinasıyla dolu her yer. Yıkıntılar arasında dolaşmak yasak. Köşe başları ve giriş-çıkış noktaları zırhlı araçlarla tutulmuş. Herkes sessiz bir bekleyiş içinde...

Kendi toprakları gibi inatçı ve direngen olan Şırnaklılar, yaralarını sarmaya devam ediyor. Bu açılan kaçıncı yara bilinmez ama her yaradan sonra derin bir iz kalıyor. Bu iz, toplumsal ve kolektif bellek açısından önemli. Sistem en çok da bunu yok etmek istiyor. Hafızasız toplum istiyor!

Öz kimliğine her koşulda sahip çıkan Şırnak, onları fazlasıyla korkutmaya devam ediyor.