'AKP politikaları can ve mal güvenliğini ortadan kaldırdı'

Baluken, AKP'nin içeride ve dışarıda yürüttüğü savaş politikalarının Kilis ile beraber tüm sınır boyunda, Kürdistan ve Türkiye'nin batısındaki metropoller başta olmak üzere her yeri can ve mal güvenliğinin olmadığı alanlar haline getirdiğini söyledi.

AKP iktidarı tarafından içte ve dışta yürütülen kirli politikalar can almaya devam ediyor. Suriye'de 5'inci yılını dolduran iç savaşta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başını çektiği ve AKP'nin taşeronluğunu yaptığı dışardan gelen çete örgütleri üzerinden verilen vekalet savaşı neticesinde sivil halk çete saldırılarında yaşamını yitiriyor. Bu bağlamda AKP iktidarının politikalarının sonucu olarak Suriye iç savaşının sosyal, siyasal, kültürel, askeri ve ekonomik etkilerini en derinden hisseden sınır kentlerinden bir tanesi de Kilis. Nüfusundan fazla mültecinin yerleştiği Kilis'te, AKP iktidarının katkılarıyla dünyanın gözü önünde yaşanan kirli bir savaş nedeniyle yine AKP'nin beslediği DAİŞ çetelerince sadece 2016 Ocak ayından bu yana 50’ye yakın Katyuşa roket mermisi fırlatıldı. Bu saldırılarda resmi rakamlara göre 5'i Suriyeli toplam 17 sivil hayatını kaybetti, 60'ın üzerinde kişi ise yaralandı.

Akıllara Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olduğu sırada yapılan gizli bir toplantıda MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın; "Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırır savaş gerekçesi üretirim" söylemine dair basına düşen ses kayıtlarını getiren Kilis'e dönük yapılan bu saldılar ve AKP'nin Suriye politikasına dair HDP Grup Başkanvekili ve Amed Milletvekili İdris Baluken ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

'AKP, IŞİD'İ AK-LAMAYA ÇALIŞIYOR'

Suriye tarafından Kilise yapılan saldırıların AKP'nin Suriye politikasının bir sonucu olarak ortaya çıktığının altını çizen Baluken, yapılan saldırıların DAİŞ çeteleri başta olmak üzere Suriye tarafında bulunan çete saldırıları olarak isimlendirmek gerektiğini vurguladı. AKP'nin Suriye politikasında başından beri DAİŞ ve El Kaide uzantılı çeteler ile iş tutarak, Suriye'de Kürtler başta olmak üzere Suriye'deki halkların iradesini boğmaya ve Rojava'daki Kürt halkının elde ettiği statüyü tasfiye etmeye çalışan bir politika izlediğini kaydeden Baluken, "Bu çeteler ile içine girilen karanlık ilişkiler de Türkiye'yi Suriye'de savaşın fiili bir tarafı haline getirdi. Yapılan bu saldırılar ile birlikte bu AKP'nin savaş politikasının Kilis başta olmak üzere bütün sınır kentlerinde can güvenliğini ortadan kaldıran bir aşamaya gelmiştir. Sadece Kilis'te son üç ayda 45 kez saldırı olmuş, 17 ölü ve 60'ın üzerinde yaralının olduğu bir süreçten bahsediyoruz. Bütün bu saldırılar yapılırken bile AKP, özellikle saldırıyı yapan failleri çok bilinçli bir şekilde gizliyor. IŞİD ve ya Suriye'deki farklı çete yapılarını Türkiye'de tartışılmasının önüne geçmek istiyor. Bunu daha önce Diyarbakır, Suruç ve Ankara'da gelişen katliam saldırılarında da yapmıştı. IŞİD'in saldırılarını muğlaklaştırarak, hedefi farklı göstererek, bir takım saçma kokteyl tanımları yaparak IŞİD'i aklamaya çalışmıştı. O saldırıları bu yüzden IŞİD'de üstlenmedi. Kilis'te de bu yaşanıyor" dedi.

'YAPILAN SALDIRILARIN ALTINDA İKİ İHTİMAL VAR'

AKP'nin DAİŞ çeteleri başta olmak üzere Suriye'deki çete yapılanmaları ile olan ilişkisi ve izlediği politikaları iki ihtimal üzerinde durarak ele alan Baluken, bu değerlendirmesini şu sözler ile dile getirdi; "Birinci ihtimal, Türkiye başından beri Suriye'deki savaş sürecinde 'güvenlik bölgesi' ya da 'tampon bölge' dediği işgal edeceği bir alan yaratmak istiyor. Bunu da zaman zaman uluslararası kamuoyunda da yüksek sesle dile getirerek, destek arıyor. Ancak bu güne kadar ne Suriye'deki yerel dinamikler nede uluslararası kamuoyu bu plana onay vermedi. Bunun kabul edilemez ve uygulanamaz olduğunu yüksek sesle dile getirdi. Şimdi bu saldırılar ile AKP, istediği 'gevenlik bölgesi' ya da 'tampon bölge' için bir zemin yaratma, o atmosferi meşrulaştırma arayışına girmiş olabilir. Gerek IŞİD, gerek El Nusra ve Ahrar El Şam ve benzeri çeteler ile ilişkiler göz önünde bulundurulduğunun böylesi bir olasılık göz ardı edilecek bir olasılık değil. Kaldı ki geçmişte bazı ortaya çıkan ses kayıtlarında Türkiye'nin Suriye'deki savaşa aktif müdahil olması ve kendi hegemonik planlarını hayata geçirmek için gerekirse Türk istihbarat elemanları tarafından da sınırın bu tarafına füzeler atılabileceği ve bu şekilde de AKP'nin politikalarının hayata geçirilebileceği basına ve kamuoyuna yansımıştı.

İkinci ihtimal de AKP, geçmişte IŞİD ile olan kirli ilişkilerinin faturasını Kilis halkına ve Türkiye halklarına ödetiyor. Özellikle IŞİD dünya devletleri ve halkları tarafından teşhirle mahkum edildikten sonra AKP, IŞİD karşıtı koalisyon güçlerine İncirlik Üssü'nü açarak destek verdiğini açıklamak zorunda kaldı. Bununla da AKP'nin IŞİD ile olan ilişkilerini kestiğini öngörmek mümkün değil. AKP'nin yurt içindeki IŞİD saldırılarına göz yummasına baktığımızda Sultan Ahmet ve İstiklal saldırılarına ve de Ankara Gar saldırısında yaşanan katliamdaki canlı bomba istihbaratı olmasına rağmen engellemeyen tutumuna bakıldığında, sınırda IŞİD mensupları ile TSK askerleri arasındaki kamuoyuna da yansıyan ilişkilere bakıldığında AKP ile IŞİD çeteleri arasındaki ilişkinin kesilmediği görünüyor. Ancak AKP, geçmişte ve bugün de gizli bir şekilde devam eden ilişkileri ile ilgili IŞİD'in bu kirli çamaşırlarını ortaya serebileceğinden korkuyor. O nedenle de sınırda yapılan saldırıları mümkün olduğunca masumlaştırmaya, geçiştirmeye ve bu konuda topluma kanıksatmaya çalışıyor olabilir."

'IŞİD SALDIRILARI KARŞISINDA AKP, IŞİD'İ RAHATLATAN OPERASYONEL SÜREÇLER BAŞLATIYOR'

Baluken bahsettiği olasıklardaki her iki durumun da kabul edilebilir bir yanı olmadığını söyleyerek, "Dikkat edilirse IŞİD'in yaptığı her saldırıdan sonra AKP, IŞİD'i rahatlatan operasyonel süreçlere başlıyor. YPG mevzilerine topçu atışları başlıyor, Kandil'e yönelik hava harekatları başlıyor ve uluslar arası kamuoyunda da yapılan saldırılar ile ilgili IŞİD'in ismi geçmeden PYD'yi ve YPG'yi mahkum eden söylemleri öne atma çabasına başvuruyor. Bu yaklaşımın kendisi bile burada çok kirli bir saldırı konseptinin olduğunu ve AKP'nin de bu saldırı konsepti içerisinde IŞİD'i zorlayan değil, IŞİD'i rahatlatan arayışlar ile bu saldırı zeminini güçlendirdiği anlaşılıyor. Biz HDP Grubu olarak 2 haftadır sadece Kilis gündemi ile bakanlık yetkilerinin gelip meclise bilgi vermesini talep ediyoruz. Ancak Meclis Genel Kurulu'na ve Türkiye kamuoyuna bu yönlü defalarca yaptığımız uyarılara ve çağrılara rağmen henüz AKP hükümet yetkilileri gelip bilgilendirme yapmış bile değil" diye kaydetti.

'AKP'NİN SURİYE POLİTİKASI HALKA ÖLÜM VE ZULÜM OLARAK DÖNÜYOR'

Yaşanılanlar doğrultusunda politikaları sonucu AKP'de aleni bir şekilde panik ve korku havasının hakim olduğunu dile getiren Baluken, "Burada acı olan faturanın halk yönelik çıkıyor oluşudur. Hatta cenazesi kalkan, yaralısı hastanede olan Kilis halkına yapılan bu saldırılar yetersiz görülmüş olacak ki! en ufak bir tepkide Kilis halkına yönelik bu sefer gazlı, tazyikli su ve coplu müdahaleler devreye konuluyor. Bunlar daha önce Diyarbakır, Suruç ve Ankara'da da benzer şekilde ortaya çıkmıştı. Diyarbakır, Suruç ve Ankara'da AKP-IŞİD ortaklığı net bir şekilde ortaya çıktı. Onunla ilgili kamuoyunda da herhangi bir tereddüt yok. Kilis halkına da bu uygulamanın kendisi bile gizli bir ortak planlamayı ele veriyor gibi duruyor. Bugün Kilis özelde tartışıyor ama AKP'nin Suriye politikası, sınır illerinde yaşayan bütün halklarımızın can ve mal güvenliğini tamamen ortadan kaldırmıştır.

Suriye politikasının faturası her geçen gün ölüm ve zulüm olarak halklarımızın önüne geliyor. Bu AKP'nin iç politikasından da ayrık değil. Özellikle Kürdistan'daki Kürt illerinde sokağa çıkma yasağı adı altında uygulanan ablukalar, devreye konulan vahşet ve katliam konsepti AKP'nin içerideki savaş süreciyle ilgili nereye savrulduğunu ortaya koyması açısından önemlidir. AKP içerde ve dışarıda yürüttüğü savaş politikalarıyla hem Kürt illerini hem Kilis başta olmak üzere sınır illerini hem de Türkiye'nin batısındaki metropoller başta olmak üzere can ve mal güvenliğinin olmadığı alanlar haline getirmiştir. Bu yaklaşımı bütün Türkiye halklarının net olarak görmesi ve demokratik tepkilerini yükseltmesi gerekiyor. Halklar; Kilis'teki saldırılara karşı da Kilis halkı ile dayanışma ve Kürt illerindeki ablukalar ile ilgili de Kürt halkıyla dayanışma tavrını ortaya koymasının önemli" dedi.