Avesta: Önder Apo özgür olana kadar bu mücadele sürecek

Sozdar Avesta: Hem Özgürlük Hareketi hem Kürt halkı bütün mücadelesi boyunca Önder Apo etrafında halka oluşturacak, Önder Apo etrafında direnişi büyütecek ve Önder Apo özgür olana kadar bu mücadele, bu direniş sürecektir

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Çira TV'de yayımlanan 'Çira Welat' programına katılarak gündemdeki önemli gelişmeleri değerlendirdi.

Sözlerine Mayıs ayı şehitlerini anarak başlayan Avesta, "Mayıs ayı önemli ve anlamlı bir aydır. Mayıs ayı başta Türk halkının direnişçileri, ölümsüz devrimciler Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını, yine Rojhılat Kürdistan'ında 2010 yılında idam edlen Şirin Elemhuli, Ferzad Kemanger ve arkadaşlarını, Ferhat Kurtay ve dörtleri, Gurbet Aydın (Hozan Mizgin), son dönemde Amed bölgesinde Azad Siser, Çekdar Amed yoldaşlar şahsında özgürlük mücadelesinde şehit düşen yoldaşları büyük bir minnet ile anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu mücadele onların emekleri, kahramanlıkları ile ilerledi ve bu şekilde de devam edecektir. Onların bizlere bıraktığı mirasın takipçileri olacağız ve her parça Kürdistan'da da o mücadele ve direniş sürecektir" dedi.

'HALKIMIZ CPT'NİN AÇIKLAMA yapmasını BEKLİYOR'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde geliştirilen tecridi ve CPT'nin İmralı ziyaretini değerlendiren Avesta, 28-29 Nisan tarihlerinde CPT'nin İmralı Adası’nda yapmış olduğu incelemenin bir an önce doğru bir şekilde açıklanması gerektiğini söyledi. Avesta devamla şunları söyledi: "Bir yıldan fazla bir süredir Reber Apo üzerinde ağır bir tecrit uygulanıyor. Bir yıldan fazladır görüşme yapılmıyor. Önder Apo'nun düşünceleri kamuoyuna, Hareketimize ulaşmıyor. En son Kürt halkının eylemleri karşısında 1 yıldan fazladır direnen halkın duruşu karşısında CPT İmralı Adası’nda incelemelerde bulundu. Ama bu incelemelerin detayları nedir açıklanmış değil. Önderliğimizin sağlığı, tecridin hangi düzeyde olduğuna dair CPT rapor hazırlamış değil. CPT'nin bu rutin gidişlerini biliyoruz. En son incelemelerde bulunmak üzere 2013 yılında İmralı Adası’na gitmişti. Yine aylar sonrasında inceleme raporu hazırlanmıştı. CPT'nin rutin olarak adaya gitmesi, rapor hazırlaması, açıklama yapması yetmiyor. Önder Apo'nun özgürlüğüne kavuşması için Türk devletine siyasi bir etkenin olması lazım. Hukuki bir etkinin olması lazım. CPT, her ne kadar özerk bir kurum ise de AİHM, Avrupa Konseyi Önder Apo hakkında görevini yerine getirmediler. Türk devleti de cesaretini böylesi kurumlardan alıyor. Türk devleti hak ihlalinde bulunuyor ve özel kanunlarla İmralı Adası’nı yürütüyor. Onun için de halkımız büyük bir sabırsızlıkla CPT'nin açıklayacağı raporu bekliyor. Bu raporun bir an önce açıklanması lazım. Gerçek bir şekilde, nasıl görülmüşse politik şekilde yaklaşmamaları, çıkarları doğrultusunda hareket etmemeleri daha çok Önder Apo'nun içinde bulunduğu koşulları açıklamaları gerekmektedir. Önder Apo'nun Kürdistan halkı ve insanlık için önemi herkes biliyor. Yaşanan çatışmalı durumu durduracağını, çözüm getireceğini de herkes biliyor. Kürdistan'da yaşanan savaş ve çatışmaların durdurulması için Önder Apo'nun daha etkili katılması ve yaşanan kaos durumuna çarenin bulunması için incelemelerin bulunması ve görüşmelerin olması gerekmektedir. Halkımız bu süreci büyük emeklerle başarıya götürdü. Bundan sonra da hem Özgürlük Hareketi hem Kürt halkı bütün mücadelesi boyunca Önder Apo etrafında halka oluşturacak, Önder Apo etrafında direnişi büyütecek ve Önder Apo özgür olana kadar bu mücadele, bu direniş sürecektir."

'DİRENİŞ ARALIKSIZ SÜRÜYOR'

Kuzey Kürdistan’da Türk devletinin bütün vahşiliğini gösterdiğini söyleyen Avesta, "İçinde bulunduğumuz süreç bütün yoğunluğuyla devam ediyor. Türk devleti, özellikle de Saray siyaseti bir yıldan fazladır Kuzey Kürdistan'da Kürt halkına karşı pervasızca saldırıyor. Bu politikalar ile bütün vahşiliğini gösteriyor. Buna karşı ortaya çıkan direniş aralıksız sürüyor. Bunlar Özgürlük Hareketi adım atmasın, ilerleme olmasın diye farklı hesaplar yapmışlardı. Özellikle de 7 Haziran sonrası ortaya çıkan o büyük irade, o iradeyi tanımayarak erken seçimlere gitmeleri oldu. 1 Kasım seçimlerinden sonra özel savaş konseptini, yok etme, kırımdan geçirme, imha-inkar politikalarını devreye bıraktılar. Kürt halkının tüm kazanımlarına saldırarak elde etmiş olduklarını yok etmek istediler. Bunlara karşı büyük bir direniş ortaya çıktı. Türk devleti bütün gücünü seferber etti. Bu kararla yola çıktılar. Bu karara birçok siyasi parti, dış güçler destek verdi ve bu kararlarını hayata geçirmek için uğraştılar" diye konuştu.

 'HİÇBİR SİSTEM HALKLARIN DİRENİŞİ KARŞISINDA DURAMAMIŞTIR'

'Yok edeceğiz, önümüzde diz çökeceksiniz, baş üstünde baş, taş üstünde taş bırakmayacağız' sözlerine cevap veren Sozdar Avesta, öyle umut edenlerin kendilerinin diz çöktüğünü belirtti. Cizre'de, Sur'da, Hezex'de, Kerboran'da, Silopi'de vahşetlerin yaşandığını dile getiren Avesta, "Özgürlük hareketinin yıllara sahip tecrübesi var. Türkiye devletinin bu siyasetini iyi anlamış, iyi yorumlamış buna karşı da büyük bir direniş sahibi olmuştur. Bu mücadele ve direniş Kürdistan ve Türkiye kentlerine yayılmıştır. Saray çetelerine büyük darbeler vuruluyor. Nusaybin, Şırnak ve Gever direnişleri iki ayını geride bıraktı. Onlar Sur, Cizir ve Silopi direnişlerini devralıp devam ettirdiler. ‘Size diz çöktüreceğiz diyenler’ kaybettiler. Türkiye tarihinde en kısa dönemini yaşayan ama en kısa dönemde en çok kırımı yaşatan, insanlık suçu işleyen kişi yani Davutoğlu kaybetti. Saray sultanı, egemenliğini daha fazla genişletmek için Davutoğlu’nu görevden aldı. Çünkü Davutoğlu başarısız oldu. Halkın, özgürlük Hareketi’nin o büyük iradesini kıramadı, direnişini kıramadı, ayaklar altına alamadı. Asıl kaybeden Davutoğlu ve Saray’dır. Kaybeden Davutoğlu ve Saray iradesidir. Her ne kadar Davutoğlu'nu kovarak başarılı olduğunu ortaya koyuyarsa da bu çöküş sonun başlangıcıdır. Plan, proje ve konseptlerini devreye sokamadıkları için Davutoğlu'nu kovdu. Şu ana kadar halkın iradesi karşısında hiçbir devlet, hiçbir hükümet, hiçbir sistem ayakta duramamıştır. Bu süreçler Çiller, Güreş, Ağar, Mesut Yılmaz dönemlerinde de görüldü şimdi de Davutoğlu döneminde aynı tablo ortaya çıktı. Davutoğlu da onlar gibi siyaset, imha-inkar politikasını izledi ve onlar gibi tarihin çöp sepetine atıldı. Tarih bunlar gibi olanları asla affetmeyecek ve bunlardan her zaman hesap soracaktır. Türkiye devletinin durumu kriz durumudur. Siyasi bir kriz yaşanıyor. Bu krizin sebebi de Kürdistan halkının mücadelesi ve direnişi olmuştur. Dibe çöken aslında AKP zihniyetidir. Kaybeden, Kürt halkı üzerinde inkar politikalarını geliştirendir. Ortaya çıkan tablo gösteriyor ki, Davutoğlu, muhalefet güçleri Kürt halkının, Kürdistan halkının direnişi ve mücadelesi karşısında duramamıştır" şeklinde konuştu.

Özgürlük Hareketi’nin gücünü özünden, öz gücünden aldığını ifade eden Avesta, "Kürdistan'ın, Kürdistan halkının çıkarları doğrultusunda ilkeleri, ideolojileri doğrultusunda herkesle görüşme yapılabilir, mücadelesini de devam ettirebilir. Bunun için de Saray diktatörü diyor ki ‘ABD'de, diğer ülkeler de benim gibi yapsın. Ben nasıl Kürt halkının düşmanlığını yapıyorsam onlar da benim gibi Kürt halkının düşmanlığını yapacak.’ Bu düşmanlığı herkesten istiyor, Kürtlerden istiyor. Ama şuana kadar bu isteklerine uluslararası güçler ve yerel işbirlikçi güçler cevap olmuş durumdalar. Özellikle de bunu en çok yapan, buna en çok cevap veren PDK olmuştur. Türk devletinin Kürdistan'da yürüttüğü siyasete, imha-inkar politikalarına destek veriyor. Bir an önce bu desteğinden, bu kirli siyasetinden vazgeçmesi lazım. Yine Rojava ve Şengal'e gelen bütün yolları ablukaya almış durumda. Semalka Sınır Kapısını kapatarak Türk devletinin ondan istediklerini yerine getiriyor. Türk devletinin istediği üzerine halka ambargo uyguluyor. Kuşkusuz bu konuda dış güçler de desteklerini eksik etmiyor. Onlarda böylesi anlamlı ve önemli süreç karşısında sessizliğini koruyorlar. Bu güçler bölgede huzurun olmasını istiyorlarsa, Erdoğan ve AKP siyaseti karşısında "artık yeter, dur" demeleri lazım. Erdoğan yolu Davutoğlu yolu gibi olacak. Erdoğan yolu 21. yüzyılın faşizmidir. Yeni Osmanlı kurmak istiyor, diktatörlüğünü tüm bölgede hakim kılmak istiyor. Ama bu istediği olmayacak, halkımız buna izin vermeyecektir" dedi.

'ERDOĞAN EN ÜST SEVİYEDE DÜŞMANLIK YAPIYOR'

Özgür basına yönelik saldırıların yeni olmadığını dile getiren Avesta, konuşmasının devamında şu noktalara dikkat çekti: "Sivil alanlara, kamu kuruluşlarına, kurumlara, sendikalara, kadın hareketlerine, insan hakları kurumlarına, özgür basına, akademisyenlere, toplumsal alan üzerinde büyük bir baskı ve zorbalık söz konusu. Bundan önce akademisyenler, bu savaşın durmasını isteyenler bildiri yayınladılar, açıklamalarda bulundular. Bildirilerinden sonra gözaltı ve tutuklamalar başladı. Davaları hala da devam ediyor. Özgür basın üzerindeki saldırılar da yeni başlamış değil. Özgür basın, adı üzerinde özgür olmak, onlar gibi olmamak, gerçekleri yansıtmak, toplumun sesi olmak için çalışıyor ve sürekli devletin saldırıları ile karşı karşıya kalıyor. Devlet onlarcasını katletti, onlarcası faili meçhul cinayete kurban gitti, onlarcasına cezalar verildi. Dünya çapında en çok tutuklu akademisyenlere, tutuklu gazetecilere sahip bir ülke konumunda. Sadece tutuklamak, yargılamakla da kalmıyor. İşte Can Dündar ve Erdem Gül'e adliye önünde yapılan saldırı da bunun sonucudur. Erdoğan en üst seviyede düşmanlık yapıyor. Bunun için de faşizmin hepsi harekete geçmiş durumda. Toplumun iradesini kırmak, ezmek istiyor, hakkına sahip çıkmalarına izin vermiyor. Toplumun, halkımızın bunları görmesi lazım. Lokal olarak sadece ona yapılmış diye o tepki versin değil. Ya da kadına yapıldı, kadınlar tepki göstersin değil. Şu anda da şiddetin en üst boyutunu kadınlar yaşıyor. Kadınları saldırı artmış durumda. Her yönüyle kadının halklarını elinden alınmış. Hem ekonomik olarak halkları elinden alınmış hem siyasi olarak bir sınırlama söz konusu hem de kültür olarak bir baskı, saldırı söz konusu. Dilini ve kültürünü yasaklıyorlar. Toplumun tamamının bu saldırılara karşı olması, tepki göstermesi gerekmektedir. Lokal ele almamak, parça parça ele almamak lazım. Bugün Can Dündar'a yapıldı, yarın bir başkasına yapılacaktır. Bu kirli savaş sonucunda dünyanın gözü önünde Tahir Elçi katledildi. Şuana kadar da faili belli değil diyorlar. Aslında faili bellidir, faili Saray çetesidir. Bu yaşanılanlar bunların devamıdır."

'HALKIMIZ, TEROLAR HALKINA SAHİP ÇIKMALIDIR'

Terolar’da yapılmak istenilen kampa ilişkin de konuşan Avesta, büyük bir direniş içerisinde olan halkı selamladı. AKP'nin yapmak istediği Alevi halkını kültüründen, dininden uzaklaştırmak, asimile etmek olduğunu belirten Avesta, "Terolar bölgesinde yapılacak kampa ilişkin direniş içerisinde olan halka yönelik saldırılar gerçekleşti. Ama bu saldırılara rağmen halk direnişinden, mücadelesinden vazgeçmedi. Alevi halkını bu direnişlerinden dolayı kutluyorum. Uzun yıllar sonra Maraş halkı haklarına sahip çıktı, harekete geçti. Tabii bu sahip çıkmanın daha da büyümesi gerekiyor. Hem Türkiye hem Kürdistan halkı Maraş bölgesindeki Alevi halkımızı yalnız bırakmamalıdır. Yapılacak bu kampın amacı bellidir. Oraya DAİŞ çetelerini yerleştirmek istiyor. Yine Kürdistan bölgesini ve Alevilerin bulunduğu yerleri Baas Rejimi’nin Kürdistan'da yapmak istediği Arap Kemeri’ni Erdoğan Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye kentlerinde hayata geçirmek istiyor. Yani yeni bir Misak-ı Milli'yi hayata geçirmek istiyor. Orada yaşayan halkı göçertmek istiyor. Bu yaklaşımla Alevi halkını kültürel kırımdan geçirmek istiyor. Alevi halkımız da bunu çok iyi biliyor. Karadeniz'de de aynı şey yapıldı. Günlerce orada baraj yapımına, doğal yaşamı katletmeye karşı halk iradesini ortaya koyarak kültürel soykırıma engel oldu. Terolar'da da başlayan o büyük direnişin devam ettirilmesi lazım. Bu konuda çağrım odur ki halkımız Terolar’daki mücadeleye desteklerini sürdürmelidir. Bu direniş kutsaldır. Onlar kutsal topraklarına, kültürlerine, inançlarına sahip çıkıyorlar, savunuyorlar. Bu sadece orada yapılacak bir kamp değildir. Bu aynı zamanda AKP'nin halk için yürüttüğü imha ve inkar politikalarının bir parçasıdır. Buna da müsaade edilmemesi lazım."

'DEP'TEN HDP'YE MÜCADELE DEVAM EDİYOR'

HDP'li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin de "Şuana kadar meclis çözüm yeri olmamıştır. Her ne kadar meclis çözüm yeridir deseler de Erdoğan zihniyetiyle örülü, Davutoğlu gibi yenilmiş bir parti ve içinde bulundukları meclis hiçbir zaman çözüm yeri olmamıştır" diyen Avesta, Kürt halkının 90'lardan bu yana legal alanda büyük bir kararlılıkla mücadele ettiğine vurgu yaptı. DEP'ten HDP'ye kadar mücadelenin devam ettiğini, bu mücadelenin üzerinden 25 yıl geçtiğini söyleyen Avesta, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Uzun yılların direniş amaçları gösteriyor ki Kürt halkının direnişi sadece mecliste olmuyor. Evet o da bir mevzidir. Kürt halkının mücadelesi sonrasında elde edilmiş bir mevzidir. Orayı hiç kimse Kürt halkına hediye etmemiştir. Diğer vekiller nasıl halk iradesi ile seçilmişlerse HDP vekilleri de halk iradesi ile seçilmiştir. Hatta onların gördüğü zor ve zulüm, işkence, bin bir zahmetler diğer vekillerin gördüğü zahmetten on kat daha fazladır. Gidip bir yerde büro açana kadar onlarca kez saldırıya uğruyorlar. Büroları yakılıyor, suikast ediliyorlar, şehit veriyorlar. İstedikleri zaman sokak ortasında öldürülüyorlar, dövülüyorlar, linç ediliyorlar. Bütün güçleri ile onların önünü tutmuşlar, siyaset yapmalarına izin vermiyorlar. Bu yargılama ile aslında diyorlar ki sizi artık başkentimizde, karargahımızda istemiyoruz, burada yeriniz yoktur. HDP'li vekillerin şuana kadar verdikleri mücadele, yaptıkları açıklamalar onların iradesidir, o topluluğun iradesidir. Kendileri de belirttiler alternatif sadece meclis değildir. Halkı alternatifsız bırakma, bütün yönleri ile halkın üzerine gitmek gerçekleşirse, siyaset yapacak zemin kalmaz ise onlar da farklı zeminlerde, farklı şekillerde alternatif arayacaklardır. Halk demokratik özerkliğini ilan etmiş durumda. Bunun için de HDP'li vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla bu siyaseti, halkın göstermiş olduğunu bu direnişi linç etmek istiyorlar, karartmak istiyorlar. Bir şekilde bu siyaseti terörize etmek istiyorlar. O da görülmüştür ki onlar bu durumu başaramayacaklar, milyonların sesi bu partiyle, bu halk iradesiyle birliktedir."

'MÜCADELE DEVAM ETMELİDİR'

Direniş çağrılarında bulunan Avesta, son olarak şunları söyledi: "İçinde bulunduğumuz süreç mücadele görevini omuzlarımıza yüklüyor. Mücadeleyi yürütmek kısa zamanla değil, uzun süreli bu süreci her yerde, her alanda sürdürmek gerekiyor. Kürt gençleri, kadınları, akademisyenleri, gazetecileri olarak bu sürece sahip çıkmak gerekiyor. Mücadele sadece birkaç yerde veriliyor diye kimse bu şekil yaklaşımlara girmesin. Özgürlük gerillaları son bir haftadır çok etkili eylemler gerçekleştirdiler, devlet sistemini vurdular. Dağda, şehirlerde, cezaevlerinde büyük bir direniş söz konusu. İlerleyen insanlık değerleri için çağrımız odur ki kime ne görev ve sorumluluk düşüyorsa yapmaları, yine İmralı direnişi etrafında bu süreci büyütmeleridir. Bütün değerlerimiz Reber Apo şahsında toplanmıştır. Reber Apo, varlığımızın sebebidir. Varlığımız Reber Apo'nun varlığıyla kilitlenmiş durumda. Bütün mücadele kapıları, çözüm kapıları Reber Apo'dur. Reber Apo etrafında mücadelenin büyütülmesi gerekiyor. Mücadelemizin merkezinde Reber Apo yatmaktadır. Bu vesileyle tekrardan Lice bölgesinde şehit düşen Azad Siser arkadaş şahsında tüm devrim şehitlerini anıyor, anıları yolumuzu aydınlatacaktır diyorum. Halkımız da bu temelde şehitlerine, direnişe, mücadelesine sahip çıkmalıdır."