ANALİZ

Bab savaşını kim kazanacak?

QSD güçleri Minbic'ten Bab'a doğru bir hamle başlattı. Bir gecede 10'dan fazla köyü DAİŞ'in elinden aldı. Bab'a yaklaştı. Bab, Rakka'nın kuşatılması içinde önemli bir durak. Zira Bab alınmadan Rakka'nın kuşatılması da zor olacak.

Türkiye, Cerablus işgali için başta ABD, Rusya olmak üzere uluslararası güçlerden aldığı onayı Minbic ve Bab için de kullanmak istiyor. ABD, Rusya başta sessiz kaldı. Türkiye çeteleri ile birlikte Cerablus'tan başlayarak Rai, Ezaz, Exterin, ağır silahlarla Efrîn, Tel Rıfat, Şeyh İsa ve Şehba alanında onlarca Kürt köyünü bombalayarak yerle bir etti. Bu alanlardaki birçok köyü çeteleri ile birlikte işgal etti. İşgal ettikleri köyler sadece birer yıkıntı. Çete elemanları yada Türk askeri dışında bu köylerde canlı adına hiçbir şey kalmadı. Şu ana kadar boşaltıp, yakıp yıktığı köy sayısı Qıbbesin'e kadarki alanda yaklaşık 60 oldu. Yakılıp yıkılarak boşaltılan bu köylerdeki halkın tamamı göç etti. Binlerce aile Efrîn'e geçti. Bu köylerdeki halkın mallarına el konuldu. El konulan mallar Sultan Murad adlı çete grubu tarafından çete gruplarına paylaştırıldı. Türkiye sözde ÖSO denilen kendi çete gruplarıyla bu uygulama ile  bölgenin demografik yapısını değiştiriyor. Zira yakılıp yıkılarak boşaltılan, halkı göçertilen köylerin büyük bir çoğunluğu Kürt köyleridir. 

Türkiye bu alandaki saldırılarından sonra önce Efrîn, ilçeleri ve bağlı köylerine kimi zaman tank, top, kimi zaman piyade güçleri ile duvar örme bahanesiyle saldırdı. Efrîn ile birlikte QSD, Devrimciler Ordusu güçlerinin denetiminde olan Tıl Rıfat, Şeyh İsa, Um Hoş, Um El Qurra, Tel Battal, Sed Şehaba, Hesiye, Verdiye köylerine saldırdı. Şehba bölgesinin bu köylerinden sonra asıl hedefi olan Bab'ı almak için Bab'ın batısında olan köylere saldırdı. Türk ordusu ve bağlı çeteleri giderek kendilerini daha alt taraflara bırakarak asıl hedefi olan Bab çevresinde saldırılarını yoğunlaştırdı. Saldırıları DAİŞ'e değil, DAİŞ ile çatışma halinde olan, DAİŞ i bulunduğu yerlerden çıkarmaya çalışan QSD, Devrimciler Ordusu ve YPG ve YPJ güçlerine yönelik gerçekleştirdi. Türk ordusunun çeteleriyle gerçekleştirdiği bu saldırıların hedefi Bab oldu. Bab'ın hedef alınması Suriye sorununun çözümünün hedef alınmasıdır. Zira Kürtler ve ittifak halinde olduğu halklar, ilan ettiği federal sistemle Suriye sorununun çözüleceğini uluslararası güçlere kanıtladı. Bab Kuzey Suriye Federal Sisteminin sınırlarının tamamlanması demektir. Ayrıca Kuzey Suriye Demokratik Federasyonunun içinde yer alan Efrîn, Kobanê kantonlarının birleşmesi ile böylelikle federasyon içinde yer alan kanton ve bölgelerin birbirine bağlanması demektir. Türk ordusu ve bağlı çetelerinin Bab'ı hedeflemesinin, Suriye iç savaşı için aranan çözüm yol ve modellerinin hedeflenmesi anlamına geldiği böylece anlaşılıyor. 

BAB SAVAŞI BÖLGE SAVAŞIDIR

QSD Sözcüsü Tellal Sılo, Türk ordusu ve çetelerinin Bab taraflarına kadar inmesi durumunda kendileri ile karşı karşıya geleceklerini açıklamıştı. Türkiye Bab'dan önce Şehba'da QSD güçleri ile karşı karşıya geldi. Çünkü savaş uçakları, tank, top, havan, obüs ve grad füzeleriyle ellerinde olan alanlara saldırdı. Bazı kayıplar verdirdi. 3 gün kadar aralarında şiddetli çatışmalar yaşandı. Uluslararası güçlerin fiili yada kapalı kapılar ardında yaptıkları uyarılarla Türk ordusunun savaş uçaklarıyla saldırıları durdu ancak tank, top, havan, grad füzeleriyle saldırılarını sürdürüyor. Türk ordusu ve çetelerinin saldırıları Bab çevresi ve köylerinde yoğunlaşınca, QSD güçleri ve Devrimciler Ordusu arasında daha şiddetli olmaya başladı. Aslında bir anlamda bölge savaşının sinyalleri verilmeye başlandı. Zira Türk ordusu ve çetelerinin Bab ve çevresine yönelik saldırılarının devam etmesi durumunda sadece bir QSD bileşeni olarak YPG, YPJ güçleri çatışmalara katılmayacak; YPG, YPJ güçleri Bab'ı kendileri için bir var olma yok olma olarak gördüğü için seferberlik şeklinde bu alandaki saldırılara karşı savunmaya geçecek. Bu da direkt Rojava'nın Türkiye ile savaşa girmesi demektir. Bu, Rojava'daki ABD ve Rusya'nın Halep'teki varlığı, hedeflerinin de tehlikeye girmesi demektir. O yüzden Bab Kürtler, Kuzey Suriye Federasyonunda yaşayan tüm halklar için bardağı taşıran son damla olacak. Bunu fark eden ABD'li Koalisyon Güçleri Sözcüsü, Türkiye'nin yapılan planlamayı aştığı, bundan dolayı korsan saldırılar gerçekleştirdiğini açıkladı. Bundan sonra Türkiye'ye Koalisyon Güçleri olarak destek vermeyeceklerini de açıkladı. 

ABD, Koalisyon Güçleri ve Rusya, Bab çevresindeki gelişmelerin bir bölgesel savaşa doğru gittiğini baştan beri biliyordu. Ancak bir anlamda Türk ordusu ve bağlı çetelerinin saldırıları ile Kürtler ve ittifak halindeki halklar ve güçleri daha fazla kendilerine çekmek için göz yumdular. Saldırıların bir bölgesel savaşa doğru gittiği ortada. Türkiye'nin yayılmacı, işgalci amaçlarının açıklamalarla önünü almaya çalışıyorlar. Ancak şu ana kadar yaptıkları sadece açıklamalardan ibarettir. O yüzden hâlâ ciddi

bir bölgesel savaş tehlikesi olduğunu söylemek mümkündür. Zira Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkanlık heves için içeride Kürtler ve demokratik çevrelere karşı başlattığı saldırılardan ötürü yaşadığı sorunları bir bölgesel savaşla aşma çabasında. Ayrıca izlediği yeni Osmanlıcı, işgalci ve emperyal politikalarını gerçekleştirmenin peşinde. Bu yüzden amaçları bir bölgesel savaş çıkarmaktır. Bu bölgesel savaşın merkezi ise şu anda Bab olmuş durumda. Ancak bu bölgesel savaşı Türkiye'nin kazanamayacağı da ortada. Zira Rojava Devrimi ile ortaya çıkan Kürtler, uluslararası alanda şu an en fazla yükselen bir değerdir. O yüzden uluslararası güçler Kürt güçleriyle ittifak yapma çabasında. Rojava'da bu ittifaklar açık bir şekilde ortaya da çıkmış durumda. Bir yandan ABD diğer yandan Rusya, bu ittifakı daha fazla kendine çekme çabasında.

KÜRT İŞBİRLİKÇİLER DE YER ALIYOR

Türkiye sadece ÖSO adını verdiği gerçekte ise birçoğu DAİŞ ve Nusralı olan çete gruplarıyla bölgede etkili olmaya çalışmıyor. Bu grupların yanı sıra savaşçı sayısı belki 20'yi geçmeyen Selehattin Ketibesi adlı grup da Şehba, Efrîn ve Bab çevresinde Kürtlere yönelik saldırılarda yer alıyor. Bu grubun siyasi sözcüleri konumunda olan Fuat Aliko Türkiye, Türkmenler ve ÖSO grupları ile Cerablus'tan başlanarak bir bölge oluşturacaklarını, bölgeyi YPG'den temizleyeceklerini daha önce açıklamıştı. Efrînli Bewar Mustafa yönetimindeki bu grup 2012 yılında Halep Eşrefiye Mahallesi'ne saldıran gruptur. Bu saldırıda 9 sivil yaşamını yitirmişti. Bu grup Şêx Meqsûd'a yönelik Nusra ve diğer SUK çete gruplarının gerçekleştirdikleri tüm saldırılarda yer alıyor. Aynı zamanda 2014 yılında Ehrar Şam grubu ile birlikte Tel Hemis ve Tel Bırak'ta YPG güçlerine saldıran gruptur. Tel Hemis ve Tel Bırak saldırılarından sonra, bu saldırılarda yer alıp YPG'ye kayıplar verdirdiklerini resmi olarak açıklamıştı. Bu saldırılarla bir kez daha, Türkiye'nin Rojava'ya yönelik saldırılarında Kürt işbirlikçilerinin yer aldığı ortaya çıkmış oldu. 

EZAZ'DAKİ ÇATIŞMALAR

Türkiye'nin Bab çevresindeki amacı yapılan açıklamalarla şimdilik durunca, Ezaz'da bir anda gruplar arası çatışmalar başladı. Aslında bu bir çatışmadan çok, Sultan Murad, Nurettin Zengi, Ehrar Şam gibi grupların Asifet Şimal adlı gruba saldırmasıydı. Asifet Şimal grubu 2011 yılında Türkiye tarafından kurulmuş bir Türkmen grubudur. Grubun başında Ömer Dadiği adında biri vardı. Bu grubun ilk icraatı 2012 Eylül ayında Efrîn'in Şera nahiyesine bağlı Qestel Cindo köyüne yönelik saldırıydı. Aynı yıl Dadiği öldürüldü. Grubun başına Ebu Ali Sicu adında bir arkadaşı geçti. Sicu son güne kadar Türkiye'ye bağlı biriydi. Zira 2014 yılında DAİŞ kendilerine saldırınca önce Qestel Cindo Tepesi'ndeki YPG güçlerine sığındı, savaşçılarıyla birlikte. On gün sonra 85 savaşçısıyla gidip Türkiye'ye teslim oldular. 2015 yılı bahar aylarında yeniden Ezaz çevresine döndüler. Grup sorumlusu bir dönem ABD ile iyi ilişkiler geliştirmişti. Bir anlamda Türkiye'den çok ABD'ye yaklaştıklarını belirtmek mümkün. Sultan Murad, Nurettin Zengi ve Ehrar Şam gibi grupların bu gruba saldırması ABD ile iyi ilişkiler içinde olan grupların tasfiye edilmesi demektir. Böylelikle aslında Türkiye Koalisyon Güçleri ile iyi ilişkiler içinde olan grupların tasfiyesine başladı, demek yerinde olur. Zira Türkiye bölgede sadece kendisine bağlı Sünni gruplar dışında başka hiçbir gruba yaşam hakkı tanımamaya çalışıyor. Bu politika geçmişten beri izleniyor.

Bölgede bu gelişmeler yaşanırken QSD güçleri bir süreden beri bekledikleri, Minbic'ten Bab'a doğru bir hamle başlattı. Bir gecede 10'dan fazla köyü DAİŞ'in elinden aldı. Bab'a yaklaştı. Bab, Rakka'nın kuşatılması içinde önemli bir durak. Zira Bab alınmadan Rakka'nın kuşatılması da zor olacak. 

Bölgede gelişmeler bu yönlü seyrederken önceki gün yapılan açıklamalardan sonra, Türkiye şimdilik sessiz görünüyor. Ancak Bab'ın içinden DAİŞ'i ve çevreden ise kendisine bağlı grupları harekete geçirerek QSD güçlerine yönelik saldırıları geliştireceği tahmin ediliyor. Çünkü şimdiye kadar hep böyle bir taktik izlendi.