Berekat: Direnişi yansıtmak tüm gazetecilerin görevi

Rojava Özgür Basın Birliği Başkanı Berekat, tüm gazetecilere mesleklerine sahip çıkıp Nusaybin ve Kuzey Kürdistan genelindeki direnişi yansıtmaya çağırdı.

Rojava Özgür Basın Birliği Başkanı Berekat, tüm gazetecilere mesleklerine sahip çıkıp Nusaybin ve Kuzey Kürdistan genelindeki direnişi yansıtmaya çağırdı. Berekat, uluslararası kamuoyunun sessizliğini kırmak için başlattıkları "Sessizliğe Hayır Kampanyası"nı kararlılıkla sürdürdüklerini de belirtti.

Bugün, 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü. Kürt gazeteciler günlerini büyük baskılar altında ancak hakikatte ısrar ederek karşılıyor. Kuzey Kürdistan’da gazeteciler aynı zamanda çeşitli saldırılara uğrayıp cezaevlerine doldurulurken, Rojava Kürdistan’daki gazeteciler de “Sessizliğe Hayır Kampanyası"yla haber nöbetlerini sürdürüyor; Kuzey'deki halkın ve meslektaşlarının sesine güç katmaya çalışıyor.
Sessizliğe Hayır Kampanyası Sözcüsü ve Rojava Özgür Basın Birliği Başkanı Ekrem Berekat, kampanya ve Nusaybin izlenimlerine ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.

SESSİZLİĞİ KIRMAK İÇİN KAMPANYA

Kampanyayı hangi hedefler doğrultusunda ve nasıl başlattınız?
7 Haziran  seçimlerinden sonra AKP uzun süre hükümet kurmadı.  HDP seçimlerden başarılı çıkınca AKP tek başına hükümet kuramadı. Bundan dolayı çeşitli hilelerle yeni seçimleri gündeme getirdi ve aynı zamanda Kuzey Kürdistan’a saldırdı. Özellikle 1 Kasım seçimleri sonrası bu savaşı çok daha boyutlu yürüttü. Çünkü Kuzey Kürdistan seçimlerde AKP’yi kabul etmemişti. Bu defa Kürt halkından intikam alırcasına onları yok etme saldırılarına başladı. Bu saldırılarda birçok Kürdistan şehri yıkıldı ve yakıldı. Özellikle Cizre tamamen harabeye dönüştürüldü. Birçok sivil katledildi, yaralı insanlar canlı canlı yakıldı. Ama tüm bunlara karşın uluslararası alanda, yine sivil toplum kuruluşlarında, uluslararası insan hakları kuruluşlarından ses çıkmadı. Tabii bu sessizlik Türk devletini daha da cesaretlendirdi ve Sur’a, Şırnak’a vb. şehirlere saldırdı. Botan hattında neredeyse AKP’nin tankları ve toplarıyla vurulmayan Kürt şehri kalmadı. Yine Türk devleti gerçekleri yansıtmak isteyen basına karşı ciddi saldırılar ve operasyonlar geliştirdi. Özellikle özgür basın üzerine çok ciddi saldırılar gerçekleştirildi. Örneğin Azadiya Welat gazetesinden Rohat Aktaş  yaşananları yerinden izlemek üzere  gittiği Cizre’de direniş bodrumunda diğer yaralılarla birlikte yakılarak katledildi. Ama tüm bunlara karşı da uluslararası toplumda yine de ciddi bir sessizlik yaşandı.

Ve Türk devletinin saldırıları devam etti. En son Nusaybin üzerine bu saldırılar çok şiddetli bir şekilde geliştirildi. Biz de Rojava Özgür Basın Birliği olarak  bu sessizlik ortamının aşılıp Türk devletinin insanlık dışı saldırılarının kırılması için ne yapabiliriz, diye tartışmaya başladık. Rojava'daki bütün gazetecilerle birlikte 3 toplantı gerçekleştirdik ve “Sessizliğe Hayır” isimli kampanyamızı başlatmaya karar verdik. Kampanyamızın 1. hedefi uluslararası toplumda, basının ve demokratik çevrelerin Kuzey Kürdistan’da gelişen insanlık dışı saldırılar karşısındaki sessizliğini kırmaktır. 

Kampanya bünyesindeki çalışmalarınız neler? 
Kampanyamız 3 Nisan’da başladı. Rojava'daki bütün gazeteciler sınırda bir eylem gerçekleştirdik. Gazete, site, ajans, radyo, televizyon vb. Rojava'daki 72 basın-yayın kurumu bu kampanyaya katılım sağlıyor. 3 Nisan'da gerçekleştirdiğimiz eyleme de tümden katılım gerçekleşti. 3 Nisan günü bütün Qamişlo’nun gündemi Nusaybin’di. Biz sınırda canlı yayın gerçekleştirdik. Bu eylemden sonra Kuzey Kürdistan ve özellikle  Nusaybin’de yaşanan çatışma ve savaşı takip etmek için bir büro oluşturduk. Çalışmalarımızı bu bürodan günlük olarak yürütüyoruz. Günlük olarak 3 basın emekçisinden oluşan bir grup sınıra gidiyor ve tüm gün boyunca Nusaybin’de yaşanan savaşı ve gelişmeleri takip ediyor.  Ekiplerimiz aldığı bilgileri haber,  görüntü ve fotoğraf olarak genel kamuoyu ve dünyayla paylaşıyor. Bu video, foto ve görüntüleri logosuz bir şekilde bütün dünyadaki basına gönderiyoruz. 

DIŞ BASINDAN NÖBETE KATILIM

Kampanyamız başladıktan sonra dünya basınından da ilgi gördü. Kampanyanın başlaması ardından 2 İtalyan, 2 Alman, 2 Kolombiyalı gazeteci de Qamişlo’ya gelerek kampanyamıza katıldı. Nusaybin sınırından Nusaybin’de yaşananları izleyerek kendi ülkelerindeki  basın-yayına gönderdiler. 
Kampanyamız sürüyor. Gece gündüz Nusaybin’deki  çatışmaları takip ediyoruz.  Bütün basına gönderiyoruz ve ayrıca isteyenler olursa da paylaşıyoruz. Şimdiye kadar da haber takibimizde çekilen foto ve görüntüler, yine yapılan haberler dünyada bazı basın kuruluşunda yayımlandı. 

TÜRK DEVLETİNİN HEDEFİ OLDULAR

Qamişlo-Nusaybin sınırında haber nöbetini gerçekleştiriyorsunuz. Türk devletinin haber nöbeti ekiplerine de saldırıları oldu. Nöbet ekiplerinde en sık yer alan gazetecilerden biri olarak bu saldırıları biraz anlatabilir misiniz?
Bu kampanyanın başladığı 2. gün Türk devleti bizi direkt tehdit etti. Twitter'da, bazı sitelerde işte "bunların hakkı bir havan topudur; bir havan atıp onları yok edelim” şeklinde paylaşımlar yaptılar. Bir de bize direkt bu şekilde mesaj yolladılar. Tabii bu mesajlarda belirttiklerini pratik olarak da uyguladılar. 6, 7, 8 Nisan günlerinde bizi direkt hedef aldılar ve havan topu attılar, mermi attılar. İşte o zaman havan attıklarında “biz hedefi şaşırmamışız; istersek hedefi de vururuz” şeklinde paylaşımlar yapıldı. Aslında günlük olarak haber nöbetindeki arkadaşlarımızın üzerine ateş açıyorlar. Özellikle bu son birkaç gündür haber nöbetindeki arkadaşlarımız daha fazla hedef alınıyor. 17 Nisan günü Nusaybin’de savaş çok şiddetliydi. Şehre en vahşi şekilde saldırıyorlardı. Nusaybin’den gelen bombardıman sesleriyle bütün Qamişlo yankılanıyordu. Biz de gece saat 12.00’de sınıra gittik ve çekim yaptık. Direkt bizi hedef aldılar. Yerimizi değiştirdik, ikinci kez yine hedef aldılar ve doçkayla  üzerimize ateş açtılar.  Ertesi sabah ve öğlen ben, K24’ten Ekrem Salih ve Kurdistan TV çalışanı Candar Hesen üçümüz haber nöbetindeydik, yine ateş açtılar. Biz daha sonra öğrendik ki o gün Türk askerleri  sınırı geçmişler. Yani  bilinçli olarak sınırı geçmişler. Çekip belgelemeyelim diye o gece bizi çok daha yoğun hedef aldılar. Termal kullanarak direkt görüntü alıyorlar. Kampanya çerçevesinde günlük olarak haber nöbetine çıkan ekiplerin üzerine Türk devleti sürekli ateş açıyor. 

'NUSAYBİN'DEN ROJAVA'YA DA SALDIRIYORLAR'

Zaten Türk devletinin saldırıları sadece Kuzey Kürdistan ve Nusaybin’le sınırlı kalmıyor, aynı zamanda Rojava'yı da hedef alıyor. Son Nusaybin saldırılarından yani 14 Mart'tan  bu yana Qamişlo’da Türk ordusunun attığı mermilerle 2 sivil yaşamını yitirdi, 8 sivil de yaralandı. Mesela 3 gün önce bir çoban hayvanlarını otlamaya götürüyor, askerler sınırdan direkt üzerine ateş açıyor. 6 koyunu telef ediyorlar ve çoban da oradan kaçmak zorunda kalıyor. Rojava'yı da bilinçli yapıyorlar. Qamişlo’nun da boşalmasını istiyorlar. Bize “Qamişlo rahat yatmasın. Nusaybin’den sonra sıra Qamişlo’nundur” şeklinde mesajlar yolluyorlar.  

'NUSAYBİN HALKI KOBANÊ'DEKİ GİBİ DİRENİYOR'

Nusaybin izlenimlerinizi de anlatabilir misiniz?
Türk devleti şu anda Nusaybin şahsında Kürt halkının iradesini kırmak istiyor. Yani zaten aylardır saldırıyor Nusaybin üzerine ama neredeyse  bu son bir buçuk aydır aralıksız Nusaybin’e saldırıyor ama yine de başarılı olamıyor. Nusaybin’de aralıksız bir direniş sürüyor ve bu direniş Kobanê direnişinden daha az bir direniş değil. Türk devleti tankla-topla vurmasına hatta yasak olan fosfor bombası gibi bombaları kullanmasına rağmen bu halkın iradesini kıramıyor, kıramayacak. Çok zor koşullarda suyun, elektriğin, ilacın olmadığı koşullarda Nusaybin’de büyük bir direniş gelişiyor. Türk devleti şu anda sadece Nusaybin’i yakıp yıkmakla kalmıyor. Aynı zamanda şehrin enkazlarını da kepçelerle kaldırıp bilinmeyen bir yere atıyor. Arkasında işlediği insanlık suçunun delillerini bırakmak istemiyor. Kobanê’deki gibi oranın da insanlık tarihine geçmesini istemiyor. Ama elimizde her şeyin delilleri var. Şehri nasıl tanklarla-toplarla vurduğunun, nasıl bombalar kullandığının ve enkazları nasıl yok ettiğinin delilleri; görüntülerimiz var. Ve bunları tüm dünyayla paylaşırken aynı zamanda arşivliyoruz. 

'İKTİDARIN ETEĞİNE YAPIŞMAK GAZETECİLİK DEĞİL'

Uluslararası alanın bu sessizliği gösteriyor ki, onlar da bu komplonun parçalarıdır. Yani Kürt halkı üzerine yürütülen soykırım saldırılarına katılıyorlar. Bu kampanyayla bir nebze olsun Nusaybin ve Kuzey Kürdistan’da yaşananları uluslararası alanda yansıttık. Şu an çektiğimiz görüntüler bazı Alman, Rus, Arap, Ermeni, Fransız, İtalyan ülkelerinde yayımlanıyor. Biz basına çağrı yaparken gazetecinin özelliklerine vurgu yaptık. Çünkü gazetecilik, habercilik iktidarların eteğine yapışmak değildir. Gazetecilik toplumun acılarını ve yaşamını yansıtmak ve gerçeği açığa çıkarmaktır. Bu çerçevede tüm dünyadaki gazetecileri haber nöbetine katılmaya ya da en azından var olan görüntüleri alıp paylaşmaya çağırdık. Yine aynı çağrıyı yapıyoruz.

'GAZETECİLER DİRENİŞ GERÇEĞİNİ YANSITMALI'

Kürt Gazeteciler Günü'nde, meslektaşlarınıza bir mesajınız var mı?
Kuzey Kürdistan’da özgür basın emekçileri çok ciddi bir baskı ve tehtid altında. Türkiye’de gazetecilerin üzerine ateş açılıyor, kameralar önünde kafalarına silah dayanıyor, cezaevleri gazetecilerle dolu. Özellikle DİHA’nın en fazla muhabir sayısının cezaevinde olduğu biliniyor.  Kuzey Kürdistan’daki özgür basın emekçilerini gazetecilik ilkelerine bağlılıklarından dolayı da tebrik ediyoruz. Onlar gerçek gazetecilik yapıyorlar. Hakikati açığa çıkarıyorlar. Biz de her zaman onları destekliyoruz. Gerekirse biz de Kuzey Kürdistan’a geçip bu savaşı ve direnişi takip edeceğiz. Bedeli ne olursa olsun vermeye ve halkımızın sesine ses olmaya kararlıyız.
Buradan tüm dünya basınına da sesleniyorum... Gazeteciliğe, kimliklerine sahip çıksınlar. Çünkü gazeteci insanlık için çalışır. Şu an Kuzey Kürdistan’da ve Nusaybin’de Türk devletinin vahşi saldırılarıyla insanlık katlediliyor ve kendini gazeteci olarak tanımlayan herkes bunu izleyip dünyaya yansıtmalıdır. Yine bu saldırılar karşısında eşi benzeri görülmemiş bir direniş yürütülüyor ve bunu dünyaya yansıtmalılar. Gazeteci devletin ve iktidarların değil, toplumun ve ezilenlerin yanında olmalıdır. Zaten gazeteciliğin kendisi gerçeği açığa çıkarmaktır, iktidarların çıkarları doğrultusunda gerçeği görmezden gelmek veya gözlerini kapamak değil. Zaten iktidarın yanında olan gazeteci değil, devletin hizmetkarı ve kölesidir. 

Bütün dünyadaki gazetecilere sesleniyorum; başta Nusaybin olmak üzere Kuzey Kürdistan direnişine sahip çıkmalılar. Eğer Kuzey Kürdistan’a gidemiyorlarsa Rojava'ya gelip buradan haber nöbetimize katılabilirler. Nusaybin Kuzey Kürdistan’ın yaşadıklarının bir görüntüsü, aynasıdır.  Tabii bu çağrılarımıza cevap verenlerde çok oldu. Günlük olarak farklı ülkelerden basıncılar gelip haber nöbetine katılıyorlar da ama daha fazla katılmak ve Nusaybin’i yansıtmak gerekiyor. Biz de bedeli ne olursa olsun bu kampanyamızı sürdüreceğiz. Tüm uluslararası kurum ve kuruluşları Nusaybin ve Kuzey Kürdistan’da yaşananlar karşısında sessiz kalmamaya, bu halkın yanında olmaya çağırıyoruz. Sessizlik sadece Türk devletinin ve komplocuların işine yarar ve onların ortağı olunur.