CİK Kongresi sonuç bildirgesi açıklandı

Civaka İslami ya Kurdistan-CİK olağanüstü kongresi sonuç bildirgesi açıklandı. Bildigede, tüm müslümanlara Kürdistan’daki zulme karşı direniş çağrısı yapıldı.

Civaka İslami ya Kurdistan-CİK (Kürdistan İslami Topluluğu) olağanüstü Kongresi 21 Mayıs’ta Almanya’nın Essen kentinde gerçekleşti. Kongreye, Avrupa’nın tüm ülkelerinden 270 delege katıldı.

Kongrede 33 kişiden oluşan Şura, Genel Başkan ve Koordinasyon kurulu’nun belirlendi. 33 kişilik Şura kurulunda 11 kadın 22 erkek üye görev yapacak.

Tevgera Civaka İslami ya Kurdistane-CİK, 27 Temmuz 9 Ağustos 1993’te Kürdistan dağlarında bir araya gelen Kürdistan Alimlari tarafından kurulan ‘Kürdistan İslami Hareketi’ne dayanıyor. Kürdistan İslami hareketi çeşitli aşamalardan geçerek bugüne kadar varlığını sürdürdü. Hareketin ismi ve amblemi 2006 yılında Tevgera İslami ya Kurdistan-CİK olarak değiştirildi.

CİK olağanüstü kongresi 21 Mayıs 2016 tarihinde Almanya’nın Essen kentinde gerçekleşti.

CİK Kongresi sonuç bildirgesinin tam metni şöyle:

CİK KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ:

Civaka Îslamî ya Kurdistan delegeleri bu minval üzerine 21 Mayıs tarihinde Almanya'nın Essen kentinde toplanmış, yoğun tartışmalar yürütmüş, istişarelerde bulunmuşlardır.  

Kongre bileşenimiz aşağıdaki hususları karar altına almış ve kamuoyu ile paylaşmayı uygun görmüştür.

-Hz. Peygamber’den Hz. Ali’nin vefatına kadar İslam dünyasında adil, demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi nizam tesis edilmiştir. Emevi sultasıyla birlikte İslam dini özünden uzaklaştırılarak İslam adına kabileci, ırkçı, ayırımcı, zalim-baskıcı ve bir dikta rejim oluşturulmuştur. Oluşturulan bu rejimlerle birlikte günümüze dek gelen ve İslam'ın özüne aykırı, toplum bilincini çarpıtan ve bulanıklaştıran bir devlet sistemi ve anlayışı hakim kılınmıştır. 

İslam dini adına geliştirilen bu müfsit (fesat) anlayışın sonucu olarak İslam coğrafyasında kan, zulüm adeta bir kader haline getirilmiştir. İslam alemine barış ve huzurun getirilmesi, adaletin sağlanması için dini dejenere eden bu anlayışların insan ve İslam bünyesinden sökülüp atılması dini ve içtimai bir görev olarak belirlenmiştir.  

Civaka İslami ya Kurdistan bu görevi büyük bir sabır ve özveriyle yerine getirme çabası içinde olacaktır.

Civaka İslami ya Kurdistan “Medine Sözleşmesi” temelinde hoşgörü, müsamaha ve ortak yaşamayı esas alır. Medine sözleşmesinde etnik, dil ve din bakımından birbirinden farklı guruplar aynı coğrafya üzerinde barış ve huzur içinde yaşamayı kabul etmişlerdir. Her guruba kendi içinde otonom hakkı tanınmış, dış saldırılara karşı ortak hareket etme yükümlülüğü getirilmiştir. 

Civaka Îslamî ya Kurdistan toplumsal sorunların çözümünde Medine sözleşmesinin esaslı bir rol oynadığına ve oynayacağına inanır. Cemaatimiz Kürd ve Kürdistan sorunun Medine sözleşmesine uygun olarak çözümü için tüm tarafları sulha davet eder. 

-Civaka Îslami ya Kurdistan Bakara suresinin 208. ayetinde "Ey iman edenler, hep birlikte barış dairesine girin!” emri gereğince Müslüman toplum, millet ve devletleri kendi içinde ve dışında barışı tesis etmeye çağırır. 

“Eğer müminlerden iki kesim savaşırsa bu kardeşlerinizi barıştırın. Şayet buna rağmen biri öbürüne karşı saldırılarına devam ederse Allah’ın emrine dönünceye kadar siz de saldırgan tarafla mücadele ediniz!” (Hucurat: 49/9) Bu ayeti kerime gereğince Müslümanların barış ve sulh için çaba içinde olmaları, barışa gelmeyenlere karşı mücadele etmeyi de görev olarak belirlemiştir.   
Civaka, Maide suresinin 32. ayeti gereğince "İslam adına insanı katletmenin İslam'da yeri olmadığı prensibini" esas alır. 

"İşte bu yüzdendir ki İsrail oğullarına şöyle yazmıştık: Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere)bir Cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmekteler."

Bu ayet gereğince İslam adına dünyanın herhangi bir yerinde (Paris, Bürüksel, Ankara, Suruç vb) sivil masum insanları katletmeyi İslam karşıtlığı olarak görür.  

-Cemaatimiz "dinde zorlama yoktur-Bakara 2-256)" diye buyuran Kuran ayetine sadık bir duruş sergiler. 

"Eğer Allah isteseydi tüm insanları Müslüman yapardı." Bu ilahi emir gereğince Cemaatimiz tüm inançlara karşı hoşgörü içinde olmayı esas alır.Zorlama ancak ve ancak münafıkların sayısını çoğaltır. Toplumda fitne ve fesadın türemesine yol açar. 

-Cematimiz her koşulda sorunların barış içinde çözülmesini arzular ve temmeni eder. Ancak buna rağmen bir toplum veya cemaat saldırıya, zulme ve hakarete uğradığında meşru savunmasını haklı görür. 

Meşru savunma durumunu iki şartın aynı anda gerçekleşmesine bağlar:

1)Zulme maruz kalmak: “Zulme maruz kalanlara hakları çiğnendiği için savaş izni verildi. Allah’ın onlara yardım etmeye kesinlikle gücü yeter. Onlar,‘Rabbimiz Allah’tır’ dediler diye haksız yere yurtlarından çıkarıldılar”. (Hac: 22/39-40) 

2)Karşı tarafın savaş açması: “Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın fakat aşırı gitmeyin/haddi aşmayın, zira Allah aşırı gidenleri sevmez”. (Bakara:2/190). 

“Aşırı gitmeyin/haddi aşmayın” emri, savaş halinde bile sivil-savunmasız insanların (kadın, çocuk, yaşlı) dokunulmazlığını ifade eder. Hatta bir çok İslam alimi buna ağaç kesmemeyi, orman, ev ve tarla yakmamayı da dahil eder. 

Cemaetimiz insan yakmayı, kafa kesmeyi, ceset teşhirini İslam ahlakı, hukuku ve akaidine karşı bir tutum olarak değerlendirir. 

Ebû Davud’un kaydına göre Hz. Peygamber savaşlarda yakalanan düşman askerlerinin yakılmasını yasaklamıştır. “Sahih-i Buharî” ve onun şerhi olan “Fethü’l-Barî”de geçen bir rivayete göre iki kişinin yakılması için bir birlik gönderen Hz. Peygamber, birlik yola çıkınca Allah tarafından bunun doğru olmadığı yönünde uyarılmış, o da o kimselere haber göndererek şöyle demiştir: 

“Ben size falanca ve filancayı yakmanız için talimat vermiştim. Fakat Allah’tan başka kimse ateşle yakamaz. Dolayısıyla onları yakalarsanız yakmayın”. Savaşta öldürülen bir patriğin başı Medine'ye Hz. Ebû Bekir'e gönderildiğinde bunu hoş karşılamamış ve şöyle demiştir: “Bir daha kimsenin kafasını kesip bana getirmeyin”. Yanındakiler düşmanın da bunu yaptığını söylenince şu karşılığı vermiştir: "Farslar'la Bizanslılar'ı mı örnek alacağım?" (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, Haydarabad 1344, IX, 132). 

Civaka İslami ya Kurdistan her türlü ırkçılığı ve asimilasyonu Allah iradesine ve Kur’an’a karşıtlık olarak kabul eder. Dillerin ve renklerin hor görülmelerini cahiliye adetleri olarak  telakki eder. Zira bir ayette ‘’Onun ayetlerinden biri de dillerinizin ve renklerinizin ayrı ayrı olmasıdır.’’ (Rum Suresi 22) denilmektedir. 

İslam diyarında kahir ekseriyeti Müslüman olan 40 milyon Kürt milletinin hala dillerinin eğitim dili olmaması, yasaklanması, resmiyete kavuşmaması İslam dünyası için bir vabaldir. Başta Kürt dili ve lehçeleri olmak üzere bütün dillerin Allah’ın ayetleri olduğundan hareketle serbest bırakılmaları ve bu dillerin gelişmesi için gerekli çaba ve hassasiyetin gösterilmesi her Müslüman için farzı vaciptir. 

Cemaetimiz devletler eliyle yapılan asimilasyon kadar otoasimilasyonu da yanlış bir tutum olarak telaki eder. Bu nedenle her toplumun kendi dilinde vaaz ve hutbe verilmesi kuralını esas alır. 

Cemaetimiz Kürdlerin kendi ana dillerinde eğitim görmelerini ve kendi kendilerini yönetmesini hem insani hem de İslami bir hak olarak telaki eder. 

Cemaetimiz bu çerçevede kendilerini İslami vasıflarla takdim eden cemaat, parti, dernek, sendika gibi kurum ve kuruluşların Kürd milletinin haklı davası yanında yer almasını talep eder. 

Civaka İslami ya Kurdistan "Sizi aynı özden yarattık” (Müminun 12) ayetinden hareketle hak, görev ve sorumluluklar açısından kadın ve erkeği aynı bütünün birer parçası olarak kabul eder. Kadının toplum içinde aktif olarak rol almasını önemser ve destekler. 

İslam adına hareket ettiğini söyleyen IŞID benzeri oluşumların kadını köleleştirme, Muta nikahı adı altında tecavüzü ve cariye haline getirmeyi İslam dışı bir uygulama olarak görür. Bu zulme maruz kalan kadınların özgürlüklerine kavuşması için çaba içinde olur. 

-Cemaetimiz geleceğimizin teminatı olan gençleri geleceğe hazırlama babında yaşamın her alanında inisiyatif verilmesini önemser. Sömürgeci devletlere ait medrese, dernek ve cemaatlere ait yerlerde yanlış yönlendirilmelerine karşı mücadele eder. 

Civaka İslami ya Kurdistan, doğal ekolojik dengenin bozulmasını sebebiyet veren faaliyetleri mekruh ve haram sayar. Bu dengenin ülke ve evrensel bazda sağlanması için çaba içinde olan kurumlarla ortak çalışma içinde olur. 

Bilindiği üzere Medine Sözleşmesinde Medine ortak vatan olarak benimsenmişti.  Ka’b b. Malik bu ortak vatanın sınırlarını tespit etmiş ve bu sınırlar içerisinde ağaçların kesilip yakılması, yeşil otların koparılması, yakılması, doğal dengenin ve yaban hayatının korunması için  hayvanların avlanması yasaklanmıştır. 

Doğal dengenin korunması ilahi bir emirdir. "Göğü Allah yükseltti ve  mizanı (dengeyi ) o koydu. Sakın dengeyi bozmayın'.  ( Errahman 7 ve 8)

-Cemaatimiz sosyal adaletin sağlanmasını İslami bir icap olarak değerlendirir. 

Toplumda adil paylaşımı ve Allah'ın verdiği rızıktan her insanın ihtiyaçları düzeyinde payidar olmasını gerekli görür. "İşçinin alın teri kurumadan hakkını verin" diye buyuran Hadis-i Şerif kuralı gereğince hareketimiz sömürüye karşı durur işçi ve emekçi kitlelerin haklarını savunur. 

Cemaatimiz Kürd halkının haklı davası kadar ezilen ve sömürülen bütün Müslümanların davasını zulme karşı direniş ve kutsal bir mücadele olarak değerlendirir. Bu anlamda Filistin halkının yanında olduğunu önemle vurgular. Bu nedenle dünyadaki Müslümanların dayanışmasını önemser ve talep eder

Civaka İslami ya Kurdistan siyasi nedenlerden tutuklanan, işkence gören, haksızlığa maruz kalan herkesin derhal serbest bırakılmasını talep eder. Bu çerçevede başta sayın Öcalan olmak üzere mahkumlar üzerindeki her türlü baskı ve tecridin derhal sonlandırılmasını talep eder. 

Cemaetimiz siyasi nedenlerden dolayı adam öldürmeyi ve idam cezalarını İslam dışı bir uygulama olarak telaki eder. Bu çerçevede Suudi Arabistan ve İran'a idamların durdurulması için çağrıda bulunur. Bu ülke yönetimlerinin insan haklarına riayet etmesi için uluslararası düzeylerde baskı kurulması için etkin bir çalışma yürütür. 

-Cemaatimiz Mazlum halkımızın, reyleri ile seçilen HDP li vekillere karşı, geliştirilen bu zalim ve haksız darbeyi kınar ve hakımızın iradesine yapılan bu zorba yaklaşımın düzeltilmesini ister.

-Civaka İslami ya Kurdistan, Kürd alimlerine, melle ve şeyhlerine "zalimlere karşı mazlumların yanında yer almaya, Ehmedê Xanî, Şeyh Said, Seyit Rıza, Mela Abdullahê Timoqî, Said Nursî ve Cemaetimiz şehidlerinin yolunda yürümeye davet eder.