Çözüm direnişle gerçekleşir/Hüseyin Ali

AKP yandaşı bazı yazarlar birkaç ay sonra yine çözüm süreci başlayabilirmiş gibi makaleler yazıyorlar. Bunlar tamamen özel savaşın psikolojik harekatları olmaktadır... AKP'ye karşı tutum ve mücadelede gevşeklik yaratmak amaçlanmaktadır.

AKP yandaşı bazı yazarlar birkaç ay sonra yine çözüm süreci başlayabilirmiş gibi makaleler yazıyorlar. Bunlar tamamen özel savaşın psikolojik harekatları olmaktadır. AKP devletinin çok şiddetli saldırdığı dönemde toplumda ve demokrasi güçlerinde AKP'ye karşı tutum ve mücadelede gevşeklik yaratmak amaçlanmaktadır. Böylece AKP'nin saldırılarının amaca ulaşması için zemin hazırlamaktadırlar. Bu tür söylemleri başka türlü anlamak demokrasi güçleri için gaflet olur. 

Kürt sorununun çözümsüzlüğü tamamen Türk devlet ve hükümetlerinin politikalarından kaynaklanıyor. Kürtlerle Türk devleti arasında yüz yıldır süren sorunlar ve çatışmalar da Türk devletinin politikalarından kaynaklanıyor. Kürt halkının varlığı resmi olarak tanınmadığı için çözüm de gelişmiyor. Hala yüz yıllık inkar ve imha politikası koşullara uydurularak sürdürülmektedir. Kesinlikle iki taraflı bir çözümsüzlük durumu yoktur. Kürt halkı son on yılda görüldüğü gibi en makul çözüm yaklaşımlarını göstermiş, ama AKP Kürt sorununun kalıcı çözümü için adımlar atmamıştır. AKP'nin adım atması için her türlü koşul ve imkanlar ortaya çıkarılmış, ama sorunu çözme zihniyeti olmadığı için bir gelişme sağlatılamamıştır. 

Herkes her gün bir daha sormalıdır; Dolmabahçe mutabakatı neden yok sayıldı, neden gerekleri yerine getirilmedi? Dolmabahçe mutabakatının gerçekleştiği dönemdeki tutumun ve ruhun pratikleşmesinin önüne kim geçti? Bu konuda bir muğlaklık var mıdır? Tayyip Erdoğan "ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum, tanımıyorum" demdi mi? Kürt Halk Önderinin Dolmabahçe Mutabakatının ruhuna uygun Newroz Mesajına "bu mesaj İmralı’yı meşrulaştırır" demedi mi? 5 Nisan’dan bugüne Kürt Halk Önderi üzerinde ağır tecrit uygulanmıyor mu? Bunlar olmamış, 7 Haziran seçimleri yok sayılmamış, 24 Temmuz imha saldırıları olmamış; Ahmet Davutoğlu defalarca 24 Temmuz’da başlattığımız savaşın doğruluğu anlaşılmıştır, dememiş gibi bu süreci kim bozdu tartışmaları yapmak, kafayı kuma gömmek olur. 

Yeni bir süreç başlar mı, başlamaz mı tartışmalarına geçen süreçte tarafların pozisyonu ve tutumlarına bakılarak anlam verilebilir. Kürt sorununun çözümsüzlüğü Tayyip Erdoğan şahsında somutlaşan zihniyet ve politikalardan kaynaklanmaktadır. Bu zihniyet ve politika değişmeden Kürt sorununun çözümünde bir süreç başlaması ve müzakerelerin yapılması mümkün değildir. Anlaşılıyor ki, Türk devletinin inkar ve imha politikaları bir daha boşa çıkarılmadan Kürt sorununda çözüm politikalarını ortaya çıkarmak söz konusu olamayacaktır. Bir daha vurgulayalım; çözümsüzlük Önder Apo, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkının tutumundan kaynaklanmıyor. Kürt tarafı geçen dönemde herkesin takdir ettiği gibi en makul yaklaşımları göstermiştir. Bundan daha makul yaklaşımları göstermesi, özgür ve demokratik yaşamdan vazgeçme anlamına gelir. Önder Apo, Türkiye'nin birliğini güçlendirecek, kalıcı istikrar sağlayarak Ortadoğu'da da örnek bir ülke haline gelecek çözüm projesini sunmuştur. Ama bu proje kabul edilmemiş, Kürt halkının özgürlük iradesinin kırılması kararı alınmıştır. Bugünkü savaş bu nedenle ortaya çıkmıştır. 

Kürt halkı Tayyip Erdoğan’da somutlaşan ve AKP Hükümetinin pratikleştirdiği bu ezme saldırısı karşısında ya boyun eğecekti ya da direnecekti. Kürt halkı on yıllar öncesinin halkı olmadığı için bu ezme ve tasfiye saldırılarına karşı direnme kararı almıştır. Kürt halkı direnişi seçtiği için savaş bu kadar şiddetlendirilmiştir. Tüm sömürgeciler ve soykırımcı güçler gibi AKP iktidarı da karşısında direnen güç görünce savaşı ve şiddeti olabildiğince tırmandırmıştır. 

Türk devletinin şu andaki politikası ve pratiği ezme ve tasfiye etme politikasıdır. Zaten sabah akşam bunu terennüm etmektedirler. Gerçek olan bu sözler ve yaşananlardır. Diğer söylenenler demagojidir; gerçeği gözden kaçırmak ve üstünü örtmek amaçlıdır. Bu tür söylemlerle yaşanan zulmün üstü örtülmek ya da hafifletilmek istenmektedir. 

Sorun, Kürt Özgürlük Hareketi değildir. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi de her an çözüme hazırdır. Türkiye'ye karşı savaşmak için savaşmak gibi bir yaklaşımı yoktur. Sadece Türk devletinin inkar ve imha saldırılarına karşı bir direniş söz konusudur. AKP Hükümeti bir çözüm iradesi ve projesi ortaya koydu da Kürtler yok mu dedi! Böyle bir şey söz konusu değildir. Çatışmalar başladıktan sonra HDP heyeti Kandil’e gitmiş, KCK sorumluları da "Dolmabahçe Mutabakatı temelinde hemen müzakerelere geçilirse devlet savaşa, biz de direnmeye ihtiyaç duymayız" demiştir. Ancak AKP iktidarı savaşı daha da tırmandırmış, şehirleri yakıp yıkmıştır. Şehirlerin yakıp yıkılması, halkın özgürlük mücadelesine verdiği desteği cezalandırmak için yapılmıştır. İlk önce direnişin olduğu mahallelere saldırıyoruz derlerken, sonra direnişin olmadığı mahalleler de hedeflenmiştir. Eğer AKP iktidarının bir çözüm politikası olsaydı, hatta çözüme yatkın bir zihniyeti olsaydı savaşı bu düzeyde kirli biçimde yürütmezdi. Bu saldırıların boyutu dikkate alındığında bir ezme ve bunun üzerinde soykırımı gerçekleştirme hedefi güdüldüğü görülecektir. 

Hiç kimse direnmeden ve mücadele etmeden AKP Hükümetinin bu politikayı bırakıp Kürt sorununun çözümünde adım atacağını beklememelidir. Ancak mücadele edilirse bu iktidarın savaş politikası çözülür ve demokratikleşmenin önü açılır. Sadece AKP'nin kurduğu ittifaklara bakılırsa bile bu iktidarın cibilliyeti anlaşılır. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü önünde tek engel vardır, o da AKP'nin bugün sözcülüğünü yaptığı klasik inkar ve imha politikasıdır. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi, iktidar ve devlet istemeyen, sadece yerel demokrasiyi ve halkın özyönetimini esas alan projelerle çözümü Türk devletinin önüne koymuştur. Ancak bunu reddeden ve soykırımcı ezme politikasında ısrar eden AKP iktidarı olmuştur. 

Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı AKP'nin zulmü, baskısı ve yarattığı ağır sorunlar ne olursa olsun direnecek ve AKP'yi bu zulüm politikası altında bırakacaktır. 

Gerilla kış koşulları nedeniyle ancak Mayıs ayında tam devreye girmektedir. AKP ve AKP kalemşorları bu gerçeği bildiklerinden gerilla vuruşlarıyla sarsılıp iktidarlarını kaybetme korkusu yaşadıklarından bu tür haberlerle kendilerine yönelik mücadeleyi gevşetmeye çalışmaktadırlar. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. AKP iktidarı er ya da geç bu kirli savaşın altında kalacaktır. 

Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu’nun "PKK'ye darbe vuruyoruz, PKK'yi yendik" sloganları tamamen mezarlıktan geçerken korkuyu giderme ıslığıdır. Bazı ilçelerin tank ve toplarla +tümden yıkılması, gençlerin son mermilerine kadar direnip şehit düşmeleri de AKP'nin çöküşünü yakınlaştırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA GAZETESİ