DBP: Demokratik özerk yönetim anlayışımıza bir saldırı var

DBP, belediye eşbaşkanları toplantısının sonuç bildirgesinde, "Öz güce dayalı, yerel yönetimlere alternatif bir model olan demokratik özerk yönetim anlayışımız ve demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü politikamıza yönelik bir saldırı vardır" dedi.

DBP, belediye eşbaşkanları toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, “AKP halkımızın tüm kazanımlarına göz dikmiştir. Öz güce dayalı, yerel yönetimlere alternatif bir model olan demokratik özerk yönetim anlayışımız ve demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü politikamıza yönelik bir saldırı vardır. Yerel demokrasinin gelişmesi, çoğulculuğu esas alan kadın özgürlükçü politikamız AKP’nin tekçi hiyerarşik erkek eğemem politikalarına alternatiftir ve AKP bunu kendisi için tehdit olarak görmektedir” denildi.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), 26 Haziran’da Amed’de DBP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ve MYK üyelerinin katılımı ile belediye eşbaşkanları ile yaptığı toplantının sonuç bildirgesini açıkladı.

Toplantıda, öz yönetim direniş alanlarında yaşamını yitirenlerin anıldığı toplantıda bir haftadır Lice’de artarak devam eden yaşam alanlarına yönelik saldırıların, insan ve doğaya karşı kapsamlı katliam ve yine bölgeyi insansızlaştırma politikalarının kınandığı vurgulanan sonuç bildirgesinde, “Toplantımızda dünya ve Ortadoğu’daki gelişmeler değerlendirilmiş, Kürt sorunun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda en temel engelin AKP’nin savaş politikası olduğu tespiti yapılmıştır. Ortadoğu'da sınırları gizli anlaşmalarla yapay olarak çizilmiş ulus-devletlerin yaşadığı kriz derinleşerek devam ettiği bu süreçte toplumların kendi statülerini belirleme ve demokratik yönetim haklarına ulaşma çabaları halkların, inançların geleceği açısından oldukça önemlidir.  Yaşanan kriz ve kaos halklar açısından yeni olanaklarda açığa çıkarmıştır. Geçmişten bu güne kapitalist modernitenin sömürge amaçlı geliştirdiği yapay sınırların ve kukla devletlerin eliyle halklara savaş ve çatışma ile kölelik dayatılmıştır. Bu bağlamda 2012’de kadın öncülüğünde gelişen Rojava devrimi başta 4 parça Kürdistan olmak üzere tüm dünya halkları açısından özgürlüğün umudu ve cesareti olmuştur. Ortadoğu'da demokratik özerk yönetimler, demokratik cumhuriyet perspektifti ile Suriye’de sorunların çözümüne katkı sunacağı kesindir” denildi. 

Türkiye’nin Ortadoğu’da yaşanan bu krizden etkilendiğinin kesin olduğu da kaydedilen sonuç bildirgesinde, Türkiye’de yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğu belirtildi.

“Tekçi otoriter ulus devlet Türkiye'de de yaşanan savaşın sorunların temel kaynağını oluşturmaktadır. Türkiye’nin bu süreçten çıkışı kapsamlı bir demokrasi hamlesi ile mümkün olacaktır. Ancak mevcut yönetim AKP hükümeti kendi iktidarını sürdürebilmek için demokratik yönetim direniş mücadelesini veren halkımıza  karşı topyekün savaş konseptini devreye koymuştur. Son bir yılda yaşanan süreç AKP’nin bu savaş politikasının bir sonucudur. AKP geleneksel güvenlikçi politikaları güncelleyerek askeri ve polis gücünü devreye koyarak Kürt sorunun müzakere ile çözüm olanaklarını heba etmiştir” denilen sonuç bildirgesinde, AKP’nin yıllardır çözümsüz bırakılan Kürt sorununun çözümü noktasında adım atmak yerine, Kürt halkının kazanımlarını kendine tehdit olarak gördüğü ve buna dönük 2014’te hazırladığı çöktürme planını devreye koyduğu kaydedildi.

Elindeki bütün savaş araçlarıyla saldırıya geçmekle yetinmediği de ifade edilen sonuç bildirgesinde şunlara yer verildi: “Kürt karşıtı gruplarla kirli ittifaklar geliştirerek halkın açığa çıkardığı irade ve direnişi boğmak istemiştir. 90'lı yıllarda  kırsal alanlara dönük saldırıların, yıkımların  yönünü kentlere çevirerek fiziksel, kültürel, siyasal, sosyal, psikolojik algı operasyonlarıyla, politikalarıyla katliamlarına meşruiyet kazandırarak toplumu yönlendirmek istemektedir. AKP’nin bu politikalarına karşı duran tüm toplumsal muhalefet baskı ve zor politikalarıyla susturulmaya çalışılmaktadır. 

AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geliştirmiş olduğu yıkım politikalarını Kürt halkı Sur, Gever, Silvan, Silopi, İdil, Nusaybin, Cizre ve Şırnak’ta görkemli bir direnişle boşa çıkarmıştır. Çökertme planı dâhilinde kentlere dönük katliam yıkım ve göçertme politikaları ile birlikte demokratik siyaset alanlarına aynı şekilde yine demokratik yerel yönetimlere dönük saldırılarını genişletmiştir. Bu süreçte, içerisinde PM üyelerimizin de olduğu 1425 insan katledilmiş, 2583 kişi yaralanmıştır. Yine bu süreçte başta Eş Genel Başkanımız Kamuran Yüksek olmak üzere onlarca parti meclis üyemiz, MYK üyelerimiz ve yerel yönetimlerde görev alan halkın iradesiyle seçilmiş 21 belediye eş başkanlarımız, 92 belediye ve il genel meclis üyelerimiz tutuklanmış, görevden alınarak uzaklaştırılmıştır. 

Bu kapsamda gelişen saldırıların parlamento, yerel yönetim alanlarında Kürtlerin demokratik mücadelelerinin kazanımları yok etmek istenmektedir. Demokratik siyaset, milletvekillerine dönük dokunulmazlıkların kaldırılması ve tutuklama tehdidi, demokratik yerel yönetimler de belediye eşbaşkanlarımızın tutuklanması, görevden alınması, uzaklaştırması ve kayyum atama tartışmaları AKP’nin savaş politikasının bir parçasıdır. AKP halkımızın tüm kazanımlarına göz dikmiştir. Öz güce dayalı, yerel yönetimlere alternatif bir model olan demokratik özerk yönetim anlayışımız ve demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü politikamıza yönelik bir saldırı vardır. Yerel demokrasinin gelişmesi, çoğulculuğu esas alan kadın özgürlükçü politikamız AKP’nin tekçi hiyerarşik erkek eğemem politikalarına alternatiftir ve AKP bunu kendisi için tehdit olarak görmektedir.”

AKP’nin topyekün savaş politikasına karşı topyekün bir duruş sergileyerek Kürt halkının kazanımlarını ve iradesini korumak için mücadele kararlılığının toplantıda vurgulandığı da belirtilen sonuç bildirgesinde, “Yerel demokrasinin gelişmesi konusunda belediye eşbaşkanlarımıza büyük görev ve sorumluluk düştüğü tespiti yapılarak demokratik özerk yönetim anlayışı ile halkın öz örgütlülüğünü geliştirmek için azami çaba içerisinde olunacağı, eş başkanlık sistemimize yönelik geliştirilen saldırılara karşı eş başkanlık sistemini kurumsallaştırılması için mücadelenin sürdürüleceği vurgulanmıştır.

AKP’nin bu savaş politikalarını teşhir etmek belediyelerimize yönelik baskı politikalarına karşı uluslararası kurum ve kuruluşlarla temasa geçmek, Kürdistan ve Türkiye'de demokrasi güçleri, STK’lar ile bir araya gelme ve süreci birlikte değerlendirme kararı alınmıştır.

AKP’nin yıkım politikası sonucu yıkıma uğrayan kentlerle dayanışma büyütülecek kardeş aile kampanyasına katılımı kararlaştırılmıştır” denildi.