Hukukçular Cizre ön inceleme raporunu açıkladı

Demokratik Hukukçular Platformu Bileşenleri, Cizre’de sokağa çıkma yasakları sonrasında hazırladıkları ön inceleme raporunu açıkladı. Birçok hak ihlaline dikkat çekilen raporda, halen net ölüm sayısı tespit edilemediği vurgulandı.

Demokratik Hukukçular Platformu Bileşenleri, Cizre’de sokağa çıkma yasakları sonrasında hazırladıkları ön inceleme raporunu açıkladı. Birçok hak ihlaline dikkat çekilen raporda, halen net ölüm sayısı tespit edilemediği vurgulandı.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 3 kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonrasında yaşanan yıkım ve tahribatı incelemek üzere Cizre’de inceleme yapan Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve Mezopotamya Hukukçular Derneği çalışanı avukatlar hazırladıkları ön inceleme raporunu açıkladı.

Demokratik Hukukçular Platformu Bileşenleri adına yapılana açıklamada, raporlama ve belgeleme faaliyetleri yürüttükleri belirtilirken, ön raporda sadece spesifik ve olay özelliklerini tarif edebilecek sayıda örnekler verdiklerini belirttiler.

Açıklamayı Platform adına avukat Nevroz Uysal yaptı. Cizre’de 376 aileyle görüştüklerini ve görüşme yapılan evlerdeki toplam ölüm vakasının 143 olduğunu belirten Uysal “ Cenazelerden 122 tanesi Cizre’de gömülmüş. 42 cenaze başka şehirlerdeki mezarlıklara taşınarak defnedilmiş. Bodrumlarda 178 cenazenin diğer illere gönderildiği, 150’den fazla bedenin yakılmış halde olduğu tespit edilmiştir” şeklinde konuştu.

Uysal, hazırladıkları raporun kadın, çocuk, Cizre’ye giriş ve çıkışlarda, kent içinde karşılaşılan keyfi uygulamalar ve zorla göçertilme başlıklarında hazırladıklarını söyleyerek şunları belirtti: “Kente ilk girdiğimiz anda karşılaştığımız görüntüleri de raporlaştırdık. Bu raporu şimdilik ön inceleme olarak bazınla paylaşıyoruz. Hazırlıklarımız bittiği zaman geniş bir şekilde raporumuzu paylaşacağız.”

Uysal’ın ardından açıklamaya devam eden avukat Esra Salmanlı, Cizrelilerin günler ve geceler boyunca maruz kaldığı; paletli tanklar ile top atışları ve sesleri; kullanılan patlayıcılar, yakma/yıkma işlemleri, yapılan anonslar, evlerinde kalanlara yapılan tacizler, çok yakın ve güncel bir yaşam hakkı ihlalini olduğuna işaret ederek, yaşananların bir işkence biçimi olduğunu vurguladı.

Salmanlı, hazırladıkları raporda şu başlıklara dikkat çekti:

“Cizre’de yaşanan vahşet, kamuoyuna yansıyandan daha büyük ve ağır niteliktedir.14.12.2015-02.03.2016 tarihleri arasında yaşanan olaylar esnasında aralarında kadınlar, bebekler, çocuklar, yaşlılar şeklinde sivillerin de bulunduğu 280’in üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Cenazelerin büyük kısmının yakılmış olması, farklı illere dağıtılmış olması, bir kısmının kimlik eşleşmesi yapılmadan gömülmüş olması gibi nedenlerle halen net ölüm sayısı tespit edilememektedir.

Özellikle devlet adına hareket eden özel harekât ekipleri ve keskin nişancılar tarafından gerçekleştirildiği beyan edilen ağır yaşam hakkı ihlali, vücut bütünlüğünün ihlali, göçe zorlama, yerinden etme, zorunlu ihtiyaçların karşılanmasına izin vermeme, özgürlüğünden yoksun bırakma, işkence, ayrımcılık ve ırkçılık içeren tutum ve eylemlere dair yüzlerce beyan, bilgi ve veri mevcuttur. Söz konusu ihlallerin birebir ayrıntılandırılması gereksiniminin yanı sıra bir bütün olarak sokağa çıkma yasakları ve bağlı operasyonların Cizre nüfusunun tamamı için işkence ve kötü muamele kapsamında değerlendirilmesi zorunludur. İhlaller bu denli yaygın, sistematik ve derinliğine işlendiğinde, insancıl hukuk ihlali ve insanlığa karşı suç hali ihtimali hukuksal olarak ağırlık kazanmakta ve incelenmeyi gerektirmektedir.

Cizre’de yaşayanlar, Cizre'yi terke zorlanmıştır. Kişinin evine, evinin yakınına, sokağına, mahallesine, yaşadığı kente yapılan her türlü top-tank atışı; ateşli silahlar ile gerçekleştirilen çatışma zorla göç ettirmenin bir parçasıdır. Yürütülen operasyon ve uygulanan yasağın biçimi, hacmi, uygulanan tekniklerin tümü Cizre halkının bütünen ‘terörist’ ya da ‘potansiyel terörist’ olarak nitelendiğine dair kuvvetli emareler sunmaktadır. Cizre bölgesi ve halkı halen kriminalize edilmeye devam edilmektedir. Güvenlik görevlilerince, salt Cizre'ye giriş yapmanın kendisi dahi 'suç şüphesi' olarak görülmekte; Cizre'ye giriş yapanlar, 'şüpheli' muamelesine tâbi tutulmaktadır.

Yasağın gündüz saatlerinde kaldırılması ve kente girişlerin başlaması ardından bodrumlar başta olmak üzere, evlerde, bahçelerde, yıkıntılarda, nehir kenarlarında pek çok kemik ve cenaze kalıntısı, ağır silah mühimmatları, parça ve mermiler, delil niteliği bulunan kan izli nesneler tespit edilmiştir. Bu delillerin tespitlenmesine dönük olay yeri inceleme taleplerinin bir kısmı karşılanmamış, bir kısmı ise eksik inceleme ile gerçekleşmiştir. Çok yüksek sayıda sivil ölüm, yaralanma olayı gerçekleşmesine, pek çok ev tamamen yıkılmasına rağmen, faillerin tespitine dönük etkin bir soruşturma yürütüldüğü izlenimi edinilmemiştir. Güvenlik güçlerinin ağır insan hakları ihlalleri içeren eylemlerinden dolayı yargılanmayacaklarına dair inanç ve güvenle hareket ettikleri tespit edilmiştir.”