GÖRÜNTÜLÜ

Karayılan: Kürdistan özgürlük mücadelesi, bir emek mücadelesidir

1 Mayıs dolayısıyla yapılan tören de konuşan Murat Karayılan, “Bugün Kürdistan’da, şehir ve dağlarda yürütülen demokratik özerklik direnişi, esas olarak tüm ezilen sınıfların ve toplumların mücadelesidir" dedi.

1 Mayıs İşçi Bayramı, Medya Savunma Alanları’nda gerçekleştirilen törenle kutlandı. 1 Mayıs’ta yaşamını yitirenler şahsında tüm Mayıs ayı şehitlerinin anıldığı törene, Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan; Merkez Karargah Komutanlığı üyeleri Bawer Dersim ve Gülistan Gülhat; Apollo Akademiler Komutanlığı Üyeleri Pêlşîn Koçgiri ve Demhat Bêdar’ın yanı sıra çok sayıda gerilla da katıldı.

Törende konuşan Murat Karayılan, 1 Mayıs mücadelesinde işçi ve emekçilerin büyük bedeller verdiğini belirterek, PKK’nin bugün yürüttüğü mücadelenin de bir emek mücadelesi olduğunu vurguladı. Kürt halkının kapitalist moderniteye karşı vermiş olduğu mücadelenin, aynı zamanda tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin direnişi olduğuna değinen Karayılan, bugün ezilen kesimlerin birlik, mücadele ve dayanışmasıyla sonuca gidilebileceğini belirtti.

Tören ardından gerillalarla yaptığı toplantıda da gelişen askeri ve siyasi durumu değerlendiren Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan, özyönetim direnişlerinin AKP devletinde bir tıkanma ve kırılma yarattığını belirterek, “gerillanın da kırsalda yeni hamlesel süreci başlatmasıyla, Kürdistan’daki sömürgeci sistemin de kırılma süreci gelişecektir” dedi.

Murat Karayılan’ın konuşmasında şu hususlara dikkat çekildi:

1 MAYIS 2016 HAMLESEL BİR ÇIKIŞ GÜNÜDÜR

“Bugün, işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin birlik, mücadele ve dayanışma günü. Kürdistan Özgürlük Gerillaları olarak başta Önder Apo olmak üzere dünyanın tüm işçi ve emekçilerinin 1 Mayıs Bayramı’nı kutluyoruz. 1 Mayıs, işçi ve emekçilerin mücadele tarihinde her zaman özgürlük, demokrasi, eşitlik ve sosyalizm mücadelesinin yükseldiği gün olmuştur. Bu uğurda şimdiye kadar çok emek sarf edildi; işçi ve emekçilerin mücadelesi tarihinde 1 Mayıs’ta yaşanan birçok şahadet vardır. Türkiye’de ve Kürdistan’da da işçi ve emekçilerin yürüttüğü mücadelede genel olarak Mayıs ayında çok şahadet yaşandı. Bunların başında 1 Mayıs 1977 Taksim şehitleri yer almaktadır. Ardından 2 Mayıs günü Mehmet Karasungur ve İbrahim Bilgin yoldaşların şahadetleri vardır. 6 Mayıs’ta Türkiye devriminin öncüleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın şahadetleri vardır. 18 Mayıs günü İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer, Halil Çavgun, Müslüm Baran ve Ferhat Kurtayların şahadet günüdür. Zaten bir bütün olarak Mayıs ayı şehitler ayı, emek mücadelesinde sonsuzluğa yolcu ettiklerimizin ayıdır. Bu bağlamda, 1 Mayıs şehitleri şahsında tüm Mayıs ayı şehitlerini saygıyla anıyoruz. Devrim şehitlerimize verdiğimiz sözü bu kutlu gün vesilesiyle bir kez daha tekrar ediyoruz. Onların anılarını özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesinin yükseltilmesinde yaşatacağız ve bu temelde onları ölümsüzleştireceğiz.

Bugün Kürdistan’da sömürgeciliğe karşı yürütülen mücadele, aynı zamanda dünya işçi ve emekçilerinin kapitalizmin sömürüsüne karşı mücadelesidir. Bugün Kürdistan’da, şehir ve dağlarda yürütülen demokratik özerklik direnişi, esas olarak tüm ezilen sınıfların ve toplumların mücadelesidir. Türkiyeli ve Kürdistanlı tüm emekçilerin mücadelesidir. Bugün Kürdistan’da Özgürlük Hareketi’nin faşizme ve sömürgeciliğe karşı yürüttüğü direniş, aynı zamanda emek bayrağının yükseltilmesi mücadelesidir. Önder Apo’nun, Kadın Özgürlüğüne Dayalı Demokratik Ekolojik Toplum Paradigması temelinde kapitalist moderniteye karşı bugün Kürdistan’da gelişen direniş, ezilen halkların ve tüm emekçilerin mücadelesidir. Bugün bu mücadelenin daha da yükseltilmeye, emekçilerin birlik ve dayanışmasının güçlendirilmeye ihtiyacı vardır. Bu çerçevede yakın zamanda kurulan Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin kuruluşu çok önemli bir adımdır. Bu değerli adımı atan ve emekçilerin gücüne güç katanları selamlıyoruz.

İnanıyoruz ki 1 Mayıs 2016, yeni çıkışların günü olacaktır. Birlik, mücadele ve dayanışmanın yükseltilmesi temelinde bugün yürütülen hamlesel çıkış, ülkemizde yeni bir dönemin başlangıcı olmaktadır.

AMAÇLARI HERKESİ TESLİM ALMAK, TESLİM OLMAYANLARI KATLETMEKTİR

Bugün Kürdistan’da Özgürlük Hareketi tarafından geliştirilen direniş, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi mücadelesidir. Bunun için AKP’nin, Kürdistan halkına ve özgürlük mücadelesine ciddi yönelimleri söz konusudur. Onlar, nasıl ki Türkiye’de Çöktürme Planı’nı uygulayarak belli oranda sonuç almışlarsa, Kürdistan’da da aynı yöntemlerle sonuç alabileceklerini sandılar. Gazeteci, yazar, sanatçı, aydın, akademisyen, siyasetçi, parlamenter demeden herkesi hedefleyerek bastırma ve susturma yöntemiyle toplumu teslim almak istiyorlar. Böylece kendi faşist, tekçi, otoriter sistemlerini oturtarak kalıcı hale gelmek istiyorlar. Bunun için her şeyden önce şehirleri kontrolleri altına almak istediler. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vahşet uyguladılar. Amaçları herkesi teslim almak, teslim olmayanın da yaşamına son vermekti. Zaten Erdoğan sonradan baklayı ağzından çıkardı; “ya baş eğeceksiniz; ya baş vereceksiniz” dedi. Ancak Kürdistan halkı bu dayatmalara karşı direnmekte ve özellikle son 9 aydır çok önemli bir mücadele düzeyine ulaşmış bulunmaktadır. Öz yönetim direnişleri, böylesi önemli bir anlama sahiptir. Çünkü demokratik özerklik sadece Kürdistan değil, Türkiye için de gerekli olan bir sistemdir. Demokratik özerklik, “tek millet, tek devlet, tek dil, tek din” söylemlerine karşı çoğulculuğu ve bir arada yaşamayı savunan bir sistemdir. Diktatörlük değil, demokrasinin uygulanmasıdır.

APOCU FEDAİ RUH, KÜRDİSTAN’DA İRADEYİ YÜKSELTİYOR

9 aydır Kürdistan’da büyük bir direniş yürütülüyor. Cizre ve Sur’un öncülüğünü yaptığı bu direniş bugün farklı şehirlerde devam ediyor. Yürütülen bu direniş, kendisiyle birlikte çok önemli sonuçlar da getirdi. Her şeyden önce bir iradeleşme ortaya çıkarttı. Çöktürme Planı’nı alt üst etti. AKP’nin sistemini tıkattı; onu çaresizleştirdi. Bu direniş süreci, kuşatılabileceğini, her türlü teknolojinin kullanılabileceğini, şehirlerin de yerle bir edilebileceğini, ama halkımızın iradesinin asla teslim alınamayacağını gösterdi. Sur ve Cizre direnişlerinin anlamı budur.

Bugün Nusaybin ve Şırnak, çok daha zengin taktiklerle, çok daha derin yöntemlerle aynı iradeyi ortaya koymaktadır. Bu iradeleşme, faşizme, sömürgeciliğe ve zulme karşı adaletin, insanlığın, özgürlüğün ve demokrasinin iradeleşmesidir. Apocu fedai ruh, bugün Kürdistan sokaklarında, savaş meydanlarında bu iradeyi yükseltiyor. Bu, tabii ki çok anlamlı bir şey.

GERİLLA MUTLAKA ROLÜNÜ OYNACAKTIR

Artık yapılması gereken, açığa çıkmış olan düzeyi daha da gürleştirmek, genişletmek, zenginleştirmek ve yükseltmektir. Çünkü şimdiye kadar yaşanan süreçte kış koşullarının etkisi büyüktü ve manevra koşulları azdı. Dolayısıyla yükün büyük bir kısmını şehirler yüklenmek durumunda kaldı. Düşmanın planı, daha Aralık ayında şehirleri teslim almak, sonrasında ise dağlara yönelip gerillanın 2016 baharına darbe yemiş ve güçten düşmüş bir şekilde girmesini sağlamaktı. Ancak ülkesine derinden bağlı yurtsever gençlerin bu kış sürecinde yürüttüğü mücadele, bu planları bozdu. Bugün ise, gelen baharla birlikte sıra, Kürdistan Özgürlük Gerillası’na gelmiştir. Gerillanın rahat hareket edebilmesi için gerekli olan koşullar oluşmaya başlamıştır. Halkımızın, Önderliğimizin, şehitlerimizin ve dostlarımızın Kürdistan Özgürlük Gerillası’ndan beklentileri vardır; gerilla bu rolünü mutlaka oynayacaktır.

KAZANAN KÜRDİSTAN HALKI VE DOSTLARI OLACAKTIR

Düşman, savaşta tekniğe çok ağırlık veriyor ve bu teknik temelinde JÖH’lerle ve PÖH’lerle sonuç almak istiyor. Ancak bu şekilde sonuca gidemeyecekleri artık açığa çıkmıştır. Bu 9 aylık direniş süreci, bu güçlerin ne halde olduğunu göstermiştir. Bunlar teknikle savaşıyorlar; iradeyle değil. Ama savaş teknikle değil, insan iradesiyle kazanılır. Türk devleti dünyanın neresinde yeni bir teknik çıkmışsa, paraları döküyor, JÖH-PÖH’ün eline veriyor, ‘bununla sonuca git’ diyor. Ancak bunun da sonuç almadığını görünce, “o zaman daha güçlü silahlar bulalım ve uzaktan binaları-şehirleri yıkalım” diyorlar. Bu anlamda YPS’nin şehirlerde gösterdiği direniş, dünyada eşine benzerine az rastlanan türden bir direniştir. Tanklar şehirlerin etrafını kuşatıyor ve aralıksız bir şekilde bombardımana tabi tutuyor. Şimdi o obüs, top, havan yetmiyor; ateş atan farklı silahlar kullanıyorlar. Yani dışarıdan her yeri yakmak, toplarla yıkmak ve ondan sonra ilerlemek istiyorlar. Böylesi yöntemlerle savaşan bir gücün sonuca gidemeyeceği açıktır. Bugüne kadar sürdürülen direnişin daha zengin bir taktik muhteva kazanması halinde ve gerillanın da kırsalda yeni hamlesel süreci başlatmasıyla, bu güçlerin tamamen kırılması işten bile değildir.

Ancak durum bu olmasına rağmen Erdoğan çıkıp, ‘PKK’yi yendik’ diyor. İyi de daha gerilla savaşa başlamamış ki, sen öyle ‘yendik’ diyorsun. Kimi, nerede yenmişsin! Sen bu sözleri, çöküntü yaşayan güçlerini moralize etmek ve Türkiye toplumunu kandırmak için söylüyorsun. Bu gidişatla büyük bir fırtınanın yaklaşmakta olduğunu sen de biliyorsun. Bunun için böyle şeyler söylüyorsun. Gözünü kan bürümüş, Türk ve Kürt gençlerinin ölümü üzerinden iktidar tasarlıyorsun. Bunun sana kalmayacağı çok açıktır. Gencecik insanlara, öğrencilere karşı hiç çekinmeden dünyanın en ileri tekniğiyle devlet terörü uyguluyorsun, sonra da ‘zafer kazandım’ diyorsun. Bu tutumunla işin daha da ciddiyet kazanacağını ve hesabın köklü sorulacağını bilmek zorundasın.

Açık ki Erdoğan’ın bu yönlü söylediği tüm sözleri, gerçeklikten uzak, içi boş, psikolojik savaş propagandalarıdır. Yalan üzerine kurmuş oldukları bu sistemle Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne karşı sonuç alamayacakları açıktır. Kazanan Kürdistan halkı, demokrasi güçleri ve dostları olacaktır.”

...