GÖRÜNTÜLÜ

'Katledilenlerin cenazeleri bilinçli bir şekilde tahrip edilmişti'

İHD Urfa Şube Eş Başkanı Atilla Yazar, Kürdistan’da gerçekleştirilen katliamlarda öldürülen 67 kişinin cenazesini Urfa’ya getirildiğini, cenazelerin çoğunun bilinçli bir şekilde tahrip edildiğini söyledi.

Kürt kentlerinde yürütülen kirli savaş sonucu Urfa'ya getirilen cenazeler yaşatılanlar, yapılan katliamlara adeta ayna tutarken yaşanan vahşetin de boyutlarını gözler önüne seriyor. İHD Urfa Şube Eş Başkanı Atilla Yazar, Urfa'ya gelen cenazelerin tanınmaması için bilinçli bir şekilde cenazelerin tahrip edildiğini, çoğunun yakıldığını ve vücut bütünlüklerinin olmadığını söyledi.

Türk devletinin eliyle AKP/Saray tarafından Kürdistan'da yürütülen kirli savaş sonucu Kürt kentlerinde yapılan katliamlarda sadece Urfa'ya getirilen ve hastane morglarına konulan cenazelerin sayısının çokluğu bir kez daha yaşanan vahşetin boyutunu gözler önüne sermeye yetiyor. Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin ve Sur'da ilan edilen "Sokağa çıkma yasağı" adı altında sivillere dönük gerçekleştirilen katliamlar neticesinde 67 kişinin cenazesi Urfa'ya getirildi. MEYA-DER Urfa Şubesi ve İHD Urfa Şubesi tarafından takip edilen işlemler doğrultusunda kayıt altına alınan cenazelerin birçoğunun vücut bütünlüğünün olmadığı ve büyük bir çoğunluğunun cenazesinin yakılmaları sonucu adeta küle çevrildiği öğrenildi.

SADECE CİZRE'DEN URFA'YA 28 CENAZE GETİRİLDİ

Urfa'ya getirilen cenaze işlemleri bizzat takip eden İHD Urfa Şube Eş Başkanı Atilla Yazar, büyük bir vahşetin yaşatıldığı Cizre'den aralarında Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç'un da olduğu 28 kişinin cenazesinin getirildiğini belirterek, bunlardan 23 kişinin cenazesinin de 10'unun DNA testi diğerlerinin ise ailelerinin teşhis etmesi sonucu ailelerine teslim edildiğini dile getirdi. Katliamların gerçekleştirildiği Kürt kentlerinden Urfa'ya getirilen 67 cenazesinin 34'ünün de bir kısmının ailelerine ulaşılamayarak Urfa'daki mezarlıklarda defnedildiğini, bir kısmının da halen morglarda beklediğini kaydetti. Yazar, mezarlıklarda defnedilen cenazelerinde ailelerden alınan kan örneklerinin netleşmesi sonucu mezarlıklardan çıkarılarak ailelerine teslim edileceğini dile getirdi.

'CENAZELER TANINMASIN DİYE BİLİNÇLİ OLARAK YÜZLERİ TAHRİP EDİLMİŞTİ'

Cizre'den Urfa'ya getirilen cenazelerin çoğunluğunda yanmaların olduğunu söyleyen Yazar, "İdil, Silopi ve Nusaybin'den Urfa'ya getirilen cenazelerin ise vücut bütünlüğü yoktu. Morglara kaldırılan cenazelerin çoğu teşhis dahi edilemedi. Çünkü tanınacak durumda değillerdi. Özellikle yüzler ciddi anlamda tahrip edilmişti. Tanınmamaları için bilinçli bir şekilde yapılan bir tahribat vardı. Gelen cenazelerin yüz belirginlikleri olmadığı için aileler teşhis edemedi ve bu yüzden cenazeler ancak DNA testi sonucu verilebilmektedir. DNA testiyle verdiğimiz cenazelerin aileleri, daha önce Urfa'ya gelerek çocuklarını teşhis edemedikleri için verdikleri kan örnekleri sonucu yapılan tespit ile cenazelerini alabildi. Çünkü hiçbir tanesi tanınır durumda değildi. Özellikle bunların içerisinde Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç'un cenazesi tamamıyla yandığını gördük. Cizre'den getirilen cenazelerin genelinde yakılma durumu söz konusuydu. Diğer kentlerden getirilen cenazeler ise alanda uzun süre dışarıda bekletildikten ve tahrip olduktan sonra getirilmiş cenazeler. Bu cenazeler en az dışarıda 15-20 gün bekletildikten sonra getirilen cenazelerdir. Bunun için tanınacak durumda değillerdi. Birçoğunun uzuvları da yoktu"  diyerek yaşanan vahşete dikkat çekti.

'KORUCU AİLELERİ DEVLET GÖZETİMİNDE SİVİL HALKIN MALINI YAĞMALIYOR'

Kürt kentlerinde yürütülen kirli savaşta insanlığa karşı suçların işlendiğini dile getiren Yazar, "Sivil insanların bodrumlarda vahşiyane bir  şekilde katledilmesi insan hakları adına işlenen en bariz suçtur. Bu durum uluslararası birçok alanda da ortaya konularak gözler önüne serildi. Bunun için de birçok kuruluşun Türkiye'ye gelerek insanlık suçunun işlendiği bu kentlerde incelemede bulunmak için girişimleri var. Bizde insan hakları derneği olarak daha önce Kobanê sürecini de gördük ve yaşadık. Ancak Kürt kentlerindeki bu yıkımların Kobanê'deki yıkım ve katliamdan daha ciddi bir boyutta görüyoruz. Yıkımdan sonra dahi 'operasyonlar bitti' denmesine rağmen, halen sivil halkın evlere bırakılmaması yaşanan hukuksuzluğun bir diğer parçası olarak karşımıza çıkıyor. Bu alanlara sadece korucu aileleri geri bırakılıyor. Geri dönen korucu aileleri ise geri kalan sivil halkın malını talan ediyor. Bunlar devletin kolluk güçlerinin yol açması ve gözetiminde yapılıyor. Bunların biran önce son bulması ve sivil halkın evlerine dönmesinin önü açılmalıdır. Bu şekilde yaşanan hak ihlali ve hak gaspına son verilmelidir" dedi.