KCK: 1 Mayıs'ta yasaklar kabul edilmemeli; meydanlar doldurulmalı

KCK Emekçiler Komitesi, 1 Mayıs'ı kutlayarak, emekçileri engel ve yasakları kabul etmeyerek meydanlara çıkmaya çağırdı.

 
KCK Emekçiler Komitesi, 1 Mayıs'ı kutlayarak, emekçileri engel ve yasakları kabul etmeyerek meydanlara çıkmaya çağırdı. AKP'nin toplumsal kesimlerin buluşmasından korkuya kapıldığını vurgulayan KCK, "Görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi ise, emeğin özgürlük mücadelesinde yeni bir başlangıcın gerçekleşmesini sağlayacaktır" dedi.

KCK Emekçiler Komitesi, emekçilerin ve tüm ezilenlerin 1 Mayıs Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.
1 Mayıs'ın kutlandığı açıklamada, "1 Mayıs’lara anlam ve ruh veren Chicagolu emekçileri, 1 Mayıs 1977 Taksim'de, 10 Ekim 2015 Ankara’da toplumsal barış talepleriyle alanlara çıkan; emek, özgürlük-demokrasi, sosyalizm şehitlerini, onların uğruna yaşamlarını adadıkları ideallerin mutlaka gerçek kılınacağına olan inancımızla bir kez daha saygıyla anıyoruz" denildi.
Açıklamada, toplumsal sorunların tarihte hiç olmadığı kadar ve toplumun bitirilme noktasına kadar yoğunlaştığına vurgu yapılarak, şöyle devam edildi:

'ROL, TOPLUMUN KENDİSİ OLAN EMEKÇİLERE DÜŞÜYOR'

"Hegemonik, egemen güçler de bunu, sömürülerini derinleştirmek ve iktidarlarını daha da güçlendirmek için bir fırsat  olarak görmektedirler. Bunun bu şekilde böyle gitmeye devam etmesi halinde, tüm dünya insanlığını büyük yıkımların beklediğini de hiçbir kimse inkar edememektedir. Hatta bugün bunun belirtileri görülmeye başlamıştır. Doğanın, ekolojik dengenin bozulması, aşırı kar ve sömürü uğruna dünya da yaşayan insanların büyük çoğunluğunun 'açlık' içerisinde ölüme terk edilmesi, zengin bitki örtülerinin ve temiz su kaynaklarının tükenmekle karşı karşıya getirilmiş olmaları da bu konuda gözle görülen ciddi belirtilerdir.   
Artık buna bir an önce son verilmesi gerekmektedir. Bu konuda rol, özünde toplumun kendisi olan emekçilere düşmektedir. Onun içindir ki, emekçiler, gerçek anlamıyla da toplumun kendisi, asıl rolünün bilincinde olarak üzerine düşen bu tarihsel görev ve sorumluluğun gereklerini yerine getirmek zorundadır.
Bunun zamanı da gelmiştir. Ancak bunu gerçekleştirmek için, bugüne kadarki emek mücadele tarihinden de gerekli olan sonuçları çıkarabilmeli, örgüt ve mücadele araçları da yaratılabilmelidir. Bugün tüm dünyada sosyalist, devrimci ve demokrasi güçlerinin olduğu gibi, Kürdistan halkı da Önder Apo’nun ışıklı yolunda yürüyerek böyle bir kutsal amacın gerçekleşmesi için mücadele etmektedir.
Aynı zamanda emeğin özgürleştirilmesinin kendisi de olan bu mücadele; bugün Kürdistan’ın tüm parçalarında, Kürdistan halkının birlikte yaşadığı ve karşılıklı ilişki içerisinde olduğu tüm halkları, kültürleri, kimlikleri, inanç topluklarını doğrudan etkilemekte ve onlarla birlikte, dayanışma içerisinde ortak bir mücadeleye ve örgütlenmeye dönüşmektedir."

'TOPLUMSAL KESİMLERİN BİR ARAYA GELMESİ KORKUTUYOR'

KCK Emekçiler Komitesi, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
"Başta küresel sermaye güçleri olmak üzere, onların işbirlikçileri tarafından da bu gerçeklik görülmektedir. Onun içindir ki, Kürdistan halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine karşı taşeronlarını da harekete geçirerek, kirli bir savaş yürütmektedirler. Bakuré Kürdistan’da sömürgeci faşist AKP diktatörlüğünün başlattığı fiziki ve kültürel soykırım saldırıları, DAİŞ çetelerinin başta Başur’da, Rojava’da Kürdistan halkı olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının başına bela haline getirilmek istenilmesi de böyle bir gerçeklik içerisinde yerini almaktadır. 
Bu da Kürdistan halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesini, küresel sermaye güçleri ve onların işbirlikçilerine, taşeronlarına karşı; tüm dünya insanlığını savunan, onun toplum olarak var oluşunu sağlayan değerlerin savunanı haline getirmiştir.
Bugün küresel sermaye güçlerinin, Ortadoğu halklarının başına bela ettiği DAİŞ ve işbirlikçilerine karşı Kürdistan halkı, Rojava ve Şengal'de büyük kazanımlar elde ederken, küresel demokrasi güçlerinin de umudu haline gelmiştir. Sömürgeci AKP-Erdoğan diktatörlüğüne karşı Bakuré Kürdistan'da yükseltilen öz yönetim direnişleriyle de Rojava ve Şengal'de yakılan bu umut ateşi daha da gürleştirilmiştir. Gelinen aşamada harlanan bu ateşin kıvılcımları tüm Türkiye ve Kürdistan'ı sarmaktadır. 
Artvin-Cerattepe'de yaşam alanlarını yok eden AKP-Erdoğan diktatörlüğünün maden şirketlerine, Maraş Terolar'da kurulmak istenen DAİŞ kamplarına, Soma'da gerçekleşen madenci katliamına karşı direnişleri, AKP Devletinin Ensar Vakfı gibi taşeron kurumlarının çocuk istismarlarına, kadın katliamlarına yönelik toplumda gelişen öfke patlamaları da bu gerçeklik içersinde yerini almaktadır.
Gelinen aşamada Kürdistan ve Türkiyeli sol-sosyalist, devrimci-demokrasi güçleri, emek ve toplumsal alan örgütleri de bunun bilinciyle hareket etmektedirler. Demokratik Emek Platformları, Demokrasi ve Barış Bloku, sol-devrimci güçlerin halkları adına Birleşik Devrim Hareketi adıyla bir araya gelmeleri de bunu göstermektedir. 
Günümüz koşullarında Kürdistan ve Türkiye’de 1 Mayıs’ın anlamına anlam katan, zenginleştiren, ruhunu güçlendiren de bu bilinçle yoğrulmuş olan mücadele gerçekliği olacaktır. Egemen sömürücü güçler de bu gerçekliği görmektedir. Onun içindir ki emekçilerin, farklı toplumsal kesimlerin ve toplulukların bir araya gelmesinden ve ortak mücadele yürütmesinden derin bir korkuya kapılmakta ve bunun gerçekleşmesini engellemek için de tüm topluma karşı bir savaş yürütmektedir. 
Emekçilerin, farklı toplumsal kesimlerin ve toplulukların birlikte hareket etmelerinin engellenilmek istenilmesi ve birbirlerinden soyutlanarak, birbirlerine karşıtlaştırılmak istenilmesi de bu nedenledir. Onun içindir ki, bugün AKP-Erdoğan diktatörlüğü emekçilerin sorunlarının diğer toplumsal kesimler tarafından sahiplenilmesi ve aynı şekilde de farklı toplumsal kesimlerin, toplulukların sorunlarını da emekçilerin kendi sorunları olarak kabul etmelerini engellemeye çalışmaktadır. Cerattepe'yi, Soma'yı, Reno işçilerini, Terolar’ın Alevi halkını, Roboski'yi, Sur'u, Cizre'yi Türkiye ve Kürdistan'ın bütününden izole ederek halkın direnişini bastırmak istemesinin nedenini de bu gerçeklik oluşturmaktadır. 

'SORUMLULUKLAR YERİNE GETİRİLİRSE EMEK ÖZGÜRLEŞECEK'

2016 1 Mayısı böyle bir gerçeklik içeresinde karşılanmaktadır. Türkiye ve Kürdistan'da emekçiler, farklı toplumsal kesimler ve topluluklar da tüm bunlara karşı her alanda birlik, dayanışma  ve  mücadele gibi bir görev ve sorumluluğun sahibidirler.
Bu görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi ise, emeğin özgürlük mücadelesinde yeni bir başlangıcın gerçekleşmesini sağlayacaktır. 10 Ekim 2015'te Ankara’da emekçiler; Cizre'de, Silopi'de direnen halk bu doğrultuda adımlarını atmıştır. 2016 yılının 1 Mayısı'nda da atılan bu adımları daha da ileri boyutlara taşıyacaktır.

'ENGEL VE YASAK KABUL EDİLMEMELİ'

Bu bilinçle Kürdistanlı ve Türkiyeli emekçiler 1 Mayıs'ta meydanlara çıkmalı ve bayramlarını kutlamalıdır. Herhangi bir engelleme ve yasaklamayı kabul etmemelidir. Bulundukları, yaşadıkları her yerde meydanlara, sokaklara çıkarak emeğin bayramı olan 1 Mayıs’ı her zamankinden daha coşku ve kitlesel olarak karşılamalıdır. Emekçilerin, ezilenlerin ve mazlumların ortak düşmanı olan sömürgeci faşist AKP-Erdoğan diktatörlüğüne karşı birlikte mücadele içerisinde olmalıdır. Emekçilerin, ezilenlerin ve mazlumların birliğini, dayanışmasını ve ortak mücadelesini savunmalıdır."