DİZİ I

Kobanê katliamından kolektif öz savunmaya doğru

"Kürtler yok olmamak, soykırım ve katliamları durdurabilmek için güvenlik ve savunma gücünü oluşturarak “öz savunma” temelinde kendini savunmaya çalışmak zorundadır."

Dünyadaki her canlı için vazgeçilmez olan öz savunma ve güvenliktir. Öz savunma ve güvenlik özellikle de Kürtler açısından da oldukça hayati bir önemde.

Suriye iç savaşı ile birlikte Rojava’da son zamanlarda da Kuzey Kürdistan’da öz yönetim direnişleriyle yaşanan gelişmeler Kürtler için öz savunmanın katliam ve soykırım saldırılarına karşı kendini korumanın tek seçenek olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Bugün Kürtler özelinde sormamız gereken sorular esasen şunlardır;

* Demokrasi kültürünün gelişmediği, üniter devlet ve tekçi zihniyetin hakim olduğu Kürdistan’da toplum kendisini nasıl savunmalı ?

* Ortadoğu’da süre gitmekte olan 'üçüncü dünya savaşında toplumların savunma sistemi nasıl gelişecek?

* Kürtler gibi devletleşmemiş ve her an soykırım tehlikesi altında olan toplumları kim savunacak?

Bugün Kürtlere karşı yoğun bir soykırım ve katliam uygulaması devrede. Bu soykırım ve katliam uygulayanlar ise mevcut ulus - devlet sisteminin devamcılarıdır. Ancak Rojava’da bu durumdan söz etmek pek doğru olmayacaktır.

Çünkü son 6 yıldır Suriye’de ve Rojava’da işleyen herhangi bir ulus devlet ve pratiği kalmamıştır. Dolayısıyla Kürt halkı da uluslararası ve bölgesel güçlerin mevcut boşluğu DAİŞ, El Nusra, Ehrar El Şam vb. çete grupları ile doldurmaya çalıştığını görerek öz savunma ve güvenlik konusunu gündemine almıştır.

KÜRT HALKI KENDİ ÖZGÜCÜNE KENDİ ÖZ SAVUNMASINA GÜVENİYOR

Kürt halkı uluslararası güçlerin, ulus – devletlerin ve de vekalet görevi verilen çete gruplarının kendisine özgürlük ve gelecek değil, baskı, şiddet, soykırım, katliam ve sömürü getireceğini iyi biliyor. Çünkü Kürt halkı 100 yıldır hatta son 200 yıldır bunu acı tecrübeler yaşamış ve görmüştür.

Kürt halkı bu nedenle kendi güvenlik ve öz savunma sistemini Rojava’da HPC – HPC-JIN, Kuzey Kürdistan’da YPS – YPS-JIN örgütlenmeleri ile kuruyor.

Bu noktada 2013 yılından beri hem Rojava Kürdistanı'nda hem de Güney Kürdistan’da gelişen DAİŞ saldırıları, yine Kuzey Kürdistan’da yüz yıldır devam eden ve son olarak AKP-Erdoğan eliyle devam ettirilmek istenen soykırım girişimlerini göz önüne aldığımızda, bu girişimin ne kadar insani ve haklı olduğu anlaşılacaktır.

Barbar gericiliğin dünyadaki tek varisi olan DAİŞ ve Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) çeteleri gibi insanlık dışı güçlerin her gün saldırılarına maruz kalan Kürtler için öz savunma sisteminin vazgeçilmez ve hayati önem taşıdığı görülmelidir.

Uluslararası güçler tarafından 4 parçaya ayrılan Kürdistan gerçekliği içerisinde Kürtler hala varlık mücadelesi yürütmektedir.

Oysa günümüze kadar yok sayılan ve en temel insani hakları engellenen Kürtler, bugün tüm insanlığın korkulu rüyası haline gelmiş olan DAİŞ çetelerini durduran temel güç oldu.

Ortadoğu’da yürüyen savaşın temel aktörü olan Kürtler bir taraftan da soykırım, bir taraftan ambargo tehdidi ile karşı karşıyadır. Türk devleti ve AKP/Erdoğan’ın başını çektiği sistem, Kürtlerin hem kazanımlarına karşı hem de özgürlük mücadelelerine karşı bir savaş açmış durumda.

DAİŞ çeteleriyle mücadelesinde tüm dünyanın ilgisini çeken Kürt halkına karşı Türk devleti de tüm kurumlarıyla saldırıya geçmiş durumda. Bakuré Kürdistan’da gelişen saldırılar aynı oranda DAİŞ ve SUK çeteleri eliyle Rojava’ya da uzunca bir süredir geçmiş durumda.

Tüm bu saldırı ve tehlikelere karşı Kürtlerin kendi güvenliklerini nasıl sağlamaları gerektiği sorusu her geçen gün daha da önem kazanıyor. Herkesten daha fazla günümüzde Kürtlerin güvenlik ve savunmaya ihtiyacı var.

Kürtler yok olmamak, soykırım ve katliamları durdurabilmek için güvenlik ve savunma gücünü oluşturarak “öz savunma” temelinde kendini savunmaya çalışmak zorundadır.

KADINLAR ÖZ SAVUNMADA YOĞUNLAŞMALI

Kobané katliamından sonra oluşturulan HPC ve HPC-JIN güçleri de esas olarak bu temelde oluşturulmuştur. HPC-JIN içerisinde yer alan kadınlar ANF ‘ye konuşarak kadınların öz savunma noktasında yoğunlaşması gerektiğini ifade etti.

HPC JİN, DAİŞ ÇETELERİNE KADINLARIN CEVABIDIR

HPC’li Havva Beravar; Başta 25 Haziran 2015 günü çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere katledilen herkesi saygıyla anıyorum. DAİŞ çeteleri 25 Haziran katliamı ile esas olarak kadını ve ortaya çıkardığı direnişçi ruhu yenilgiye uğratmak istemiştir.

Ancak DAİŞ çeteleri bunu başaramamıştır. HPC-JIN kuruluşu da kadınların DAİŞ çetelerine verdiği devrimci bir cevap niteliğindedir.

Yine bu temelde hayatın her alanında kadına yönelik uygulanan şiddet politikalarını kınıyorum. Bütün dünya kadınlarına bu vesile ile çağrıda bulunmak istiyorum, bu yapılan zülüm ve baskıları kabullenmemek ve mücadele yükseltmek gerekiyor.

Önder Apo “kadının bu baskı politikalarına karşı kendini korumasını tek yolu var o da kadının özgürlük mücadelesidir” diyor. Onun için de kadınların kendini özgürleştirme alanları olan tüm alanlara gelmeleri gerekiyor. Toplumda kadının özgürlük mücadelesi vermesi imkansız gibi görünse de imkansız değildir. Kadın hayatın her alanında özgürlük mücadelesi verebilir. Hali hazırda yaptığımız da esas olarak bu. Kadının hayatın her alanında mücadele edebileceğini gösteriyoruz insanlara.

HPC’li Rohlat Mihemed; DAİŞ çetelerinin 25 Haziran 2015’te gerçekleştirdiği ve özü itibariyle kadın iradesine darbe vurmayı amaçlayan katliamı kınıyorum. Kadın üzerinde uygulanan bu şiddeti ben kınıyorum.

Erkek zihniyeti temsilini bugün devlete, AKP/Erdoğan ve DAİŞ’te göstermektedir. Onun için kadınlar bunu iyi bilmeli, erkek her zaman kadının kendine olan güvenini kırmak ve kendi egemenliğinde tutmak için sürekli bir mücadele yürütmektedir.

Buna karşı da kadınlara çağrım, Önder Apo’nun savunmalarını iyi okuyup kadının erkeğe karşı kendisini nasıl savunması gerektiği noktasındaki perspektifleri iyi anlamalılarıdır. Sonuç alarak bütün bu şiddeti durdurmak içinde öz savunma noktasında başta genç kadınlar olmak üzere bütün kadınları HPC-JIN çatısı altında öz savunmalarını geliştirmeye çağırıyorum.

HPC’li Hetice Ubbeyd; Kadın üzerinde uygulanan katliam, işkence, tecavüz ve her türlü şiddeti kınıyorum. Kendisini emeği ve toplumsal yönü ile hep var eden kadının iradesi 25 Haziran katliamı ile kırılmak ve kadın iradesiz kılınmak istemiştir.

Kadınlar öncü olduklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar. Bunlara örnek olarak Şengal, Rojava ve tabi özgürlük dağlarında kadınlar verilebilir. Kadının toplumsal öncülük noktasındaki rolünü iyi oynaması ve bir bütün olarak mücadelesini yükseltmesi gerekiyor.

Buradan kadınlara çağrıda bulunuyorum, kadınlar Önderliğin perspektiflerini ve çözümlemelerini okumalı.

KOBANÊ KATLİAMI SIRASINDA ÖZ SAVUNMASIZ YAŞAM OLMAYACAĞINI ANLADIM

HPC-JIN üyesi Zekiye Mihemed; Kaniya Kurdan mahallesindenim. Daha önce Kongreya Star’da çalışmalar yürüttüm. Geçen yıl DAİŞ çetelerinin 25 Haziran Kobané katliamı sonrasında anladım ki öz savunmasız bir yaşam olamaz.

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın ortya koyduğu felsefe, ideolojinin öğretisi ile HPC’de yer almaya başladım. Özgürlüğü kazanmanın bir yolu da özsavunmayı geliştirmekten geçer diyerek şehit Revan taburunun yolunu tuttum.

Burada pratik silah eğitimi, siyasi, sosyal ve ideolojik eğitim aldık. HPC’ye katılmamın amacı daha önce de söylediğim gibi yeni katliamlara geçit vermemek. Halkımızın huzuru ve refahı için, kadının özgürlüğü için HPC-JIN saflarına katıldım. Çünkü halkımızın özellikle de kadınların bizlerden beklentisi büyük.

Herkes tarihin bu evresinde üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmeli mahalelerde, cephelerde hatta yaşamın olduğu heryerde örgütlenmeli ve örgütlemeli.Tüm kadınlara ve özellikle de genç kadınlara özsavunmalarını geliştirmelerini bunun için de HPC-JIN saflarına katılmaları çağrısında bulunuyorum.

Özgür yaşamın inşası özellikle de çocuklarımızın ve toplumumuzun geleceği için Rojava devriminin üzerindeki uluslararası ve bölgesel tehditleri ber taraf etmenin bir yolu da HPC-JIN saflarına katılmaktan geçer.

 

Zeliha Ebdullah HPC-JIN üyesi; Kobané’nin DAİŞ çeteleri tarafından büyük bölümünün işgal edilmesi sonrasında Bakuré Kürdistan’ın yolunu tuttuğumuzda birçok zorluk çektik.

Uzun süren tarihi ve efsanevi Kobané direnişi ardından YPG/YPJ savaşçılarının kenti DAİŞ çetelerinden temizlemesinden sonra tekrar topraklarımıza döndük. Hiç birşeyin eskisi gibi olmayacağı bilinci ve Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın da söylediği gibi 4 parça Kürdistan’ın kendisini savaş koşullarına göre hazırlaması gerekiyordu.

İşgalci DAİŞ çeteleri yenilgiye uğratılınca YPG savaşçılarımızın özellikle de YPJ savaşçılarının ortaya koyduğu cesaret ve cüretten etkilenerek ve tabi ki önderliğimizin de önerdiği gibi öz savunmamızı geliştirmeye ve yaşamımızı savaşa göre hazırlamaya karar verdik.

Kobané’de HPC de kurulunca da ilk iş olarak HPC saflarında yerimizi aldık ve üstümüze düşen rolü oynamaya başladık. HPC olarak mahallelerimizin savunmasını üstleniyoruz. Elimizden geldiğince HPC-JIN olarak halkımızı koruyacağız.

HPC-JIN olarak tüm kadınları özsavunmalarını geliştirmeye ve özgür yaşamın inşası için HPC-JIN saflarında yer almaya çağırıyoruz.

Xané Mihemed HPC-JIN üyesi; Kobané’nin DAİŞ çetelerinden temizlenmesi ve yine DAİŞ çetelerinin 25 Haziran Kobané katliamı ardından özsavunmanın ne kadar da gerekli olduğunu çok acı bir şekilde gördük.

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın felsefe ve ideolojisi ile oluşturulan özsavunma birimi HPC ve HPC-JIN saflarında 55 yaşında bir kadın olarak yerimi aldım. Benim HPC-JIN saflarında yerimi almamda YPG ve YPJ savaşçılarımızın DAİŞ çetelerine karşı sergilediği direniş etkili oldu.

Gördüm ki barbar DAİŞ çetelerine karşı YPJ savaşçıları bir adım dahi geri adım atmadan korkusuzca ve kahramanca direniyor. Tabi bu durum beni derinden etkiledi hatta diyebilirim ki sadece beni de değil tüm dünyayı etkiledi.

Dünya adı duyulduğunda kentlerin, köylerin ve mezraların boşaldığı, 60 ülkenin karşısında bir araya geldiği barbar bir çete grubu olan DAİŞ’e karşı Kürt kadının ortaya koyduğu efsanevi direnişi gördü.

Bütün Rojava’daki kadınlara sesleniyorum; El ele verelim topraklarımız ve halkımızı koruyalım. Bunun içinde gerek YPG/YPJ saflarına gerekse Asayiş güçlerine ve gerekse de HPC ve HPC-JIN saflarına katılalım.

Topraklarımızı ve halkımızı sahipsiz bırakmayalım. Birilerinin bizi kurtarmasını, birilerinin bizim için birşeyler yapmasını beklemeyelim. İnisiyatif alalım ve özgür yaşamı, Demokratik Federal sistemi güçlendirelim.

DEVAM EDECEK...