Koç: KDP’nin Semalka’yı kapatması sömürgeci güçleri memnun ediyor

Koç, Kürt siyasetinin ciddi bir sınavla karşı karşıya olduğunu söyleyerek, “Ya yeni Kürdistan gerçekliğine göre hareket edilerek kazanılacak ya da halk olarak anlamsız ve hak etmediğimiz bir şekilde bedeller ödeyeceğiz” şeklinde konuştu.

“Ülkemizin Bakur, Rojava ve Başur parçaları üzerinden bölgesel sömürgeci güçlerin ciddi yok etme hesapları Türk devleti öncülüğünde gelişmektedir” diyen Koç, Kürt halkının sergilediği direnişle eskisi gibi yönetilmek istemediğini bütün dünyaya gösterdiğini belirtti.

Sykes-Picot zihniyetinin iflas ettiğinin en bariz kanıtının Rojava-Başur parçalarında gelişen federal yönetimler olduğuna dikkat çeken KNK Eşbaşkanı, küresel siyasetin bu durum karşısında Kürt ve Kürdistan statüsüne dönük ciddi bir ikilem yaşadığını kaydetti. Bu ikilemin giderilmesi ve Kürt varlığının siyasal ve hukuksal bir statüye dönüşmesinin Kürt siyasetinin tutumuna bağlı olduğunu söyleyen Koç, bu süreçte güney Kürdistan hükümetinin tutumunu şu sözlerle eleştirdi: “güney Kürdistan hükümetinin Sêmalka sınır kapısını kapatması Kürt inkarcıları ve sömürgeciler tarafından memnuniyetle karşılandı. Bu durum, Kürtlerin uluslararası alandaki pozisyonunu olumsuz etkiliyor. Ulusal çıkarlarımız Sêmalka’nın açılmasını gerektiriyor’’

Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Eşbaşkanı Nilüfer Koç, Kürdistan gündemine dair ajansımıza konuştu.

Kürdistan'daki çatışmalı durum devam ediyor. Kürtler bugünden sonra eski statükocu sistemler tarafından idare edilebilirler mi?

Hayır, bu artık mümkün değil. Ülkemizin Bakur, Rojava ve Başur parçaları üzerinden bölgesel sömürgeci güçlerin ciddi yok etme hesapları Türk devleti öncülüğünde gelişmektedir.

YENİ BİR KÜRT VE KÜRDİSTAN DOĞUŞU

Kürt halkı direnişiyle artık eskisi gibi yönetilmek istemediğini yüksek bir sesle dünyaya haykırmaktadır. Bugün gelinen aşamada ne bölgesel ne de küresel güçler artık Kürdistan’ı eskisi gibi yönetemeyeceklerini görmektedirler. Çünkü Kürt halkı kendi kendini yönetecek düzeyde idari, siyasi ve toplumsal alternatiflerini geliştirmiştir. Bu düzey Başur ardından Rojava ve Bakur Kürdistan’ında da fiili olarak gelişiyor. Bu yeni Kürt ve Kürdistan doğuşudur.

TÜRK DEVLETİNİN STATÜKOCULUK ISRARI KENDİSİNİ FAŞİZME GÖTÜRDÜ

Türk devleti bu gerçeği görmüyor mu yoksa kabul etmek mi istemiyor?

Küresel güçler Kürt halkının ve Kürdistan’ın statü belirlemesine eski paradigmalarıyla artık yaklaşamayacağını görerek, ciddi bir siyasal yaklaşım içerisinde girmişlerdir. Hem bu ve hem de muazzam gelişen Kürt halk uyanışı ve örgütlülüğüne karşın, Türk devletinin eski statükocu yaklaşımını muhafaza etmesi onu bugün faşizan rejime dönüştürmüştür. Türk devleti Kürdistan’ın artık eski sömürge Kürdistan olmayacağını görmektedir.

Birçok cepheden Kürtlere dönük saldırı geliştiren Türk devleti, aynı zamanda ‘Kürdü Kürde karşı kışkırtma’ silahını devreye koymaktadır. Zira Türk devleti bu oyunuyla Kürtleri zayıflatarak, geçen yüzyılda ömrünü uzatmayı bilmiştir. Sadece Türk devleti değil, Kürtler açısından tüm kritik tarihi aşamalarda sömürgeci güçler bu oyuna başvurarak, Kürtlerin sonuç almasını önlemeye çalışmışlardır. Bugün aynı oyunu sahnelemektedirler, çünkü yeni Kürt ve Kürdistan gerçeğini hazmedecek kadar demokratik değildirler.

KÜRT SİYASETİ CİDDİ BİR SINAVLA KARŞI KARŞIYA

Bu oyunun bir kez daha tutma imkanı var mı sizce?

Hayır, bence bu kez tutmayacaktır. Çünkü karşılarında ulusal birlik ruhuyla 21. yüzyılda ne istediğini bilen ve bunun için amansız direnen bir halk var, bir Kürdistan var.

Bu halkı, bu muazzam gelişmeleri görüyor, buna göre kendisini yeniliyor ve mutlaka Kürdistan’ın doğuşunda onurluca yaşama imkanını sağlayacaktır. Çünkü Kürt siyaseti, Sykes-Picot antlaşmasının 100. yıldönümüne az kala, eski ile yeni arasında tercih koyma bakımından ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Ya yeni Kürdistan gerçekliğine göre hareket edilerek kazanılacak ya da anlamsız bir şekilde ve hiç de hak etmediğimiz bedeller ödeyeceklerdir.

Sykes-Picot zihniyetinin günümüz Kürdistan’ının da tutmayacağı Bakur ve Rojava’daki direnişle gösterilmiştir. Yine Başur halkımızın daha fazla özgürlük dayatmaları da bunu teyit ettirmektedir. Küresel siyasetin bu direniş karşısında Kürt ve Kürdistan statüsüne dönük ciddi bir ikilem yaşıyor olması da gerçeklikten kaynaklıdır.

BAŞUR İLE ROJAVA ARASINDA ULUSAL DAYANIŞMA GEREKİYOR

Sizce bunun rotasını belirleyecek temel etken ne olur?

Bu ikilemin giderilmesi ve Kürt varlığının siyasal ve hukuksal bir statüye dönüşmesi tabi ki Kürt siyasetinin tutumuna bağlıdır. Bu durumu gören Türk ve İran gibi sömürgeci devletler tüm diplomatik ve askeri güçleriyle Kürtler lehine olan uluslararası ve bölgesel gelişmeleri tersine çevirme çabası veriyorlar.

Ağır savaş tahribatları nedeniyle zor bela ayakta kalabilen Suriye Baas rejimi bile en son Qamişlo’daki saldırıda görüldüğü gibi en küçük fırsatta dahi Kürtlere saldırmaktadır.

Söz konusu güçler Kürt siyaseti üzerinde çeşitli yöntemlerle ciddi bir baskı oluşturarak, Kürt siyasetini birbirlerine karşı kullanmaya çalışmaktadırlar. Tüm iktidar çelişkilerine, kriz ve kaos içerisinde tükenen siyasetlerine rağmen Kürt kazanımlarına karşı anti Kürt ittifakı geliştirmeye çalışmaktadırlar. Yine Kürtlerin statüsü konusunda ikilem içerisine giren küresel güçleri eski statüko da tutuma çabası için çalışma yürütmektedirler.

Özellikle Bakur-Başur ve Rojava-Başur arasında zorunlu hale gelen birliğini engellemeye çalışıyorlar. Çünkü özerk yaşamın alt yapısı en güçlü bu parçalarda inşa edilmektedir. Açık ki direniş halinde olan bu parçalarda ulusal birlik siyaseti Kürtlere ve Kürdistanlılara büyük kazandıracaktır. Bu çerçevede Rojava-Başur arasındaki ulusal dayanışma her zamankinden daha fazla zaruridir. Çünkü her iki parça da federasyonlaşma aşamasında bulunmaktadır.

SYKES-PİCOT’UN İFLASININ KANITI BAŞUR VE ROJAVA’DIR

Sözünü ettiğiniz Rojava ve Başur federal yapılanmalarına Sykes-Picot anlaşması açısından bakarsak, bu anlaşmanın fiili olarak çöktüğünü söylemek mümkün olur mu?

Tabi ki. Sykes Picot zihniyetinin iflas ettiğinin, çöktüğünün en bariz kanıtı Rojava-Başur parçalarında gelişen federal yönetimlerdir. Başur-Rojava sınırı fiili olarak Kürt güçleri tarafından denetlenmektedir. Bu yeni durum halkımızın arzuladığı birlik hususunda büyük bir heyecan yaratmıştır. Yine bu gerçeklik aynı zamanda küresel güçlerin Kürtleri ve Kürdistan’ı artık görmezden gelemeyeceğini de göstergesi olmaktadır.

KDP’NİN SEMALKA KAPISINI KAPATMASI KÜRTLERİN ULUSLARARASI ALANDAKİ PRESTİJİNİ GÖLGELİYOR

Peki KDP’nin Sêmalka sınır kapısını Rojava üzerine kapatmasına sözünü ettiğiniz çerçevede bakıldığında nasıl okumak gerekir? Bu Rojava’yı nasıl etkiler?

Rojava-Başur arasındaki Semelka sınır kapısının Güney Kürdistan Hükümeti tarafından kapatılması sadece Rojava halkımızın ihtiyaçları karşılamasını olumsuz yönde etkilediğini söylemek dar bakmak olur. Tabi ki bu da vardır. Ancak, esas sorunlu ve riskli boyutu, bölgesel ve küresel siyasette yol açtığı diplomatik ve siyasal görüntüdür.

Büyük mücadelelerle önemli oranda aştığımız ‘Kürdü Kürde karşı kullanma’ algısının görüntüsünü tekrardan vermektedir. Tabi bu, Kürt kazanımlarının gölgelenmesidir. Çünkü Kürdistan’da DAİŞ’e karşı verilen mücadele ile Kürtler bugün bölgesel ve küresel çapta umut haline geldiler. Dolaysıyla Kürtler arası ilişkiler artık ulusal sınırları aşarak bölgesel ve küresel siyaseti doğrudan etkilemektedir.

Güney Kürdistan’ın Irak genelinde daha güvenlikli yer olması ve yine Rojava halkımızın ve halklarımızın öz gücüne dayalı geliştirdikleri Kuzey Suriye Federasyonu Kürtlerin siyasal ve diplomatik alanda da başarılı olduklarını gösteriyor. Kürtlerin büyük kazanımlar sağladığı böylesi bir dönemde Rojava-Başur sınır kapısının kapatılması uluslararası alanda da başarılarımızı kaçınılmaz olarak gölgeleyecektir.

KDP’NİN TUTUMU KÜRT İNKARCILIĞINI MEMNUN EDİYOR

Bu, aynı zamanda sözünü ettiğiniz, ‘Kürdü Kürde kırdırmak’ isteyen güçlerin ekmeğine yağ sürmez mi?

Gayet tabii. Kaldı ki bu durum Kürdü inkar eden sömürgeci güçler tarafından memnuiyetle karşılandı. Niyet ve gerekçeler ne olursa olsun sömürgeciler açısından mevcut tablo Kürdü Kürde karşı kullanma gerçeğini yansıtmaktadır. Bu, ikilem içerisine girmiş ve karar aşamasına gelmekte olan küresel güçler içerisinde statükocu güçlerin Kürtler aleyhine ellerini güçlendirmektedir.

Dolayısıyla Sêmalka sınır kapısının kapatılması siyasetten sadece Rojava ve Başur parçalarına zarar vermemektedir. Rojava halkımız ve halklarımız zaten 5 yıldır olağanüstü savaş şartlarında yaşamlarını tüm ambargo ve tecrit siyasetine rağmen idame etmeyi başarmıştır. Alternatiflerini yaratma kabiliyetini göstermişlerdir. Gayet tabi olarak, Sêmalka kapısının kapatılması aynı Kürt halkı içinde tepkilere de neden olmaktadır.

Esas sorun Sêmalka’nın kapatılmasının kritik bölgesel ve küresel siyasettin algısında yarattığı ‘Kürt yine Kürde karşıdır’ gerçeği. Şimdiye kadar uluslararası güçlerin diplomatik olarak Kürt siyasetine karşı kullandıkları gerekçe “biz sizi desteklemek istiyoruz, ancak siz birlik değilsiniz, parçalısınız” argümanı olmuştur. Bu argüman şimdi ise ağırlıkta Güney Kürdistan hükümetinin diplomasisine karşı eleştirel olarak dillendirilmektedir. Söz konusu bu sorun Kürt diplomasisini taraflaştırarak, parçalama riskine sokmaktadır. Oysa gerçekte halk ve özgürlük savaşçılarımız nezdinde ulusal birlik ruhu ve tutumu hiç bir zaman olmadığı kadar güçlenmiştir.

ULUSAL ÇIKARLARIMIZ SÊMALKA’NIN AÇILMASINI GEREKTİRİYOR

Kürtler bu süreçten kazançla çıkmak için nasıl bir siyaset yürütmeli sizce?

Kürt siyaseti de realite durumuna gelen bu birliğe paralel olarak siyasetini yeniden yapılandırmak durumundadır. Sykes-Picot’nun parçala-yönet kötülüğüne karşı ulusal birlik siyasetiyle karşı duruş geliştirmelidir. Böyle bir siyaset çizgisinin esas alınması tüm Kürtlere kazandıracaktır.

Bu nedenle Sêmalka sınır kapısının açılarak, Kürtler arasında yaratılmak istenen Kürt sorununu araçsallaştırılması politikasına son verilmesi ulusal çıkarlarımızın gereği olacaktır. Parçalar arası sorunları ya da daha doğru bir deyimle örgütler arası sorunları ise ulusal platformlarda tartışarak çözüm yollarını üretmek tüm tarafların sorumluluğundadır. Zira bugün yerel olan aynı zamanda bölgeseldir ve küreseldir de. Dolaysıyla Kürtler arası yaşanan diyalog sorunları bölgesel ve küresel denklemlere kadar gidebilmektedir.

Bu çerçevede Bakur, Rojhilat, Başur ve Rojava ile yurtdışında yaşayan halkımız tarafından ciddi tepkilere yol açan Sêmalka sınır kapısının açılması son derece önemlidir. Halkımızın tepki ve beklentisini ciddiye alarak, en son Qamişlo’da Baas rejimi tarafından saldırıda yaralanan insanlarımızı Başur’a tedavi için destek çağrısı yapan Güney Kürdistan Bölge başkanın açıklaması önemli olmuştur. Ancak belirttiğimiz siyasal tablo nedeniyle bu yalnız başına yeterli olmamaktadır. Güney Kürdistan hükümetinden, ulusal sorumluluğun gereği olarak, Sêmalka kapısının kapatılmasıyla açmış olduğu ulusal yarayı bir an önce tedavi etmesini beklemekteyiz.

Tarihin bu kritik aşamasında tüm Kürt siyaset aktörleri büyük bir sınavla karşı karşıyadırlar. Bu sınav ancak ulusal birliğe dayalı ulusal dayanışma siyasetimizle kazanılabilecek bir sınavdır.