'Kürt medyası 118. yılında MED TV geleneğiyle büyüyor'

Mikdad Midhat Bedirhan tarafından Mısır’ın başkenti Kahire’de 22 Nisan 1898 yılında çıkarılan Kürdistan gazetesi 118 yaşında. Bu geleneği sürdüren Kürt gazeteciler, 118 yılında Kürt medyasının MED TV geleneğiyle büyüdüğünü vurguladı.

Mikdad Midhat Bedirhan tarafından Mısır’ın başkenti Kahire’de 22 Nisan 1898 yılında çıkarılan Kürdistan gazetesi 118 yaşında. Bu geleneği sürdüren Kürt gazeteciler, 118 yılında Kürt medyasının MED TV geleneğiyle büyüdüğünü vurguladı.

Bugün Kürdistan gazeteciliği, 118 yılında STÊRK, MEDNUÇE, ÇİRA, RONAHÎ, NEWROZ TV, Azadiya Welat, Yeni Özgür Politika, Özgür Gündem, ANF, DİHA, ANHA, Dengê Kurdistan radyosu olmak üzere onlarca internet siteleriyle devam ediyor. Musa Anter, Hafız Akdemir, Ferhat Tepe, Gurbetelli Ersöz, Deniz Fırat, olmak üzere birçok bedel ödeyerek, günümüze kadar gelen Kürt basın geleneği bugün de Kürdistan’da bir yandan yapılan katliam ve baskıları aydınlatırken diğer yandan da Kürt aydınlatılmasıyla bir eğitim merkezi görevini görerek devam ediyor.

Bugün onlarca medya merkezlerinde başta olmak üzere yerellerde başta Kürdistan dağları, Rojava, Kuzey, Güney ile dünyanın birçok yerinde yüzlerce çalışanlarla bu çalışmalar devam ediyor.

Uzun yıllardır Kürt medyasında çalışan Pınar Katurman, Cahit Mervan, Mahmut Önder, Hesen Qazî, Amed Dicle ve Özlem Oruç, 118 yılında Kürt medyasının içerisinde bulunduğu durumu, yaşananları ve MED TV ile başlayan Kürt televizyonculuğun rolünü ANF’ye değerlendirdiler.

KATURMAN: KÜRT MEDYASINDA KADINLAR ÖNEMLİ BİR YERE SAHİP

MED NUÇE TV Editörü Pınar Katurman, Kürt medya tarihinde kadınların önemli bir yere sahip olduğunu belirterek, “Gurbetelli Ersöz, Deniz Fırat, Şilan gibi arkadaşlar, Kürt medyasında önemli bir rol oynamışlar. Özellikle 1990 yıllarından başlayan medya kurumlaşması kuşkusuz Kürt özgürlük mücadelesiyle bağlantılıdır. Bu da kadın özgürlük mücadelesinden bağımsız ele alınamaz. Gurbetellilerin mirası olarak ifade edilen gerçeklik yaratım eyleminin kendisidir. Bu da tarihsel gelişim seyrini belirleyen koşulları özgürlük ölçülerine çeken basın anlayışını temsil eden çizgi gerçekliği de demek mümkün. Kürt medyasında kadın iki kat mücadeleye sahip.

Sadece yok sayan, katleden, soykırımdan geçiren sisteme karşı değil, aynı zamanda yeni toplum inşası, özgürlük ölçüleri, demokratik toplum iddiası ile yola çıkan anlayışı temsil eden bir gerçeğe sahiptir. Çünkü yok sayılan bir halkın medyasını yaratmak başlı başına bir mücadele iken kadın düşmanlığı üzerine kurulu sistemler karşısında özgürlükçü medya gücünün öznesi de kadın olmak durumunda. Böyle bir formülasyon ile baktığımda sorumlulukları ağır ancak yaratım eylemine kendisini yatırmış bir kadın duruşu var” diye konuştu.

KATURMAN: KADIN ODAKLI MEDYA OLMA MÜCADELESİNİ VERİYORUZ

Kadın eksenli bir medya olma çabası içerisinde olduklarını ifade eden Pınar Katurman, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Toplumun ihtiyaçlarından hareketle ortaya çıktığımız gerçeğini unutmadan topluma katmak, yaratmak ve taşırmak gibi bir görevle karşı karşıya bulunuyoruz. O toplumunda çalışmış, tahribata uğratılmış, bastırılmış, yok sayılmış demokratik, komünal yaşam değerlerine kavuşması gerekli. Bu noktada yaratıcı eylem sahibi ise kadındır. Bu noktada kadının rengini yansıtıyoruz demek yerine demokratik yaşam değerlerini yaratmada kadın odaklı medya olmanın mücadelesini yürütüyoruz. Kadınların sorunlarına yer verme iddiamız tabi ki var olan iktidar, basının ve medyasının algısından elbette çok daha köklü, sade ve özgürlük ölçülerine göredir. Ancak yeterli midir. Elbette hayır. Yaşam nasıl ki akan, sürekli yenilenen olmak zorundaysa Kürt medyasında kadın emekçiler olarak yaşamı olması gereken akışına kavuştururken özgür kadını yok etmeyi amaç edinen sistemleri sürekli ama sürekli deşifre ederek kadını görünür kılmak, sistemlere alternatif özgür kadın bilincini dert edinerek kadını görünür kılmak ve giydirilen egemenlikçi, cinsiyetçi gömleği ret edip yerine kadının özünü ifade eden rengi yerleştirerek kadına yer vermek diyorum.”

ÖNDER: BÜYÜK BEDELLER ÖDENDİ

Gazeteci Mahmut Önder ise Kürt medyası 1990 yıllardan sonar geliştiğini ifade ederek, “Kürt medya tarihi her ne kadar 1898 yılında Kürdistan gazetesiyle başlamış olsa da 1990 yıllarda Kuzey Kürdistan’da başlayan özgürlük hareketiyle birlikte medya alanına da ciddi gelişmeler oldu. Ancak yapılan baskılar sonucunda Avrupa’ya çıkan onlarca Kürt gazeteci çalışmalarına buradan devam etti. Ve 1995 yılında Önder Apo’nun önerisiyle ilk Kürt televizyonu MED TV kuruldu. Bu Kürtler için büyük bir devrimdi” diye tanımladı.

Kürt medyası büyük bedeller ödediğini hatırlatan Mahmut Önder şunları söyledi: “Musa Anter, Gurbetelli Ersöz, olmak üzere onlarca gazeteci arkadaşımız katledildi, tutuklandı. Büyük bedeller ödendi. Bugün yayın yapan STERK, MEDNUÇE, RONAHİ, ÇİRA, NEWROZ TV, ANF, DİHA, Rojnews ANHA, Azadiya Welat, Yeni Özgür Politika, Özgür Gündem, Dengê Kurdistan radyosunun yanı sıra onlarca internet siteleriyle 4 parçada Kürt medyası büyük bir ağdır. Bunlar işte bütün bunlar bu bedel ve emekler üzerinde kuruldu ve bugüne kadar geldi. Her kesin bunların kıymetini bilmesi gerekiyor.”

MED TV’nin kendi hayatında özel bir yere sahip olduğunu vurgulayan Mahmut Önder, “Bütün zorluklara rağmen o günler güzeldi. Her keste bir heyecan ve azim vardı. Çünkü MED TV Kürtler için özel bir öneme sahip. Bugün de bu gelenek yüzlerce genç gazeteci arkadaşların büyük emekleriyle devam ediyor. Bu arkadaşlardan ricam, asla ve asla gerçeklik, adalet ve doğruluktan taviz vermeyerek, gazetecilik yapmalıdır” şeklinde konuştu.

QAZİ: DOĞU KÜRDİSTAN’DA MEDYA YASAK

Gazeteci Hesen Qazî de Doğu Kürdistan’da Kürt gazeteciliği modern olarak 1940’lı yılların başında başladığını iddia ederek, “Sine gibi bazı kentlerde her ne kadar geçmişte bazı gazete ve dergilerde Kürtçe makaleler yayınlanmış olsa da ilk olarak 1940 yılında kurulan Komelî Jîyanneweyî Kurd’un (JÊKAF) yayın organı olan Niştîman dergisi 1943 yılında yayınlanmaya başladı. Tebriz’de bir Ermeni matbaasında basılmaya başlayan bu dergi özel ve düzenliydi. Bu dergi 1944 yılına kadar yayın yaptı. Bu tarihten sonra Kürdistan gazetesi yayınlanmaya başladı. Ve Kürdistan Cumhuriyeti döneminde de bazı dergiler yayımlanmaya başlandı. Ardından cumhuriyet yıkıldıktan sonra Kürt medyasına baskılar devam etti. Yıllar sonra Kürdistan gazetesi tekrar çıkmaya başladı yine Sovyetlerde yaşayan Kürt öğrenciler Azerbaycan gazetesinde bir sayfa Kürtçe çıkardılar. 1947 yılında başlayan bu yayın 1962 yılına kadar devam etti. En soluklu yayındır aynı zamanda. Daha sonraki yıllarda bazı yerlerde yayınlar çıktı” diye konuştu.

Doğu Kürdistan’da Kürtçe yayının yapılması zor olduğunu belirten Qazî, “Gazete ve dergi çıkarmak için devlet nezdinde izin almak gerekiyor. Buna da izin verilmiyor. Bazı internet siteleri var onlara erişim engeli konuluyor. Kürtlerin yaşadığı bazı ülkelerde tutuklama ve engellemeler var. Kürt medyası üzerinde baskı var. Ama İran’da durum farklı. Doğu Kürdistan’da Kürt medyasına hiç bir şekilde izin verilmiyor” dedi. 

MERVAN: KÜRT MEDYA TARİHİ DOĞRU ANLATILMALI

MED, MEDYA, ROJ, STERK gibi Kürt televizyonlarda 20 yıldır çalışan gazeteci ve yazar Cahit Mervan ise baskıcı recimlerden dolayı Kürt gazeteciliği sürgünde doğduğunu hatırlatarak “Kürdistan gazetesi Kahire, Cenevre Londra arasında mekik dokumasının ardından Ronahi ve Hawar gazetelerinin kaderi aslında gittiği yerde sömürgeciler tarafından hep kovalandı. 1990’lı yıllardan sonra yapılan baskının ardından Kürt gazetecileri sürgüne çıktı. Özellikle ilk Kürt televizyonunun sürgüne kurulması devlet bunun peşine düştü. Onu karartma ve kapatmak için her türlü barikatı kurmaya çalıştı. Sürekli lisans ve uydularını engellenmek için Türk devleti bir çük ülkeye baskılar yaptı. Bunun yanında birçok sürgünde olmanın birçok dezavantajları var. Ancak buna rağmen büyük te bir başarı var” dedi.

Kürt medyasında yüzlerce isimsiz kahramanın emeğinin olduğunu vurgulayan Cahit Mervan, şunları söyledi: “Kürt medya ve televizyonculuk tarihi anlatılırken tabi kişilerin rolü var. Ama meselenin kişiselleştirilmemesi gerekiyor. Bu son derece yanlış bir şeydir. O nedenle her kes özellikle Kürt gazetecilerden ricam şudur, televizyon, gazete olmak üzere Kürt medyasını tarihini anlatırken gerçekliğe sadık kalmalarıdır. Eğer biz ekrandaki olanlar meseleyi kişiselleştirip kendi üzerimize bir tarihi anlatırsak Kürt medyasında emeği olan ama hiç tanınmayan ve görünmeyen ismini bilinmeyen insanların emeğini çalmış oluruz. Bu da onlara yapılmış en büyük haksızlık olur. O nedenle Kürt televizyonculuğun 21 yıllık tarihini konuşurken onu kişiselleştirmeden toplumsal bir olgu olarak ele alıp, birçok dinamiğin katkısı olarak görmek gerekiyor.”

MERVAN: MED TV KÜRDİSTAN’I DÜNYAYA DUYURDU

MED TV’den başlayıp günümüze kadar süren Kürt televizyonculuğun önemine de dikkat çeken Mervan, “1995 yılında MED TV ortaya çıktığında Kürtlerin doğru dürüst bir kazanımı yoktu. MED TV ile Kürtler dokunabilecek, his edebilecek bir kazanım elde ettiler. Köyü yakılmış insanlar çocuklarını kaybedenler bunun boşa gitmediğini MED TV aracılığıyla gördüler. Diğer bir yön ise MED TV dünyayı Kürtlerin evine taşıdı. Hem de çok sesli ve kültürlü olarak. Örneğin Kürtler Aborjin diye bir halkı MED TV sayesinde öğrendi. Kürdistan’daki farklı ulus ve inançları MED TV aracılığıyla tanıdı. Bunlar büyük kazanımlardır. Yine Kürdistanı dünyaya taşıdı. MED TV üzerinde baskılar arttıkça dünyanın gözü buraya çevirdi. BBC, CNN olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden televizyonlar gelip MED TV üzerinde programlar yaptılar. Buda Kürt televizyonun yarattığı etkiyi gösteriyor. Bugün onlarca Kürt televizyonu var ama hala MED TV’nin yarattığı etkiyi yakalanmamış. Özellikle Güney Kürdistan’da olan bazı kanalları kast ediyorum. Tamamen görüntü kirliliği. Kürt toplumumun realitesi ve kültürüyle alakası olmayan yayınlar, yapıyorlar. Dersin sanki Miami’de yayın yapıyorlar. Halbuki Kürdistan’da bir savaş var, açlık ve sefalet var. Ve bunlar bu kanallarda yer almıyor.”

DİCLE: KÜRT MEDYASI SÜRGÜNDE DEVAM EDİYOR

Kürt medyasının içerisinde bulunduğu durumu vurgulayan gazeteci Amed Dicle “Kürt gazeteciliği yakın tarihte Kürdistan kurumlaşma konusunda önemli ivmeler kazandı. Kürt medyası bugün halen büyük oranda sürgünde devam ediyor” dedi. Sürgünde gazetecilik yapmanın en büyük handikabı kaynaktan uzak olduğunun altını çizen Dicle şöyle konuştu: “Bunun yarattığı birçok sıkıntı var. Hitap ettiğiniz, haberini yaptığınız toplumun, coğrafyanın uzağındasınız. Ancak bu durum son yıllarda önemli oranda aşıldı. Çünkü Kürdistan’da da birçok kazanım elde edildi ve artık ülke içindeki medya kurumları ülke dışındaki medya kurumlarını besleyecek duruma geldi. Eskiden sürgündeki medya toplumun haber ihtiyacını gideriyordu. Şimdi neredeyse karşılıklı bir beslenme durumu ortaya çıkmış bulunuyor. Ama nihayetinde en büyük Kürt televizyon kanaları halen sürgünde yayın yapıyor. Çünkü sürgünde gazetecilik yapmaya neden olan siyasal sorunlar halen var. Devletin kuşatması, baskıları, Kürt medyasına yaklaşımı 20 yıl önce neyse şimdi de aynıdır. Halen kurumlarımızı kapatıyor, kapatmak için diplomasi yapıyor. Arkadaşlarımızın akreditasyonlarına bile müdahale ediyorlar. Devletler nezdinde aleyhimize lobi yapıyorlar. Ama medyamız gidererek daha fazla gelişip, kurumlaşıyor. Tabi ki bu kadar mücadele, toplumun bu kadar sahiplenmesine baktığımızda, birçok eksik ve yetersizliğin olduğunu görebiliyoruz.”

Kürt medyasına düşen yeni sorumluluklar olduğunun da altını çizen Dicle, “Eskiden önemli oranda halkımızın mağduriyetini yansıtıyorduk. Yapılanları teşhir ediyorduk. Ama Kürtler artık Ortadoğu’da özgürlük ve demokrasi mücadelesine öncülük ediyorlar ve Kürt medyası da bu halk mücadelesine layık bir performansa sahip olmalıdır. Yani artık mağdur edilen değil zafer kazanan bir halkın medyası olduğumuzu görmemiz ve ona göre kurumlaşmamız gerekiyor” dedi.

DİCLE: MED TV GELENEĞİNDEKİ KANALLAR KÜRTLER İÇİN EĞİTİM MERKEZİ

Kürt medyasında televizyonculuğun rolüne değinen Dicle, “MED TV ile başlayan Kürt televizyonculuğu artık yeni bir kulvarda devam ediyor. MED TV’den ROJ TV’ye kadar her televizyonun dönemine göre oynadığı roller vardı. Büyük bir bedeller ödeyerek, bugüne kadar gelindi. Kürt televizyonculuğu verdikleri haber, yaptıkları programların yanında bugün kültür, eğitim vs. konularda da yaptıkları yayınlarla biz Kürtler için okul olarak rol oynamaya devam ediyor” diye konuştu.

Başta Güney Kürdistan olmak üzere yayın yapan birçok Kürt televizyonunun eleştiren Dicle, “Şu an Kürtçe yayın yapan çok sayıda Kürtçe TV var, ama hepsine ‘Kürt televizyonu’ demek mümkün değil. Kürtçe yayıncılığı deforme eden çok sayıda televizyon çıktı, çıkarıldı. Bir biçimde insanların evlerine girerek etkilemeye çalışıyorlar. Özellikle Güney Kürdistan’da ismini vermek istemediğim bazı kanallar var, Kürtçe yayın yapıyorlar ama içerik olarak Kürt düşmanlığıdır. Örneğin Kürdistan’daki savaşı özgür basın televizyonları yayınlamasa, yayınlayacak kimse yok. Aksine tersinden yayın yapıyorlar. Özel savaş propagandası artık hem Kürtçe hem Türkçe yapıldığı için, özgür basın olmasaydı Cizre, Silopi, Sur vahşetini bize başka türlü anlatacakları. Tabi ki farklı birçok mecrada artık haber takip edilebiliyor. Ama televizyonu bunu tüm detaylarıyla bize gösteriyor. Ve önümüzdeki dönemde bu ihtiyaç daha çok olacaktır” diye konuştu.

ORUÇ: ONLARCA KİŞİNİN EMEĞİ VAR

MED NUÇE ve STÊRK TV rejisörlerinden Özlem Oruç ise yayıncılığın kamera arkasından bahsetti. Tek kadın rejisör olan Oruç, seyirci sadece ekranın ön yüzünü gördüğünü belirterek, “Bir programın, haber bülteninin hazırlığında onlarca kişinin imzası ve emeği var. Haberci, editör sesçi, montajcı, kameraman, ışıkçı olmak üzere birçok arkadaş yoğun bir çalışma yapıyor. Hele bizim gibi televizyon kanalarında işler iki katına çıkıyor. Sabah başlayıp geç saatlere kadar çalışmalar yürütülüyor. Bir programın sorunsuz bir şekilde bitmesi için bahsettiğimiz bu ekibin büyük bir uyum içerisinde çalışma yürütmesi gerekiyor. En ufak bir sorun yayına yansıyor. Bu da televizyonun kalitesini düşürüyor. Onun için burada rejisör önemli bir rol oynuyor. Çünkü bütün bu uyumu sağlayan ve dengeyi tutturan rejisördür” dedi.

Oruç, rejisörlüğün büyük sorumluluklarının olduğunu kaydederek, şunları söyledi: “Sonuç itibariyle her şey senden soruluyor. Onun için bunun sorumluluğunla davranman gerekiyor. Pratik ve ani karar sahibi olmak zorundasınız. Milyonlar seni izliyor. Onlarca kişinin emeğinin boş gitmemesi için sorunsuz ve başarılı bir yayın yapman gerekiyor. Hele kadın bir rejisör olmanın zorlukları daha da artıyor. Her alanda olduğu gibi burada da zorluklar yaşıyor. Ama erkek rejisörlere oranla kadınların daha başarılı, dikkatli ve titiz olduğunu da söyleyebilirim.”

Yarın:

Hacer Altunsoy, İsmet Kahyan, Reşad Sorgul, Kenan Azizoğlu, Dilêr Akrei ,Gülistan İke, Ejdar Şêxo ile...

-Kürt medyasında kadın

-Kürt medyasında Serxwebun ve Berwxedan gazetelerinin rolü

-Güney Kürdistan ve Rojava’da medyanın durumu

-1990 yıllarda Kürt medyası hangi temeller üzerinde yükseldi

...