Kürt sorunu çerçevesinde geliştirilen çözüm sürecinin yaklaşık 3 yıl devam ettiğini ve bu süre zarfında Türkiye genelinde çatışmadan doğru cenaze kaldırılmadığını söyleyen Delebe, ancak 7 Haziran 2015'te yapılan genel seçimlerin ardından sürecin bitirilmesiyle Türkiye'nin bir bütünen şiddet sarmalına sokulduğunu dile getirdi. Şiddet politikalarının devreye konulmasıyla o tarihten bu yana geçen sürede binlerce insanın hayatını kaybettiğini kaydeden Delebe, tüm ülkede yaşanan şiddet sarmalının ana kaynağını ise çözümsüzlüğün oluşturduğunu söyledi. "Kürt sorunu temelinde bir etnik sorundur" diyen Delebe, "Dünya örneklerinde olduğu gibi etnik sorunların şiddet odaklı politikalar ile de çözülmesi mümkün değildir. Dünyada buna benzer ETA ve İRA örnekleri var. Netice itibariyle etnik sorunların müzakere ve diyalog ile çözülmesi gerekiyor. Bunun dışında şiddetle etnik sorunların çözümlendiği görülebilmiş bir şey değildir" diye kaydetti.

'ÖCALAN İLE DİYALOG FIRSAT VE BİR ŞANSTIR'

Kürt sorununun mutlak suretle demokrasi ve insan hakları çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğini söyleyen Delebe, "Bunun için de müzakere ve diyalog kanallarının sürekli açık tutulması gerekiyor. Bir damla insan kanı yeryüzündeki bütün değerlerden çok daha değerli çok daha kıymetlidir. Bu perspektif ile Kürt sorununa yaklaşım gösterilirse sorunun çözümlenmesi çok daha kolay bir şekilde yoluna girer. Diyaloğun da geliştirilmesi için Abdullah Öcalan ile mutlak suretle diyaloğun yeniden başlatılması gerekiyor. Çünkü şuanda Öcalan hayatta ve sağlığı yerinde. İleri ki dönemlerde sağlığı bozulur ise, artık hükümet bu konuda çözümü yönetebilecek bir aktör de bulamayabilir. Bu anlamda bizce bu bir fırsattır bir şanstır. Mutlak suretle tecridin ortadan kaldırılması, diyalog ve müzakere yollarının yeniden açılması gerekiyor" diyerek, Öcalan'ın Kürt sorunundaki önemine ve misyonuna dikkat çekti.

'TECRİTLE ANAYASA İHLAL EDİLİYOR'

Kürt Halk Önderi Öcalan üzerinde hukuksuz bir şekilde başta avukatlarıyla 2011 yılından beri ailesiyle de 2014 yılından beri görüştürülmediğinin altını çizen Delebe, devamla şunları söyledi: "Ceza-adalet sistemi içerisinde kişilerin, sanıkların; yargılama boyunca sahip oluğu haklar olduğu gibi yargılama bittikten ve hüküm kesinleştikten sonra da sahip olduğu haklar vardır. Bunlardan bir tanesi tecridin dayatılmamasıdır. Tecridin dayatılması halinde Anayasa ciddi anlamda ihlal edilir. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalarda ayrıca ihlal edilmiş olur. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) başvurucular lehine vermiş olduğu pek çok karar örneği de vardır. Bu bakımdan biz Urfa Barosu olarak da çözüm sürecinin mutlaka başlatılması gerektiğini ifade ediyoruz. Çünkü şiddet ile bu sorunun çözülmeyeceği artık gün gibi ortada.

90'lı yıllarda hukukun her türlüsü ayaklar altına alındı. Şiddet hiç olmadık yöntemler ile ön plana çıkartıldı. Fakat sorunun çözümü noktasında hiçbir mesafe katedilmedi. Maalesef geldiğimiz noktada da buna dönük bir politika söz konusu. Bizim taraflara çağrımız, silah ve şiddet hiçbir şekilde çözüm değildir. Bu bir etnik sorundur. Etnik sorunlar da ancak ve ancak diyalog ve müzakereler ile çözümlenmesi gerekiyor. Bu bakımından umudumuz diyalog ve müzakerenin yeniden başlatılmasıdır."