‘Sendikamızı AKP faşizmine teslim etmeyeceğiz’

Urfa SES Eş Başkanı Ruken Kılınç, Sağlık alanında çalışan 84 kişinin “Hastalara iyi davranıyorlar” denilerek meslekten ihraç edildiği Urfa’da, AKP/Saray rejimi tarafından iyi hekim ve sağlıkçıların yargılandığını söyledi.

Sağlık alanında çalışan 84 kişinin “Hastalara iyi davranıyorlar” denilerek meslekten ihraç edildiği Urfa’da AKP/Saray rejimi tarafından iyi hekim ve sağlıkçının yargılandığını söyleyen Urfa SES Eş Başkanı Ruken Kılınç, “Biz 90’lı yılların karanlık ortamında kurduğumuz sendikamızı AKP’nin karanlık ve faşizan güçlerine teslim etmeyeceğiz” diye konuştu.

AKP/Saray rejimi sözde yapılan askeri darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve bu kapsamda çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelere (KHK) sırtını dayayarak kamu alanında çalışan ve kendisi gibi düşünmeyen muhalif ve sendika üyelerini ihraç ederek OHAL’i fırsata dönüştürme girişimleri hız kesmeden devam ediyor. Urfa’da 74’ü Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) üyesi olan toplamda 84 sağlık personeli, DAİŞ çetelerinin Kobanê’yi işgal saldırıları sırasında direnen ve yaralanarak tedavi için Urfa’ya getirilen YPG/YPJ savaşçılarına “sıcak ilgi gösterildiği” gerekçesiyle meslekten ihraç edildi. AKP/Saray rejimi tarafından sindirme ve baskı politikalarına maruz kalan sağlık çalışanlarına ilişkin Urfa SES Şube Eş Başkanı Ruken Kılıç, ANF’ye konuştu.

Son bir yıllık süre zarfından sendika olarak AKP/Saray rejiminin ciddi boyutlarda yaşanan saldırılarına maruz kaldıklarını belirten Urfa SES Şube Eş Başkanı Ruken Kılıç, özellikle Urfa SES olarak bu saldırıların merkezine konulduklarının altını çizdi. Sendika üyelerinin gözaltı, mobing, ihraç, yöneticileri hakkında açılan soruşturmalar ve iş yerlerinde çalışan yöneticilere açılan davalarda taşeron işçilerine gizli tanıklık yaptırma ve suça ait belgeler imzalatma gibi saldırılarla karşı karşıya olduklarını kaydeden Kılıç, son KHK ile sağlıktaki yetersizlikler ile gündemden düşmemesine rağmen Urfa’da 74’ü kendi üyeleri olmak üzere toplamda 84 sağlık çalışanının meslekten ihraç edildiğine dikkat çekti.

‘İYİ HEKİM VE İYİ SAĞLIKÇI YARGILANIYOR’

Sağlık alanında en çok Urfa’da yaşanan ihraçlara değinen Kılıç, bunun nedeni sağlık alanında sistemin yerel idareciler ile iç içe olmasına bağladı. AKP/Saray güdümlü faaliyet yürüten Sağlık Sen sendikasının SES üyesi işyeri temsilcilerinin örgütlemesine sistem üzerinden müdahale ettiğini söyleyen Kılıç, ihraçların da hipokrat yeminine rağmen hastalara iyi davranmak üzerinden gerçekleştirildiğini dile getirdi. Kılıç, Kürdistan’da bir savaş yaşandığını ve Urfa’nın da savaşa tanıklık eden şehirlerden bir tanesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Biz hepimiz devlet memuruyuz ve devlet hastanelerine gelen hastalara bakıp onlarla ilgilenmekle hükümlüyüz. 26 Ağustos’ta bizim 4 üyemiz ve 1 taşeron çalışanımız Suruç Devlet Hastanesi’nde gözaltına alındı. Gerekçesi ise hastalara iyi davranmalarıydı. Yani iyi hekimlik, iyi sağlıkçı yargılandı. Bizim bütün süreçlerde vermiş olduğumuz yeminler vardır. Ne olursa olsun hastalara iyi bakmak zorundayız. Türkiye’de imza attığı uluslararası sözleşmelere uyması gereken bir ülkedir. Bunlardan biri Cenevre Sözleşmesi’dir. Cenevre Sözleşmesi savaşlarda silahların bırakılması ve 3 gün boyunca yaralıların taşınarak tedavi edilmesini içerir. Bu yaralıları da sağlıkçılar gider alır. Ancak biz devletin sınırlarından getirdiği yaralı insanlara baktığımız için bu gerekçe gösterilerek ters kelepçe takılarak gözaltına alınabiliyor, tutuklanabiliyor ve ihraç ediliyoruz.”

‘YARALILARA MÜDAHALE ETME TÜRKİYE’DE MESLEKTEN MEN EDİLMEYE TEKABÜL’

Türkiye’de sağlık ve eğitim alanında bir tasfiyenin söz konusu olduğunu ve kendilerinin bu süreci bir yıldan fazladır yaşadıklarını anımsatan Kılıç, “Cizre’de yaşanan durumlara karşı biz Urfa’dan 5 arkadaş oraya gittik. Bunun hakkımızda soruşturma açıldı. İstenen ceza ise memuriyetten men etmekti. Ancak biz Cizre’ye giderken basın açıklaması yaptık. Valilikten izin istedik, Batman Belediyesi’nin ambulansları geldi ve gittiğimizde sınırda polislerle görüştük durumunu anlattık. Bizim geçişimize izin vermediler ve biz yaptığımız her şeyi tutanaklara aldık. Biz bunları uluslararası ekiplere, birleşmiş milletler işkenceyi önleme, sağlık ve adalet bakanlığıyla da diyalog içinde yaptık. Ama döndükten sonra Urfa Valiliği hakkımızda soruşturma başlattı. Soruşturmanın gerekçesini de yaralıları almaya gitmek olarak önümüze koydu. Fakat biz gizli gitmedik” diye hatırlattı.

‘İHRAÇLAR SENDİKAMIZA DİZ ÇÖKTÜRMEDİ DAHA DA GÜÇLENDİRDİ’

Urfa’da sağlık alanında çalışan muhalif kesime karşı acımasız bir konseptin devrede olduğunu söyleyen Kılıç, “40 günlük bir bebeği olan anne dahil ihraç edildi. Abdulhamit dönemindeki curnalcılık gibi ihbar mekanizması devrede ve birileri birilerini ezerek bir yere gelme telaşı içinde. Urfa’da ihraç edilen yöneticilerimizin dışında kalanlar, hiç bilmediğimiz yüzünü dahi göremediğimiz insanlardır. Hepsinin kredi borçları var. Hepsi tek maaş ve çocuk okutuyor. Buna rağmen şunu görüyoruz ki herkes çok güçlü. Herkeste bir dayanışma durumu var ve sendikamızın kapısı her gün açıktır. Sendikamız bu ihraçlardan sonra daha güçlenmeye başladı. Biz hala varız. İş yeri ve sendika olarak örgütlenmeye gideceğiz. Biz sendikal mücadele vereceğiz. Biz, bize karşı olan herkese dirençli ve direnişçi bir şekilde karşı koyacağız. Biz hala bu sendikanın yöneticileriyiz ve bir süre sonra işimizin başına döneceğiz. Ama ne olursa olsun bizler yapılan bütün yanlışlara karşı dik duracağız. Biz ihraç edilmiş olabiliriz, ama yine alanlara çıkacağız. Çünkü biz hırsızlık yapmadık, biz sağlık militanlarıyız, yaşatmak için varız” dedi.

‘90’LI YILLARIN KARANLIK ORTAMINDA KURDUĞUMUZ SENDİKAMIZI ASLA TERK ETMEYECEĞİZ’

Rojava’da ve Kuzey’deki Kürt kentlerinde yaşanan savaş sürecine değinen Kılıç, şöyle devam etti: “Burnumuzun dibinde bir savaş oldu ve bizler bu savaşın gerçek tanıklarıyız. Biz bu ruh haliyle 3 yıl boyunca çalıştık. Biz olası bütün barış çağrılarına cevap olmaya çalıştık. Bu devam edecek. Cizre’de bir savaş yaşandı ve biz gittik. Resmi sınırlar içinde taleplerde bulunduk. Kobanê’de oldu yine gittik. Ama hiç gayri resmi bir iş yapmadık. Önümüze koyduğumuz her şeyi legal, meşru zeminde yürüttük. Bundan sonra bütün bunlar yine devam edecek. Bizler sendikamızı açacağız ve orada olacağız. Arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Dayanışma fonları geliştireceğiz. Birbirimize ekonomik anlamda destek olacağız. Ama biz 90’lı yılların karanlık ortamında kurduğumuz sendikamızı asla terk etmeyeceğiz. AKP’nin karanlık ve faşizan güçlerine sendikamızı teslim etmeyeceğiz. Biz Aziz’i, Eyüb’ü ve Şeyhmus’u kaybeden insanlarız. Gözlerimizin önünde yoldaşlarımızı kaybettik. Onlar can verirken bizler bu mücadele kapsamında meslekten ihraç edildik ama yarın döneceğiz. Şuan Türkiye’nin en zayıf olduğu ve bizim en güçlü olduğumuz dönemdir. İhraçlara rağmen yoldaşlarımızın moralleri çok iyi ve biz bu sendikayı kimselere teslim etmeyeceğiz.”