Sınıftan Sur'a Erdal öğretmenin hikayesi

Erdal Tekin, öğretmenliği bir kenara bırakarak Sur direnişine katıldı, katledildi. Şimdi de geride bir soru var: Devletin kadrolu öğretmeni, işini bırakıp neden Sur'a gider ve çıkmaz.

Sur'dan çıkan cenazelerin tamamının kimliklerinin teşhis işlemi tamamlanmış değil. Bunun yanı sıra 13 cenaze de, Sur'da iki evin bahçesine gömülü. Cenazelerini alamayan 10 aile de, Dicle Fırat Kültür Merkezi'nde haftalardır bekliyor.

Bekleyen ailelerden biri de Erdal Tekin'in ailesi.

Manisa'nın Salihli ilçesinde yaşayan ailesi ile yeğenleri her gün kültür merkezine gelerek, Sur'dan gelecek bir haberi bekliyor.

Kültür merkezinin birçok yerinde fotoğraflar asılı. Bu fotoğraflardan bazıları mezarsız Sur şehitlerine ait. 

Erdal Tekin'in annesi Sitti Tekin, oğlunun fotoğrafına bakıp sessizce gözyaşı döküyor. Tekin'in yeğenleri annenin etrafını çevrelemiş. 

Soruyorum, Erdal'i kah gülerek kah gözyaşları içinde anlatıyorlar.

Erdal Tekin, Amed’in Kulp ilçesine bağlı Kayacık Köyü'nden. Hikayesi, binlerce Kürt'ün hikayesi gibi. Köyleri 1993 yılında yakılıp yıkılınca Tekin ailesi Manisa'nın Salihli ilçesine göç etmek zorunda kalıyor. Burada da baskı peşlerini bırakmıyor, ancak yine de yaşama tutunarak hayatlarını eksik gedik yeniden kuruyorlar.

Erdal, Balıkesir Üniversitesi'nde Fen-Edebiyat Fakültesi'nde okuyor. Sonunda coğrafya öğretmeni olarak mezun oldu. Ardından geçtiğimiz Şubat ayında Lice'ye öğretmen olarak atandı.

HALKINA HİZMET İÇİN ÖĞRETMENLİĞİ LİCE'DE YAPMAYI TERCİH ETTİ

Yeğenlerinin anlattığına göre, Lice'ye isteyerek gitti, kendi halkına hizmet etmek istedi. Erdal isteği Sur'da da gösterdi.

Yeğenleri Erdal'ın bu tercihi için "Bir öğretmen olarak maaşını alıp, normal yaşamına devam edebilirdi. Rahat bir yaşam sürdürebilirdi. Ama yapmadı" diye açıklıyor. 

Erdal'ın cenazesi ortada yok. Aile, öldüğünü basından öğreniyor. Ancak nasıl öldürüldüğü ve cenazesinin nerede olduğu konusunda devletin ilgili kurumları aileye bir bilgi vermiş değil. Sur'da iki evin bahçesine gömülmek zorunda kalan 13 cenazenin arasında olabilir. 

Kimdi coğrafya öğretmeni Erdal Tekin kimdi?

Öncelikle öğrencilerine arkadaş bir öğretmen. Yeğenlerden biri anlatıyor: "Maaşını aldığında bütün maaşını ailedeki öğrencilere dağıtıyordu. Kendisinin cebinde yol parası kalmazdı, ama yine de bunu yapardı."

Erdal Tekin, en çok gezmeyi severmiş. "Doğaya aşıktı" diyor yeğenlerden biri. Diğeri ekliyor: "Sık sık köylere ziyarete giderdi. Köy yollarında, gezilerde yerde bulduğu en küçük bir şeyi bile eline alırdı, incelemesini severdi."

Bir de anılarını anlatmayı severmiş.

İçlerinden biri gülüyor.

Soruyorum, gülerek anlatıyor: 'Halkımız, sevindiğinde de üzüldüğünde de sürekli halay çekiyor. Kürdistan kurulursa halayı kaldıracağım' derdi."

"Halay çekmeyi sever miydi?" diye soruyorum.

Gülerek "Biraz bilirdi" diyor. Belli ki halay çektikleri günler gözlerinin önüne. 

Coğrafya öğretmeni Erdal Tekin en çok adaletsizliğe öfkelenirmiş: "Karşısındakinin adil olmadığını görünce inanılmaz öfkelenirdi. Haksızlığa boyun büktüğünü, bu da böyle olsun dediğini hiç görmedik. Babası da eğer haksızsa, itiraz ederdi."

Yeğenlerden biri bir şarkı dinletiyor. Turan Şengül'ün bir şarkısı: Al Beni Yar.

Güzel bir tınısı var sesinin. Su gibi akıp gidiyor sesi: Al beni yar turnalar uçsun/ Baharlar solsun tufanlar kopsun/ Al beni yar şehirler yansın/ Denizler taşsın gel al beni yar/ Al beni yar turnalar uçsun/ Baharlar solsun tufanlar kopsun.

ŞARKI SÖYLEMEYİ SEVERDİ

Sitti Ana, iç çekerek göz yaşlarını döküyor. 

Yeğenlerden biri "Bir araya geldiğimizde sürekli şarkı söylerdi. Kendini şarkılarla ifade etmeyi de seviyordu."

Fotoğrafı "Ben muzip biriyim" diyor. Kravatı ve takım elbisesi ile yüzündeki muziplik, çocukluk tezat. 

Kısa videolar çekip yeğenlerini eğlendirirmiş. "Yaşam enerjisi çok yüksekti" diyor yeğenlerinden biri. Sonra sözü Sur direnişine getiriyor: "Erdal'ın Sur'daki amacı da 'Kendimden vazgeçmeyim de öleyim' değildi. O yaşatmak ve yaşamak için Sur'a gitti."

Günlerdir oğlunun cenazesi için bekleyen annesi Sitti söze giriyor, "Oğlumun cenazesini verin" diyor. 

Diğer anneler gibi, "Savaş olmasın, barış olsun" diyor sık sık.

Yeğenler sözü alıyor: Hiç birimiz bu sisteme boyun eğmeyeceğiz. Onu mücadelesini sürdüreceğiz. Yaşadığımız fiziksel bir ayrılık. Bizi ayırmaya bu devletin gücü yetmez. Bizler ailesi olarak onu çok seviyoruz. Erdal'ın anıları ve mücadelesi yolumuzu aydınlatan ışık olacak."

Ardından devletin ve toplumun yanıtlaması gereken bir soruyu yöneltiyor: Devletin kadrolu öğretmeni neden Sur'a gider ve direnişe katılır?

...