GÖRÜNTÜLÜ

‘Sınır ihlallerine karşı meşru savunma hakkımız var’

Rêzan Gulo Türk devletinin Rojava Devrimi başladığı süreçten itibaren Rojava sınırını defalarca ihlal ettiğini hatırlatarak “kimse bizi cevap veremeyecek durumda sanmasın, elimiz kolumuz bağlı durmuyoruz” dedi.

Türk devleti, DAİŞ’e karşı mücadelesiyle dünyanın gündemine oturan YPG ve YPJ ile PYD’yi uluslararası alanda terör örgütü olarak ilan ettirebilmek için diplomasi trafiğini sürdürürken Rojava Demokratik Özerk Yönetimi Türk devletinin Rojava’ya saldırılarını, ihlal ve işgal girişimlerini sürekli belgeleriyle ortaya koyuyor.

Cizîre Kantonu Savunma Konseyi Eşbaşkanı Rêzan Gulo Türk devletinin Rojava sınırını ihlal ve işgal girişimlerini yine Rojava’ya dönük saldırılarını değerlendirerek, “Türk devleti Suriye’deki savaştan kaçıp Rojava sınırı üzerinden Türkiye’ye geçmeye çalışan mültecileri de vuruyor ve onlara işkence yapıyor. Sonra bunları YPG’li olarak göstermeye çalışarak Rojava’ya saldırılarına meşruiyet oluşturmaya çalışıyor” dedi.

‘TÜRK DEVLETİNİN TARİHSEL NİTELİĞİ İHLAL VE İŞGAL’

Türk devletinin sınır ihlallerinin sadece Rojava Devrimi’yle birlikte başlamadığını, tarihinden bu yana hep komşularının sınırlarını ihlal ettiğini belirten Rêzan Gulo, “Rojava Devrimi’nden önce de Rojava halkı Türk devletinin sınır ihlallerine tanık oldu. Türk devleti zamanla sınır hattını hukuksuz bir biçimde biraz daha öne doğru yani Rojava’ya doğru getirdi. Ancak Rojava Devrimi’nden sonra tabi ki görünür bir artış oldu. Türk devleti hem sürekli uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak sınır ihlalleri yapmış, hem de DAİŞ ve benzeri çete gruplarının sınırlarından geçmesini sağlayarak Rojava Devrimi’ne darbe vurmak istemiştir” dedi.

Rêzan Gulo Türk devletinin devrim sürecinden itibaren Rojava Kürdistan topraklarına saldırılarına ilişkin somut şu bilgileri verdi: “Grê Spi’de defalarca YPG-YPJ mevzilerine saldırmıştır, bu saldırılarda birçok savaşçımız yaralanmıştır. Tank, top, doçka gibi ağır silahlarla çoğu zaman saldırdığı gibi Suriye ateşkesi başlamadan birkaç saat önce çeteleri kendi sınırından geçirip Grê Spî’ye saldırmalarını sağlamıştır. Yani doğrudan ve dolaylı birçok saldırı gerçekleşmiştir. Afrin sınırında da birçok kez sınır ihlalleri gerçekleştirildi, vatandaşlarımızın yıllardır tarım için kullandığı tarlaları ağaçlık arazileri yakarak, kendi askerlerini sınırı geçerek konuşlandırdılar ve tanklarını yerleştirdiler. Bunlar tespit edildi ve halen devam ettiği bilinmektedir. Qamişlo’da da çoğu kez ağır silahlar kullandılar, sınırı geçip kendi askerlerini ve ağır silahlarını yerleştirmek istediler. Hililiye mahallesi, Segira köyü, Gırge Leqe ve Çılaxa taraflarında girişimleri oldu ancak halk cevap verdi, uzun süren eylemler gerçekleştirdi ve bu duruma engel oldu. Onlarca defa sivillere karşı saldırılar gerçekleşti.

‘ULUSLARARASI GÜÇLER GÖZ YUMUYOR’

Rêzan Gulo Kuzey Kürdistan’da 2015 yılında başlayan Öz Yönetim Direnişiyle birlikte Türk devleti’nin Rojava topraklarını ihlalinin ve saldırılarının artık gösterdiğine dikkat çekerek, “Halkın bu direnişe desteğini hazmedemediler ve ağır silahlarla doğrudan halkı hedef aldılar. Özellikle Nusaybin’den birçok kez Xerbi, Anteriye, Hililiye ve birçok mahalleye atıkları tank ve top mermilerinden dolayı yaşlı, kadın ve çocuk birçok şehit verdik. 30’dan fazla sivil vatandaşımız yaralandı. Halkın mal ve mülklerinde çok fazla maddi zarar meydana geldi. Bu gelişen bütün sınır ihlalleri, saldırı ve girişimler hakkında insan hakları örgütlerini ve BM’yi saat saat, dakika dakika bilgilendirdik. Ancak bu konuda uluslararası alanda bir sessizlik var. Türk Devletine bu konuda bir yaptırım uygulanmadı. Ancak biz yine de bütün saldırıları belgeleriyle uluslararası kurumlara taşımaya ve iletmeye devam edeceğiz” dedi.

ROJAVA’DAKİ GELİŞMELERİ HAZMEDEMİYORLAR

Türk devletinin Rojava Devriminin başlangıcından günümüze kadar direk ve beslediği çeteler aracılığıyla dolaylı olarak gerçekleştirdiği saldırıların nedeninin Rojava halkı ve topraklarının statü kazanmasını hazmetmemesi olduğunu ifade eden Gulo devamla şöyle konuştu: “ Diğer yandan da bizi tahrik ederek saldırılarını meşrulaştırmaya ve bizi kaos ortamına sürmek istiyorlar. Bizi savaşa çekerek halkın tekrardan göç etmesini Rojava alanlarını boşaltmayı hedeflemektedir. Türkiye toplumu bilmeli ki Rojava halkının varlığı Türkiye sınırlarını korudu. Bizim hiçbir devlet sınırına karşı herhangi bir kötü girişimimiz olmamıştır. Sınırlarımızda bulunan güçlerimiz sadece sınırı korumak için bulunmaktadır. Türk devletinin saldırılarına karşı orada bulunmaktadır. Fakat bizim bu yaklaşımımıza rağmen Türk devletinin sınırlarımıza ve insanlarımıza birçok defa saldırıları oldu.”

GÖÇMENLERİ VURARAK YPG’Lİ OLDUKLARINI İDDİA EDİYORLAR

Türk devletinin saldırılarını uluslararası anlaşma ve hukukta geçen, “Bir devletin sınırlarını ihlal ve saldırı olursa karşılık verme hakkına” dayandırmak istediğini belirten Gulo, “Buna dayanarak saldırısını meşru göstermek istiyor. Ancak bizim tarafımızdan herhangi bir saldırı veya ihlal söz konusu olmamıştır. Diğer yandan TC göçmenlerin artmasından dolayı sınırı geçmek isteyen sivillere, sınırda çoğu kez işkencede bulunmuş, yaralamıştır ve öldürmüştür. Bu insanlar savaştan kaçıp Türkiye’ye geçmek isteyen sivil insanlardı. Onları YPG’li veya başka bir silahlı unsur gibi gösterdi. Türk devleti bununla da uluslararası anlaşmaları çiğnemiştir, çünkü savaştan kaçan sivillere sahip çıkması gerekirken sırf Rojava tarafından geldiği için zulüm etmiştir. Gre Spi, Afrin ve Qamişlo’da bunlar yaşanmıştır, tespit edilmiştir.

‘MEŞRU SAVUNMA HAKKIMIZ VAR’

Rêzan Gulo Rojava Özerk Yönetimi ve Savunma Konseyine bağlı bütün kurumlar olarak en başta sabırlı davranmaya çalıştıklarını fakat Uluslararası anlaşmalara göre gelişen saldırılara karşı Rojava’nında kendini savunma ve cevap verme hakkının olduğunu söyledi. Gulo bu konuda şunları söyleyerek değerlendirmesini sonuçlandırdı: “Halkımıza karşı ve sınırlarımıza karşı gelişebilecek herhangi bir durumda uygun koşullarda ve zamanda bizimde müdahale etme hakkımız var. Kimse bizi cevap veremeyecek durumda sanmasın, elimiz kolumuz bağlı durmuyoruz. Ancak her zaman önceliğimiz sorunların tartışma temelinde çözülmesi ve barışçıl bir şekilde sonuca ulaşmasıdır, biz bu yüzden sabırlı davranmaya çalışıyoruz. Biz bu halkın savunma gücüyüz, halkımızı böyle saldırılardan korumak bizim en temel görevimizdir. Türk devletine uyarımızdır, biz öyle küçümsenecek bir güç değiliz, meşruluğu bütün dünya tarafından destek görmüş ve kabul edilmiş bir gücüz, halkız. Türk devleti bilsin ki bütün insanlığa karşı suç işleyen çetelerle savaşan biziz, demokrasi ve insan hakları için bedel ödeyen de biziz. O yüzden ‘bu topraklar sahipsizdir, savunmasızdır, o yüzden istediğimiz gibi ihlal ederiz’ derse bunu kabul etmeyiz ve cevabımızda olur.”

...