‘Yüzlerce Hitler ve Saddam işbaşında’

Gazeteci Aza Rojiyan, Türkiye devletinde faşist ve şoven politikalarıyla bugün yüzlerce Hitler ve Saddam'ın işbaşında olduğunu söyledi.

Gazeteci Aza Rojiyan, Türkiye devletinde faşist ve şoven politikalarıyla bugün yüzlerce Hitler ve Saddam'ın işbaşında olduğunu söyledi.

Dersim’de binlerce Alevi katleden zihniyet ile Kobanê’de katliam gerçekleştiren zihniyet arasında herhangi bir fark olmadığını söyleyen Rojiyan, Kürdistan’da Cizre’de, Sur’da Saray çeteleriyle katliam gerçekleştiren Erdoğan’ın politikasının Fırat’ın doğusunda da mülteci kampı adıyla DAİŞ çetelerini yerleştirip, yine onların eliyle ikinci bir Maraş katliamı gerçekleştirmeyi, halkı yeniden göçertmeyi ve alanı Kürtsüzleştirmeyi hedeflediğini söyledi.

Türk devletinin ademi merkeziyetçi zihniyetinin bugüne kadar homojen bir ulus devlet yaratabilmek için birçok katliam, soykırımlar gerçekleştirdiğini vurgulayan Rojiyan, “Osmanlılardan bugüne kadar farklı kültür ve mezhepleri, kimlikleri yok sayarak kendi çıkarları temelinde birçok halkı katletti ya da asimilasyon yöntemleriyle kimliksizleştirip eritti. Osmanlılar Ermeni katliamıyla nasıl ki Hitler gibi bir faşist diktatöre Yahudi katliamı için ilham kaynağı oldu, bugün de Kürtler üzerinde yürüttüğü soykırım politikaları ve tekçi zihniyet yapılanmasıyla DAİŞ’e ilham olmuş, hatta onların yuvası haline gelmiştir. Bu zihniyet yapılanmasıyla şoven politikalarıyla, Türkiye devletinde yüzlerce Hitler ve Saddam bugün iş başında” dedi.

Osmanlılardan bu yana Fırat’ın doğusuna yönelik yürütülen asimilasyon politikalarıyla Dersim, Sivas, Maraş’ta birçok katliam yapıldığını vurgulayan Rojiyan, binlerce Kürt, Alevinin öldürüldüğünü hatırlattı. Aslında, Osmanlılardan devralınan Kürt Alevilere yönelik olan bu katliamcı zihniyetin bugün DAİŞ’in de farklı din ve mezheplere yönelik olan politikalarında ilham kaynağı olduğunu da sözlerine ekledi.

“Dersim’de binlerce Alevi katleden zihniyetle Kobanê’de katliam gerçekleştiren zihniyet arasında ne fark var? Kürdistan’da Cizre’de, Sur’da Saray çeteleriyle katliamlar gerçekleştiren Erdoğan Fırat’ın doğusunda da mülteciler kampı adıyla DAİŞ çetelerini yerleştirip yine onların eliyle ikinci bir Maraş katliamını gerçekleştirmek, halkı yeniden göçertmek ve alanı kürtsüzleştirmektir. Erdoğan kendi iyi çocuklarıyla bu katliamı gerçekleştirmek yerine kendisine evlatlık aldığı çeteler eliyle bugün bu katliamı gerçekleştirmek istiyor” diyen Rojiyan, DAİŞ eliyle Alevileri terbiye etmek, eğer olmazsa da katletmek, göçertmek istediğini belirtti.

Bu alandaki Kürt Alevi kitlesini Türkleştirilmesi, ya da ortadan kaldırılırsa, Türkiye’deki homojenleştirme politikalarını başarıya ulaştırdığı ve Kürdistan’a girişin, tümden asimile ve Türkleştirmenin önünün açılması anlamına geleceğini de kaydeden Rojiyan şunları söyledi: “Çünkü bu alanlar Kürdistan’a giriş kapısıdır ve bu alanları ne kadar kürtsüzleştirirlerse o kadar devletlerinin yıkılmazlığını garanti altına alacaklardır demektir.

Maraş Terolar ovasında bir ayı aşkın bir süredir halkın gerçekleştirmekte olduğu direniş muhakkak ki önemli ve değerlidir. Güçlü bir kamuoyu da yarattı. Özelde kadınların öncülüğünde geliştirilen bu direniş, kadınların kendi topraklarına olan bağlılıklarını yansıtmakta ve bu direnişin anlamını daha bir güçlendirmektedir. Özelde Maraş katliamından sonra o bölgedeki Kürt Alevilerin Avrupa ülkelerine göçünün önü açıldığı için halk potansiyeli zayıf bırakılmıştır. Aslında bu gün TC biraz da ürkmüş, sinmiş, korkunca dış ülkelere kaçabilecek bir halk gerçekliği kafasında tasarladığı için böyle bir direniş beklemiyordu. Halkı kolay sindireceğini, geri püskürteceğini sanıyordu. Fakat Alevi halkının artık yürütülen soykırım ve asimilasyon politikalarına artık gelmeyeceğini, bir uyanışı yaşadıklarını göremediler. Her geçen gün Kürt Alevilerde bir uyanış ve birlik ruhu daha da güçleniyor, bununla birlikte yükselen direnişin sesi daha da gürleşiyor. Terolar ovasındaki direnişin sesiyle bir zamanlar Maraş katliamında yaşamını yitirenlere yeniden ses olunuyor, o insanlar yeniden diriltiliyor, intikamları alınıyor. Bu direniş sadece yöre halkını değil ya da Avrupa’ya göçertilmiş bir halkın kaderi, hikayesi değil. Bu direniş Maraş'la Cizre’nin buluşmasıdır, Sur’la yeniden yükselmektir.”

Bu süreçte belki de Maraş’ın tarihinde ilk kez kepenk kapatma gibi eylemler gerçekleştirildiğini de vurgulayan Rojiyan “Fakat yine kaymakamlıkların, valiliklerin önünde oturma eylemleri ve yürüyüşler düzenlendi. Halk olarak şunu unutmamalıyız, bugün kapısına gidip çözüm beklediğimiz bu devlet bir zamanlar yine bizleri katlettiler. Cellatlarımızdan medet umamayız. Bu nedenle sorunu onlar önümüze koyarlarken çözümü de onlardan bekleyemeyiz. Halk olarak bütünleşmek, birlik olmak direnişin en temel yoludur. Eylem tarzından ziyade bu direnişte ısrar ve karar, birlik önemlidir. ‘Gelin canlar bir olalım’ diyerek Aleviliğin özünü, Kürtlüğün direnişçi, asi kimliğiyle güçlendirerek bu Arap kemeri politikalarını boşa çıkarmalıyız” diye konuştu.

“Toprağımız bizim namusumuz ise, hiçbir çete örgütün bu toprakları kirletmesine izin vermemeliyiz. Bizler bu topraklarda katliamların ağıtlarıyla büyütüldük, eğer yarın yine çocukları ağıtlarla büyütmek istemiyor, direnişle taçlandırılmış öykülerle kendi topraklarımızda büyümelerini istiyorsak bugün direnişi daha da güçlendirmemiz gerekmektedir” diyen Rojiyan, Erdoğan çetelerinin korku tohumlarını kendi topraklarından süpürüp, direnç fidelerini ovalara ekip, yarının özgürlük meyvelerinin toplanması gerektiğini de kaydetti.

Bunun için de sadece Maraşlıların değil, nasıl ki Kobanê için tüm insanlığın tek yürek olduğunu, Cizre için herkesin tek ses olmuşsa, Maraş halkı için de tüm demokratik güçlerin tek ses, tek yürek olması gerektiğini de kaydeden Rojiyan, “Renklerin birliğiyle direnişi yükseltmek tek hedef olmalı” dedi.