Derviş: Minbic bir dönüm noktasıdır

Erdoğan’ın kırmızı çizgisi Minbic’in özgürleşmesinin ardından geçen 1 yıllık süreçte Minbic Askeri Meclisi bir yandan şehri savunurken diğer yandan Reqa’da DAİŞ’e karşı büyük mücadele yürütüyor.

Erdoğan’ın Türk devletinin “kırmızı çizgisi” olarak ifade ettiği Fırat’ın hemen batısındaki kent olan Minbic’in özgürleştirilmesinin ardından bir yıl geçti. Türk devletinin özgürleşmesini engelleme ve özgürleştikten sonra işgal çabalarına rağmen Minbic bir yıldır özgür yaşıyor ve Minbic Askeri Meclisi tarafından savunuluyor.

Minbic Askeri Meclisi savaşçıları bununla da sınırlı kalmayıp yine Erdoğan’ın kırmızı çizgilerinden olan Reqa’da DAİŞ’e karşı savaşıyor.

Minbic’in özgürleşmesinin 1. yıldönümünde Minbic Askeri Meclisi Sözcüsü Şervan Derviş ile Minbic’i Özgürleştirme hamlesini ve Minbic’in özgürleşmesinin yarattığı gelişmeleri ve bu günkü askeri durumu konuştuk.

Türk devletinin Minbic’in özgürleştirilmesini engellemek için gösterdiği çaba ve özgürleşmesi ardından geliştirdiği saldırılara dikkat çeken Şervan Derviş "Şimdiye kadar bütün saldırı ve planlarını boşa çıkardık. Bundan sonra da ister Türk devleti olsun ister başka yerlerden olsun gelecek tüm saldırıları ve kirli planları boşa çıkarmaya hazırız ve kararlıyız. Minbic bedelle, kanla özgürleştirilmiştir ve özgür kalacaktır" dedi.

‘MİNBİC’İ ÖZGÜRLEŞTİRMEK İSTEYENLER KOBANÊ’DE KALDI’

2011’de başlayan iç savaştan Minbic’i özgürleştirme hamlesine kadar Minbic’te neler yaşandı?

Minbic 2012 yılı Temmuz ayında rejimin elinden çıktı ve ÖSO’nun eline geçti. Bir yıl ÖSO egemenliğinde kaldı. Zaten o zaman Minbic’in durumu göz önündeydi. 88 ayrı grup vardı. Yönetimsel olarak büyük bir karmaşa yaşanıyordu. Rejimden özgürleşmişti fakat iyi örgütlenmemişti. Yaşanan bu boşluktan yararlanan Ehrar u Şam, El Nusra Cephesi, DAİŞ gibi örgütler Minbic’e gelip yerleştiler. Gittikçe kendilerini büyüttüler. Bu durum 2014 Ocak ayına kadar böyle sürdü. 22 Ocak 2014 günü DAİŞ Minbic’i işgal etti. ÖSO güçleri kendilerini Kobanê’ye çekmek zorunda kaldı. Bu güçlerden halkını savunmak isteyen, bunun için silah alanlar, yine halkların kardeşliğine inananlar hepsi Kobanê’de kaldı, diğerleri Türkiye’ye geçtiler.

Faysal Ebu Leyla yönetimindeki Şems-ı Şimal ve birkaç güç burada kaldılar. Minbic’e bağlı olanlar Kobanê’da savaş cephesinde kaldılar ve Kobanê savaşına da katıldılar. Zaten 2-2,5 yıllık süreçte Minbic’te yaşanan vahşet biliniyor. DAİŞ Minbic halkına çok fazla zarar verdi. 2 binin üzerinde insan Minbic sokaklarında, insanlarımızın gözü önünde öldürüldü. İnsanlık Minbic’te katledildi.

Suriye topraklarında kalan güçler Kobanê savaşının başlangıcında kurulan Burkan El Fırat Eylem Odası'na katıldılar. Şems El Şimal ve Cind El Heremên Tugayları gibi güçler de bu Burkan El Fırat Eylem Odası'na katıldı. Kobanê savaşında bir direniş sergilendi. Kobanê Savaşı sonrası da yavaş yavaş Tişrin merkezine kadar ilerledik. Yine yeni kurulan QSD içinde yer alındı. QSD bünyesinde Tişrin’i özgürleştirme hamlesine katılım sağlandı. 2 Nisan 2016 tarihinde Minbic Askeri Meclisi kuruldu ve meclisin kurulmasıyla birlikte hamle hazırlıkları başladı. Bu hazırlıklar hamle başlayıncaya kadar da sürdü.

‘GÜÇLERİMİZ VE HALK ARASINDAKİ GÜÇLÜ BAĞ HAMLEYE YANSIDI’

Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi nasıl gelişti ve sizce bu hamlenin en dikkat çekici özelliği neydi?

Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi’ni geliştirmek için önemli bir hazırlık yaptık. Bu hazırlıkları yürüten, öncülüğünü yapan Komutan Ebu Leyla’ydı. 1 Haziran 2016 tarihinde hamle başladı ve 75 gün sürdü. Resmi olarak 15 Ağustos günü şehir merkezinin özgürleştirildiği ilan edildi. Bu hamle QSD ve içinde YPG güçlerinin, yine uluslararası güçlerin desteğiyle gelişti. Yine Rojava Asayişi ve Özsavunma güçleri de hamlede yerini aldı.

Hamle iki koldan gerçekleştirildi. 1. kol Tişrin Barajı tarafından Minbic’e doğru geldi. Diğer kolda Qarakozax tarafından suyu geçti. Büyük bir hazırlık istiyordu, suyu geçmek başlı başına bir başarıydı. Çünkü bütün köprüler patlatılmıştı. Güçlerimizin, QSD güçlerinin büyük bir planla suyu geçmeyi başarmalıydı. Fırat Nehri’nin etrafındaki dağlar ve köprünün etrafı tutuldu. Oradan bir kolumuz Minbic’in kuzeyinden bir kolumuzda Minbic’in güneyinden gitti. Bu her iki kol 15 güne yakın bir sürede Minbic’in etrafını tamamen kuşattı. Her iki kol birleşti ve Minbic tamamen kuşatıldı. Önemli bir direniş yaşandı.

Eylem, çalışma, emniyet açısından DAİŞ için Minbic’in önemi Reqa’dan az değildi. Minbic sınıra yakındı ve herkes burayı kullanarak dışarı gidiyordu. Buradan Avrupa’ya gidip terör eylemlerini gerçekleştiriyorlardı. Yine Avrupa, yurtdışından gelen DAİŞ üyeleri Minbic’e gidiyordu. Yabancılar çok olduğu için Minbic’in adını 'London Pist' yapmışlardı.

Bunun içinde DAİŞ Minbic’in düşmemesi için çok direndi. Mayından, sivillerin canlı kalkan olarak kullanılmasına, araba patlatmalara, gruplarını halk içinde saklayıp saldırıya geçmeye kadar her türlü yöntemi kullandı.

Her yerde bir savaş durumu yaşandığında siviller oranın dışına güvenli yerlere çıkıyorlar. Fakat Minbic Hamlesi’nde tüm dünya basınına yansıdığı gibi herkes yönünü güçlerimize çeviriyordu. Minbicli siviller kendilerini savaş alanından uzaklaştıracaklarına güçlerimiz savaşta olduğu için kendilerini savaş alanına veriyorlardı ki Minbic Askeri Meclisi’ne ulaşsınlar. Bunun için DAİŞ’in mayınlarına basmayı ve suikastçilerine hedef olmayı göze alıyorlardı. Bu Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi’nin en dikkat çekici özelliğiydi. Hamlede açığa çıktı ki Minbic halkıyla Minbic Askeri Meclisi savaşçıları arasında büyük bir bağlılık var.

Hamlenin başlamasından birkaç gün sonra Ebu Leyla şehit oldu. Büyük bir kayıptı. Hamlemiz Komutan Faysal Ebu Leyla ismi ve ruhuyla devam etti. 75 gün sonra Minbic özgürleştirildi. Halkımızın hamleye çok büyük desteği ve katkısı oldu. Neresi özgürleşiyorsa halk oradaki DAİŞ mayınlarını, hareketliliğini bize gösteriyordu. Hamle içinde DAİŞ’den kurtulan onlarca Minbicli genç güçlerimize katılıp hamle de yer aldı.

MİNBİÇ HALKI, DAİŞ'İ VE SONRASINI GÖRDÜ

Minbic’in Özgürleştirilmesi Hamlesi ve Minbic’in özgürlüğü beraberinde askeri ve siyasi anlamda hangi gelişmeleri yarattı?

Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi’ne hazırlık sürecinde ne kadar problem çıktığı, kimlerin bu hamleyi engellemek istediği hepsi göz önündeydi. Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi’ne hazırlık sürecinde Türk devleti, yine aslında Suriye halkının özgürlüğü ve DAİŞ’ten kurtarılması için bu hamleyi desteklemesi gereken Suriye muhalefeti bu hamlemizi engellemek istediler.

Fakat bizim Minbic Hamlesi’ni geliştirmek için hem siyasi hem askerî açıdan birçok güçle görüşmelerimiz oldu. Herkes Minbic’in özgürleştirilmesi sonrasıyla özgürleştirilmesi öncesi siyasi durumun birbirinden farklı olacağında hem fikirdi. Artık Minbic’in özgürleşmesi öncesi ve sonrası diye iki durum ortaya çıktı.

Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi Kuzey Suriye’yi Fırat’ın doğusu ve batısı şeklinde ikiye parçalamayı, işte buna göre Fırat’ın doğusu bir güce, batısı ayrı bir güce ait anlayışını kırdı. Türkiye “Fırat’ın batısı kırmızı çizgimizdir” deyip parçalama anlayışını farz kılmaya çalışıyordu. Hamlemiz temelde bunu kırdı. Halkımızı ve topraklarımızı terörden korumak, özgürleştirmek için kimse bizim üzerimizde hiçbir şeyi farz kılamaz anlayışıyla hareket ettik ve başardık.

‘TÜRKİYE DAİŞ’İN ÖMRÜNÜ UZATTI’

Yine askeri açıdan da Minbic’i özgürleştirme hamlesi Suriye’de DAİŞ’i yok etmenin temel adımı oldu. Bu temelde bazı gelişmeler oldu. DAİŞ’in çözülmeye doğru gittiği anlaşılınca Suriye planını DAİŞ üzerinden gerçekleştirmeye çalışan Türk devleti artık açıktan ve resmi olarak Suriye’ye girdi ve işgal etti. Cerablus’tan BAB’a kadar önemli bir alanı işgal etti.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türk devletinin Kuzey Suriye işgal hareketi DAİŞ’in ömrünü uzattı. Eğer Türkiye Suriye topraklarına girmeseydi DAİŞ, BAB’dan daha kısa süre içinde çıkarılacaktı. DAİŞ’in ömrünü uzatmakta rejimin de ileri doğru gelmesini sağladı. Biliniyor ki Türk devleti ve çeteleri Bab’a gelmişti yine Bab’ın güneyinde rejim ilerledi. Bu da halkların demokrasi ve çözüm projesinin tüm Kuzey Suriye alanlarında pratikleştirilmesini geciktirdi.

Bugüne kadar da Minbic’i tehdit ederek Reqa hamlesini sabote etmek istiyorlar. Yine bazı girişimlerle gelişmeleri engellemek için mıntıkayı darbelemek istiyorlar. Bu çabalarını halen sürdürüyorlar. Her ne kadar alanda askeri savaşlar yürütülse de siyasi savaş açısından Minbic denge unsuru oldu.

Minbic’in özgürleştirilmesi ardından dengelerde değişim başladı. Şu anda Bab çevresinde Türk devleti ve çeteleri ile Rejim arasında bir anlaşma var. Herkes yerini tutmuş, kimse kimseye karışmıyor ama bu güçlerin Minbic’i tehdit etmeleri ve Minbic üzerine kara propaganda yürütme durumu da var.

‘GÜÇLERİMİZ EBU LEYLA RUHUYLA O’NUN HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ’

Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi daha sonra şehit komutanı Feysal Ebu Leyla ismiyle devam etti. Hem Özgürleştirme Hamlesi’ne hem de Özgür Minbic’e Faysal Ebû Leyla’nın ruh verdiği ifade ediliyor. Siz O’nun yakın mücadele arkadaşlarından biri olarak Ebû Leyla hakkında neler belirtebilirsiniz?

Ebû Leyla ile uzun bir süreç birlikte yaşadık. Minbic’in savunması için daha ilk grupların kurulduğu süreçte ilk silah kaldıran ilk görev alan arkadaşlardan biriydi. İlk günlerden şehit düştüğü güne kadar hep savaşta ve ön cephedeydi. Halkının savunmasında yer almak için Şêxmaqsud, Eşrefiye, Cewiye, Til Eran, Til Hasıl, Grê Spî gibi alanlarda savaştı.

Yine Kobanê direnişine katıldı ve bu direnişte de bir sembol oldu. Orada yaralandı, iyileştikten sonra yine savaş hattına geri döndü. Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi’nde de ön cephedeydi. Hamlenin başlarında şehit oldu. Şehadeti hepimizi çok üzdü. Kendisiyle uzun süreye dayanan bir yoldaşlığımız vardı. Minbic’in özgürleştiği ilk günden bu yana tüm çalışmalarımızı Ebu Faysal Leyla’ya bağlılığımız ve sözümüzle yürütüyoruz.

Ebû Leyla herkesin içinde özgürce yaşayabileceği özgür bir ülke umuduyla yaşıyor ve savaşıyordu. Bizde bu bağlılıkla yaşıyoruz. Hem çalışmalarımızda hem de yaşamımızda Faysal Ebû Leyla ve O’nun gibi şehit yoldaşlarımıza bağlılığın gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Çalışmalarımızda ve savaşımızda ölçümüz onlardır.

Minbic’ten çıktığı günden itibaren Minbic’i özgürleştirme ve yeniden Minbic’e dönme hayalini hep taşıdı. Kobanê Savaşı’nda da birlikteydik orada da aynı hayalini sürdürüyordu ve ifade ediyordu. Orada da başarılı bir savaş yürüttü. Minbic yolunda şehit düştü. Belki kendisi fiziki olarak ulaşmadı ama O’nun ruhu ve hayaliyle savaşçıları Minbic’e ulaştı ve özgürleştirdi.

Yaşamı, ruhu, direnişi, savaşı kendi başına bir romandır. O’nun katıldığı savaşlarda, ya da koordine ettiği savaşlarda savaşçılarına verdiği moral çok güçlüydü. Herkes onunla savaşa katılmak isterdi. Bugüne kadar Şehit Faysal Ebû Leyla ve arkadaşlarının ruhuyla çalışıyor ve yaşıyoruz. Bundan sonrada böyle devam edecek.

‘MİNBİÇ BÜYÜK BEDELLERLE ÖZGÜRLEŞTİRİLDİ, ÖZGÜR KALACAK’

Minbic’in özgürleştirilmesi sonrası Türk devleti ve çeteleri birçok defa güçlerinize saldırdı. Bizzat Erdoğan Minbic’i işgalle tehdit etti. Ama bu saldırıları her seferinde boşa çıktı. Bu saldırıları nasıl boşa çıkardınız ve Türk devletinin Minbic üzerindeki işgal tehlikesi halen sürüyor mu?

Ben daha önce de hazırlık sürecini anlattığımda da belirttim Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi’nin engellemek isteyen Türk devleti ve onun ortaklarıydı. Hamle sürecinde DAİŞ’e destek verme görevini ve basın üzerinden özel savaşı onlar üstlendiler. Türk basını ve Suriye muhalefetinin basını hamle sürecinde DAİŞ’ten yana yayın yapıyor ve bize karşı çalışıyordu. Bize karşı bir karalama kampanyası yürütüyorlardı.

Minbic özgürleştirildikten sonra propaganda yapacakları bir şey kalmayınca kendileri devreye girdiler. Minbic’in özgürleştirildiği ilk günden itibaren Minbic’i tehdit etmeye başladılar ve bugüne kadar da bu siyasetleri devam ediyor. 2 defa büyük saldırı gerçekleştirdiler. O’nun dışında ilk günden bu yana Türk devletine bağlı çeteler Minbic’e top atışları yapıyor. Birçok defa tanklarla toplarla saldırdılar. Ama tüm bu saldırıları boşa çıkarıldı.

Yine siyasi açıdan da karalamaya çalıştılar. Fakat Minbic halkı yürüyüşü ve örgütlenmesiyle bunları boşa çıkardı ve Minbic Askeri Meclisi’ne bağlılığını ortaya koydu. Şu anda Minbic’in durumu bellidir. Herkes biliyor ki şu anda Türk devletinin işgal ettiği alanlardan da yüzbinlerce insan Minbic’e göç etmiş durumda. Sadece Türk devletinin işgal ettiği alanlardan değil Suriye rejiminin olduğu alanlardan yine DAİŞ’in olduğu alanlardan da Minbic’e göçler oldu.

Bu bir yıl içerisinde Türk devletinin ve çetelerinin tüm saldırıları boşa çıkarıldı. Minbic ve Minbic Askeri Meclisi kendini örgütledi, şu anda güçlerimiz Reqa’da DAİŞ’e karşı savaşıyor. Türk devleti bütün bu gelişmeleri engellemek için bugünde çaba sarf ediyor. Günlük olarak ağır silahlarla güçlerimizin mevzilerine saldırıyor. Hem Reqa Hamlesi’nin başarısını boşa çıkarmak hem de Minbic’te gelişmiş olan istikrarlı durumu bozmak istiyor. Kendi bulunduğu tüm alanlarda bir kaos durumu yaşanıyor. Bizim alanımızı da yeniden karıştırmak istiyor.

Türk devletinin şu ana kadar Minbic üzerine yürüttüğü tüm siyaset boşa çıkarıldı. Ama halen de Minbic’i tehdit ediyorlar. Erdoğan’ın da ağızından YPG’nin Minbic’te olduğu söylemiyle Minbic’i hedef gösteriyorlardı. Ama herkes biliyor ki Minbic özgürleştirildikten sonra YPG şehrin savunmasını Minbic Askeri Meclisi’ne teslim ederek alanına döndü. Türk devletinin Minbic karıştırmak ve işgal etmek için geliştirdiği tüm propaganda gerçekten uzaktır. Şimdiye kadar bütün saldırı ve planlarını boşa çıkardık. Bundan sonra da ister Türk devleti olsun ister başka yerlerden olsun gelecek tüm saldırıları ve kirli planları boşa çıkarmaya hazırız ve kararlıyız. Minbic bedelle, kanla özgürleştirilmiştir ve özgür kalacaktır.

‘GÜÇLERİMİZ REQA’DA BÜYÜK BİR MORALLE SAVAŞIYOR’

Minbic Askeri Meclisi olarak Reqa hamlesine katılım sağlıyorsunuz. Katılım düzeyiniz nedir? Reqa’nın Özgürlüğü Minbic için ne anlama geliyor.?

Minbic’in Özgürleştirilmesi Hamlesi’nde Qamişlo, Hasekê, Dêrik, Kobanê, Reqa, Afrin bütün Rojava ve Kuzey Suriye alanlarından savaşçıların katılımıyla başladı ve şehitleri oldu. Biz Minbic Askeri Meclisi olarak hiçbir zaman bunu unutmayacağız. Bütün Kuzey Suriye şehirleri Minbic’in özgürleşmesine destek verdi, bizimde onlara karşı sorumluluğumuz var. Minbic Askeri Meclisi olarak DAİŞ neredeyse orada savaşarak bu sorumluluğumuzu yerine getireceğiz.

Minbic Askeri Meclisi olarak Reqa’nın Özgürleştirilmesi hamlesine de katıldık. 1000 üzerinde askerimiz bu hamleye katıldı, katılıyor. 1., 2., 3. aşamalara yine Tabqa’nın özgürleştirilmesi hamlesine de katıldık.

Şehir merkezinin özgürleştirilmesi hamlesinde Tabka’dan Reqa’nın güneyine Reqa’nın kuşatılmasını üzerimize aldık. Güçlerimiz suyun güney tarafında ilerledi. Daha sonra buraların temizlenmesi ardından güçlerimizi şehir merkezine yönlendirdik.

Reqa’nın batısı ve güneyinde güçlerimiz gelişme yarattı ve birçok mahalleyi özgürleştirdi. Şimdiye kadar da güçlerimiz Reqa’nın Özgürleştirilmesi Hamlesi’ne katılan diğer güçlerle birlikte ön cephede savaşmaya devam ediyor.

Reqa’nın özgürleştirilmesi bizim için bir görevdir. Demokratik Suriye Güçleri bünyesinde nerede çeteler varsa görevimizi yerine getireceğiz. Şu anda güçlerimiz büyük bir moralle Reqa mahallelerinde ön cephede savaşmayı sürdürüyor.

‘GÜÇLERİMİZ BİR YILDA SAYISAL VE NİTELİKSEL OLARAK OLDUKÇA GELİŞTİ’

Minbic’in özgürleştirilmesi ardından geçen bir yıl süreçte Minbic askeri Meclisi olarak nasıl bir gelişme yaşadınız?

Minbic’in özgürleştirildiği günden itibaren askeri güçlerimizi örgütleme çalışmalarına başladık. Onlarca eğitim devresi bitirdik. Bu eğitimler Minbic Askeri Meclisi tarafından DAİŞ’e karşı mücadele için kurulan uluslararası koalisyonun askeri eğitime desteğiyle sürdürülüyor. Faysal Ebu Leyla akademimiz var. Hem yeni şervan akademilerimiz hem de komutanlaşma akademilerimiz var. Böyle birçok eğitim yeri açıldı.

Kendimizi böyle örgütlüyoruz. Her gün güçlerimize katılım var ve sayımız oldukça yükseldi. Önemli bir gücümüz şu anda Reqa Operasyonu’nda.

Yine bu bir yıl içerisinde Minbic Askeri Meclisi olarak kurumlarımızı oluşturduk. Cephe hattı için önemli hazırlıklarımız oldu. Hem sayı, hem de savaşçılarımızı eğitip savaşa hazırlama noktasında bir yıl içerisinde önemli bir düzey yakaladık. Şunu söyleyebilirim Minbic Askeri Meclisi olarak bu bir yıl içerisinde QSD çatısı altında kendimizi güçlü bir biçimde örgütledik, sayımızı ve niteliğimizi artırdık. Artık hem Minbic’in savunmasını yapılabilecek hem de diğer alanlarda teröre karşı yürütülen mücadeleyi destekleyecek gücümüz oldu.

‘ORDULAŞMA HEDEFİMİZ VAR’

Minbic Askeri Meclisi olarak önümüzdeki süreç için plan ve projeleriniz nelerdir?

Minbic’in özgürleşme yıldönümünde yeni planlamalarımızı kamuoyuyla paylaşacağız. Hem örgütlenme ve kendini genişletme noktasında bazı yeni planlamalarımız var. Bu bir yıl içerisinde hem Minbic Askeri Meclisi olarak önemli çalışmalar yürüttük. Hem Minbic Demokratik Yönetimi’nin önemli çalışmaları oldu. Birçok kurum oluşturuldu ve çalışmalarını geliştirdi.

Bir yıl içerisinde Minbic yeniden örgütlendi. Herkes biliyor ki Minbic’e bu yıl içerisinde önemli bir mülteci akışı gerçekleşti. Hem DAİŞ çetelerinden hem rejimden, Türk devleti ve Fırat kalkanı çetelerinden kaçan yüzbinlerce sivil yönünü Minbic’e çevirdi. Şu anda önemli sayıda mülteci insanımız Minbic’te yaşıyor. Mülteciler konusunda elimizden gelen her şeyi yaptık.

Minbic Askeri Meclisi olarak şehrimizin özgürleşme yıl dönümünde hem yeni planlamalarımızı halkımızla paylaşacağız hem de kendi çizgimizde devam edeceğiz. Ordulaşmaya doğru gitme noktasında çalışmalarımız var.

Minbic’in özgürleşmesinin 1. yıl dönümünde başta şehitlerimiz ve şehit aileleri olmak üzere tüm halkımızı kutluyoruz. Şehit Ebû Leyla ve arkadaşlarına, tüm şehitlerimizin yolunu izleyeceğiz. Minbic’i ve halkını baskı altına almak isteyen, yine Suriye’nin demokratikleşmesini engellemek için oluşturulan tüm planlara karşı tüm gücümüzle mücadele edeceğiz. Bütün kirli planlara karşı mücadele edeceğiz ki kanla bedelle özgürleştirilen Minbic özgür yaşasın. Minbic bu açıdan tüm Suriye’nin geleceği için bir örnek olsun. Şu anda tüm halklar birlikte Minbic’te yaşıyor ve Minbic’i savunuyor. Bu gelecekte daha da güçlenecek.