'Durziler özgür ve demokratik bir Suriye istiyor'

Durzilerin özgür ve demokratik bir Suriye arzuladığını belirten Süveydeli Durzi Avukat Adil El Hadi, "Demokratik özerk yönetim modeli Suriye’de yaşanan krize en uygun çözüm ve bütünleştirici modeldir" dedi.

Filistin, Ürdün, Lübnan, İsrail ve Suriye’de yaşayan Durzilerin neredeyse yarısı Suriye’nin Suveyde ili ve çevresinde yaşıyor. Suriye nüfusunun yüzde 3,5’ine tekabül eden Durziler, Suriye iç savaşı öncesi farklılıkları kabul etmeyen Baas Rejimi tarafından ötekileştirildiler. Durziler Suriye iç savaşı sürecinde de bir yandan Baas Rejimi, bir yandan kendilerini "muhalifler" olarak adlandırılan İhvancı silahlı gruplar tarafından kendi taraflarında iktidar mücadelesine dahil edilmeye çalışıldı ve katliamlara uğradılar.

Suveyde’de yaşayan Durzilerden biri olan Avukat Adil El Hadi rejim döneminde Durzilere yönelik politikayı, Suriye iç savaşı boyunca yaşanan saldırıları, Durzilerin bugün nasıl bir Suriye istediğini ve koronavirüs sürecinde Suveyde’deki durumu ANF’ye anlattı.

Adil El Hadi, özgür ve demokratik bir Suriye düşleyen Durzilerin rejimin bölgelerine dönük politikalarının sağlık alanına da yansımış olması nedeniyle koronavirüs salgınına karşı savunmasız olduklarını söyledi.

REJİM DURZİLERİ MARJİNALLEŞTİRDİ VE YOKSULLAŞTIRDI

Durzilerin Suriye’nin Ceremana, Sahniye, Sahniye’nin Eşrefiye, Bab Almusala, Der Ali, Artuz, İdlib’in Sumak dağı ve Siveyde ilinde yaşadığına dikkat çeken Adil El Hadi, Suriye’deki Durzilerin rejimin politikaları nedeniyle zor koşullar altında yaşadığını belirtti.

Rejimin Durzilerin bölgelerine yatırım yapmadığını ve Durzilere karşı marjinalleştirme politikaları izlediğini dile getiren El Hadi, "Bölgelerimiz özellikle iklim değişikliği ve imkanların azlığı nedeniyle tarım verimsiz hale geldi. 1970’ten günümüze kadar rejim bize marjinalleştirme ve yoksullaştırma politikası uyguladı.

Şu anda, Suriye'ye finansal transferler üzerindeki küresel kısıtlamalar nedeniyle, durum kötüleşti, yoksulların sayısı arttı, orta sınıf azaldı. Bunun yanında Savaşın sorunları ve otoritenin kanunu uygulamak için rolünü yerine getirmeyişi silahların ve çetelerin çoğalmasına yol açtı. Bugün bölgelerine yatırım olmadığından Ahmuvahadun (tevhid ehli), gurbetçi çocuklarının yurtdışından gönderdikleri ile geçimlerini sağlıyorlar" dedi.

REJİM DE NUSRA DA DURZİ ÖLDÜRDÜ

Adil El Hadi, Durzilerin Suriye’de hem rejim hem de cihatçı gruplar tarafından katliamlara uğradıklarını belirterek "Rejimin Durzi muvahadunlara karşı uyguladığı geniş kapsamlı dışlama politikasının yanında yaptığı katliamlarda var.

2000'de gerçekleştirilen katliamda 12 kişi hayatını kaybetti ve 50 kişi ağır yaralandı. Bu insanların hepsi sivildi. Bu olayın adı Bedo olayları olarak lanse edildi, halbuki Bedoların öldürdüğü yalnız bir kişidir, diğerler rejimin eliyle öldürüldüler.

2012 yılında As-Suwayda şehrine bitişik Dera ilinde bulunan Al-Nusra Cephesi, on sekiz sivili kaçırdı ve öldürdü.

10 Haziran 2015’te El Nusra Cephesi bu defada İdlib’in Eyn Laruz köyünde 20 Durzi’yi katletti.

4 Eylül 2015’te onurlu şeyhlerin lideri Şeyh Wahid El Baloos’un konvoyuna ve milli hastaneye yapılan saldırılarda 58 şehit ve onlarca yaralı oldu.

DAİŞ 27 Temmuz 2018 tarihinde Suveyde’nin doğu köylerine saldırdı. Bu saldırı rejimin istihbarat kurumlarıyla koordineli yapıldı. Halk bu saldırıya karşı direndi ve 365 şehit verildi, yüzlercesi yaralandı.

26 Mart 2020 tarihinde 5. kolordu komutan Ahmet Alawde, Alkarya beldesi ve çevresinde 17 sivili öldürdü" bilgilerini paylaştı.

SUVEYDE’NİN BİR ÖZSAVUNMA GÜCÜNE İHTİYACI VAR

Durzilerin yaşadıkları katliamlar sonucu ciddi bir endişe ve güvensizlik yaşadıklarını ve Suveyde halkından oluşan bir özsavunma gücüne ihtiyacı olduğunu belirten Adil El Hadi, devamla şunları belirtti: "Durzi mavahadun mezhebi üyelerinde maruz kaldığı bütün bu olaylar neticesinde, bir endişe ve güvensizlik durumu, yeni bir saldırı korkusu ve kimseye karşı güven duymama yaşanıyor. Özellikle güney bölgesini denetim altına alan Rusya, İran ve rejimin ne yapacaklarının pek belli olmamasından dolayı, Suveyda halkından oluşan bir öz savunma gücüne gereklilik vardır. Özellikle uluslararası herhangi bir güvencenin olmadığı bu ortamda bu çok daha önemlidir."

Suriyeli Durzilerin demokratik bir Suriye’yi arzuladığını belirten Adil El Hadi, "Durziler tarihsel olarak acı çekmiş, marjinalleştirilmiş, özgürlük ve onurlu yaşama eğilimli bir halktır. Bu özellikleri göz önünde bulundurduğunda, Suriye'nin farklı kültürlere, milliyetlere, dinlere saygı duyulduğu ve kendilerini ifade edecekleri bir gerçek bir vatan olmasını umuyorlar. Suriye’de liberal, laik ve demokratik bir sistem kurularak tüm halkların, toplulukların, kadınların haklarının anayasal güvencesi altına alınmasını temenni ederler.

Ülkenin milli servetleri adilane bir şekilde yeniden dağılımının sağlanmasını, BM'nin sözleşmelerine göre uygun insan hakları, özellikle de kadın haklarının korunmasından yanadırlar. Almuvahadun Durziler dünyadan kopmuş değil, bütün devletlerle dostane ilişki içinde olan bir ülkede yaşamayı düşlerler. Dünyanın tüm halklarına saygı duyan ve onlarla karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayanan ilişkilere kuran, özgür ve bağımsız bir vatanda kendilerini güvende hissedecekleri bir vatan düşlüyorlar" ifadelerini kullandı.

DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİM BÜTÜNLEŞTİRİCİ BİR MODELDİR

Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen Demokratik Özerk Yönetim modelini de değerlendiren Adil El Hadi, bu modeli inceleyen herkesin yarattığı demokratikleşmeyi gördüğünü söyledi. Adil El Hadi, Baas Rejiminin Kuzey ve Doğu Suriye’deki Demokratik Özerk Yönetim tecrübesini karalayıp gerçekleri ters yüz etmeye çalıştığını dile getirerek, "Bunun biraz etkisi oldu. Ancak bu tecrübeyi inceleyen herkes gördü ki, yaşanan krize en uygun çözüm, merkezi otoriteye sınırlama getiren bir deneyimdir. Bu modeli inceleyenler Suriye'nin bütün bileşenlerine kendini ifade etme imkanı sağladığını gördüler. Yine bu demokratik özerk yönetim modeli tüm bileşenlerin enerjilerini özgür bir şekilde ortak bir vatanda birleştirebileceği gösterdi.

1970'te çıkan yerel yönetimler yasasının da üçüncü aşamasında illere özerk bir yönetim biçimini ön görmektedir. Bu açıdan Suriye’ye de ters değildir. Doğal olarak özerk yönetimin çektiği zorluklar ve yaşanan eksikler vardır. Bu zorlu süreçte bunların olması da doğaldır. Çünkü tarihsel olarak bu bölgeler ihmal edilmiş, dengeli bir yatırım ve bütçe aktarılmamıştır. Bu deneyim geliştikçe ve eksiklikleri giderildikçe daha da oturacaktır" dedi.

ALANLARIMIZDA KORONAVİRÜSE KARŞI SAVUNMASIZIZ

Tüm dünyanın koronavirüsle mücadele ettiği bir süreçte Durzilerin yoğunlukta yaşadıkları Suveyde ili ve yaşadıkları bölgelerde rejimin sağlık politikalarından dolayı koronavirüse karşı savunmasız olduklarını belirten Adil El Hadi, şunları söyledi: "Suriye hükümeti Süveyde'ye herhangi bir yatırım yapmamıştır. Tersine yatırımları engellemiştir. Bu her şeyden mahrum, çökmüş sağlık alanını da kapsamaktadır.

İlimizde özel hastanelerin dışında kullanılabilecek tıbbi cihazlar bulunmamakta. Var olanlar da az sayıdadır. Büyük çoğunluk tedavi masraflarını karşılayabilecek durumda değildir. Şans eseri şu ana kadar herhangi bir koronavirüs salgınına kimse yakalanmamıştır. Umarız öyle devam eder, yoksa çok kötü bir durum ortaya çıkar."