Suriye rejiminin yanlış hesapları

Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı İlham Ehmed'in Suriye'deki gelişmelere ilişkin Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi'ne yazdığı makale...

Uluslararası alanda hala Baas rejimi meşru görülmeye devam ediyor. Rusya ve İran rejime sınırsız bir destek verdikleri gibi şimdi de bu desteği sürdürüyorlar. Bu destekle rejim ayakta duruyor. Yine kendisini muhalefet olarak değerlendiren gruplar sayesinde rejim bulunduğu alanlarda hakimiyetini devam ettiriyor. Türkiye ile siyasi ve askeri olarak yakaladıkları uzlaşıyla bu gelişti. Türkiye, İran, Rusya ortaklığıyla bu çatışmasızlık alanları oluştu. Bu plandan en fazla yaralanan ve kendi alanlarını genişleten güç rejim oldu. Bu planla rejim zaman zaman şöyle bir algı yaratmak istiyor: Buraları kontrol ettiğim gibi elimden çıkan diğer yerleri de alacağım ve eski kontrolümü sağlayacağım. Halkta bu algıyı oluşturmak istiyor.

Tabi rejim bunları yaparken, bazı şeyleri unutuyor. Suriye’de yeni bir durum yaşanıyor. Son yedi yılda birçok şey değişti. Halkın kültürü, psikolojisi, coğrafya, siyaset denilebilir ki her şey değişti. Fakat buna rağmen rejimin kendi düşüncesinde bir değişikliğin olmaması rejimin büyük bir felaketle yüzyüze gelmesine neden olabilir. Eski gözlüklerle olaylara bakma ve durum değerlendirmesi yapma büyük yanlışlara götürür. Kürtleri tehdit edeceğine, Kuzey Suriye Federasyonu projesini olumlu değerlendirip halkların sesine kulak verebilir. Bazı bölgeler federasyon bünyesine girmediği için itirazlarını dile getiriyor. Diyorlar ki biz de federasyona katılmak istiyoruz. Suriye tarihinde ilk defa halk özgürlüğü için eyleme geçiyor ve sesini yükseltiyor. Buna rağmen rejim ne yapıyor? Halkın gidiş ve gelişlerine yasaklar koyuyor, bırakmıyor ki halk Şam ve Lazkiye gibi kendi kontrolündeki şehirlerden Qamişlo’ya, Kuzey Suriye’ye gelip gitsin.

Kendi yalanları ortaya çıkmasın diye Kürtlerin Suriye’yi parçalayacağını, Arapların Kürtlerin zoru altında yaşadığını söylüyorlar ve bu tarz propagandalarla halkın hareketine yasak koyuyorlar. Bazı kişiler eliyle Kürtleri tehdit ediyorlar. Kürtler ile Araplar arasında savaş çıkarmak istiyorlar. Özellikle Sünni Araplarla. Onlar böyle bir savaşta sadece Kürtlerin zarar göreceğini düşünüyor fakat o da yanlış. Çünkü Kuzey Suriye’de büyük bir değişim var ve siyasi dengeler değişmiş durumda. Saldırgan zihniyetle hareket edeceğine var olan krizin aşılması için çözüm yollarına başvurması daha uygun olur. Aksi durumda bir karışıklık durumunda kendisi de tükenebilir ve Suriye’yi parçalamak isteyenlerin eline büyük bir koz geçmiş olur ve planlarını kolayca hayata geçirebilirler.

Eğer Rusya ve İran rejimden desteklerini çekerlerse ne olur? Bir kararla rejimin meşruiyetini ortadan kaldırabilirler. Avrupa Birliği bunu yapabilir. Bu ihtimal her zaman var. Bu olursa Rusya ve İran hızlıca rejime desteğini çekebilir ve o zaman rejime vurmak çok normalleşir. Bundan dolayı değişim ve dönüşüme dair atılacak adımlar Suriye halkının yararınadır ve rejim için de olumlu sonuç doğurur. Bu değişim ve dönüşüm sürecinde Kürtlerin hak sahibi olması da yanlış değil. Bu Suriye’yi güçlendirir ve birleşmesini sağlar. Suriye’yi demokratikleştirir ve halkların özgürce yaşamasını sağlar. Bu Suriye’yi zayıflatmaz, aksine güçlendirir ve zenginleştirir.

Bazı imkanlar var rejimin bu adımları atması için. Kuzey Suriye Federasyonu ve Demokratik Suriye Meclisi Suriye krizinin çözümü için rejim ile her konuyu konuşmaya ve müzakere etmeye hazır. Kürtlere yanlış bir yaklaşım büyük tepkiye neden olur ve rejimin her şeyi kaybetmesine neden olabilir. Rejim krizin başından bu yana çok ince ve dikkatli bir siyaset izliyor fakat bir yanlış ile de her şeyi kaybeden bir noktaya gelebilir. Kürtlere karşı Türkiye siyasetini izlemek büyük bir tuzaktır. Türkiye, Suriye’de de kendi politikasını sürdürmek istiyor. Fakat bu iflas eden bir politikadır. Rejimin bundan ders çıkarmış olması gerekir. Bunun için de çözüm için en doğru yol olan diyalog yoluna başvurmalıdır. Suriye halkı artık çözüm istiyor. Başka bir savaş istemiyor. Halk zaten savaştan kaçmış, bir daha aynı durumun içine çekmek büyük bir suçtur. Doğrusu halkın sesine kulak vermektir.