Brüksel Temyiz Mahkemesi kararıyla PKK aklanmıştır
Brüksel Temyiz Mahkemesi 8 Mart 2019 günü tarihsel öneme sahip bir karar aldı. Aslında bu karar daha önce bu doğrultuda alınmış olan kararların bir tekrarı anlamına geldi.
Brüksel Temyiz Mahkemesi 8 Mart 2019 günü tarihsel öneme sahip bir karar aldı. Aslında bu karar daha önce bu doğrultuda alınmış olan kararların bir tekrarı anlamına geldi.
Brüksel Temyiz Mahkemesi 8 Mart 2019 günü tarihsel öneme sahip bir karar aldı. Aslında bu karar daha önce bu doğrultuda alınmış olan kararların bir tekrarı anlamına geldi.
Daha önce Belçika’da Kürt siyasetçilerinin yargılandığı mahkemede yargıçlar “PKK’nin bir terör örgütü olmadığı, o nedenle de Kürt siyasetçilerin terör örgütü üyeliğinden yargılanamayacağı” hükmüne varmıştı. 8 Mart günü Brüksel Temyiz Mahkemesi tarafından alınan bu kararla bu hüküm, yapılan itirazlara rağmen yenilenmiş oldu.
Brüksel Temyiz Mahkemesi’nin bu kararından önce de Avrupa Adalet Divanı benzer bir karar almış ve “PKK’nin bir terör örgütü olmadığı” yönünde görüş belirtmişti. Ayrıca bazı devletlerin kendi ilgili kurumlarına yaptırmış oldukları araştırmalar sonucunda hazırlattıkları raporlarda da Brüksel Temyiz Mahkemesinin almış olduğu kararı doğrulayan görüşlere yer verilmişti.
Aslında Brüksel Temyiz Mahkemesi’nin almış olduğu bu kararı birçok açıdan ele alıp değerlendirmek gerekiyor. Çünkü hem kendi içerisinde PKK’yi “terör örgütü” olarak kabul eden devletlere verilen bir mesaj olması hem de içinden geçtiğimiz süreçte Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Güçlerinin dünya halkları nezdinde temsil ettiği anlam ve önemin kabul edilmiş olması açısından böyle bir yaklaşım içerisinde olmak gerekmektedir. Özellikle de tüm dünya insanlığının başına bela haline getirilmiş olan DAİŞ’e karşı Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Güçlerinin oynamış olduğu belirleyici rol dikkate alındığında bunun önemi daha da anlaşılır olmaktadır.
Tabii burada öncelikle belirtmek gerekir ki, bazı Avrupa devletleri, ABD vb. PKK’yi “terör örgütleri” listesine alırken, TC devletinin NATO üyesi olma gerçekliğini esas almışlardı. NATO üyesi herhangi bir devletin karşılaşacağı zorlanmalar karşısında “ortaklaşmalar” içerisinde olacaklarına dair almış oldukları prensip kararları buna neden olmuştu. Böyle bir kararın alınmasında da öncülük rolünü Almanya üstlenmişti.
Şimdi koşullar değişti. Reel Sosyalizm çözüldü. Varşova Paktı dağıldı. NATO’nun yeniden yapılandırılması gündeme geldi. TC devletinin de NATO üyeliği tartışmalı bir hal aldı. TC devletinin Rusya ile içerisine girdiği askeri angajmanlar, DAİŞ’e karşı oluşan koalisyon güçleri karşısında konumlanışı, DAİŞ, Cebhet El Nusra vb. gibi çete gruplarıyla içerisinde olduğu ilişkiler ve yine bu çete örgütlerini özellikle de Fransa vb. gibi NATO üyesi ülkelere karşı sürekli bir tehdit unsuru olarak kullanması, objektif anlamda TC devletini fiilen NATO dışına çıkan bir güç konumuna getirmiştir. Zaman zaman TC devlet yetkililerinin NATO’yu ciddiye almayan açıklamalarda bulunuyor olması da bu gerçekliği doğrulamaktadır.
Bu durumda çok açık bir şekilde NATO üyesi devletlerin, NATO prensiplerini esas alarak PKK’yi “terör örgütü” olarak kabul etmelerinin siyasal ve konjonktürel koşulları da ortadan kalkmış olmaktadır. Böyle bir gerçekliğe rağmen TC devleti dışındaki diğer NATO üyesi devletlerin PKK’yi “terör örgütleri listesinde” tutmaları TC devletine daha fazla cesaret verecek bir taviz olmaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir. Brüksel Temyiz Mahkemesi’nin 8 Mart 2019 tarihinde “PKK’nin terör örgütü olmadığı ve Kürt siyasetçilerin de terör örgütü üyeliğinden yargılanamayacakları” yönünde almış olduğu karardan bu temelde doğru sonuçlar çıkarılabilmelidir.
Kürdistan halkının, Kürt dostlarının, uluslararası demokratik kamuoyunun fiziki ve kültürel soykırım karşısında halkının varlığını ve haklarını koruma mücadelesi veren PKK ve Kürt siyasetçileri hakkında Belçika Temyiz Mahkemesi’nin almış olduğu karardan sonra, atılması gereken bir adım olarak beklentisi de budur.
Kaynak: Yeni Özgür Politika