Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty,  Londra'da düzenlediği bir basın toplantısında 2014 yılının başta Suriye, Ukrayna, Gazze ve Nijerya olmak üzere çatışmalarla yüklü istisnai bir yıl olduğunu ifade etti.

Shetty, milyonlarca sivilin öldüğü, 15 milyonlarca sivilin göçe maruz kaldığını söyleyerek, bunun "muhtemelen İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük mülteci sayısı" olduğunu kaydetti.

Af Örgütü Genel Sekreteri, "2014 yılı şiddet sarmalındaki milyonlarca kişi için felaket yılı oldu" dedi.

160 ülkenin insan hakları durumunun ele alındığı raporda, 35 ülkede DAİŞ yada Boko Haram gibi silahlı gruplarını ihlallerine yer veriliyor.

"Bu değişebilir ve değişmeli" diyen Shetty, uluslararası toplumun bu ihlallere verdiği yanıtın "skandal ve etkisiz" olduğunu söyledi.

Shetty raporun önsözünde ise, "Dünya liderleri, sosyal ve siyasi açıdan en zayıfları korumada içler acısı bir şekilde başarısız oldu" diye belirtti.

Shetty, "Sivilleri korumak, barışı ve güvenliği sağlamak için kurulan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi içler acısı bir şekilde başarısız oldu" diye ekledi.

GÜVENLİK KONSEYİ ÜYELERİ VETO HAKKINDAN VAZGEÇSİN

Af Örgütü raporuna göre Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi olan ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya, sivilleri korumak yerine kendi siyasi yada jeopolitik çıkarlarını geliştirmek için veto hakkı ve yetkiyi sürekli kötüye kullandı.

Af Örgütü, Güvenlik Konseyi üyelerinin soykırım, savaş suçları veya insanlığa karşı suç durumlarında gönüllü olarak veto hakkından vazgeçeceği bir davranış hukukunun kabul edilmesini istiyor.

Fransa'nın da benzer bir önerisi şu ana kadar 70 ülkenin desteğini aldı. Ancak dünya genelinde 7 milyon üyesi olan Af Örgütü, bu fikri daha da öne çıkarmak istiyor.

Af Örgütü'nün Ortadoğu ve Kuzey Afrika Masası Müdürü Philip Luther'e göre eğer veto hakkından vazgeçilirse Suriye'de savaş suçları ve insanlığa karşı suçların sorumluları uluslararası ceza mahkemesinde yargılanabilecek.

2015 yılı insan hakları perspektifleri için de iyimser görünmeyen örgüt, giderek daha fazla sivilin sert silahlı grupların denetiminde yaşamaya zorlanacağı ve mültecilerin insani krizinin ağırlaşacağını öngörüyor.