İşçiler de aileleri de risk altında

Antep’te Covid olduğu halde işten izin alamayan bir işçinin ailesini kaybetmesinin münferit olmadığını söyleyen Mehmet Türkmen, kentin yarısına yakınını oluşturan işçi ve ailelerinin risk altında olduğunu vurguluyor.

Türkiye’de Covid-19 salgının başından bu yana vaka sayıların en yüksek olduğu beş kentten biri Antep. Bunun da en önemli nedenlerinin başında organize sanayideki çarkların hemen hemen hiç durmamış olması. Birkaç gün önce Evrensel Gazetesi’nin manşetiyle duyurduğu Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Sanat Ambalaj fabrikasında çalışan İbrahim Karaoğlan’ın başına gelenler de kentin durumunu gözler önüne seriyor.

BİR İŞÇİNİN AİLESİ YOK OLDU

Karaoğlan’ın başına gelenlerin münferit olmadığını, 200 bin işçi nüfusuna sahip Antep’in en somut örneği olduğunu anlatıyor DİSK Tekstil Antep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen:

“Ağustos ayı başında Sanat Ambalaj’da çalışan İbrahim Karaoğlan’ın yan yana çalıştığı iş arkadaşı Covid-19 çıkınca temaslıyım diyerek izin istemiş. Normalde temaslı olunca izin verilmesi gerekiyor. Fakat izin verilmiyor 5-6 gün sonra bu işçi fenalaşarak evden hastaneye kaldırıldığında Covid olduğu ortaya çıkıyor. Bu hastalık tabii ailesine de bulaşıyor. Ağustos sonu Eylül başında toplam 2 haftalık süre içerisinde annesini, babasını ve abisini kaybediyor ve abisi sadece 35 yaşında. Yani bu adamın ailesi yok oldu. Bir ay sonra tedavisi de bittikten sonra işe dönmek istiyor fakat ücretsiz izne ayrıldığını öğreniyor. 3 - 4 aylık ücretsiz iznin ilk 1 ayı İŞKUR'a bildirilmediği için günlük 39 lira olan ödemeyi de alamıyor. Yani hem işyerinin sorumsuzluğu yüzünden Covid oluyor, ailesine bulaştırıp onları kaybediyor hem de ekonomik olarak böyle bir haksızlığa uğruyor. Bir de işçinin söylediğine göre arayıp bir başsağlığı bile dinlemiyorlar. Bunlar da yetmiyor bir hafta önce gelen bir bildirimle tazminatsız bir şekilde işten çıkarılıyor. Pandemi döneminde işten çıkarmalar yasak, sadece kod 29, yani yüz kızartıcı suçlar bu kapsamın dışında bırakılıyor. Karaoğlan da bu maddeden çıkarılıyor.”

VALİLİK PATRONUN AVUKATLIĞINI YAPIYOR

Türkmen, olayın duyulmasından sonra valiliğin yaptığı açıklamayı da eleştiriyor ve bunun patronun avukatlı olduğunu dile getiriyor: “Olayın tüm kamuoyuna yansımasının ardından valilik bir açıklama yaptı. Normalde fabrikanın patronun bir açıklaması yapma lazım ama onun yerine valilik açıklama yapıyor. Zaten imzayı çıkarıp yerine fabrikanın patronun adını yazsanız bu kadar olurdu. Çünkü valilik işçiyi yalanlayan, fabrikanın arkasında duran bir açıklama yaptı. Burada işçi mağdur, ailesini ve işini kaybetmiş ama valilik açıkça patronun avukatlığını yapıyor. Valilik açıklamada şöyle bir bilgi vermiş demiş ki ‘biz pandeminin başından bu yana birçok fabrikayı denetleyerek şu kadarına ceza kestik, şu kadarını şöyle yaptık.’ Bizler buranın hemen hemen hepsinde örgütlenme çalışması yürütüyoruz. Misal olayın yaşandığı Sanat Ambalaj’daki birçok hukuksuzluğu daha önce de basına, sosyal medya yansıtmaya çalıştık. Burada insanlara zorla pazar mesaisi yaptırılıyor, zaten böyle bir olay yaşandı ayrıca Suriyeliler kayıt dışı bir şekilde bu fabrikada çalıştırılıyor, fabrikanın arkasındaki bir konteynerde yatıp kalkıyorlar. Ama oradan aldığımız bilgilere göre zaten denetimler haberli yapılıyor, denetçiler gelip çayını vesaire müdüriyette içiyor, işçiler etrafı temizliyor, Suriyelileri de saklıyorlar. Denetim dedikleri bu!”

BU OLAY MÜNFERİT DEĞİL

Mehmet Türkmen’in dikkat çektiği önemli bir nokta var, o da bu yaşananların sadece bir işçinin başına gelmediği. 200 bin işçi nüfusuna sahip olduğunu söylediği Antep’te her ne kadar önlem alınırsa alınsın aileleri ile birlikte bu insanların nüfusun yarısını oluşturduğunu ve risk altında olduklarını vurguluyor: “Bu olay Antep'teki on binlerce işçinin yaşadığı bir olayın tek kişide somutlaşması. Pandeminin başından bu yana çarklar dönüyor, işçiler ölüyor diye çok fazla gündem yaptık. Çünkü on binlerce insanın çalıştığı organize sanayide çok fazla işçi hayatını kaybetti Covid-19’dan dolayı. Ama şu da var işçilerin kendilerinden çok aile üyeleri hayatını kaybetti. Çünkü burada işçilerin yaş ortalaması 30- 35 arasında 40'ından sonra zaten kimseye iş verilmiyor burada. Onlar da bir şekilde hastalığı atlatsa da ailelerinden mutlaka birilerine bulaştırdıkları için çok fazla işçi ailesinden ölen oldu. Antep büyük bir işçi kenti, nüfusu 2 milyona yakın Suriyelilerle birlikte. Bunun 200 bini organize sanayide çalışan işçi. Bunların ailelerini de hesabına katarsak 600-800 bin civarında kişiden bahsediyoruz yani bu neredeyse nüfusun yarısı demek. Siz istediğiniz kadar okulları kapatın, hafta sonu yasaklar uygulayın, gece yasak koyun ama işçileri bundan muaf tutunca hiçbir önlem işe yaramayacak.”

İŞÇİLERİN DİNLENEM HAKKI DA ELLERİNDEN ALINDI

Başpınar’ın Türkiye'nin en büyük organize sanayisi olduğunu belirten Mehmet Türkmen vaka olmayan fabrika kalmadığını söylerken işçilerin anayasal hakkı olan dinlenme hakkının da ellerinden alındığını ve pazar günü çalışmayan fabrika olmadığını da belirtiyor:

“1500'e yakın fabrika var, 200 bin de işçi, covid-19 vakasının görülmediği fabrika yok hatta bir fabrikada yüzlerce vakanın olduğunu biliyoruz. Biz şu an örgütlenme çalışması yaptığımız büyük bir fabrikada sadece bir bölümde,3 işçinin toplantı esnasında öğreniyoruz ki yakınları Covid’den ölmüş. Bu sadece bir fabrikanın bir bölümünde çalışanların rakamı. Bilgi aldığımız yoğun bakım çalışanı ve sağlıkçı arkadaşlarımız var ve pandeminin başından beri her 10 vakadan 7'si ya işçi ya da işçi yakını. Türkiye'de uygulanan sokağa çıkma yasağı burada işçiler için eve gitme yasağına dönüşmüş durumda, neredeyse bütün fabrikalarda pazar günü tatil falan değil. Buna Merinos, Melike Tekstil gibi büyük firmalar da dahil. Anayasal hak olan dinlenme hakkı gasp ediliyor. Pazar günü çalışmak istemeyen işçi ya ücretsiz izne ayrılıyor ya işten atılıyor ya da birkaç ceza yazılıp yevmiyesi kesiliyor. Bu saydığım sebeplerden dolayı pandemi başından beri Antep vakalar açısından Türkiye'deki ilk 5'ten hiç düşmedi. İşçilerin bu koşullarda yaşamasının en büyük sorumlusu en başta patronlar, elbet onlar için her şey kar demek, bu kadar işçi hastalanırken, yakınlarını kaybederken onlar ihracat ve büyüme rekorları kırdı. Ama bu ülkeyi yönetenler, valiler ve bu şehrin halkına karşı sorumlu olanlar da bu uygulamalara göz yumdu.”