Benlisoy: Yarın hepimiz mülteci konumuna düşebiliriz

Avukat ve araştırmacı yazar Foti Benlisoy, savaş mağduru göçmenleri sınır dışı etme politikasıyla iktidarın bütün siyasi partilerin toplumsal tabanında görülen göçmen karşıtı reaksiyonu kendi saflarına çekmeye çalıştığına dikkat çekti.

İstanbul Valiliği’nin savaş mağduru göçmenleri sınır dışı etme kararını ANF’ye değerlendiren Foti Benlisoy, iktidarın göçmen politikalarının başından itibaren manipülasyonlara açık bir alan olduğunu vurguladı.

Benlisoy, meseleyi uzun süre Suriye masasında diplomatik bir koz olarak gören iktidarın konu boyutlanmaya başladıkça ve kendi cenahında oy kaybettiren bir mesele haline geldikçe sınır dışı, deportasyon gibi politikaları devreye soktuğunu belirtti.

Bu politikayla iktidarın hemen hemen bütün siyasi partilerin toplumsal tabanında maalesef görülen göçmen karşıtı reaksiyonu kendi saflarına çekmeye çalıştığına dikkat çeken Benlisoy, özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sadece Suriyelilere dönük değil, Afrikalı saat satıcılarını da içinde katarak yaptığı açıklamaların alınan pozisyonun göstergesi olduğunu söyledi.

‘MÜLTECİLİK STATÜSÜ ÖZELLİKLE TANINMADI!’

Bu sonuca göz göre göre varıldığına işaret eden Benlisoy, “Suriyeli göçmenlere mültecilik statüsü özellikle tanınmadı; sığınmacı gibi kaygan, kırılgan, ne olduğu belirsiz ve aslında iktidarın iradesine, rızasına tabi bir statü bulundu. Bu geçicilik, kayganlık ve kırılganlık iktidar tarafından kâh Suriye masasında öne sürdükleri bir koz oluyor, kâh geri göndermek gibi politikalarla toplumda oluşan göçmen karşıtı gazı almaya ve destek toplamaya çalışıyorlar” diye konuştu.

‘KAÇTIKLARI SAVAŞA GERİ GÖNDERİLİYORLAR!’

Suriyeli göçmenlerin isteyerek Türkiye’ye gelmediğini, savaştan kaçtığını hatırlatan Benlisoy, bu insanları tekrar savaşın olduğu yere göndermenin açık bir hak ihlali olduğu kadar, hem siyasi hem de ahlaki korkunç bir yanlış olduğunu kaydetti. İstanbul Valiliği kabul etmese de Suriyeli göçmenlere zorla bir takım belgelerin imzalattırılarak sınır dışı edildiklerine dair birçok veri olduğuna dikkat çeken Benlisoy, belgeleri imzalayan insanların ise zorla İdlib’e gönderildiğini belirtti.

Savaştan kaçan insanların çatışmaların en yoğun olduğu bölgeye geri gönderilmesinin kabul edilemez olduğunun altını çizen Benlisoy, bu politikaya herkesin dur demesi gerektiğini vurguladı.

‘BU IRKÇILIK 6-7 EYLÜL BENZERİ OLAYLARA YOL AÇAR’

Yarın bu ırkçı politikaların çok ciddi sorunlar doğuracağı uyarısında bulunan Benlisoy, şunları kaydetti: “Suriyeli, Afgan, Özbek göçmenler Türkiye’deki işçi sınıfının bir parçası artık. Tekstilden madenciliğe, inşaata hemen her sektörde Suriyeli ve başka ülkeden emekçiler var. Bu yaygın ırkçılık sadece AKP’nin veya MHP’nin tabanında değil, CHP’nin, İyi Parti’nin tabanında da var. Göçmenlere yönelik giderek yaygınlaşan bu ırkçılık çok büyük bir tehlikeye işarettir. Bu ırkçılığa karşı set oluşturulmadığı takdirde, 6-7 Eylül benzeri olayların yolu açılmış oluyor. Dolayısıyla acilen tepki verilmesi gerekiyor.”

‘BUNA İZİN VERİRSEK BUMERANG ETKİSİ YARATIR’

Göçmen emekçilerin ekonomik krizin sebebi değil, tüm emekçiler gibi mağduru olduklarını vurgulayan Benlisoy, bu nedenle onlara ilk önce sınıf kardeşlerinin destek vermesi gerektiğini ifade etti.

İşsizlik, yoksulluk, niteliksiz kamu hizmetleri göçmenlerin suçuymuş algısını yaratmanın bütün dünyada uygulanan bir taktik olduğunu hatırlatan Benlisoy sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi bunu Türkiye’de iktidar da yapıyor. Bu şoven, milliyetçi zihniyet yapısıyla hesaplaşmadığımız takdirde, bugün Suriyeliler yarın başka göçmenler hedef olur. Çünkü iktidar her zaman toplumun en kırılgan kesimine yönelir. Eğer biz buna izin verirsek bumerang gibi tersine döner, bizi vurur. Hele hele mültecilik gibi dokunulmaz bir hakkı tartışılır kılmamalıyız. Uluslararası rekabet, emperyalist krizlerle yönetilen bu dengesiz dünya düzeninde yarın kimin ne olacağı belli değil; biz de mülteci konumuna düşüp aynı tepkiyle karşılaşabiliriz.”