Cezaevlerinde eylemleri önlemek için disiplin cezaları artırıldı

İHD Hapishane Komisyonu Üyesi Mehmet Acettin, disiplin cezalarının grev kırma amacıyla kullanıldığını söyledi.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’dan devam eden tecride karşı açlık grevlerine giren tutsaklar cezaevleri tarafından disiplin cezaları alıyorlar. Bu uygulamayı ise İHD Hapishane Komisyonu Üyesi Mehmet Acettin, disiplin cezalarının zaten var olduğunu ancak grevden ötürü daha çok sıklaştırıldığını, amacın ise grev kırıcılık olduğunu söyledi.

Açlık grevi eylemlerinin başladığı 27 Kasım 2020’den bu yana yüzün üzerinde cezaevinde beş günlük dönüşümlü grev devam ediyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit başta olmak üzere Türkiye ve Kürdistan’da yürütülen siyasi konjonktüre yönelik sürdürülen grev 179 günü buldu. Cezaevi yönetimleri de açlık grevlerine giren tutsaklara disiplin cezaları veriyor. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube’sine gelen başvurulara göre Marmara Bölgesi’nde cezaevi yönetimleri keyfi uygulamalarla açlık grevlerinin sonlandırılması isteniyor. Maltepe 1 Nolu Cezaevi’nden Görgün Oktar, Silivri 5 Nolu Cezaevi’nden Metin Orman ve Bandırma Cezaevi’nden Muhittin Altun’un gönderdiği mektupların altında yüzlerce tutsak cezaevi yöntemlerini anlatıyor ve İmralı’daki tecridin sonlanmaması durumunda grevlerinin devam edeceğini bildiriyor. Temel olarak mahpusların birçoğu Öcalan’ın kurtuluşunu kendi kurtuluşları olarak görüyor.

İHD İstanbul Şube Hapishane Komisyonu üyelerinden Mehmet Acettin açlık grevinde olan tutsaklara verilen disiplin cezalarını ve yürütülen politikayı ajansımıza değerlendirdi. Türkiye cezaevlerinde tarih boyunca disiplin cezalarının verildiğini ancak açlık grevlerine karşı politik tavır takınan yönetimlerin bu cezaları artırdığını kendilerine gelen başvurularla gördüklerini söyledi. İHD olarak açlık grevlerinin olması ve yöntemlerine karşı durduklarını ancak verilen bu kararda ise tutsaklardan taraf olarak yaşayacakları ve yaşadıkları herhangi bir hak gaspına karşı durduklarını sözlerine ekledi. Devamında: “Yeni infaz yasası ile hem adalet bakanlığının hem de ceza infaz kurumlarının eline koz verdi, ellerini güçlendirdi. Devlet bugün cezaevlerinde ön kesme politikası uyguluyor bu açlık grevlerine karşı. İlk baştaki sözlerimde de belirttiğim gibi tek nedeni bu.”

‘EYLEMLERİ ÖNLEMEK İÇİN SON SÜREÇTE DİSİPLİN CEZALARINI ARTIRDILAR’

Uygulamaların cezaevinden cezaevine değiştiğini belirten Acettin, keyfi uygulamaların gün geçtikçe arttığını söyledi. Bazı cezaevlerinde işkenceye varan uygulamaların olduğuna dikkat çekti. Özellikle son süreçte artan disiplin cezalarına vurgu yaparak, “Disiplin cezaları yöntemiyle grevlerin sonlandırılmasını hedefliyorlar. Bu eylemleri önlemek için son süreçte disiplin cezalarını artırdılar. Caydırmaya çalışıyorlar. Geçmişte de bu disiplin cezaları vardı; iyi denetlemeler, bağımsız koğuşlar, hücre cezaları veriliyordu halen de veriliyor. İletişim cezalarını yaygınlaştırdılar. Yeni infaz yasası ile hem Adalet Bakanlığının hem de Ceza İnfaz Kurumlarının eline koz verdi, ellerini güçlendirdi. Geçmişte bu ceza infaz kurumları söz konusu olan bir suçu yani suç olarak gördükleri eylemin üç kez yapılması durumunda disiplin cezası uyguluyordu ancak kişi ilkinde de bu cezayı alabiliyor.”

YENİ İNFAZ YASASI İŞKENCE NİTELİĞİNDE: TAHLİYELER ENGELLENİYOR

“İnfaz gözlemleme komisyonu kurulduktan sonra bu komisyon infazı yakabiliyor, tahliyeleri de engelleyebiliyor” diyen Acettin son yönetmelikle infazların yakıldığından da söz etti: “Son dönemlerde uzun süreden beri içeride olan insanlar son altı ay gözlem altına alınıyor ve ‘suç işleme’ ihtimali bile göz önünde tutularak tahliye etmiyorlar. Böyle bir yetkileri var. Şimdi açlık grevindeki insanların disiplin cezaları almaları da beklenen bir şeydi. Her zaman cezaevleri bu tarz yöntemleri deniyor. Şimdi olmasaydı bile ilerleyen süreçte bu cezalar verilecekti. Adalet Bakanlığı ve hükümetin politikası bu yönde. Tek kişi politikacılığı olduğu için bu infaz nedenleri ya da bu uygulamalar hukukun dışında uygulanıyor. Sloganlardan ötürü görüş, avukat, mektup cezası alanlar var.”

‘TUTSAKLAR BEDENLERİNİ AÇLIĞA YATIRARAK DİRENİYOR’

Acettin, insan hakları savunucuları olarak açlık grevlerinin yapılması taraftarı olmadıklarını ancak kişilerin böyle bir karar almaları durumunda da sonuna kadar yaşam haklarını savunduklarını belirtti. Uygulamanın sonunda tutsakların beden bütünlüğü, kronik hastalıkların oluşmaması, herhangi bir ölümün yaşanmaması için de mücadele verdiklerini sözlerine ekledi. AKP’nin kendisini bütün olarak kendisini merkez olarak gördüğünü ve özellikle açlık grevleri süreçlerinde bu merkezi görme yetkisi saldırganlık olarak uyguladığını söyleyerek tutsakların da aileleri ve dışarının desteğiyle girdikleri hak ve insani temel ihtiyaçlarını duyurabildiklerini, bedenlerini açlığa yatırarak, ortaya koyarak direndiklerini söyledi.

‘SUSKUN BİR TOPLUM YARATTILAR’

2018-19 yılları arasında 7 bin siyasi tutsağın dönüşümsüz açlık grevleri sürecine de değinen Acettin, sivil toplum örgütlerinin, İHD de dahil, eylemlerini sahiplendiklerini ancak mevcut siyasi konjonktürün buna müsaade etmediğini kaydetti. Sözlerine şu şekilde devam etti: “Savaş hali uygulandığı için hapishanelerde bu uygulama var. Söz verir ama devlet hiçbir zaman resmi sözleşme yapmaz. Adalet Bakanlığı da yapmaz, diğer kurumlar da. Burada İmralı tecridine karşı yapılan açlık grevlerine karşı yargı var, algı var ve dolayısıyla hem devletin kendisine dönük algısı, mahpuslarında kendilerine dönük anlayışı var. Bir çarpışma söz konusu. Tecrit zaten insan yaşamını işkenceye dönüştüren bir uygulamadır. ‘Ya bana biat edeceksin yada dışarı çıkamazsın’ diyor. 2019’da çözümü STK’lar yapacağız dedi ama konjonktür izin vermedi. Basit bir önek vereyim, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik alanlarda sıkışan insanlar da insan haklarına başvuruyor. Çözüm bulun diyorlar.  Buradan da görüyoruz ki tüm topluma yayınlan bir tecrit söz konusu. Suskun bir toplum yarattılar.”