Cumartesi Anneleri: Devletin elinde Kürt kanı var

Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarına bu hafta da devam etti. Anneler, "Kürdün kanı devletin eline bulaşmıştır" dedi.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek amacıyla her hafta düzenledikleri eylemlerinin 821’incisinde salgın nedeniyle sanal medya üzerinden açıklama yaptı.

Açıklamada, 1991-1993 yılları arasında Halkın Emek Partisi (HEP) Ankara İl Başkanlığını yapan ve 2 Aralık 1994 yılında gittiği Küçüksesat’taki Türk Ticaret Bankası’ndaki işlerini tamamlayıp buradan ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan ve 12 gün sonra Bala ilçesindeki Ergin Yaylası yolu kenarında 4 kurşunla katledilmiş halde bulunan Avukat Faik Candan’ın faillerin cezalandırılması istendi.

'BU HESABI SORMAYA KARARLIYIZ'

Candan’ın amcası İbrahim Candan, “İbrahim kontrgerilla tarafından 8 gün sorgulandıktan sonra Mehmet Ağar’ın adamlarına teslim ediliyor ve sonra Ağar’ın adamları tarafından katlediliyor. Candan’ı kurşuna diziyorlar. Olay duyulduğunda ailesi olarak tüm yasal yolları denedik. Yıllar sonra dava açma imkanımız oldu ve dava yıllarca devam etti. Ayhan Çarkın ve Mehmet Eymür olayları canlı olarak anlattılar. Duruşmalarda bizi tahrike ediyorlardı. ‘Kürdün kanı devletin eline bulaşmıştır, ne yaptıysak vatan bayrak için yaptık’ dediler. Her şey ayan beyan ortadayken dava düştü. Yıllardır bu davanın takipçisiyiz. Biz bu davayı bırakmayacağız. Aradan çok uzun zamanlar da geçse davanın takipçisi olacağız. Türkiye bu cinayetleri kabul etmek zorundadır. Biz bu hesabı sormaya kararlıyız” diye konuştu.

DEVLET CİNAYETLE MESAJ VERDİ

Ardından söz alan Candan dosyasının avukatı Levent Kanat, Candan’ın kaçırıldığı dönemde sağ salim bir şekilde ailesine teslim edilmesi için Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği ve pek çok sivil toplum örgütünün basın açıklamaları ve yürüyüşler yaptıklarını ancak bir sonuç alamadıklarını belirtti. Kaçırılmasından 12 gün sonra Candan’ın cansız bir bedeninin bir çoban tarafından bulunduğu haberinin geldiğini hatırlatan Kanat, “Cansız bedeni bulunduğunda, Faik’i öldürenler bir mesaj vermişti. Faik’in gözü kravat ile bağlanmıştı. Bir çobanın beyanları vardı. Çoban bir aracın geldiğini, görüş mesafesindeki araçtan 2 ya da 3 kişinin indiğini bir süre orada oyalandıklarını ve daha sonra oradan ayrıldıklarını ifade ediyor. Daha sonra olay yerine gittiğinde Faik’in cansız bedeni ile karşılaşıyor” diye anlattı.

SORUŞTURMA SÜRECİ

Bala Cumhuriyet Savcılığı’nın uzun yıllar sürdürdüğü soruşturmada hemen hemen hiçbir şey yapmadığını dile getiren Kanat, şöyle devam etti:

“2010-2011 yılların kadar hemen hemen hiçbir şey yapmadı. Dosyada otopsi tutanağı, jandarmanın olay mahallinde tuttuğu tutanak gibi bir iki evrak dışında uzun yıllar sadece daimi arama kararı çıkardı. Daimi arama kararı faili meçhul dosyalarda tutulan bir tutanaktır. Daimi arama kararının yerine getirilip getirilmediği, aramanın sonucunda neler elde edildiği gibi hiçbir şeyle ilgilenmeden sadece daimi arama evrakı düzenlemekle yetindiler. Birileri o dosyanın o şekilde çürümeye bırakılmasını istemişti anlaşılan. Bala Cumhuriyet Savcılığı da gereğini yapıyordu. Daha sonra Ayhan Çarkın birçok davaya ilişkin itiraflarda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Faik’in de içinde olduğu birçok dosyayı birleştirdi ve kendince derinleştirdi. Sonuçta dönemin etkili ve yetkili kişilerinin yargılandığı 19 kişinin taammüden öldürülmesinden sorumlu tuttuğu ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle haklarında iddianame düzenlendi. Bu iddianame sonrası açılan davada hiçbir delil toplanmadı. Toplanan tüm deliller mağdur aileleri ve avukatlarını talepleri ile toplandı. Neticede şaşırtıcı değil ama üzücü bir şekilde mahkeme beraat kararı verdi. Dosya şu an istinaf mahkemesinde."

POLİS TAKİBİNDEYDİ

Daha sonra 821’inci hafta açıklamasını Cumartesi insanlarından Hatice Korkmaz okudu. Korkmaz, 32 yaşındaki 2 çocuk babası Candan HEP Ankara İl Başkanlığı yaptığı tarihten itibaren polis takibinde olduğunu, beyaz bir Toros tarafından takip edildiğini ve ölüm tehditleri aldığını belirterek, “Kardeşi içinde İbrahim Şahin ve Abdullah Çatlı’nın olduğu bir aracı Candan’ın evinin önünde görmüş ve onların mekân tespiti yaptıklarına tanık olmuştu. Candan’ın avukat arkadaşları, 2 Aralık günü saat 15:00 sıralarında dört kişi tarafından beyaz renkli Renault marka otomobille kaçırılan bir kişinin ‘Ben Avukat Faik Candan’ diye bağırdığını söyleyen bir tanık olduğunu ama can güvenliği nedeniyle konuşmadığını kamuoyuyla paylaştı” dedi.

İTİRAF VAR, TUTUKLAMA YOK

Candan’ın yakından atılan dört kurşunla infaz edildiğini ve gözleri kravatla bağlanmış halde bir kanalın içinde cansız bedeninin bulunduğunu vurgulayan Korkmaz, “Eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın 26 Mart 2011 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda alınan ifadesinde ve 05 Haziran 2011 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde alınan sorgusunda; Faik Candan’ın kaçırılması ve öldürülmesi ile ilgili olayları tüm detayları ile anlattı. Savcılık Çarkın'ın beyanlarının olayla örtüştüğünü, yer gösterme işleminin de beyanını doğrular nitelikte olduğunu değerlendirdi” diye konuştu.

Yürütülen soruşturma sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianameye değinen Korkmaz, şunları söyledi: “19 Aralık 2013 tarihli iddianamede Faik Candan’ı öldürme eyleminin örgütlü bir faaliyet çerçevesinde Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken ve İbrahim Şahin'in bilgisi, azmettirmesi ve talimatlandırması sonucunda işlendiği ve eylemin icrasını İbrahim Şahin'e bağlı Siirtliler grubu içerisinde yer alan 11 polisin gerçekleştirdikleri yazıldı. İddianame Mahkeme tarafından kabul edildi. Açılan davanın ilk duruşması 16 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşti. Ancak Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Aralık 2019 tarihli Karar duruşmasında Faik Candan’ın kaybedilmesi ve öldürülmesi ile ilgili eylemden tüm sanıkların beraatlarına karar verdi. 90’lı yıllarda işlenen gözaltında kaybetme suçlarıyla ilgili açılan diğer davalarda olduğu gibi olayla örtüşen tanıklıklara, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen bu dava da cezasızlıkla sonuçlandı.”