Demokrasi güçlerinden 5 Eylül barış mitingine çağrı

İstanbul’da 5 Eylül günü yapılacak 1 Eylül Dünya Barış Günü mitinginin yasaklanmasına tepki gösteren Emek, Barış, Demokrasi Güçleri, “Bu kararı tanımayacağız, her kes Bakırköy’e” mesajı verdi.

1 Eylül Barış Günü dolayısıyla Kadıköy İskele Meydanı’nda açıklama yapan Emek, Barış, Demokrasi Güçleri, 5 Eylül’de düzenleyecekleri barış mitingine getirilen kaymakam yasağını tanımayacaklarını vurgulayarak, savaşa karşı barışı, ayrımcılığa karşı eşitliği, ırkçılığa karşı kardeşliği savunmak için herkesi Pazar günü saat 15.00’te Bakırköy Halk Pazarı’na çağırdı.

Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin 1 Eylül Barış Günü dolayısıyla 5 Eylül’de Bakırköy’de düzenlemek istediği miting kaymakam tarafından yasaklandı. Bu keyfi yasağı protesto etmek ve mitinge katılım çağrısı için Kadıköy’de bir araya gelen Emek, Barış ve Demokrasi güçleri açıklama yaptı.

Polis ablukası altında gerçekleşen açıklamaya, HDP milletvekilleri ve çok sayıda siyasi parti ile demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı. “Ayrımcılığa karşı eşitlik, savaşa karşı barış, ırkçılığa karşı kardeşlik” yazılı pankartın açıldığı eylemde, sık sık, “Bijî berxwedana zindana”, “Savaşa hayır barış hemen şimdi”, “Yaşasın barış, bijî aşitî”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı.

Açıklamayı okuyan Alişan Doğan, “Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Nazi Almanya’sının Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nı başlatmasının üzerinden tam 82 yıl geçti, ama buna rağmen emperyalist devletler ve onların yerli işbirlikçileri savaş ve sömürü politikalarından vaz geçmedi” dedi.

Bu sene de 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü savaş, çatışma ortamında karşılandığını hatırlatan Doğan, Suriye’den Yemen’e, Irak’tan, Filistin’e ve Afganistan’a, Libya’dan Doğu Akdeniz’e bütün coğrafyanın ateş altında olduğunu kaydetti. Ortadoğu’nun emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin savaş ve çatışma merkezi olmayı sürdürdüğünü belirten Doğan, bu savaşların yüz binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın yıkıma uğratılmasına, yaşadığı yerlerden göçmesine sebep olduğunu vurguladı. Buna rağmen savaşları başlatanlar ve destekleyenler dilinden "barış ve çözüm" sözcüklerini düşürmediğine işaret eden Doğan , “Onların dilinde bu kelimeler kirleniyor; savaş, talan, sömürü anlamı kazanıyor. Bu savaşlar, onlara yeni pazarlar, daha çok egemenlik ve kar getiriyor. Emekçi sınıflar için ise ölüm, yurtsuzluk, yoksulluk ve kölelik üretiyor” dedi.

Savaş ve işgal politikalarından iktidarını sürdürmek için emperyalizmin tetikçiliğinin yapan Saray rejiminin kadar mecliste savaş tezkerelerine evet diyen tüm düzen partileri de sorumlu olduğunu vurgulayan Doğan, bu aynı odakların, bir yandan mültecileşen milyonları ucuz işgücü olarak iliğine kadar sömürürken, bir yandan da kendi yarattıkları işsizliğin, ekonomik krizin sorumlusu olarak göstererek mülteci düşmanlığını körüklediğini hatırlattı. Aynı fabrikada, aynı tezgahta, aynı işyerinde birlikte sömürülen mültecilerle dayanışma içerisinde olmaya devam edeceklerini vurgulayan Doğan, “Emperyalistlerin ve onların işbirlikçilerinin paylaşım kavgalarının bizi bölmesine izin vermeyelim. Suriyeli-Afgan deniliyor, bölünüyoruz. Kürt-Türk deniliyor bölünüyoruz. Alevi-Sünni deniliyor bölünüyoruz. Egemenlerden, sermayeden ve onun savaşçı politikalarından ayrılmadan, kendimiz için örgütlenmedikçe, kendimiz için mücadele etmedikçe her kavganın, her savaşın kaybedeni biz olacağız” diye konuştu.

Ülkenin 40 yıldır adı konulmamış bir savaşın sürdüğünü belirten Doğan, Kürt sorunun demokratik, barışçıl çözümünün sağlanmamasının faturasını işçi ve emekçilerin ödediğini söyledi. Doğan, bin yıldır birlikte yaşayan Kürt ve Türk halklarının barış içinde çözemeyeceği hiçbir sorunu olmadığını ancak sermayedarlar ve onların iktidardaki temsilcileri başta Türk ve Kürt olmak üzere bütün Türkiye halklarının ve emekçilerinin bir arada eşit haklar temelinde yaşamasından korktuklarını söyledi. Kürt halkının kendi dili ve kimliğiyle kardeşlik talebinin, halkların ve emekçilerin de talebi olduğunu vurgulayan Doğan şunları kaydetti: “Kürt halkının yok sayılması halkın, emekçilerin yararına değildir. Çünkü özgürlük ve demokrasi ancak bütün ülke için var olabilir. Ülkenin bir yanında baskı ve şiddet varsa bu ülkedeki bütün halkları etkiler, bütün halklar için sorun yaratır. İki halkın arasına cenazelerden oluşan duvar yükseldikçe, bir bütün olarak ülkenin emekçileri, bizler kaybediyoruz. Bu nedenle savaşa, ölüme, yoksulluğa karşı; barışı, yaşamı, demokrasiyi savunmalıyız. Ortadoğu'yu kana bulayanlara, insanlığı savaş batağına sürükleyenlere karşı ortak mücadele etmeliyiz. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi güçleri olarak tüm İstanbul halkını ayrımcılığa karşı eşitlik, savaşa karşı barış, ırkçılığa karşı kardeşlik diyerek 5 Eylül Pazar günü saat 15.00’te Bakırköy Halk Pazarı’nda gerçekleştireceğimiz mitinge çağırıyoruz.”

Açıklamanın ardından 5 Eylül Barış mitingine getirilen keyfi yasağı tanımayacaklarını vurgulayan Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri herkesi Pazar günü Bakırköy’e çağırdı.