Günay: İktidar çözümün muhatabı olmaktan çıktı

HDP Sözcüsü Ebru Günay, "İktidar, Kürt sorununda izlediği politikalar nedeniyle kendisini çözüm muhatabı olmaktan kendini çıkarmıştır" dedi. Günay, dayanışmanın sağlanamadığı her gün, AKP-MHP iktidarının faşizmi büyüttüğüne dikkat çekti.

HDP Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde haftalık olağan basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

DAİŞ-DEVLET KATLİAMLARI

Günay'ın konuşmasının satır başları şöyle:

"Dün Antep’te bir düğüne saldırı sonucu 56 kişinin katledildiği katliamın 4’üncü yıl dönümüydü. Arkadaşlarımız, milletvekillerimiz dün Antep’te hem aileleri ziyaret etti ve hem de hayatını kaybedenleri andı. Ben de buradan bir kez daha Antep Katliamı'nda hayatını kaybedenleri saygı ve minnetle anıyorum.

Antep Katliamı, yol verilmesi, yol gösterilmesi sonucu IŞİD eliyle Türkiye’de gerçekleştirilen onlarca katliamdan biriydi. En acı olanlarındandı; çünkü çocuklar, kadınlar düğün halayında vuruldu. Tıpkı Ankara’da barış için toplananların barış halayında vurulduğu gibi, tıpkı Diyarbakır’da mitingimize yönelik saldırıda insanlarımızın halayda vurulması gibi, tıpkı Suruç’ta Kobanêli çocuklara oyuncak götürmeye çalışan gençlerin halayda vurulması gibi. Bu katliamların hepsi IŞİD eliyle gerçekleştirildi ama hepsinin ortak noktası, muhalifler, Kürtlere yönelik gerçekleştirilmiş olmasıydı. Hiçbiri tesadüf değildi, tamamı 2015 yılındaki barış masasının devrilmesinden sonra gerçekleşti. Katliamların taşeronu IŞİD’di ama ona yol verenler, yol gösterenler, Ankara’ya kadar eskortluk edenler bu ülkedeki barış düşmanlarıydı, Kürt sorunun çözülmesini kendi bekalarının sonu olarak görenlerdi. O günden bugüne Kürt düşmanlığı ve barış düşmanlığı sonucu yüzlerce, binlerce insan katledildi.

19 Ağustos Kayyum Darbesi de, 20 Ağustos Antep Katliamı da aynı zihniyetin ürünüdür.

KÜRT SORUNU

Bugünlerde Kürt sorunu ve çözümü tekrardan gündem, bu hepimizin malumu. Sorunun yakıcılığı sil baştan herkesi bu mesele konusunda söz kurmaya zorluyor. Bu iyi bir şeydir ve aslında 'Türkiye’de siyaset yapacaksak ilk konuşmamız gereken, yüzümüzü ilk çevirmemiz gereken yer burasıdır' da demek oluyor! Bunun doğru bir yol olduğu konusunda şüphemiz yok.

Demokratik zihniyet oluşmadan demokrasicilik oynayarak gerçek örtbas edilemez.

AKP’nin 18 yıldır Kürt sorunu pratiği ‘tanıyarak dışlama ve inkâr etme’ pratiğidir.

Biz yaşama, yaşatma siyasetini savunuyoruz, onlar inkârı, asimilasyonu dayatıyor.

'İKTİDAR KENDİSİNİ MUHATAP OLMAKTAN ÇIKARDI'

Ancak bugün Kürt sorununda iktidar izlediği politikalar nedeniyle Kürt sorununun çözüm iradesini ve eksenini tamamen yitirmiş ve çözüm muhatabı olmaktan kendini çıkarmıştır. Dolayısıyla 'çözüm ve müzakere' tarafın yokluğuyla belirlenen bir 'muhatapsızlık' döneminin içinde bulunuyoruz. Yeni iktidar blokunun Türkiye’deki çözüm ve diyalog eğilimini taşıyan siyasi, toplumsal ve entelektüel birikimi tasfiye etmiş ve susturmuş olması bir yana, hali hazırda daha çok seçim ve oy hesaplarının belirlediği kimi ürkek ve kaygılı yoklamalar dışında hiçbir siyasi parti an itibarıyla 'çözüm' muhatabı haline gelmiş değil. HDP’nin bu konuda hem ciddi bir birikimi, hem ciddi bir deneyimi var. Samimi yaklaşan partilerle bu deneyimlerimizi paylaşmaya ve onlarla ortaklaşmaya hazır olduğumu bir kez daha ifade ediyorum.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Ekonominin hali ortada, her hafta ekonomi verileri açıklanıyor. Resmi verilere göre bile işsizlik yüzde 13’lerde, enflasyon yüzde 12’lerde, dış ticaret açığı büyüyor. Dövizin artışıyla birlikte Türk lirası pul oldu, bu ülkenin ekonomik kaynakları değer kaybediyor. Vatandaş iş aş derdinde, geleceğe umutla bakmak istiyor, ekmek sorunun çözülmesini bekliyor hükümet çıkmış hayal satıyor.

Erdoğan iki gün önce yaptığı açıklama ile bugünü yani Cuma gününü işaret ederek Türkiye’ye müjde vereceğini söyledi. Hayal tüccarlığı üzerinden propagandaya başladılar.

Ülkenin kaynakları, savaşa, ranta, talana gidiyor.

Müjde vermek isteyenlere biz yol gösterelim; savaşı durdurun, talana son verin, kayırmacılıktan vazgeçin.

KORONAVİRÜS SALGINI

Pandemi süreci şeffaf, demokratik ve katılımcı yönetilmedi. Bölge illerinde yoğun bakım hastaları için hastanelerde yer kalmadı.

Sahadan gelen bilgilere göre Diyarbakır, Batman, Mardin, Urfa’da yoğun bakım ünitelerinde yer yok, yatırılması gereken hastalar için yer bulunamıyor. Urfa’da günlük vaka sayısı 350 civarında. Diyarbakır’da bu rakam 400-450 civarına ulaşmış durumda. Birçok ilde vaka sayılarında ciddi artışlar söz konusu. Yine Ankara son iki ayda salgının en yoğun yaşandığı illerden biri oldu.

Sağlık Bakanlığı'nın verileri gerçeği yansıtmıyor.

'EKOLOJİK KIRIM VE TALAN SÜRÜYOR'

Dünya Covid-19 ile mücadele ederken, Türkiye ise ekolojik kırım ve talan girişimlerine tüm hızıyla devam ediyor. Artık neredeyse yağmalanacak doğal varlık bırakılmadı. Her gün yandaş sermayeye yeni rant ve talan alanları açılıyor. Bu sefer de Enerji Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, çoğunlukla orman, mera tarım alanı olduğu ifade edilen 766 bölgede maden arama ve işletmesi için ihale açtı. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nce 68 ilde (ülke yüzölçümünün yüzde 1,14’ünü kapsayacak şekilde) ihaleye açılan bu sahalarda hangi madenlerin aranacağı ya da işletileceği bilmediği gibi yine bu sahaların mera, orman, tarım alanı, doğal ya da arkeolojik sit alanı veya su havzası olup olmadığı hakkında da bilgi bulunmuyor.

Yeni maden aramalar ile tarım alanları, doğa ve kültür yok edilecek.

Doğa ve insanlar üzerindeki işgale karşı bizler Türkiye ve Kürdistan’daki mücadeleyi ortaklaştırmak, direniş hattını yeniden örgütlemek zorundayız.

'DAYANIŞMA OLMAZSA FAŞİZM BÜYÜYOR'

Demokratik Mücadele programımızın 3. aşamasının startını, 19 Ağustos’ta Mardin ve İstanbul’da eş zamanlı olarak başlattık. 19 Ağustos, Türkiye’de siyasi darbe mekanizmasını ifade etmesi açısından önemli bir tarih. Seçme ve seçilme hakkının iktidar eliyle yok sayıldığı ve halkın seçilmişlerinin yönetmesine karşın, atanmışların yönetiminin tercih edildiği bir tarih oldu 19 Ağustos. Başlatmış olduğumuz bu mücadele tüm demokrasi, adalet ve özgürlük isteyen halklara çağrıyı içinde barındırıyor. Toplumsal dayanışmanın sağlanamadığı her gün, iktidarın faşizmini kurumsallaştırması açısından bir fırsata dönüşmektedir.

Bugün, bu tekçi ve faşist zihniyete karşı, demokrasi güçleri olarak bir araya gelme günüdür. 1 Eylül’de 9 merkezde oluşturacağımız insan zincirleri bu anlamıyla büyük bir anlam taşımaktadır. Oluşturacağımız bu barış zincirleri ile iktidarın faşizmini bağlama şansına sahibiz. Bu yüzden tüm Türkiye halklarına bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Haydi sen de bu zincirin bir halkası ol ve Hep Birlikte faşizmi yok edelim!"